'Sınır ötesi feminizmin tarihi yazılıyor'

img

İSTANBUL –  Ataerkil sistemin, yaratmak istediği “makul kadın” profili için ortak saldırı ile İstanbul Sözleşmesi’ni hedef aldığını belirten EŞİK üyeleri, 21’inci yüzyılda sınır ötesi feminizmin tarihi yazıldığını belirtti. Kadınlar, “Bu çalışmalar tarihi bir satır olacaktır. Diyebiliriz ki kadın yüzyılı başlıyor” dedi.

34 taraf devlet tarafından onaylanan ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan Avrupa Konseyi’nin kadınlara yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, bu şiddetle mücadele edilmesine ilişkin İstanbul Sözleşmesi, dünya çapında kadınları şiddetten koruma konusunda en ileri ve kapsamlı uluslararası hukuki ölçüt olarak kabul edilmektedir. Kadına şiddetin siyasi mesele olduğunu kabul etmiş ve bağlayıcı tek sözleşme. Ancak yakın dönemde hem ev sahibi hem de ilk imzacı ülke olan Türkiye ve Polonya gibi ülkeler, Sözleşme’den çekilmeyi tartışmaya açan çağrılarla gündemde. Kadınlar ise, aile kavramını yeniden tanımlamayı ya da aile hayatını ve yapısını yeniden düzenlemeyi amaçlayan ataerkil sistemi korumayı amaçlayan politika ve tartışmalara karşı birlikte mücadeleyi örerek direnmekte kararlı. 
 
15 Ekim’de Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) öncülüğünde, 15 ülkeden 170 kadının katılımıyla İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı çevrimiçi uluslararası bir kadın buluşması gerçekleştirildi. Salgın nedeniyle internet üzerinden “İstanbul Sözleşmesi’ne Yönelik Saldırılara Karşı Feminist Buluşma” başlığıyla düzenlenen buluşmaya, Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan, Bulgaristan, Finlandiya, Estonya, Slovakya, Gürcistan, Almanya, Avusturya, İngiltere, İspanya, ABD ve Kanada’dan kadınlar katıldı. Buluşmanın gerçekleşmesinde önemli katkıları olan ve şuanda Amerika’da yaşayan EŞİK’ten Fatma Aytaç ile Özlem Altıok, İstanbul Sözleşmesi’nin neden şimdi hedef haline getirildiğine ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı. 
 
İstanbul Sözleşmesi kadın hakları açısından neden önemli? Sözleşme, devletlere neyi zorunlu kılıyor ve hangi sorumlulukları yüklüyor?
 
Özlem Altıok: İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği en önemli yükümlülük devletlerin kadına karşı şiddeti önlemekle sorumlu olmasıdır. Buna dair koruma, önleme ve cezai tedbirlerin siyaseten bütüncül olarak yapılmasıdır. Devlete ayrımcılık yapmadan koruma yükümlülüğü getiriyor. Sözleşme, devletlere bu meselenin ‘aile içi mahrem, kültürel geleneksel bir problem’ olduğu söyleminden uzaklaşıp, ayrımcılık yapmadan bütün vatandaşlarını koruma yükümlülüğü getiriyor. Bunu yapmak içinde kamu kaynaklarını kullanmalarını zorunlu kılıyor Bu çok önemli bir kere. 
 
Fatma Aytaç: Devlete kadına yönelik şiddeti önlemeyi ve kadınları koruma zorunluluğu yüklüyor. Her türlü şiddeti önleme yükümlülüğü veriyor. Sözleşme, ‘eğer devletler bunu yapamıyorsa yaşananların sorumlusudur’ diyor. Failleri cezalandırma, şiddeti önleme noktasında bir zihin değişikliğine gitmesinin devletin görevi olarak tanımlıyor. Çok kapsamlı bir sözleşme. Sözleşmenin önsözünde de şiddetin kaynağının eşitsizlik olduğu belirtiliyor. Kadınların aşağıda erkeklerin yukarıda olduğu alt üst ilişkisinden gelen, kadınları aşağıda gören bir zihniyet eşitsizliği getirdiğini belirtiyor. Bu nedenle aslında her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önlemeyi, ortadan kaldırmayı zorunlu kılıyor.
 
Bugün neden Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çekmesi tartışması gündemde?
 
Aytaç:  Toplumda gelişen muhafazakâr, tarikatların ve onların baskısı sonucu hedef alınıyor. Ekonomik kriz içerisinde olan ve seçimle gideceğini bilen iktidarın kendi tabanına şirin görünme, bu yönde biz çalışıyoruz mesajı verilmek için hedef alındı. Yükselen kadın hareketine karşı kadınların eşitlik talebine ve mücadelesine karşı iktidar kendi muhafazakâr tabanına paye vermek için İstanbul Sözleşmesi’ni hedef aldı. Toplumda gelişen muhafazakârlığın bunda önemli rolü olduğunu düşünüyorum. 
 
Altıok: İktidarın geri çekilmek istenmesi ekonomik kriz sıkışmışlığının göstergesidir. Var olan sorunlara çözüm getirememesi, tıkanıklık ve bunun sonucu olarak yaptığı küçük oy hesaplarıyla açıklayabiliriz.  
 
 İktidar, Sözleşmeyi zaten uygulamıyor. Çekilmek istemesinin altında yatan asıl nedenler nedir sizce?
 
Aytaç: İktidar sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmedi. Uygulamadığı için biz de ‘İstanbul Sözleşmesi’ni uygula’ diyoruz.  İktidar muhafazakâr tabandan oy almak için geri çekmek istiyor. Buna gerekçe olarak da aile kurumunu bozduğu, eşcinselliği teşvik ettiğini gösteriyor. Bu bir bilgi kirliliğidir. Bunu yapanlarda iktidara yakın bir takım erkekler kulübüdür. Bu kişiler istediği zaman istediği yerde iktidarla görüşebiliyorlar. Kadın hareketi olarak bu konuyla ilgili iktidarın her hangi bir bakanlığından randevu bile alamazken, bu kişiler milletvekilleriyle, ilgili bakanlıklar hatta Cumhurbaşkanın kendisiyle bile rahat rahat görüşebiliyor.
 
 
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi demek Avrupa Birliği’ne ‘artık sizinle iş yapmayacağız’ demektir. Elbette ki bunun yaptırımı olur. O yüzden Türkiye’nin Sözleşme’den çekileceğini zannetmiyorum.   
 
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilirse bunun anlamı ve sonuçları ne olur? Uluslararası düzeyde yaptırımları olur mu?
 
Aytaç: Bu tartışmayı Numan Kurtulmuş açtı. ‘Girdiğimiz gibi çıkabiliriz’ dedi. Bir kere valla girdiği gibi çıkamıyor. Çünkü Meclis’ten geçen tek filesiz sözleşmedir. Herkes onaylamış. Tartışmaya açılmasıyla bütün toplum da öğrenmiş oldu. Bu yapılan anket araştırmalarında da açığa çıktı. Saldırılar sözleşmenin bilinirliğini, kadınların ise sahiplenmesini artırdı. 
 
Bağımsız bir devlet olarak çekilebilir ama Türkiye daha çok bazı maddelerine itiraz ediyor gibi. Daha çok 4’üncü madde üzerinden tartışma dönüyor. Bu madde ise insan hakları, eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi maddesidir. Yani Sözleşme’nin en önemli maddesi ve kalbini oluşturan maddeye itiraz ediliyor. Ayrımcılık maddesi, her türlü din, dil, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı yapmaksızın şiddeti önlenmeyi kapsıyor. Cinsel yöneliminden dolayı bir ayrımcılık söz konusu olabilir mi? Cinsel yönelimi farklı olan birine şiddet mi uygulayacağız. Her hangi bir devlet veya yasa bunu kabul edebilir mi? Buna karşı Avrupa Konseyi’ne kaldırılması için yorum bildiriminde bulunabilirler. Bunun için yol aranıyor. Ancak 4’üncü madde için yorum bildiriminde bulunulsa bile Sözleşme imzalanmışsa o maddeyi uygulamak zorundalar. Yorum bildirimi kendi tabanına karşı bir nevi gaz alma, gönül almak gibi olacak. ‘Bakın işte bizde sizin gibi karşıyız, ama hiçbir yaptırımı yok’ demek için. İkinci bir şey Sözleşme’nin tamamından da çekilebilirler. Buda Avrupa Birliği’ne ‘biz artık sizinle iş yapmayacağız’ demektir. Elbetteki yaptırımı olur. Ama bu yaptırımlar hangi düzeyle olur bilemeyiz. Yine de Türkiye’nin çekilebileceğini zannetmiyorum.  
 
Altıok: ‘Her şerden bir hayır doğar’ sözü meşhurdur. İstanbul Sözleşmesi içinde böyle bir şer oldu. Bir yandan iktidarın ne kadar ataerkil, muhafazakâr tahayyülü empoze etmeye çalıştığının göstergesidir. Diğer tarafta da bir ‘uyanın’ mesajıydı. Daha önce uyuyor falanda değildik. Ama buna karşı daha fazla mesai sarf etmemiz gerektiği açısında önemli oldu. Sözleşme’nin tartışılmaya açılmasıyla 6 aydır her hafta düzenli olarak buluşuyor, gündemi değerlendiriyor, söz üretiyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; ülkenin dört bir tarafından bütün kadınları ortaklaştırdı. Bu saldırılara karşı Türkiye’nin en büyük muhalefeti kadın hareketi oldu. Sözleşmeyi tartışmaya açmak ise erk zihniyete güç verdi. Kadınlara yönelik saldırıları arttırdı.
 
Her şey olabilir, ortamını bulursa ya da kadınlar ve muhalefetin sesini kısabilirlerse çekilebilirler. Bu da Türkiye için uluslararası diplomatik anlamda ciddi bir prestij kaybı olur. Çünkü kendi iktidarı döneminde imzalayıp onayladığı sözleşmeden geri çekilmek hiç görülmemiş bir şeydir muhtemelen. Başka iktidarlar döneminde imzalanıp ‘bize uymuyor’ deyip geri çekilme örnekleri var. Ama kendi iktidarı döneminde imzalayıp onayladığı, ilk imzacısı olup kendi ülkesinin bir ilinin ismini verdiği bir sözleşmeden geri çekilmek istenmesinin örneği yoktur herhalde.
 
 Sözleşme’den çekilmek isteyen iktidar, toplumda nasıl bir kadın tiplemesi yaratmak istiyor? 
 
Altıok: 10 yıl öncesine gitmek istiyorum. Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe Sarayı’nda kadınlarla yaptığı toplantıda söylediği sözler bugünün habercisi niteliğinde. O toplantı da kadın-erkek eşitliğine inanmadığını açıkça bütün topluma duyuran o dönemin başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı’dır. Bu söylem çok alenen ve bilinçli yapıldı. Bu açıklamalar iktidarın nasıl bir makbul kadın profilini çizdiğinin ipuçlarıydı. Makbul kadının çokça tanımı yapıldı. Makbul kadın sokakta gülmez, hamile hamile gezmez yani kadınların hareketlerini, davranış ve yapabileceklerini sınırlayan bunları bir ataerkil kafayla çevreleyen bir zihniyet. Kadını geleneksel, çocuk doğuran, ailesini çekip çeviren bir role sıkıştırmak istiyorlar. Çok sakıncalı ve tehlikeli bir zihniyet. Bunların topluma normal gibi gösterilmesi tehlikelidir. ‘Balık baştan kokar’ deriz ya işte buda öyle ta tepeden kadınların on yıllardır verdiği emeği ve kanıyla mücadele sonucu kazandığı hakları böyle yavaş yavaş ellerinden almaya çalışan genel olarak kadınları erkek iradesi ve aile içine hapsetmek istiyor. 
 
Aytaç: Makbul kadın profili yaklaşık 10 yıldır iktidar tarafından ısıtılıp, ısıtılıp önümüze koyuluyor.  Ataerkil kafada eşitlik sözü alarji yaratıyor.  Söylemler çok önemlidir. İstediğiniz kadar sözleşmeyi imzalayın TV’lere çıkıp ‘biz eşit değiliz’ diyorsanız kolluk kuvvetlerinden tutalım yasa dağıtıcı hakimlere kadar sözleşmeyi uygulamaz. İktidarın kadınlara yönelik söylemleri çok tehlikeli ve yanlıştır.  Bu nedenle makbul kadının önündeki engel olarak görülen İstanbul Sözleşmesi kaldırılmak isteniliyor.
 
 
Ataerkil kafa yapısı Sözleşme’den çekilmek istiyor. Bunun için her yolu deneyecek. 
 
 Her platformda Sözleşme’yi tartışmaya açan iktidar, son süreçte biraz sessiz. Bunu neye bağlıyorsunuz? Gündemi soğutmaya yönelik bir hamle mi yoksa geri addım mı?
 
Altıok: Bunu farklı şekillerde değerlendirmek mümkün. Bunlardan biri gündemi biraz soğutup, nasıl bir tepki geldiğini görmek. Geniş bir kesimin sözleşmenin kaldırılmasına yönelik muhalefet olduğunu gördü. AKP içinde de bir rahatsızlık yarattı. Gündemi soğutma, uygun bir zamanda tekrar bir çıkış yapma hazırlığı da olabilir. 
 
Aytaç: Evet sanki İstanbul Sözleşmesi’ni de buzdolabına koymuş bekliyorlar. Konunun tartışılmasını rafa kaldırdılar. Uygun bir ortam bekliyorlar sanki. Ataerkil kafa yapısı Sözleşme’den çekilmek istiyor. Bunun için her yolu deneyecek.
 
 
 Çözüm sürecinin bitirilmesiyle sadece kadınlara değil toplumda ezilen bütün kesimleri vuran bir süreç gelişti. Bu süreçten kadın hareketinin en önemli başarısı olan İstanbul Sözleşmesi de nasibini aldı.
 
Sözleşme ‘çözüm süreci’nin olduğu 2014 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşme’nin o dönem yürürlüğe girmesi ve şuan yürütülen politikalar nedeniyle tartışmaya açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Aytaç:  Evet o dönem Türkiye’de bir ‘barış süreci’ başlamıştı. Güzel bir süreçti. Bitirilmesiyle toplumda bir sürü şey değişti. O dönemden bu yana genel olarak toplumda bir baskı arttı. Ancak kadın hareketi, her türlü baskı ve mücadele önündeki engele sürekli karşı durdu. Bu saldırılar gelişen ve güçlenen bir kadın hareketini doğurdu. Bir Yerde baskı varsa mücadele de vardır. ‘Çözüm süreci’nden bu yana tüm toplum ve kadınlara yönelik baskının arttığını aynı zamanda kadınların mücadelesinin de güçlendiğini düşünüyorum. 
 
Altıok: İstanbul Sözleşmesi’nin çıkışı ve yürürlüğe girmesi 10 yıllardır süren kadın mücadelesinin sonucudur. ‘Çözüm süreci’nin etkisi var mıdır, yok mudur? bilemedim. Türkiye’de 2009’dan bu yana kadın cinayetlerine dair veri açıklanmıyor. En son açıklanan veriler 2002-2009 arasıdır. Bu yıllar arasında açıklanan veriler çok vahim bir tabloyu ortaya koyuyordu, bu nedenle iktidar verileri artık açıklamıyor. ‘Çözüm süreci’ndeki kadın cinayetlerinin azaldığı yönündeki algıya bir soru işareti bırakmak istiyorum. Ancak ‘çözüm süreci’ Türkiye’nin kanayan bir yanası. Bu yaraya toplum olarak bir çözüm bulmamız gerekiyor. Bence iki şeyin altını çizmek gerekiyor. Bir iktidar, ülkemizin sorunlarına çözüm olamıyor. Halkın da, bunun bilincinde olduğunu bildiği için ufak oy hesapları yapıyor. ‘Çözüm süreci’nin bitirilmesiyle sadece kadınlara değil toplumda ezilen bütün kesimleri vuran bir süreç gelişti. Bu süreçten kadın hareketinin en önemli başarısı olan İstanbul Sözleşmesi de nasibini aldı. Bu süreçte, bizim en büyük başarımız, bağımsızlığımızı koruyup kadın meselesinin Türkiye’nin demokrasi ve en önemli sorunlarından biri olarak masaya koymak oldu.  
 
30 Eylül’de kamuoyuna açık bir mektupla Meclis’e sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulundunuz. Bu bağlamda Meclis’in ne gibi görev ve sorumlulukları var? 
 
Aytaç:  İstanbul Sözleşmesi Komitesi GREVİO’nun, 2018 yılında hazırlamış olduğu bir raporu var. Meclis’in bu raporu resmi olarak Türkçeye çevirip yayınlaması gerekiyor. Bu aynı zamanda sadece Meclis’e değil sivil toplum örgütlerine de sorumluluk yülüyor. Ancak hala bu raporun resmi çevirisi yapılmadı. Çevirisini yapmayarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmek istemiyor. Resmi olarak Meclis’in ilk olarak bu raporun yayınlamasını istiyoruz.
 
Altıok: Örneğin; Meclis’in plan ve bütçe görüşmeleri başladı ve sürüyor. ‘Meclis ve bütçe’ dediğimiz şey hepimizin vergileriyle ödediği, alın teriyle kazandığı paranın nereye gideceğini tartışıldığı yerdir.  Burada toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu bütçe tartışmalarının bir parçası olması demektir. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olması gerekiyor. Meclis’ten talebimiz bütçeden hem kadına yönelik şiddete, hem de toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçmesi için kaynakların ayrılmasıdır. Sözleşme de bunu yükümlü kılıyor. 
 
Peki çağrınıza herhangi bir yanıt aldınız mı? 
 
Aytaç: MHP-AKP dışında muhalefet partilerinin tümü çağrılarımızı destekliyor. Muhalefet partileri, sözleşme ile ilgili bizden rapor hazırlayıp kendilerine sunmamızı istedi. Bu konuda temaslarımız sıcak. Öte yandan bu konuda iktidar partisine baskı kurma çalışmalarımız olacak. 
 
 
 İstanbul Sözleşmesi’ne karşı birçok ülkeden itirazlar yükseliyor. Saldırıların ortak bir teması olduğunu gördük. Buradan yola çıkarak nelerin yaşandığını masaya yatırıp ortak bir strateji belirlemek istedik.
 
Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak Sözleşme’ye yönelik saldırılara karşı ortak mücadele edilmesi için 15 ülkeden 170 kadınla bir buluşma gerçekleştirdiniz. Bu buluşmanın planlanması nasıl gelişti ve hazırlıklar ne kadar sürdü? 
 
Altıok: Aylardır gündemimizde olan bir toplantıydı. Çünkü biz Türkiye’yi tartışırken, baktık ki aslında sözleşmeye karşı birçok ülkeden itirazlar yükseliyor. Saldırıların ortak bir teması olduğunu gördük. Buradan yola çıkarak sözleşmenin tartışılmaya açıldığı ülkelerdeki kadın örgütleriyle bir görüşmeyi planladık. Nelerin yaşandığını masaya yatırıp ortak bir strateji belirlemek istedik. Organizasyonu 1-2 ay içine gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesi’nin savunuculuğunu yapan ağlarla iletişime geçtik.  
 
Toplantı nasıl geçti, tespitler nelerdi?
 
Altıok: Gerçekten çok güzel ve verimli bir buluşma oldu. Önce sunumlar yapıldı. Sonra açık forum bölümünde sorunlar ve ortak eylem önerileri konuşuldu. Genel olarak toplumsal cinsiyet kavramının kendisine bir saldırı olduğu tespit edildi. Bütün ülkeler de İstanbul Sözleşmesi ile toplumsal cinsiyet kavramı ile aile yapısının altını oyan tehlikeli bir ideoloji olarak görülüyor. 
 
Aytaç: Toplantı tarihsel bir öneme sahip.  İlk defa bütün Avrupa ülkelerinden kadınların katılımıyla bir buluşma gerçekleştirdik.  Bu toplantı Kadınların yaşadıkları sorunları sadece kendi ülkeleriyle sınırlı kalmadıklarını, sınırların ötesinde ortaklaştırmalarının göstermesi niteliğinde oldu. Saldırılar karşısında kadınların güçlü bir ortaklaşmasının mesajıydı.  Toplantıdan güçlenerek çıktık.  
 
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanların, dertleri, söylemleri savunma yöntemleri çok benzer olduğu açığa çıktı. Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın. Bir sağ muhafazakâr din baskısı olacak ve haklarınızı ellerinizden almak isteyecek. Bütün dünyada genel olarak bir erkek saldırısı altındayız. 
 
 Bundan sonrası için var mı bir planlamanız, somut olarak neler yapacaksınız? 
 
Altıok: Belli bazı başlıklar açığa çıktı. Kapsamlı toplantının sonuç bildirgesini önümüzdeki günlerde açıklayacağız.  Uluslararası bir ağın oluşması, uluslararası ortak eylem planları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü içinde planlamalarımız oldu. 
 
 
Geçmişi okumak bu kadar zorken, geleceği okumak güçtür. Ama şuna inanıyorum 21’inci yüzyılda sınır ötesi feminizmin tarihi yazılırken, bu çalışmalar tarihi bir satır olacaktır. Bu saldılar karşısında kazanan feministler olacaklar. 
 
Tüm ülkelerde saldırıların ortak olduğunu, kadın mücadelesinin de ortaklaştığını sıkça vurguladınız. Son dönemlerde kadınların sınırları aşan buluşmaları ve ortaklaşmalarının etkisi nasıl olur? 
 
Altıok:  Aslında tüm bu gelişmeler bizi çok heyecanlandırıyor. Bu buluşmaların bir tarihi var. 1923 Roma Kongresi, Filistin sorunun tartışıldığı feminist kongrelere kadar bir tarihi arka planı var. 21’inci yüzyılda bunu taşıyıcıları olmak ve her yerde ortaklaşmakta ayrıca bir güzel. Ben aynı zamanda tarih okumayı seven bir sosyoloğum. Geçmişi okumak bu kadar zorken, geleceği okumak güçtür. Ama şuna inanıyorum 21’inci yüzyılda sınır ötesi feminizmin tarihi yazılırken, bu çalışmalar tarihi bir satır olacaktır. Bu saldılar karşısında kazananların feministler olacağını düşünüyorum. 
 
Aytaç:  Bütün dünya şunu bilmelidir;  kadın hareketini göz ardı eden hangi ülke olursa olsun bundan sonra kadınsız bir gelecek planı yapamaz. Çünkü kadın hareketi bugün evrensel olarak bir ana muhalefet hareketi olmuştur. Bu buluşmaların etkisi büyük olacak. Kadınların daha fazla ortaklaşmasına neden olacak. Biz de Türkiye kadın hareketi olarak İstanbul Sözleşmesi’ni cinsiyet eşitliği kapsamında dünya çapında bir mihenk taşı yapmak için mücadele edeceğiz. 
Diyebiliriz ki kadın yüzyılı başlıyor. Bir Hintli yazar Arundhati Roy, çok sevdiğim bir yazar  “Yeni bir hareket başlıyor. Bunun ayak seslerini duyuyorum” diyor. Yani aslında kadınların ayak seslerini duyuyorum demek istiyor. Bende kadın hareketinin ayak seslerini duyuyorum. Bu saldılar karşısında güçlenerek çıkacaklarından eminim. Eşitlik sağlanana kadar geri adım atmıyoruz.
 
MA / Semra Turan 
 

Diğer başlıklar

24/04/2024
22:51 İran’da Kürt sanatçıya idam cezası
21:46 Kadınlardan 'İstismar failini mahallede istemiyoruz' çağrısı
21:10 Mêrdîn’de kaza: Bir çiftçi ve çocuk hayatını kaybetti
21:04 CHP'li Tanrıkulu: Bu bir suç duyurusudur, kayyımlar araç motorlarını bile sökmüşler
20:35 DEM Parti'ye polis baskını protesto edildi
20:26 Madde bağımlılığı raporu: Polisler temin ediyor
19:58 Örkmez ve Uğur'un özgürlüğü için eylem
19:50 Polis baskınında katledilen kadınların fotoğrafları yere atıldı
19:42 ‘Kürt basınını susturma çabası Türkiye’ye kaybettirecek’
19:00 KHK eyleminde 1 Mayıs'a davet
18:38 Adana Emek ve Demokrasi Güçleri’nden 1 Mayıs'a çağrı
17:51 İstismar faili serbest, tepki gösteren muhtara gözaltı
17:40 ÖHD ve İHD'den gazetecilere dayanışma ziyareti
17:28 Cenevre eylemi: Saldırılara karşı topyekun mücadeleyi sürdüreceğiz
17:08 Danıştay Eğitim-Sen’e randevu vermedi
17:03 Polis barikatlarıyla çevrilen Şenyaşar: Bu zulmün altında kalın
16:56 Gazeteci Güleş'e 'haber' soruşturması
16:46 Avukatlar gazetecilerle görüştü: Başka evde yapılan aramada deliller gazeteciye yazıldı
16:02 Avukat ve ailelerden savcı mütalaasına tepki
16:00 Madımak Katliamı'nda çocuklarını kaybeden Sivri yaşamını yitirdi
15:33 Sendikalar Taksim’de: Valiliğin kararını tanımıyoruz
15:17 Danıştay başkanı değişmedi
15:14 İzmir'de cinsel saldırı faili öğretmen açığa alındı
15:11 Êlih'te DEM Parti binasına polis baskını
15:08 Bombacıları getiren kişinin telefonu dinleniyormuş
15:00 Ermeni Soykırımı 109’uncu yılında: Soykırımı tanıyın ve af dileyin
14:59 Televizyon stüdyolarına baskında Fransa detayı
14:49 Soylu’nun hedef gösterdiği 2 kişi hakkında müebbet hapis istemi
14:10 Kanser hastası sağlıkçıya riskli görevlendirme!
14:06 Makbule Özer’in tutuklanması protesto edildi
13:57 Aile Hekimliği çalışanları vergide adalet istiyor
13:56 Sağlık meslek örgütlerinden şiddete tepki
13:32 Gar Katliamı Davası: Mütalaada ‘insanlığa karşı suç’ yok sayıldı
13:19 Mali müşavirlerden 15 talep
13:07 Türkoğlu: Özgürlüğümüz için kadın dayanışmasını büyüteceğiz
13:03 Yargıtay'da seçim 23'üncü tura kaldı
12:57 ‘Gazeteciliklerine tanığız, meslektaşlarımızı serbest bırakın’
12:36 DİSK Genel Başkanı: Valiliğin görevi yer göstermek değil güvenliği sağlamaktır
12:28 Gazetecilere 'Kürt Gazeteciler Günü' suçlaması
12:28 MESEM'lerde 336 çocuk kaza geçirdi
12:13 Birçok kentte protesto: Gazeteciliğin engellenmesi suçtur
12:04 Colemêrg'te madenlere karşı 4 talepli eylem
12:02 Deştin'de imar planı davasına red
11:58 İskenderun'da poliklinik olarak kullanılan 3 konteynerde yangın
11:55 Ermeni Soykırımı için 'yüzleşme' çağrısı
11:10 Mereş'te bir çocuk katledildi
10:44 Dêrsim’de 2 kadın tutuklandı
10:40 Bakırhan: Seçim sonuçları 'savaşa hayır' çığlığıdır
Hatimoğulları: Halk tercihini değişimden yana yaptı
10:25 Şehba ve Minbic’e saldırı
10:19 32 yıllık tutsakların tahliyeleri gerekçesiz erteleniyor
09:44 Qerejdax eteklerinde baharın renkleri
09:27 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden haber alınamıyor
09:27 ‘Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü’ için eylemdeler
09:03 Erdoğan'ın Hewlêr ziyareti: Başur halkının tutumu belirleyici olacak
09:00 Ayakkabı çıkarma dayatmasına direnen tutsaklara soruşturma
09:00 Oğlunu bağımlılıktan kurtarmaya çalışan baba destek bekliyor
09:00 Hüseyin Deniz öykü yarışması için başvurular başladı
09:00 Özer için rapor veren ATK'nin tercümanı güvenlik görevlisi çıktı!
09:00 Ekonomik kriz isotu da vurdu!
09:00 24 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
00:32 Pasûr’da uzman çavuş, park nedeniyle tartıştığı genci tehdit etti
23/04/2024
23:08 Özgür Basına yönelik saldırılar Avrupa'da protesto edildi
21:39 Siyaset Bilimci Oğuz: Türkiye'de sendikalaşma oranı yüzde 10
21:05 Soykırımda yakınlarını kaybetti: Ermeni halkı ölüm yolculuğuna çıkarılıyordu
20:19 Tunus açıklarında 19 mültecinin cenazesine ulaşıldı
20:13 Amed Tiyatro Festivali 6'ncı gününde
19:04 Aykol: Özgür Basına yönelik saldırı daha büyük bir operasyonun habercisi
18:50 30 yılın ardından özgürlüğüne kavuşan Bakay’a kitlesel ziyaret
18:44 TJA ve DEM Parti'den Makbule Özer için tahliye çağrısı
18:31 ABD’den 86 sayfalık Türkiye raporu: Kürtler tehdit ve şiddete maruz kalıyor
18:01 Fırat Nehri kıyısında onlarca martı ölü bulundu: Nedeni siyanür mü?
17:54 Makbule Özer’in ailesine ziyaret
17:32 AP Üyesi Villumsen: Erdoğan zulmünün AB'de yeri yok
16:58 DEM Parti ve HDK: Özgür Basın diz çökmeyecek
16:51 Şenyaşar: Bana dava açan Erdoğan failleri neden tutuklamadı?
16:45 Gazetecilerin gözaltına alınmasına itiraz
15:58 AYM kararına rağmen çocuğuyla birlikte cezaevine konuldu
15:41 KNK: Erdoğan’ın yeni savaşı tüm Ortadoğu için bir tehdit
15:29 Gazetecilerin gözaltına alınmasına tepkiler sürüyor
14:47 Gazeteciler: Kürt medyası hiçbir zaman susmadı
14:45 Hatimoğulları'ndan 'Demokratik Anayasa' çağrısı
14:44 DİSK’in Taksim başvurusu reddedildi
14:21 Amed’de Makbule Özer protestosu
13:34 Gözaltındaki gazetecilere avukat kısıtlılığı
13:27 HDK, DBP ve DEM Parti: Özgür Basın’ın yanındayız
13:15 Saldırılara karşı Özgür Basın etrafında kenetlenme çağrısı
12:37 Abdullah Öcalan’ın avukatlarından görüşme başvurusu
12:22 Farqîn Belediyesi kayyımın taşınmaz devir kararlarını iptal etti
12:21 Amed’de 5 yılda 200’den fazla petrol arama-çıkarma sahası açıldı
12:20 Gözaltına alınan gazeteci sayısı arttı
11:50 Kadıköy'de yapılacak Ermeni Soykırımı anması yasaklandı
11:46 Özgür Basın'a dönük gözaltılara tepki yağdı
11:33 Stêrk ve Medya Haber: Halkımızın sesi soluğu olmayı sürdüreceğiz
11:21 Gazeteci Arslan: TV’lere saldırı savaş politikalarından bağımsız değildir
10:44 DFG ve MKG: Saldırılar Özgür Basını yıldıramaz
10:23 Gazeteci Özdemir: Savaş biraz daha uzar ama sonuç değişmez
10:09 Emine Şenyaşar'a ‘Erdoğan'a hakaretten’ dava
10:01 Kazaların eksik olmadığı yol onarılmıyor
09:32 Malezya'da askeri helikopterler çarpıştı: 10 ölü
09:27 Eylemdeki tutsağın annesi: Çözüm İmralı kapılarının açılmasıdır
09:10 Gazeteci Ahmet’ten 182 gündür haber yok
09:06 4 saatlik baskında teknik malzemelere el konuldu
09:04 Tutuklanan zihinsel engelli Gezer’in avukatı: Cezai ehliyeti yok
09:03 AKP'li vekillerin uçak biletleri kayyımdan
09:00 Tutsaklar ‘özgürlük’ eyleminde
09:00 Ermeni Soykırımı 109’uncu yılında
09:00 1 Mayıs’a çağrı: Özgürlük için Taksim Meydanı’na
09:00 Dağlarda bahar rüzgarı esiyor
09:00 23 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
07:41 Özgür Basın çalışanları gözaltına alındı
06:11 Stüdyoları basılan Stêrk ve Medya Haber TV'den çağrı
06:00 Stêrk TV ve Medya Haber TV stüdyolarına polis baskını
22/04/2024
23:41 İsviçre’de Metîna’ya yönelik saldırılar kınandı
22:48 TAJÊ’den Irak devletine: Türkiye’nin ortağı olma
22:23 Gever’de tutuklanan 12 kişi tahliye edildi
21:24 İSİG: Çocuk işçiliğe karşı 1 Mayıs’a
20:42 Şirnex’te 1 kişi gözaltına alındı, 1 kişi tutuklandı
19:48 İzmir’den kadınlar: Özel savaş politikalarına dayanışmayla cevap vereceğiz
18:50 Parti ve derneklerden Şenyaşar’a destek
18:20 Türkiye ile Irak arasında 26 anlaşma imzalandı
18:03 Öğretmen Sendikası’ndan Milli Eğitim Bakanlığına 15 bin imza
17:13 Serêkanîyê Belediyesi tebrik çiçeklerinin gelirini SMA hastasına verdi
17:03 Kayyımdan alınan Tûşba Belediyesinin borcu 237 milyon 374 bin 774 TL
16:35 Hazine 31.6 milyar lira borçlandı
15:06 Bagok’ta yasak sonrası bombardıman ve silah sesleri
14:38 Êlih’te kayyım 3 milyar 53 milyon 977 bin TL borç bıraktı
14:25 81 yaşındaki Makbule Özer tekrar tutuklandı
14:24 DEM Parti PM sonuç bildirgesi: Alacakaranlığa karşı ilk ışık yakılmıştır
14:06 İki dönem kayyımla yönetilen Kop Belediyesi’nin borcu açıklandı
13:16 Bakırhan’dan JINNEWS ve MA’ya ziyaret
13:05 DEM Parti Sözcüsü Doğan: Yeni dönem yol haritamız Üçüncü Yol siyasetiyle örülecek
12:49 DEM Parti Kürt gazetecilere yönelik baskıyı Meclis’e taşıdı
12:18 Bagok’taki 5 alanda ‘geçici özel güvenlik bölgesi’ ilanı
11:23 Kargon var denilerek çağrılan genç gözaltına alındı
11:19 Dersim’de 5 gözaltı
11:03 KDP Erdoğan ziyareti öncesi Hewlêr caddelerine Türk bayrakları astı
11:02 Gever kayyımı milyonları emniyet, kutlama ve kadayıfa harcamış
10:18 DEM Parti: Kürt gazeteciler 126 yıldır hakikatin izinde
09:49 Şengal'de 'özsavunma' hamlesi: Kendini savunmak her kadının görevi
09:13 Bakırhan: Çözüm için samimi olan her partiye açığız
09:06 Tutsaklar ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ eyleminde
09:01 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 181 gündür haber yok
09:01 ‘Birlikte mücadeleyle İmralı tecridi kaldırılabilir’
09:01 Yazar Karacabey: Sanatçıların inadı çok hükümet devirir
09:00 Gazeteci Karadaş: Ortadoğu'da halkların kaderi birbirine bağlı
09:00 22 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
08:40 Adana’da minibüs kazası: 3 ölü, 18 yaralı
21/04/2024
23:11 Amedspor Kadın Futbol Takımı’ndan 3-1’lik skor
23:04 Amed’te Tiyatro Festivali sürüyor
21:17 Sakarya’da bir kadın hayatını kaybetmiş halde bulundu