'İstanbul Sözleşmesi'yle birlikte kadın eşitliği hedef alınıyor'

  • kadın
  • 09:52 10 Temmuz 2020
  • |
img

ANKARA - Kadına yönelik şiddetle mücadele için mahalle karakolundaki polisin CİMER’den talimat almadan harekete geçmediğine dikkati çeken feminist aktivist Berrin Sönmez, İstanbul Sözleşmesi'nin iptaliyle kadın eşitliğinin hedef alındığını söyledi. 

Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin hukuksal anlamda en ileri adımlardan biri olarak görülen İstanbul Sözleşmesi, bir müddettir iktidarın hedefinde. 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, imzaya açıldığı kent olan İstanbul'un adıyla anılıyor. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girse de o tarihten bu yana uygulanmada yaşanan eksiklikler kadın örgütlerinin eleştirisine neden oldu.  
 
Yıllardır bir kısım iktidara yakın muhafazakar çevreler tarafından “Aile bütünlüğünü tehlikeye atıyor” iddiasıyla hedef haline getirilen sözleşme bu kez AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un sözleşmeden çıkılabileceğine dair açıklamasıyla bir kez daha gündeme oturdu. Sözleşmeyi bir diğer hedef alan isim de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan oldu ve  “çalışıp gözden geçirin halk istiyorsa kaldırın” dedi.
 
Feminist aktivist Berrin Sönmez, Türkiye’nin yıllarca ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’ni ve hedef haline getirilme nedenlerini Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı.  
 
Kadına yönelik şiddete karşı hayati öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nin iktidar tarafından dönem dönem hedef alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiği zaman iktidarda olan, sözleşmeyi imzalayan ve şu anda da iktidarını sürdüren parti, aynı sözleşmeyi hedef alarak hafifletiyor, gücünü kırıyor. Ama aynı zamanda bu iktidar hiçbir zaman sözleşmenin gereklerini yerine getirmedi. Burada gerçekten siyasi pazarlık ve oyunların döndüğünü düşünüyorum. Sözleşmeye karşı olan bazı gruplar var bütün dünyada olduğu gibi. Ama iktidarın imzasının arkasında durması gerekir. Muhafazakar politikaların, günden güne yıldan yıla değişen ilkesiz siyasetler olduğunu biliriz. Bu doğrultuda o günün çıkarı ile bugünün çıkarı farklı olmuş olabilir. Ama iktidarın, sözleşmeye karşı olan grupların hiç de o kadar oy hesabında etkili olacak güçte olmadığını görmesi gerekiyor. Sosyal medya kampanyalarında etkililer, siyasi parti temsilcileriyle bizden çok daha fazla görüşebiliyor ve onların zihinlerini etkileyebiliyorlar ama toplumun düşünce yapısını etkileyebilecek güçte değiller, böyle bir düşünce zeminleri yok. İtiraz üzerinden gösterdikleri birkaç şey var. Dolayısıyla son derece marjinal gruplar olduğunu bilmemiz gerekiyor. Şu anda Türkiye’de marjinallerin peşine takılan bir siyasi akıl var.
 
İktidarın, bahsettiğiniz “marjinal grupların” peşine takılarak İstanbul Sözleşmesine karşı ürettiği söylemler nelere yol açıyor?
 
İstanbul Sözleşmesi; kadınların güvenli, şiddetsiz, eşit yaşam hakkının temel garantilerindendir. Bağlayıcı hükümlerine rağmen tam olarak uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’ni bu kadar zayıflattıklarında bütün kazanılmış kadın hakları saldırı altında kalıyor.
 
İktidar, bu marjinal grupların peşine takılıp siyasi söylem üretirken, kadın ve çocukların yaşam hakkını, hayatlarını kumar masasına sürüyor. Bu söylemlerin her biri yükseldikçe kadına yönelik şiddetle mücadele zaafa uğruyor. Kolluk görevlileri görevini yerine getiremez oluyor. Yargı organları da yasalara uygun hükümler vermiyorlar. Kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda ‘İstanbul Sözleşmesi kalkacak herhalde’ zihniyeti ile hakim ve savcılardan çoğu yasanın gerektiğini yapmıyor. Yargıtay’dan benzeri bir karar çıkıyor. Yargıtay, kadına yönelik cinsel şiddet için ‘babacan tavır’ ifadesini kullanabiliyor. İstanbul Sözleşmesi; kadınların güvenli, şiddetsiz, eşit yaşam hakkının temel garantilerindendir. Bağlayıcı hükümlerine rağmen tam olarak uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’ni bu kadar zayıflattıklarında bütün kazanılmış kadın hakları saldırı altında kalıyor.
 
Erdoğan sözleşme için “çalışıp gözden geçirin halk istiyorsa kaldırın” dedi. Burada kastettiği halk kesimi kimdir?
 
Ben bahsettiği halkın marjinal gruplar olduğunu düşünüyorum. Bunu neye dayanarak söylüyorum.  Türkiye’de toplumunun, kadın örgütlerine güvenini gösteren araştırmalar var. Toplum, kadın örgütlerine Anayasa’ya bile göstermediği kadar güven beyan ediyor. Bağımsız bir araştırmacının yaptığı bir çalışmaya göre toplumun yüzde 86’sı kadın örgütlerine güveniyor. Dolayısıyla ‘İstanbul Sözleşmesi bizim kazanılmış hakkımızdır’ diyen kadın örgütlerine güven yüzde 86 iken, ‘İstanbul Sözleşmesi kalksın’ diyenlerin oranı bunun çok çok altında. Diğer yandan hiçbir fikri olmayanlar var ve bu oran da çok yüksek. Erdoğan’ın bahsettiği halkın yüzde 50 olmadığı kesin. AKP içerisinde sözleşmenin uygulanmasını isteyen büyük bir kesim var. Bu nedenle o çok küçük marjinal gruba böyle bir göz kırpma bir onaylama halinin kesinlikle dış politika ile ilişkili olduğunu düşünüyorum.
 
Bu nasıl bir ilişki, neyin pazarlığını yapıyor olabilirler?
 
İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması, yürürlüğe girmesi süreçlerinde Avrupa Birliği (AB) süreci vardı. Sözleşme, AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi, giriş sürecinin hızlı ve kolay ilerlemesi için kullanıldı. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nahide Opuz davasında verdiği kararla Türkiye büyük bir prestij kaybetmişti. Mahkemenin kararıyla Türkiye, kadına yönelik şiddete devletin kadını korumadığına dair verdiği karar ile tazminat ödemeye mahkum bırakılan ilk ülke olmuştu. Dolayısıyla Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddetle mücadele ve ev içi şiddetin önlenmesi konusunda hazırladığı İstanbul Sözleşmesi en çok Türkiye’nin böyle bir suçtan tazminat ödemeye mahkum edilmesinden sonra bütün ülkelerin dikkatini çekti. Bu küresel bir sorun ve bu sorun ile ortak mücadele etmek, mücadelenin yöntemlerinde de ortaklaşmanın mücadeleyi kolaylaştıracak kararı alındı. Sözleşme, eşit kabul ettiğin bireylerin hepsini şiddetten koruyacaksın diyor. Bundan daha insani bir şey olamaz. Şiddet insan onurunu kırar ve parçalar. Müslüman'ın görevi ise insan onurunu yüceltmektir. Bunu bu şekilde düşünmeleri gerekirken, iktidar böyle düşünmeyenleri, ata erkin kurgulamış olduğu cinsiyet rollerini dini emri zannedenlere, dinin emri onlarmış gibi olanlara neden itibar ediyor? Burada da yine dış politika geliyor. İstanbul Sözleşmesi’ni kullanarak kadınları nesnelleştiriyor. Dış politika pazarlığında bunun bir payının olduğunu düşünüyorum.
 
Peki iktidar en çok sözleşmenin hangi maddelerine itiraz ediyor?
 
Toplumsal cinsiyet kavramı üzerinden karşı çıkarak "LGBTİ meşrulaştırılıyor" diyorlar. İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal eşitlik kavramı ortaya çıkmadan önce yeryüzünde LGBTİ bireyler yokmuş gibi konuşuyorlar. "Dinde günah" diyerek karşı çıkıyorlar. Oysa ki din eğer ki günah diyorsa olmayan bir şeye günah demedi herhalde. Yöneten, zayıfları Allah’ın emirlerinin aksine zorbalıkla yönettiği zaman helak edildiğine dair kuranda kıssalar var. O zaman yöneten zorbalığını düşünmek gerekiyor. Eşcinsellik zorla dayatılırsa tamam hepimiz karşı çıkalım ama böyle bir durum yok. Eşcinsellerin birey olarak toplumda eşit varlığı söz konusu. Ataerkil ellerinde kullanılacak seks objesi olarak kalsın diye kendi normlarına uymayan erkekleri de seks nesnesi olarak kullanabilmek için LGBTİ bireylere karşı çıkıyor. Ama asıl dertleri ve kesinlikle kabul etmedikleri kadın eşitliği. Kadınlarla eşit olmamak için LGBTİ bireylerin de eşitliğine itiraz ediyorlar. LGBT bireylerin varlığını bahane ediyorlar.
 
Sözleşmemin bazı muhafazakar kesimler tarafından aileyi yıkmakla itham edilmesini nasıl yorumluyorsunuz?
 
Aileyi niye yıksın? Aileden anladığınız şiddet mi sizin? Şiddetle mücadele neden aileyi yıksın. Şiddet uygulamadan vazgeçmek yerine aile içi şiddeti korumak için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmemizi istiyorlar.
 
 Sözleşmenin dayandığı “toplumsal cinsiyet eşitliği” ilkesi de “İslami değerlere aykırı” denilerek karşı çıkılıyor. Bu ilkeden ne anlamak gerekiyor?
 
 Toplumsal cinsiyet eşitliği, bu kimliklerin cinsiyetimizle alakalı olmaması gerektiğini söylüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eşcinselliği savunmak değildir. İnsan olarak onurlu yaşam hakkını savunmaktır.
 
Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı işin içine girdiğinde nedense bir anda kafalar karışıyor. İnsanların farklı kimlikleri var. Her an gündelik hayatımızda değişen kimliklerimiz var ve farklı görevler üstleniyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği, bu kimliklerin cinsiyetimizle alakalı olmaması gerektiğini söylüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eşcinselliği savunmak değildir. İnsan olarak onurlu yaşam hakkını savunmaktır. Herkes kendi inancında nasıl isterse öyle yaşar. Bir başkasının hürriyetini, yaşam hakkını ihlal edecek şekilde kimse kendini dayatamaz. "Günah" deniliyor. Ben de bir Müslüman olarak şunu diyorum, günahsa Allah hepimizi günah işleme iradesiyle yarattı. Herkes kendi günahından mesul. Hiç kimsenin günahının hesabını bir diğeri çekmeyecek. Hiç kimsenin bir günaha ceza ödeme yetkisi yok. Bu Allah’a karşı haddi aşmaktır. Hüküm Allah’a ait. Bu dünyada insan onurunu yüceltmek, insanların her ne olduğuna bakmaksızın bir birey olarak onurlu yaşam hakkını savunmak zorundayız.
 
Peki, toplumsal cinsiyet eşitliğinin İslam’da yeri nedir?
 
Eşitlik ilkesi, Hucurat Suresi’nin 13’üncü ayetinde yer alıyor. Ayette, "Allah sizleri çiftler halinde yarattı. Dilleri yarattı, kavimleri yarattı" der. Bu sure hem ırkçılık hem de cinsiyetçilik karşıtıdır. Bu onların arasında hiçbir şekilde üstünlük olmadığını belirtir. İnsanların yaratılıştan gelen eşitliği burada çok belli. Bu ayette ‘kadın ya da erkek’ yaratıldı diye bir hiyerarşi getirilmiyor. ‘Eşler, çiftler halinde yarattım’ diyor. O ayette "Ey Müslümanlar" demiyor, "Ey insanlar" diyor. Bütün insanlara sesleniyor. Bu eşitlik ayetidir. Peygamberimizin bir hadisi vardır. Veda Hutbesi dile getirdiği söylenir. Bu hadiste peygamberimiz; "canınız, malınız, ırzınız masundur" yani korunuyor diyor. Aslında burada temel hakları sayıyor. Can güvenliği, mal güvenliği, ırz. Burada kastettiği ırz toplumda cinsellik olarak algılansa da kastettiği insan haysiyetidir. İnsanın onuru, canı, malı mukaddes. Bu aslında kendi çağına göre ne kadar ileri bir hüküm. Ama bu ileri hükümleri bırakarak patriarkalın "erkekler üstündür" sözü dinin gereği yapılıyor.
 
"İşleri kadınlara bırakanlar felah bulmaz" gibi bir hadis peygamberimize atfediyorlar. Oysa ki o söz İsrailiyat’ta geçen bir şey. İsrailiyatta, bundan birkaç binyıl önce hastalık ve felaketlerin üst üste geldiği bir dönem ve burada "kadınlar mabetlere" girdiği gerekçesiyle bunların yaşandığı belirtiliyor. Bundan sonra da kadınların mabede girmesi istenmiyor. Bugün bizim Diyanet İşleri Başkanı da Kovid-19’u zina ve LGBTİ’ye bağlıyor. Bu patriarkal din yorumlarının çağlar üzerinden birbiriyle irtibatı hiç bitmiyor. Birisi Yahudilerin, birisi Hıristiyanların hayatını cehenneme çeviriyor. Bizimkiler de şimdi yapıyor. Uzun zamandır devam ettiriyorlar.
 
Pandemi sürecinde kadına yönelik şiddetin arttığına ve çok sayıda kadının katledildiğine şahit olduk. Bu tablo göz önündeyken İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesi ile var olan şiddet kadınların hayatına nasıl yansıyacak?
 
Kovid-19 karantina süreçlerinde bütün ülkelerde kadına yönelik şiddet yüzde 30’un üzerinde arttı. BM’nin de tespit ettiği bir şey bu. Pandemi sürecinde açıklama yapan İstanbul Emniyet Müdürü de kadına yönelik şiddetin yüzde 38,2 arttığını söylemişti. Ondan bir süre sonra konuşan İçişleri Bakanı ise insanların sokağa çıkmadığı için azalan basit asayiş olaylarını gerekçe göstererek, kadına yönelik şiddetin de azaldığını söyledi. Fakat kadına yönelik şiddetin arttığını kadın örgütlerinin çalışmalarından ve kadınların başvurularından biliyoruz. Alo 183 Şiddet İhbar Hattı’na Kovid-19 sürecinde kadınlar ulaşamadı. Hat cevap vermedi. Bunun dışında kadın örgütlerinin kendi çabalarıyla ulaştığı kadınlar var. 155-156 üzerinden aramalar var ve bunlara cevaplar geldiğinde şunu da biliyoruz; polisler karantina sürecinde kapıya gelerek, kadına ‘iyi misin’ diye uzaktan seslendiğini, içeri girmediğini, kadını kurtarmadığını biliyoruz. Ancak araya bazı hatırı sayılır kişiler sokularak, kadının evden alındığını biliyoruz. CİMER arandığında yerel güçlerin harekete geçtiğini biliyoruz. Diyelim ki İzmir’in bir köyünde şiddet gören bir kadın arıyor ama kendisi ya da bir sivil toplum örgütü CİMER’e başvuru yapmamışsa kadına ulaşılmıyor. Ancak CİMER’den talimatla kasabadaki ya da köydeki görevli harekete geçip, kadını kurtarıyor. Kadına yönelik şiddette bu kadar uzun bir prosedür.
 
Sözleşme uygulamada iken tablo buysa…
 
Kadına yönelik şiddet bu kadar merkezi yönetim üzerinde yürütülecek mücadele ile mümkün değil. Her şey merkezileşti ve Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yapılıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için mahalle karakolundaki polis memuru Ankara’dan CİMER’den talimat gelmesini bekliyor. Bu nedenle şiddet bu kadar arttı. ŞÖNİM’ler çalışmıyor. ŞÖNİM’deki görevlilerin kadınlara "sığınma evleri hapishaneden daha kötü, evin senin için daha iyi evine git" dediğini biliyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında uzmanlaşmış olması gereken ve temel işi kadını şiddetten korumak olan ŞÖNİM görevlileri bunu söylüyorsa burada şiddetle mücadele yok ve İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor demektir. Sığınma evi sayısı, ŞÖNİM sayısı artmadı, uzmanları şiddetle mücadele alanında uzman olmadı. İstanbul Sözleşmesi gereği, şiddet uygulayan bir fail hapisten izinli çıkacağı ya da tahliye olacağı zaman ŞÖNİM’in kadınlara haber vermesi gerekiyor. İnfaz yasası ile failler serbest bırakıldığında sadece bir ilde ŞÖNİM kadını arayarak haber verdi. Çoğunun yapmadığını, kadını şiddetten korumadığını biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi uygulamada iken bunlar yapılıyorsa kaldırıldığında halimiz kim bilir ne olacak.
 
İktidarın sürekli gündemde tuttuğu İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekebileceğini düşünüyor musunuz?
 
Çekemezler, çektirmeyeceğiz, biz yaptırmayacağız. Diğer yandan da uluslararası sözleşmelerden imza çekmek son derece meşakkatli bir iş. Bunu Ak Parti içerisindeki pek çok politikacı da kabul etmez. Diğer yandan bu bir uluslararası prosedürdür. Bu kadar büyük bir eksen kaymasını, bu kadar açık kullanırsalar opsiyon olarak kullanamaz hale gelir. Böyle bir kararı netleştiremezler sadece pazarlık meselesi olarak ortada tutmaya devam ederler. Çekebileceklerini hiç zannetmiyorum.
 
Sizin de içinde bulunduğunuz kadın örgütlerinin bir çalışması var mı?
 
 İktidarın herhangi bir teşebbüsü karşısında tüm siyasi partilerin kadın örgütlerinin yanında olmasını sağladık.
 
TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu olarak bir mücadele yürütüyoruz. Çünkü bu tehlike hala devam ediyor. Çocuk Cinsel İstismarına karşı ortaklaşmış kadınlar olarak basın toplantımız ardından yerellerde bir kampanya başlatacağız. İstanbul Sözleşmesi de temel konularımızdan, siyasi partilerle sürekli görüşme halindeyiz. İktidarın herhangi bir teşebbüsü karşısında tüm siyasi partilerin kadın örgütlerinin yanında olmasını sağladık diyebilirim.
 
Peki AKP ile de görüşecek misiniz?
 
Randevu taleplerimize cevap verirse evet.
 
MA / Zemo Ağgöz - Berivan Altan
 

Diğer başlıklar

13/04/2024
16:08 Başkaya’nın ‘Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek’ kitabı okuyucuyla buluştu
16:02 Edirne'de bir kadın katledildi
15:57 Adalet Nöbeti: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünde ısrarcıyız
15:52 DEM Parti Kadın Meclisi’nden uzman çavuş tacizine ilişkin açıklama
15:14 Pakistan’da silahlı saldırı: 10 kişi katledildi
15:06 İHD, hasta tutsak Demir, Güvel ve Zoraslan’ın tahliyesini istedi
14:49 Uzman çavuş tacizi yürüyüşle protesto edildi: Fail korumaya alındı
14:28 3 kişiyi katleden Cihan Oral hala yakalanmadı
14:08 Kayıp yakınları 3 kentte kaybettirilenlerin akıbetini sordu
13:55 Mexmûr’da yeni belediye eşbaşkanları belirlendi
13:54 Cumartesi Anneleri Ali İhsan Dağlı’nın faillerinin yargılanmasını istedi
13:32 Makine Mühendisleri Odası'ndan 'teleferik' açıklaması: Kontroller yapılmadı
13:28 Teleferik direği heyelan nedeniyle kırılmış!
13:00 Fransa’nın Türkiye’ye teslim ettiği kişi cezaevine konuldu
12:56 Avustralya’da alışveriş merkezine saldırı: 5 ölü
11:43 Eynerce Deresi fabrika atıkları nedeniyle köpüklü akıyor
11:30 Teleferik faciasında tahliye çalışmaları sürüyor: 128 kişi kurtarıldı
10:58 Mêrdîn'de ekmeğe yüzde 33 zam
10:51 MKM’de tenbûr atölyesi
10:03 İsrail’le ticarete dair paylaşıma gözaltı
09:44 Tutsaklar ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ eyleminde
09:42 Gazeteci Ahmet 172 gündür KDP istihbaratının elinde
09:37 Ege Denizi’nde deprem
09:25 Çand Ma'dan kitap ve tembur kampanyası
09:11 Gazeteci Işık: Erdoğan uluslararası görüşmelerle tutunacak dal arıyor
09:08 Depli besiciler dertli: Günü kurtarıyoruz
09:06 Tecavüze uğrayan kadın: Dayanışma güç verdi, artık korkmuyorum
09:02 Beşiktaş yangın faciası: 29 kişi denetimsiz çalışma sonucu yaşamını yitirdi
09:01 13 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
00:10 Bir kadını taciz eden uzman çavuş darp edildi
00:04 Antalya'daki teleferik kazasıyla ilgili soruşturma başlatıldı
12/04/2024
23:47 Serhat Gültekin Fransa tarafından Türkiye’ye teslim edildi
23:29 THY'nin Varşova-İstanbul seferinde bomba ihbarı
22:54 Amed-Êlih yolunda kaza
22:44 Antalya’daki teleferik kazasında 184 kişi kurtarılmayı bekliyor
21:27 BM: Gazze’de su yoluyla bulaşan hastalıklar yayılıyor
19:08 Mayın patlamasında 3 kişi yaşamını yitirdi
18:58 YSK, 22 itirazı reddetti
17:18 Licê’de eşbaşkanlar mazbatalarını aldı
17:12 HES’e karşı Uzungöl için mücadele çağrısı
16:45 Hatimoğulları: Konutlar depremzedelere ücretsiz teslim edilmeli
16:16 Av. Medet Serhat'ın mezarına dönük saldırı protesto edildi: DAİŞ zihniyeti
16:08 30 yıllık tutsak Şen’in tahliyesi ikinci kez ertelendi
15:12 Adalet Nöbeti'ne mesaj gönderen tutsak: Direnişiniz bize umut veriyor
13:25 DEM Parti'den Kobanê Davası'na çağrı: Özgürlüklerden yana tutum alın
13:04 Yaşamını yitiren Filistinli sayısı 33 bini geçti
12:52 Hatimoğulları Hatay’daki aileleri ziyaret etti
12:28 Bayram tatilinin 6 günlük bilançosu: 48 kişi yaşamını yitirdi
12:20 Banka ATM’lerinde bayram sonrası yeni dönem
12:19 BM, Filistin'in üyeliği için mutabakat sağlayamadı
10:31 Ebex’de şüpheli kadın ölümü
10:26 MKG: Evrim Alataş'ın gösterdiği ışık bize rehber oldu
10:14 Mexmur’da belediye seçimleri
09:28 Meletî’de 4.1 büyüklüğünde deprem
09:10 Tutsaklar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemde
09:09 171 gün oldu: Gazeteci Ahmet’ten haber yok
09:08 Geçinemeyen üniversite öğrencileri: Sorumlusu iktidar
09:06 Siyaset Bilimci Aksoyoğlu: Wan, muhalefet için sınav iktidar için geri adım oldu
09:04 'Motivasyonu artmasın' diye yazdığı kitap kendisine verilmedi
09:02 Ekolojist Yanlıç: Madencilik talanına çözüm ekolojik bir sistem
09:01 Tecavüz, şantaj ve fuhuş: Fail korucu ve arkadaşları beraat ettirildi
09:00 12 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
11/04/2024
22:41 Gazze'ye yeni bir saldırı başlatıldı
21:51 30 yılın ardından tahliye oldu
20:56 Kürt partilerinin ortak siyasi tutum çalışmaları sürüyor
19:16 Adalet Nöbeti: Kürtler tarihi bir direniş gösteriyor
19:03 Demokratik kitle örgütlerinden Şenyaşar’a destek ziyareti
18:32 İsrail'den İran’a karşı hava tatbikatı
18:07 Amedspor’a para cezası
17:26 AP’de cezaevleri konferansı: Tecride karşı uluslararası bir ağ kurulmalı
16:23 YSK Başkanı Ahmet Yener: 4 yerde seçim yenilenecek
16:18 Bursa’da şüpheli kadın ölümü
16:09 1’inci Düsseldorf Kürt Film Festivali 25 Nisan’da başlıyor
15:59 Agirî’de dere taşınca evler su altında kaldı
15:19 Wan halkı çifte bayram kutluyor
14:46 Yurtsever Aşiretler: Kürdistan değerlerine ihanet edenlerin sofrasına oturmayın
13:57 DBP ve DEM Parti'nin bayramlaşma programında 'birlik' mesajı
13:56 Bakırhan: Kürtlere düşmanlık edenler kaybetti
13:36 Siyasi partilerden DEM Parti’ye bayram ziyareti
13:27 İki Êzidî çocuğu köleleştiren Iraklı çift Almanya’da tutuklandı
13:07 Hatimoğulları: Kürt sorunu için diyalog kapıları açılmalı
12:55 Amedspor maçı için kentte led ekranlar kurulacak
12:43 Üveyş Öcalan mezarı başında anıldı
12:19 Nikaragua, Berlin Büyükelçiliğini kapattı
11:57 Bayram tatilinin ilk 5 gününde trafikte 38 kişi öldü, 5 bin 26 kişi yaralandı
11:46 Ekrem İmamoğlu The Economist’e yazdı: Türkiye artık seçeneksiz değil
11:31 'Çocuk istismarı' suçundan 31 binden fazla dosya açıldı
10:56 AP mülteciliği zorlaştıran anlaşmayı onayladı
10:03 İsrail ile İran arasındaki gerilim yükseliyor
09:16 Akdeniz'de mülteci teknesi battı: 8 kişi yaşamını yitirdi
09:09 170 gündür kayıp Süleyman Ahmet'e dair başvurular yanıtsız
09:08 Abdullah Öcalan'ın 'İsyan tufanı': Üveyş Öcalan
09:06 HDP ve Yeşil Sol Parti binasına saldırı girişimiyle ilgili dava açıldı
09:04 Amed halkı belediyelerden nasıl bir hizmet bekliyor?
09:02 ‘Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi için herkes ayağa kalkmalı’
09:00 AKP’li yönetim belediyede okey masası kurmuş
09:00 11 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
10/04/2024
22:32 Sele kapılan çocuklardan biri yaşamını yitirdi
21:25 Olağanüstü itiraz süreci 14 Nisan'a kadar sürecek
20:40 9. Amed Tiyatro Festivali başlıyor
19:30 CPT önünde başlatılacak 'özgürlük' talepli eyleme çağrı
19:13 Minbic kırsalı bombalandı
18:35 İsrail saldırısında Haniye'nin 3 oğlu hayatını kaybetti
18:07 Ev baskınlarında 15 gözaltı
17:43 Katledilen avukat Serhat’ın mezarına saldırı
17:13 Tayvan’daki depremde can kaybı 16’ya çıktı
16:47 Şenyaşar'ın 'adalet' direnişi bayramda da devam etti
16:30 Biden, 33 bin insan öldükten sonra Netanyahu için 'hata yapıyor' dedi
16:22 Pasur ve Ziyaret belediye eşbaşkanları mazbatalarını aldı
16:18 Riha’da fabrika yangını
14:52 Bayram tatilinin ilk 4 günündeki trafik kazalarında 26 ölü, 3 bin 870 yaralı
14:37 Tutsak yakınları Abdullah Öcalan’ın bayramını kutladı
14:31 Demirtaş’ın Kobanê Davası'ndaki savunması kitaplaştırıldı
14:18 Akçay Sulak Alanı'na kaçak hafriyat dökülüyor
14:09 MKG’den bayram mesajı
13:28 Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler unutulmadı
12:35 37 vekilden Piroğlu için Sırbistan Hükümeti’ne acil çağrı
12:17 Ceyhan Belediyesi'nde 287 kişi işten çıkarıldı
12:00 Özgür Özel'den Bahçeli'ye yanıt
11:00 Wan’da heyelan nedeniyle yollar kapandı
10:47 7 gemi söküm için Aliağa'ya geliyor
10:31 Vedat Aydın mezarı başında anıldı
10:18 Aytun Çıray: Erdoğan, Meral Akşener'le 6'lı Masa'ya sızdı
09:47 DEM Parti, DBP ve DTK eş genel başkanlarından bayram mesajları
09:15 Polisin burnunu kırdığı müzisyen: Wan'daki irade gaspı sorumluluklarımızı hatırlattı
09:09 Tutsaklar Abdullah Öcalan için eylemde
09:06 Qoser Belediyesi kayyımı giderken personeli de beraberinde götürdü
09:05 Kaleme aldığı kitap 'sakıncalı' denilerek kendisine verilmedi
09:04 Kadın örgütleri: Seçim sonuçları kadınların kazanımı
09:03 Dîgor Belediyesi'nde hizmet yok, borç çok
09:02 Hasta tutsak Tanboğa 3 aydır ameliyat edilmeyi bekliyor
09:02 Gazeteci Ahmet'ten 169 gündür haber yok: Gazeteciler ses çıkartmalı
09:00 10 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
08:37 Seçimlerin yenileneceği Curnê Reş Belediyesi'ne kayyım atandı
09/04/2024
22:56 Çıkan çatışmada 1 asker yaşamını yitirdi
22:38 Amed'de 2 yerleşim yeri günlerdir elektriksiz
22:13 Geçen ay 'en sıcak mart' olarak kayıtlara geçti
20:54 Anne Şenyaşar'ın 'adalet' talepli nöbeti 73'üncü gününde
20:42 Sorbonne Üniversitesi’nde Abdullah Öcalan savunmaları okundu
19:48 DBB sitesi bakıma alındı
19:40 DEM Parti’den YSK’ye bir itiraz daha
19:10 Cûdî ve Gabar'a girişler 15 gün yasaklandı
18:46 Reşid ile Erdoğan arasında telefon görüşmesi
18:01 Îdir Belediyesi eşbaşkanları mazbatalarını aldı
17:55 13 yılda en az 681 kolber katledildi
17:09 YSK'den Şirnex ve Çewlig kararı
17:04 Kendisini uzman çavuş olarak tanıtan K.K., bir kadına tecavüz etti
16:53 Tutuklu Grup Yorum üyesi Bahar Kurt'un kolu kırıldı
16:50 Xarpêt karayolunda kaza: 3 ölü
16:42 Bremen Cezeavi’ndeki tutsağa Özgür Politika gazetesi yasaklandı