Tutuklu siyasetçilerin aileleri: Cezaevlerinden tabutlar çıkmasın 2020-03-26 12:56:50   HABER MERKEZİ - Koronavirüs salgını nedeniyle cezaevleriyle ilgili kaygılarını dile getiren tutuklu siyasetçilerin aileleri, her geçen gün riskin arttığını belirterek, "hükümetin infaz düzenlemesinin kapsayıcı olması ve bir an önce tahliyelerin başlaması gerektiği" çağrısında bulundu.   Koronavirüs (Kovid-19) salgınının yayılmasıyla risk altında bulunan cezaevleriyle ilgili kaygılar gittikçe artıyor. Kamuoyunda tutukluların tahliye edilmesine yönelik beklentiler sürerken, hükümet tarafından Meclis’e getirilmesi beklenen infaz düzenlemesinde siyasi tutukluların kapsam dışı bırakıldığı ortaya çıktı. Bu durum, Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerinde risk olmadığı yönündeki açıklamasıyla endişelerin daha da artmasına neden oldu.    Tutuklu HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, milletvekilleri İdris Baluken ve Gülser Yıldırım ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya’nın aileleri, hükümetin tahliyelerle ilgili bir an önce adım atması ve infaz düzenlemesinin siyasi tutukluları da kapsamı gerektiğinin altını çizdi.    DEMİRTAŞ: KAYBEDECEK BİR GÜN BİLE YOK   Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. 3 buçuk yıldır tutuklu bulunan ve 26 Kasım 2019’da fenalaşması üzerine hastaneye kaldırılan Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş da kaygılı. Cezaevlerinin salgının yayılması açısından uygun ortamlar olduğuna dikkat çeken Başak Demirtaş, şöyle konuştu: “O nedenle, birçok ülkede geniş kesimleri kapsayacak şekilde bırakmalar gerçekleşti. Bakın, hala bu koşullarda bile, bazı cezaevlerinde mahpuslara hijyen malzemelerinin verilmediğini biliyoruz. Cezaevlerinde koğuşlar çok kalabalık, havalandırma yetersiz, sağlıklı beslenmek mümkün değil. Cezaevi görevlileri sürekli dışarıyla temas halindeler. Bu hem onlar için hem de mahpuslar için hayati riskler taşıyor. Bu koşullara barolar, Tabipler Birliği de dikkat çekti. İnanın ki, kaybedecek bir gün bile vaktimiz yok.”   Vaka sayılarındaki artışların, endişelerin artmasına neden olduğunu dile getiren Demirtaş, “Kamuoyu, cezaevleri konusunda çok kaygılı. STK’ler uyarıcı ve bilgilendirici açıklamalar yapıyor. Ama ne yazık ki, Adalet Bakanı bu süreci şeffaf yönetmiyor. Halkı ve mahpus yakınlarını yeterince bilgilendirmiyor. Gözümüz, kulağımız cezaevinde. Bakın, daha dün Sincan Cezaevi’nde bir tutuklunun testinin pozitif çıktığını haberlerden öğrendik. Korkarım ki bu, hızla yayılacak. Ben de çocuklar da Selahattin’in annesi, babası ve onu seven herkes, cezaevlerinde yakınları olan yüz binlerce kişi gibi çok kaygılıyız” diye belirtti.    Meclis’e getirilecek olan infaz düzenlemesinin kapsayıcı olması gerektiğini vurgulayan Demirtaş, şu çağrıda bulundu: “Hükümetin böyle bir hazırlığı var. Meclisteki siyasi partilerle de paylaşıldı. Eğer yeterli kamuoyu baskısı oluşursa bu paketin daha kapsayıcı bir hale geleceğine inanıyorum. Şu anda Selahattin gibi, düşüncelerinden dolayı cezaevinde olan binlerce muhalif, gazeteci, akademisyen, avukat, öğrenci var. Cezaevleri çok hassas bir noktada. Ayırımsız, tüm tutsakların yaşam hakkı tehdit altında. Bu nedenle, bir an önce daha kapsayıcı, adilane ve eşit bir düzenlemeyle ölümlerin önüne geçmeliyiz. Cezaevinden tabutların çıkmasına müsaade etmemeliyiz. Eğer sesimizi yükseltirsek, Meclis de bu sese kulak tıkayamayacaktır.”   KIŞANAK: 12 EYLÜL’DEN DAHA KORKUNÇ    Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı olduğu 25 Ekim 2016’da gözaltına alınması ardından yerine kayyım atanan Gültan Kışanak, 3 buçuk yıldır Kocaeli 1 Nolu F Tipi’nde tutuluyor. Kışanak’ın kızı Evin Jiyan Kışanak, yıllardır annesinin görüşüne gittiği Kocaeli Cezaevi’nin fiziki ve hijyen koşullarının sağlıklı olmamasından endişeli. Sağlıklı bireylerin bile cezaevi koşullarında sağlık sorunları yaşadığına değinen Kışanak, “Çünkü hapishaneler, rutubetli, güneş almayan, havalandırma koşulları çok kısıtlı olan mekanlar. Yemeklerin iyi olmadığı, yeterince vitamin alamadıkları mahpusların vücut dirençlerinin düşük olduğu mekanlar. Dolayısıyla bütün tutukluların, mahpusların derhal tahliye edilmesi gerekiyor” dedi.    Salgın nedeniyle cezaevi görüşüne gidemediklerini belirten Kışanak, “Anlıyoruz, bunları aslında tutukluları korumak için yapıyorlar, fakat bunlar yeterli ve yapıcı yöntemler değil. Çünkü içeride onlar bizi merak ediyor. Biz dışarıda onları merak ediyoruz. Bu vücut direncini daha da düşüren, insanları strese sokan bir şey. Görüşlerin yasaklanmasından daha çok, derhal insanların tahliye edilmesi gerekiyor. Bizler dışında da hapishanelerin on binlerce çalışanları var. Bu çalışanların dışarıdaki yaşamla ilişkisi kesilmiyor. Evlerine gidip geliyorlar. Sosyal yaşamdan kopmuyorlar. Dolayısıyla rahatlıkla taşıyıcı olabilirler. Bütün mahpuslara, yemekler, içeceği sular, her türlü gıda ve hijyen malzemesi, dışarıdan getiriliyor. Bunlar ne kadar steril olacaktır. Ne kadar temiz olacaktır. Bu koşulları ne kadar sağlayabilirler, bilemiyoruz” şeklinde kaygılarını anlattı.    Annesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, kendilerine hiçbir şekilde dezenfektan ya da hijyen malzemelerinin verilmediğini aktaran Kışanak, “Sanıyorum bu bütün cezaevlerinde böyle. Bu da ayrıca bizi endişelendiren bir şey. Bu insanlar koğuşlarda kendilerini nasıl koruyacaklar. Herkese acil bir şekilde çağrılar yapılıyor. Sürekli ‘ellerinizi yıkayın, evlerinizde ailelerinizle oturun’ diye. Tutuklu insanlar koğuşlarda bunu sağlayamıyorlar. Yemekler zaten kötüydü, bu süreçte nasıl olacak? Siyasi mahpusların normal koşullarda bile hastaneye sevkleri çok zor koşullar altında gerçekleşiyordu. Hastaneye gidebilseler bile, ne yazık ki birçok hekim siyasi tutsaklara çok sağlıksız yaklaşımlarda bulunabiliyor. Sadece bu sebeple bile biz tutuklu yakınları çok endişeliyiz” diye konuştu.    Meclis’e getirilmesi beklenen infaz düzenlemesine değinen Kışanak, şunları söyledi: “Konuşulan paket, takip ettiğimiz kadarıyla çok eşitsiz bir paket çerçevesi. Siyasi tutsakları tamamen dışında bırakan bir taslak konuşuluyor. Bu şekilde olursa, eşitsiz bir düzenleme yapılırsa, hiç kimsenin, ailelerin, bizlerin, hak savunucuların, dünyanın kabul etmeyeceği bir düzenleme olacaktır. Annem 40 sene önce Diyarbakır Cezaevi’nde 12 Eylül’de çok korkunç süreçlerden geçti. Oradaki birçok insan, insanlığa karşı suçlara maruz kaldı. Eğer bugün bu düzenleme yine eşitsiz bir şekilde yapılırsa, bu belki de 12 Eylül’den daha korkunç bir şey olacaktır. Çünkü siyasi mahpusları virüsle baş başa bırakıp, içeride ölüme terk etmek demek olacaktır. Dolayısıyla herkesi kapsayan, eşitlikçi bir düzenleme yapılmasını talep ediyoruz. İnfaz yasasının herkesi kapsayan eşitlikçi bir düzenleme olması gerekiyor.”    Hasta tutukluların durumuna dikkat çeken Kışanak, “Annemin de kronik hastalıkları var. Çok daha ağır hastalıkları olan bir sürü hasta mahpus var, yaşlı mahpus var, çocukları ve bebekleriyle kalan kadınlar var. Hapishanelerde kadın ve çocuk tutsaklar var. Risk grubunda olan çok fazla insan var. Bütün bu insanların derhal, çok hızlı bir şekilde tahliye edilmesi gerekiyor. Yarın çok geç olabilir. Çok hızlı hareket etmek gerekiyor” uyarısında bulundu.    KAYA: CEZAEVİNDEN TABUTLAR ÇIKMADAN   Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı olduğu 2016 yılında tutuklanan ve hakkında verilen 8 yıl 3 ay hapis cezası onanan Bekir Kaya’nın eşi Aslı Kaya, hükümete ve kamuoyuna şöyle seslendi: “Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan koronavirüs nedeniyle bizler evlerimizde, uygun ortamlarda bile kendimizi koruyamazken, dört duvar arasında binlerce insan kendilerini nasıl koruyabilirler. Çok geç olmadan, cezaevlerinden tabutlar çıkmadan, bir an önce, başta hasta tutsaklar olmak üzere, eşim Bekir Kaya ve tüm siyasi tutsakların tahliye edilmesini istiyoruz. İnsani, vicdani ve hukuki olan bu çağrımıza ses verin.”   BALUKEN: YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN   Bir çağrı da, 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Diyarbakır eski milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi İdris Baluken’in eşi Evrim Baluken’den geldi. “Öncelikle bir sağlık emekçisi olan eşim İdris Baluken adına ve kendi adıma, koronavirüsü salgını dolayısıyla göstermiş oldukları insan üstü çabadan ötürü tüm sağlık emekçilerine şükranlarımı ve minnetlerimi sunuyorum” diyen Baluken şöyle devam etti: “Küresel bir salgın olan koronavirüs, cezaevlerinde büyük bir tehdittir. Bu tehdidin bertaraf edilmesinin tek yolu ise sağlıklı bir ortamda salgından ve etkilerinden korunmaktır. Bu sebeple, yarın çok geç olmadan siyasetçilerimizi, barolarımızı, insan hakları örgütlerimizi, sağlık meslek örgütlerimizi ve anayasal kurumlarımızı, cezaevleriyle ilgili olarak duyarlı olmaya ve adım atmaya davet ediyorum.”   YILDIRIM: TAHLİYELER BAŞLAMALI   HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerine yönelik 4 Kasım operasyonunda tutuklanan ve 4 yıldır Kandıra Cezaevi’nde bulunan Mardin eski milletvekili Gülser Yıldırm’ın hekim çocukları da tutuklulara yönelik salgın tehdidine dikkati çekerek, kaygı ve taleplerini dile getirdi. “Bir hekim olarak, bir evlat olarak size bu çağrıyı yapıyorum” diyen Zelal Yıldırım, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından çok yüksek tehdit oluşturduğu için pandemi ilan edilen koronavirüs tehdidine karşı önlemler yetersiz. Cezaevinde zaten etkin hijyen koşulları sağlanamıyor. Daha önce de mahkumların yetersiz beslenme, yetersiz güneş ışığından faydalanma, spor gibi aktivitelerini yapamama, sağlık hizmetlerinden etkin şekilde faydalanamama gibi birçok sorunlar vardı” diyerek, cezaevindeki riske dikkat çekti.    Yıldırım, “Maalesef yaşam alanlarında fare gibi haşerelerin bile bulunduğuyla ilgili çokça duyum aldık. Ama bunlar ilgili çözüm bir türlü geliştirilemedi. Bildiğiniz üzere cezaevlerinde çokça yaşlı ve hasta tutsak var, kronik hastalığa sahip hasta tutsaklar var. Çocuklar var, anneleriyle beraber mahkûmiyet yaşamak zorunda bırakılan küçük çocuklar var. Koronavirüs tehdidi onlar için çok büyük risk oluşturmaktadır. Ve her geçen saat onları ölüme biraz daha yaklaştırmaktadır” diye uyardı.    İnfaz düzenlemesinden beklentilerini dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu paketin bütün tutsakları kapsayacak şekilde, herkese eşit muamele yapılarak çıkarılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Sadece onların açık görüş haklarını ellerinden alarak, haftada iki kere telefon hakkı vermekle bu salgının önüne geçemeyiz. Çünkü gardiyanlar, yedikleri yemekler, kantin ihtiyaçları, hepsi hali hazırda enfekte olabilecek dışarıdaki alanlardan geliyor. Toplumu bu denli ciddi anlamda etkileyen, sağlık sistemimizi felç etmek gibi büyük bir riski olan bir salgın, cezaevlerinde çok daha kötü sonuçlara neden olur. Biz cezaevlerinden tabutlar çıksın istemiyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Bir an önce mutlaka tahliyelerin başlaması gerektiğinin, bu durumun ciddiyetinin artık algılanması gerektiğini vurgulayarak, herkese eşit derecede yaklaşan bir infaz yasasının bir an önce çıkarılıp, tahliyelerin başlaması gerekiyor.”   ‘CEZAEVLERİ MEZARLIK OLMASIN’   Yıldırım’ın hekim oğlu Şiyar Yıldırım ise, dünyanın koronavirüs tehdidi altında olduğunu belirterek, salgının hasta ve yaşlı tutuklular için daha büyük bir tehdit olduğunu söyledi. Siyasi tutukluların açlık grevi sürecini hatırlatan Yıldırım, “Siyasi tutsakların açlık grevlerinden dolayı dirençleri düştü. Zaten cezaevi koşulları hijyenik değil. Kişinin salgına karşı sağlam bir bağışıklık sisteminin olması gerekir. Bu cezaevleri koşullarında mümkün değil. Spor imkanları, yemekleri, gün ışığına çıkmaları gibi yaşam şartları kısıtlı. Bu durum tutsakları hastalanma konusunda daha da tehlike altına sokmaktadır. Bu dönemde dışarıyla bağlantılarının kısıtlanması, salgına karşı yeterli olmadığı gibi psikolojik olarak da kötü etkileyecektir” uyarısında bulundu.    Yıldırım da infaz düzenlemesinde siyasi tutukluların kapsam dışı bırakılmaması gerektiğine vurgu yaparak, “Başta hasta ve yaşlı tutsaklar ya serbest bırakılmalı yada evlerinde hijyenik bir ortamda elektronik bir sistemle kalabilmelidirler. Cezaevleri mezarlık olmasın” dedi.   MA / Özgür Paksoy