Aldar Xelil: İdlib'de yaşananlar planlı 2020-02-20 10:36:31 QAMİŞLO - İdlib'de ısınan Suriye iç savaşına ilişkin konuşan TEV-DEM Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, yaşananların planlı olduğunu, hatta planın geçen sene gerçekleşmesinin beklendiğini ifade etti. Xelil, Türkiye'nin işgal planlarını kalıcılaştırmak amacıyla başka isimler altında gruplar kurabileceğine de işaret etti.     Suriye Rejim Güçleri'nin Halep’in güneybatısı ile İdlib’in güneydoğusunda 24 Ocak’ta Türk devletine bağlı silahlı gruplara karşı başlattığı operasyon sürüyor. Rejim güçleri, Maaret El Numan ve Serakib ile M-5 otoyollarında kontrolü sağlarken, M4 Karayolunu da almak için operasyon yapıyor. Halep-Şam güzergahı gibi noktaları ele geçiren rejim, operasyonun başından bu yana yaklaşık bin 500 kilometrekarelik bir alanı temizledi.     Rejimin kontrol ettiği yerlerin hepsi, Rusya, İran ve Türkiye arasında varılan Astana anlaşmasına göre Şam, Halep ve Guta’dan otobüslerle İdlib’e getirilen Türk devletine bağlı gruplardan alındı. Bir dönem İdlib’in yüzde 90’ını elinde tutan Heyet Tahrir El Şam -eski adıyla El Nusra- (HTŞ), 2017’de HTŞ’den kopan El Bediye ve El Melahim grupları, Türkistan İslam Partisi, Ehrar El Şam, Nureddin El Zenki, El Ehrar, El Iz, Suriye Milli Ordusu (SMO) ve DAİŞ artığı  gruplar.   İdlib ve çevresinde hızlı cereyan eden gelişmeleri ve nedenlerini Hawar Haber Ajansı'na (ANHA) değerlendiren Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, tüm yaşananların Suriye sahasında çıkar çelişkisi yaşayan devletlerin anlaşmalarının sonucu olduğunu kaydetti. Xelîl, tüm sonuçların bedelini Suriye halklarının ödediğini söylerken kendisinden istediği görevleri tamamladığı için Türk devletinin HTŞ’yi tasfiye edebileceğine dikkat çekti.   ‘SURİYE HALKINA GERÇEK MUHALEFET ÖNCÜLÜK ETMEDİ’   Suriyeli demokrat, yurtsever çevreler olmasına rağmen Suriye halkına örgütlü, halk çıkarlarını gözeten demokrat ve ulusal tutuma sahip gerçek bir muhalefetin öncülük etmediğine işaret eden Xelil, şöyle konuştu: "Bu anlamıyla Suriye halkının kötü bir kaderi vardır. Özellikle de demokrasi ve medeniyet karşıtı radikal gruplar ve çeteler kendilerini Suriye halklarının temsilcisi olarak gösterdi. Bu da haliyle Suriye Devrimi’ne olumsuz etki yaptı. Türk devleti Suriye’ye etkisi bulunduğu ve komşusu olduğu için bu grupları kurdu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aslında İhvancıların (Müslüman Kardeşler) ve cihadistlerin başkanıdır. Bölgede rejime bağlı karşı örgütler bulunuyordu. Bu örgütler Suriye’de demokratik bir çözümü ısrarla kabul etmedi, demokratik adımlar atmadı ve çoğulcu bir Suriye’nin ortaya çıkmasına izin vermedi."   ‘KRİZİN FATURASINI HALKLAR ÖDÜYOR’   Suriye krizinin 2011’den bu yana devam ettiğini, bunun faturasını Suriye halklarının ödediğini söyleyen Xelil, "Burada şu örneği verebilirim; işgalci Türk ordusunun Efrîn’e yönelik saldırılarında Türkiye ile Suriye rejimini temsil eden Rusya arasında, Türk devletine bağlı silahlı grupların Şam çevresini (Guta) boşaltması üzerine anlaşma yapıldı. Böylece Türkiye’nin Efrîn’i işgal etmesinin önü açıldı. Efrîn, Türkiye ve Rusya arasındaki anlaşmanın kurbanı oldu. Türkiye’nin desteklediği Şam’ı kuşatan çeteler İdlib’e sevk edildi. Peşi sıra bir anlaşmayla da Tedmur, Humus ve Halep’teki çeteler de İdlib’e gönderildi" dedi.   ‘SURİYE REJİMİ BAZI BÖLGELERİ GÖZDEN ÇIKARDI’   Suriye rejiminin ülkenin bazı bölgelerin gruplardan temizlenmesi için taviz verdiğini ve Suriye’nin kuzeyindeki Efrîn ve benzeri bölgeleri gözden çıkardığını dile getiren Xelil, şöyle devam etti: "Erdoğan prensipleri olan bir şahıs değil. Suriye devrimi ve halklarının değerlerini değil Türkiye’nin tarihi değerlerini de satmaya hazır bir kişilik. Ülkesinin bütün değerlerini satışa çıkardı ve Türkiye’deki kültürel ve diğer tüm alanlardaki değerlerini, iktidarını sürdürmek için sattı."   ‘PLAN GEÇEN YIL DEVREYE GİRECEKTİ’   İdlib'de yaşananların planlı olduğunu, hatta planın geçen sene gerçekleşmesinin beklendiğini ifade eden Xelil, "Fakat Türkiye bazı hesaplarını tamamlamamıştı. ABD, İdlib operasyonunda başat rol oynadı. Şimdi de İdlib ve çevresinde bazı gruplar olmasına rağmen muhalefetin tabutuna son çiviyi çaktı. Suriye rejimi birçok stratejik noktayı ele geçirdi. M-4, M-5 yollarında kontrolü sağladı, Haleb’i temizledi. Bu bölgelerin yüzde 80’i, İhvancılar ve onlara bağlı çete gruplarının başlıca merkeziydi. Rejimin operasyonuyla birlikte İhvancıların kalesi de yıkıldı" dedi.   ERDOĞAN LİBYA’DA DA DENEYECEK   İdlib ve çevresindeki bazı bölgelerin kaldığını, bölgelerin Suriye rejimine teslim edilmesinde anlaşıldığını kaydeden Xelil, şöyle konuştu: "Demek istediğim o ki Erdoğan, Suriyeli muhalifleri sattı. Bu gruplar da muhalif olduğunu iddia eden ama gerçekte böyle olmayan, Suriye halkını temsil etmeyen gruplardı. Söz konusu bu muhalefet, dış güçlerin siyasal İslam planlarının parçasıdır. Sadece Suriye’de değil, Mısır’da da bu tür girişimleri oldu ama kaybettiler. Şimdi de aynı girişimleri Libya’da yapmak istiyorlar."   ‘BMGK KARARI UYGULANMADI’   Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanışının Suriye halklarının taleplerine göre olmadığını, bu konuda muhatap alınan kişilerin rejimle diyalog kurulması için seçildiğini dile getiren Xelil, "Ki zaten bunlar da Suriye halklarının değil çetelerin temsilcileriydiler. Üstelik bahsi geçen kişileri BM değil Türkiye seçmişti. Suriye anayasa hazırlık komitesine seçilen kişiler de Türkiye tarafından seçilenlerdi ve hepsi çete üyesiydi. Bunları yapmakla kalmayan Türkiye, BMGK kararını da kontrol ediyordu. Nihayetinde Kuzey ve Doğu Suriye’nin temsilcileri Suriye’ye ilişkin görüşmelere, demokrat ve yurtsever kişiler de anayasa komitesine dahil edilmedi" diye konuştu.   ‘ERDOĞAN İŞGALİ TAMAMLAMAK İSTİYOR’   Erdoğan'ın rejime Şubat ayı sonuna kadar verdiği süreye ilişkinde konuşan Xelil, "Bölgeye güç sevkiyatını çetelerini korumak için değil, 'Suriye topraklarını nasıl işgal ederim?' hesabıyla yaptı. Çünkü zaten anlaşma çetelerin Suriye’den çıkarılması üzerineydi.Erdoğan’ın tüm çabası Suriye işgalini gerçekleştirmek ve böylece esas planını, Osmanlı devleti kisvesi altındaki Türkiye Cumhuriyeti'ni dizayn planını hayata geçirmektir. 2023’ten önce bölgeyi işgal edip Musul ve Kerkük’e kadar işgalini yaymak istiyor. Sürekli ve tekrar tekrar açıklamalarla çetelere ihanetini gizlemeye çalışıyor. Çeteler de bu iddialara inanmıyor. Çetelerin yarattığı baskıyı azaltmak için onları Libya’ya gönderen Erdoğan şimdi de orada işgal girişimlerini sürdürecek" dedi.   HTŞ TASFİYE EDİLEBİLİR   Xelil, son olarak tartışılan HTŞ’nin tasfiyesine ilişkin "Türkiye El Nusra ya da diğer adıyla HTŞ’yi ortadan kaldırabilir. Çünkü zaten kendisi kurmuştu. İsmini değiştirebilir ya da başka bir çete grubu kurabilir. Çünkü El Nusra, Türkiye’nin istediği görevleri tamamladı. Türkiye, çıkarlarını gerçekleştirmek, işgalini kalıcılaştırmak adına başka isimler adı altında yeni çete grupları kurabilir" dedi.