Gazeteci Çaksu: Türkiye'nin amacı İdlib değil sıranın Efrîn'e gelmesini engellemektir 2020-02-14 09:07:35 URFA – Tansiyonun her geçen gün yükseldiği İdlib'de sahadaki gelişmeleri değerlendiren gazeteci Ersin Çaksu, Türkiye’nin ısrarını için “İdlip’i bırakırsa Suriye’de diğer işgal ettiği Efrîn, Bab, Cerablus, Ezaz, Girê Sipî ve Serêkaniyê’den çıkmasının ilk adımı atılmış olacak” dedi.    Suriye Rejim Güçleri’nin M4 ve M5 karayollarında denetim sağlamak için İdlib’e yönelik düzenledikleri operasyonlarda hedef olan 13 TSK mensubu yaşamını yitirmişti. Çok sayıda askerin de yaralandığı saldırılardan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Askerlerimize zarar gelirse Soçi Mutabakatı'na bağlı kalmayacağız; rejim güçlerini her yerde vuracağız” açıklaması yapmıştı. Operasyonda rejimi destekleyen Rusya ve İran da Türkiye'nin sorumluluklarını yerine getirmemesinden kaynaklı durumun kötüye gittiğini açıkladı. ABD’nin başını çektiği NATO da müttefiklerinin yanında duracaklarını ifade ederek Türkiye’yi İdlib batağına sürüklemenin arayışına girdi.   Atmosferin ısındığı İdlib'te yaşananları uzun zamandır bölgenin nabzını tutan gazeteci Ersin Çaksu, değerlendirdi. İdlib’in 28 Mart 2015 tarihinde El Nusra öncülüğündeki grupların denetimine girdiğine, silahlı grupların merkezi haline geldiğine işaret eden Çaksu, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ardından Türkiye ile Rusya arasından gelişen ilişki üzerine anlaşmalar imzalandığını ve bu doğrultuda Guta, Dera, Halep, Humus gibi birçok kentten silahlı gruplar İdlib'e çekildiğini hatırlattı.    Bu adımlarla birlikte kentin silahlı grupların merkezine dönüştüğüne dikkat çeken Çaksu, "Suriye rejimi ve Rusya her zaman bölgeyi gruplardan arındırmayı ifade ediyordu. Türkiye ile Rusya arasında 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre İdlib’in doğusu ve güneyindeki bölgede 15 ile 20 kilometre arasındaki bölge silahlı gruplardan arındırılacak, yine M4 ile Halep ile Şam ve Ürdün’e kadar uzanan M5 yolu tamamen rejimin denetimine girecekti. Halep, İdlib, Lazkiye ve Tarsus’a kadar uzanan M4 yolunun da rejimin kontrolüne geçmesi anlaşmanın maddelerinden biriydi. Yine orada bulunan silahlı grupların birbirlerinden ayrıştırılması yani radikal ve radikal olmayan grupların ayrıştırılması kaydedilmişti” dedi.     M4 VE M5’TE KONTROL SAĞLANDI   Silahlı grupların garantörlüğünü yaptığı için bu görevin de Türkiye’ye verildiğini, Rusya ve İran’ın ise rejimin garantörlüğünü kabul ettiğini belirten Çaksu, şunları söyledi: “Lakin bu sözler Türkiye tarafından yerine getirilmedi. Çünkü Türkiye bu sözleri hep erteledi. Suriye’nin doğusunda Kürt halkına karşı kimi yerleri ele geçirmek istiyordu. Bunun içinde hep erteledi. Rejim, Ağustos 2019’da operasyonlara başladı. Aralık ayındaki operasyonda Han Şehun’u geri aldı, yine Aralık ayında da Merek El Numan’ı aldılar. Ve ilerlemede kat ettiler. En sonunda Serakip’te M4 ve M5 yolunun denetimini sağladılar ve Türkiye burada sert karşılık verdi. Bu süreçte karşı karşıya geldiler.”    SURİYE’DEN ÇIKMANIN İLK ADIMI   Türkiye’nin İdlib’i bırakmak istemediğine dikkati çeken Çaksu, gerekçesi hakkında şunları ifade etti: “Çünkü İdlip’i bırakırsa Suriye’de diğer işgal ettiği Efrîn, Bab, Cerablus, Ezaz, Girê Sipî ve Serêkaniyê’den çıkmasının ilk adımı atılmış olacak. Öbür taraftan Rusya ve Rejim ise Soçi anlaşmasının çerçevesinde İdlip ve bölgenin kendi denetimlerine geçmesini istiyorlar. Kremlin sözcüsü Dimitrov Peskov, Soçi anlaşmasının yorumlanıp başka yerlere çekilmemesi gerektiğini, bu anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi gerektiğini söyledi. Rusya’nın istediği bu. Rejimde Rusya ve İran’dan aldığı yardım ile ilerleme kaydediyor. Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra, İran ayağını yere sert vurarak diretmeye çalışıyor ve güçleri bu operasyonda yerlerini alıyorlar.”    GÖZLEM NOKTALARI GRUPLARA KALKAN OLUYOR   İdlib’de varlığını sürdüren gruplara dair konuşan Çaksu, yaklaşık 70-80 silahlı grubun olduğunu, bu grupların çoğunluğunun Heyet Tehrir El Şam (HTŞ/El Nusra) çatısı altında toplandığını, El Kaide ile bağlantılı olduklarını söyledi. Türkiye’nin adını koyduğu Suriye Milli Ordusu’nun da (SMO) 30 gruptan oluştuğunu dile getiren Çaksu, “Bu gruplar Ahrar u Şam, Sultan Murat, Süleymen Şah gibi birçok silahlı grup. Bu grupların çoğunluğu İhvanı Müslüm’e (Müslüman Kardeşler) bağlıdır. Yine orada Türkistan Partisi ve Ejnat Kafkas var. Xurasel Din var onlarda Nusra’dan daha radikal bir grup. Türkiye İdlib’de kurduğu 12 gözlem noktası ile bu gruplara kalkan görevini yapıyor. Bu şekilde bölgeyi korumak istiyor” dedi.     NATO DEVREYE GİRER Mİ?   Türkiye’nin İdlib’teki varlığının baştan beridir tartışıldığını, ne zaman dile getirilse NATO’nun devreye girerek Rusya ve rejime tehditlerde bulunduğunu belirten Çaksu, şunları ifade etti: “Hulusi Akar Türkiye ve Rusya arasında çıkan çatışmalara ilişkin resmi bir şekilde NATO’ya çağrıda bulunarak yardım edilmesini istedi. Bu davete NATO ne diyecek, müdahale mi edecek, Rusya’nın tutumu ne olacak? Bunlar tartışma konusu. Bana göre Türkiye’nin son 4 yıldaki Rusya ile yakınlaşmasını engellemek için ABD birçok taviz verdi. NATO’nun 5’inci maddesinde herhangi bir üyeye saldırının tüm üyelere yapılacağı ve buna göre de müdahale edileceği yer almaktadır. Bu madde İdlib’te uygulanacak mı ya da uygulanmayacak mı? NATO’nun uluslararası boyutta müdahalesi pek mümkün değil. Çünkü Türkiye’ye karşı bir saldırı yok. Türkiye başka bir ülkenin topraklarında saldırılar gerçekleştiriyor. Bunlar tartışma konusu. Soçi’deki anlaşmayla rejimin belli bir yere kadar ilerlemesi oldu. Bunun içinde bu aşamadan sonra durdurulabilir. Kısmi olarak da Rusya gündemi soğutmaya yönelik adım atabilir. Bu ihtimaller arasında. Yine Rusya belli bir yere kadar erteleyebilir de. Belki S-400’ler gündeme gelebilir. Rusya’nın, İran’ın ve rejimin yaklaşımı nasıl olacak belli olmasa da önümüzdeki günlerde gündem daha da ısınabilir.”    'KOBANÊ PAZARLIĞI SAVAŞI BAŞA SARAR'   Son olarak Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerklik Yönetimi’nin pozisyonuna değinen Çaksu, değerlendirmelerini şu sözlerle tamamladı: “Özerk Yönetim ile rejim arasındaki görüşmeler davam ediyor. En son Rejim diyalog için hazır olduklarını söylemiş. Bunu direk söylemese de Rusya üzerinden özerk yönetime iletmiş. Rejim ile Rusya diyalog için hazırlar mı, yoksa bu durumu Türkiye’nin İdlib’teki durumuna dair bir kart olarak mı kullanıyorlar zamanla görülecektir. Yani taviz koparmak için mi Kürt dosyası mı açıyorlar belli değil. Özerk Yönetim Suriye’de şimdiye kadar işgal edilen, yine terörün hakim olduğu yerlerde ittifak için hazır olduklarını söylüyor. Tabi şart olarak da siyasi bir anlaşmanın yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Şehba Kantonu üzerinde Rusya’nın bir pazarlığı olursa, o zaman Rusya Türkiye’nin Haleb’i işgal etmesi için kapı açmış olur. Bu sebeple Şehba’yı pazarlık konusu etmeyeceğini düşünüyorum. Haleb’e karşı da saldırılar yapılıyor. Şehba Haleb’i kuzeyden koruyan kapıdır. Serêkaniyê ve gerisindeki saldırılarda NATO sesiz kalmıştı. Bu sebeple Kobanê pazarlığı NATO tarafından masaya getirilir mi bilinmez ama bu durum da Suriye savaşını en başa sarar, Türkiye’nin işgalini, çözümsüzlüğü derinleştirir."    MA / Nazım Daştan