İnsan hakları savunucuları: Türkiye BM’de ‘darbe’ mağduriyetine sığındı 2020-01-29 10:53:44 ANKARA - BM’nin UPR Türkiye oturumunu değerlendiren Kaos GL üyesi Murat Köylü, Türkiye’nin gerçeği yansıtmamaya devam ettiğini belirtirken, TİHV’den Avukat Esra Kılıç, Türkiye’nin sundukları rapora karşı “darbe mağduriyetine” sığındığını ifade etti.    Türkiye’deki insan hakları durumunun ele alındığı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi, Evrensel Periyodik İnceleme Çalışma Grubu (UPR) Cenevre’de bulunan BM binasında dün gerçekleştirildi.   Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Faruk Kaymakcı başkanlığında incelemeye katılan Türkiye, BM İnsan Hakları Konseyi üyesi ülkelerin sorularına cevap verdi.   Türkiye’nin insan hakları raporunu değerlendiren 133 ülkenin neredeyse tamamı Türkiye’yi eleştirdi. 133 ülkenin devlet sözcülerinin büyük bir kısmı Türkiye’yi basın ve ifade özgürlüğüne konusunda saygı göstermeye çağırırken, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten çıkarılanları yaşadığı hak ihlallerini, yaşanan işkence ve insan kaçırma iddiaları, seçilmiş insanların görevden alınması ve tutuklanması, insan hakları savunucularına, muhalif siyasi parti temsilcilerine, akademisyenlere ve azınlık gruplara yönelik baskı, tutuklama ve gözaltılar, kadına yönelik şiddet ve çocuk evlilikleri konusunda da eleştirilerde bulunan ülkeler, Türkiye’nin ayrımcılığa son vermesi çağrısında bulundu.   Cenevre’de Türkiye’deki insan hakları sicili masaya yatırılırken, Ankara’da İnsan Hakları Platformu’nun (İHOP) ev sahipliğinde bir araya gelen ve UPR incelemesi kapsamında BM'ye rapor sunan, insan hakları örgütleri yapılan oturumu internet üzerinden canlı izledi. Oturum sonrası Mezopotamya Ajansı’na konuşan insan hakları savunucuları UPR’ye dair değerlendirmelerde bulundu.   KAOS GL: GERÇEĞİ YANSITMAMAYA DEVAM    Kaos GL Derneği üyesi Murat Köylü, evrensel periyodik incelemenin önem verdikleri değer mekanizmalarından birisi olduğuna dikkati çekti. Söz konusu incelemenin diyalog ve karşılıklı öğrenme ortamı sağladığına vurgu yapan Köylü, "Bugün dünyada sayısı giderek artan birçok ülke, LGBTİ+’lara dönük ayrımcılık ve şiddet ile ilgili politik ve mevzuatlarla ilgili önemli adımlar atıyor. Biz Türkiye hükümetinin de bu doğru yola girmesini bekliyoruz. İnsan hakları hükümlülüklerini yerine getirsin, daha demokrat bir toplum olmak için adım atsın. Aynı zamanda vicdanlı bir davranış ve tutum içine de girsin. Ama maalesef Türkiye hükümeti hala doğruyu söylememeye, gerçeği yansıtmamaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.   ‘AYRIMCILIK VE ŞİDDETE SON VERİLSİN’    UPR’de sorulara yanıt veren Türkiye’nin, Anayasa’nın ayrımcılığa karşı maddesine göre LGBTİ+ kişilerin de ayrımcılığa karşı koruma altında olduğunu ileri sürdüğünü belirten Köylü, “Ama aynı Türkiye hükümeti, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu (TİHEK) kanununu yaparken ‘ve benzeri’ ile ‘cinsel ve cinsiyet kimliği’ hükmünü dışarıda bırakarak LGBTİ+ kişileri kanun dışında bıraktı. Nitekim TİHEK, ‘bizim kanunumuzda bu ayrımcılık kategorisi yoktur’ diyerek LGBTİ+ kişilerden gelen başvuruları kabul etmiyor” dedi. Köylü Türkiye’de üst düzey hükümet yetkilileri ve TİHEK’in nefret söylemleriyle karşı karşıya kaldıklarını kaydetti. Hükümetin, BM sözleşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatları doğrultusunda adımlar atmasını istediklerini belirten Köylü, yoğun ayrımcılık ve şiddet ortamına son verilmesi çağrısında bulundu.   TİHV: ‘DARBE’ MAĞDURİYETİNE SIĞINDI   Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan (TİHV) Avukat Esra Kılıç ise, yaklaşık bir yıldır UPR’ye hazırlandıklarını söyledi. Temmuz 2019’da sivil toplum örgütleri olarak BM’ye rapor gönderdiklerini ifade eden Kılıç, “Gönderilen raporlarda kurumlar konusuna göre Türkiye’nin son beş yılındaki gelişmeleri ya da geriye gidişleri değerlendiren çeşitli tavsiyeler de yer aldı. Daha sonra Türkiye bizim sunduğumuz raporlara cevap olarak ulusal raporunu gönderdi” bilgilerini paylaştı. Türkiye’nin gönderdiği raporda, tespit ettikleri hak ihlallerine karşı sığındığı en önemli şeylerden birinin “darbe mağduriyeti” olduğunu kaydeden Kılıç, Türkiye’nin raporunda ayrıca insan hakları eylem planı ve yargı reformu paketini hazırladıklarına da vurgu yaptığını dile getirdi.    ‘İŞKENCEYE DAİR TAVSİYELER ARTTI’   TİHV olarak, Türkiye’de son beş yılda yaşanan işkence olaylarına ilişkin rapor hazırladıklarını söyleyen Kılıç, şöyle devam etti: “Sokağa çıkma yasakları ve sonrasında yaşanan darbe girişiminin ardından işkencede artış oldu. 2015 yılında yapılan Türkiye oturumunda yaklaşık bir iki tane işkence ile ilgili tavsiye vardı. Bu oturumda izleyebildiğimiz kadarıyla tavsiyelerin arttığını gözlemledik. Yaklaşık 10-15 tane işkence ile ilgili Türkiye’ye tavsiye geldi. Bunlar, gözaltı sırasında uygulanan işkencenin usulüne uygun bir şekilde soruşturulması, cezasızlıkla sonuçlanmaması gibi tavsiyelerdi. Bu bakımdan ilk değerlendirme anlamında beklentimizi karşıladı diyebiliriz. Zaten UPR’den çok fazla bir beklentimiz de yok açıkçası. Daha çok diplomatik ve birbirini ağırlayan bir toplantı.”   ANKARA BAROSU: NE KADARINI ANLATTIĞIMIZ ÖNEMLİ   Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi üyesi Avukat Mesut Özer ise, UPR öncesi çalışmalarda sivil toplum örgütleri olarak çok başarılı olamadıklarına değinerek, daha çok bir araya gelerek çalışma yürütmeleri gerektiğini aktardı. Özer, “UPR’de şunu gördük; Türkiye’de nelerin yaşandığı değil ne kadarını dünyaya anlattığımız önemli” diye konuştu.