Esin Kavruk ailesi suç duyurusu için rapor bekliyor 2019-12-13 09:15:23 İSTANBUL - Bakırköy Cezaevi’nde koğuşu basılarak tutuklu arkadaşlarıyla birlikte şiddete maruz kalan ve zorla DNA’sı alınan Esin Kavruk’un ailesi, bekledikleri darp raporunun kendilerine ulaştıktan sonra sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacak.   Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük operasyona karşı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 11 Ekim’de tutuklanan ve Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülen Esin Kavruk’un koğuşu 28 Kasım günü basılmış ve savcılık kararıyla zorla DNA’sı alınmıştı. Gardiyanlar tarafından yapılan baskında koğuşta bulunan Kavruk ve beraberindeki tutuklulara ayrıca işkence yapıldığı iddia edilmişti. Ahmet Kavruk, ablası Esin Kavruk’un tutuklanma sürecini ve cezaevinde tutukluların kaldığı hak ihlallerine ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.   JİNEPS GAZETESİNE EL KONULDU    Ablası Esin Kavruk’un sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alındığını hatırlatan Kavruk, polislerin ev baskını sırasında Jineps gazetesinin isminde bulunan “Jin”in Kürtçe’de “kadın” anlamına geldiği ve bunun örgütsel doküman olduğu iddiasıyla el konulduğunu söyledi. “Jineps gazetesi satarak örgütü finanse ettiğimiz söylendi” diyen Kavruk, şöyle devam etti: “Gazetede ‘Çerkeslerin özgür sesi’ yazıyordu. Bu gazeteyi ‘örgütsel doküman’ diyerek, havuz medyasına verip yaydılar. Polisler, sağlık kontrolüne götürülen ablamın başını eğmeye çalışmışlar. Ablam ise, ‘Başımı eğecek bir şey yapmadım. Başımı eğmeyeceğim’ deyince o sırada polislerin fiziksel şiddetine maruz kalıyor. Ablam daha sonra savaş karşıtı söz konusu paylaşımlarını savcılıkta verdiği ifadeyle kabul ediyor. Mahkeme tutuklama kararı vererek, ablamı cezaevine gönderiyor. Bakırköy Cezaevi’nde 3 gün boyunca DAİŞ’lilerle birlikte kalmaya zorlanıyor.”    İHLALDE ORTAKLAŞIYORLAR    TEM polisleri ile gardiyanların hak ihlallerinde ortaklaştığını vurgulayan Kavruk, şunları söyledi: “Ablamın koğuşunun basıldığı 28 Kasım’dan yaklaşık 10 gün önce cezaevine TEM’den polisler gidiyor. Bu polisler ablam hakkında açılmış yeni bir soruşturma olduğunu ve buna istinaden tükürük örneğinin alınması gerektiğini söylüyor. Cezaevi yönetimi ablamı çağıyor ve polislerle birlikte Adli Tıp Kurumu’na götürüyor. Adli Tıp Kurumu’nda ‘İç beden muayenesini kabul etmiyorum’ demesi üzerine  doktor, iç muayeneyi kabul etmediğine dair  rapor tutuyor. Ablam geri cezaevine götürülüyor. Ardından avukatlar soruşturmaya ilişkin hemen itirazda bulundu. Ablam da soruşturmaya ilişkin cezaevinden itiraz dilekçesi yazdı ancak dilekçe bir hafta sonra reddedildi. TEM polisleri bilgilendirme için yeniden cezaevine gidiyor. Bunun üzerine cezaevi yönetimi, DNA’nın alınması gerektiği yönünde gerek ablam gerekse B/6 koğuşundaki diğer tutuklu kadınlarla bir görüşme yapıyor. Ablam böyle bir şeyin hukuksuz olduğunu söylüyor ve DNA vermeyeceğini yineliyor.”   17 KADIN DARP EDİLEREK HÜCREYE ATILIYOR   Ahmet Kavruk, devamla yaşananları şöyle aktardı: “Daha sonra ablam, Adalet Bakanlığı’na, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün kendisinden zorla DNA almaya yönelik söz konusu müdahalenin daha büyük sorunlara yol açabileceğine dair bilgilendirme dilekçesi yazıyor. Koğuşun basıldığı 28 Kasım’dan üç gün önce cezaevi savcısı ablamın kaldığı B/6 koğuşuna gidiyor. Tutsak kadınlarla hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına hatta çok da ilgili bir şekilde cezaevinin rutinine dair konuşma yapıyor. Ablamlar ilginin nedensiz olamayacağını düşünerek tedbirler almaya başlıyorlar. Koğuşta günlük kıyafetlerle yatıp kalkmaya başlıyorlar. 28 Kasım sabah saat 08.30’da robokoplu jandarmalar, robokoplu ceza infaz koruma memurları, hatta stajyer gardiyanlara varıncaya kadar tüm infaz memurları ve cezaevi müdürleri gelerek ablamı almak istediklerini söylüyor. Ablam ve arkadaşları ise daha önceki görüşmeleri hatırlatarak reddediyor. Bunun üzerine robokoplu jandarmalar ve ceza infaz memurları koğuşa giriyor ve 17 kadını çok ağır darp ederek hücrelere atıyor. Avukatlar, 2-3 gün öncesinden ablamın ve arkadaşlarının koğuşunun olduğu koridorda bulunan odalarda kalan DAİŞ mensuplarının bulundukları yerlerden çıkarıldığını ve odaların boşaltıldığını öğreniyor. Ablamı koğuştan çıkartıp cezaevi arabasına bindirip infaz koruma memurları ve jandarmalarla hastaneye götürüyorlar.”   HASTANEDE İŞKENCE   Ablası Esin Kavruk’un kendisini gözaltına alan TEM polislerine kelepçeli bir şekilde teslim edildiğini söyleyen Ahmet Kavruk, kardeşinin tüm gün kelepçeli bekletildiğini ifade etti. Ablasının hastanede polis şiddetine maruz kaldığı bilgisini veren Kavruk, “Doktora çıkarılıyor ve herhangi bir iç beden muayenesini kabul etmediğini söylemesi üzerine burada herhangi bir fiziksel müdahale de bulunulmuyor. Doktor rapor tutarak, bir şey yapamayacağını söylüyor. Polisler bunun üzerine ablamı odadan çıkarıp kimsenin olmadığı ayrı bir odaya alıyor. Ablam odada ayakta kelepçeli bir halde beklerken, polislerden biri arkasından dizlerine doğru tekme atıyor ve ablam yere düşüyor. O saldırı sırasında iki polis memuru ablamın üzerine çıkıyor ve ellerini ve bacaklarını tutuyor. Ablamın çenesi sıkılarak zorla ağzından tükürük örneği almaya çalışıyorlar. Ablam şuan maruz kaldığı saldırıdan dolayı ancak arkadaşlarının yardımıyla yürüyebiliyor ve zorla örnek alınmaya çalışıldığı için damağında yırtıklar var. Böyle hukuksuz bir sürece maruz kaldı. TEM polisleri daha sonra ablamı cezaevi memurlarına ve jandarmaya teslim ediyor. Jandarmalar ablamın şiddete maruz kaldığını görünce hiçbir sorumluluk almamak için ablamı doğrudan başka bir doktora götürüyor ve ablam bu gittiği doktordan şiddet gördüğüne ilişkin darp raporu alıyor. Avukatlar henüz cezaevinden bu raporları temin edemedi. Yine yaşanan saldırıda koğuşta bulunan çok sayıda kadın yaralandı. Birçoğu maruz kaldığı şiddet nedeniyle yürümekte zorlanıyor. Cezaevinden beklediğimiz raporlar henüz gelmedi. Raporların gelmesi halinde toplu suç duyurusunda bulunacağız” diye belirtti.    KOKUTMA VE SİNDİRME POLİTİKASI    Yaşanan saldırıların korkutma ve sindirme politikalarının bir parçası olduğunu söyleyen Ahmet Kavruk, yaşanan hukuksuzlukları teşhir etmek için mücadeleyi sürdüreceklerinin belirterek, şöyle konuştu: “Medyada birçok insanın başına gelen bu tür şeyleri okuyorduk. Yaşananlar bizim de başımıza gelmiş bulundu. Ablamın gözaltına alındığı süreçten itibaren sürekli tehditlere, şiddete, hukuksuzluklara maruz kalması tüm insanlarda ister istemez bir endişe yaratıyor. Zaten tüm bu yapılanların amacı da devlet açısından insanlarda bir endişe ve korku ortamı yaratmaktır. Kendi yaptığı bütün hukuksuzluklara, bütün keyfi uygulamalara göz yumulmasını, herhangi bir itirazın edilmemesi isteniyor. Kısacası iktidarı için bunu yapıyor. Şuan hala zaman zaman hakkında soruşturma açılan veya farklı gerekçelerle tutuklanan insanlar oluyor. Cezaevlerindeki koğuşlara dahi böylesi bir uygulamayı yapan devlet başka insanlara daha ciddi boyutta olabilecek saldırıları yapabilir diye düşünüyor tutsaklar. Bundan sonra olacak hukuksuzluklara da yine göz yummayacaklarını dile getiriyorlar. Bizler de bu hukuksuzlukları gün yüzüne çıkartıp, bunlara yönelik mücadele hattı oluşturarak, omuz omuza mücadele edeceğiz.”