Ankara’da ‘ifade özgürlüğü’ konuşuldu 2019-12-11 17:04:22   ANKARA – “İfade Özgürlüğü” panelinde konuşan gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, iktidarın her gün biraz daha baskıcı bir rejime dönüştüğünü belirtti. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise, muhalefeti “Hepimiz egemenimize benzedik, bize izin verdiği sürece konuşuyoruz” sözleriyle eleştirdi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında “İfade Özgürlüğü”ne ilişkin panel düzenlendi. Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen panele konuşmacı olarak Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İHD Eşbaşkanı Eren Keskin ile Gazeteci-yazar Hüseyin Aykol katıldı.   Panelde ilk sözü alan Gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, bugün bütün muhalefete yönelik baskıların olduğunu dile getirdi. Gazetecilere yönelik baskıların üzerinde duran Aykol, AKP’li Bülent Arınç’ın, Kürt gazetecilere yönelik ‘onların gazeteciliğini biliyoruz’ açıklamalarının ardından Özgür Basın geleneği içerisinde yer alan gazetecilere dönük gözaltı furyası başlatıldığını hatırlattı.   ‘EN BÜYÜK SANIK ERDOĞAN VE İKTİDARIDIR’   Yargının gazeteciler ve insan hakları savunucuları üzerinde “Demokles kılıcı” gibi kullanıldığını söyleyen Aykol, mevcut hükümetin iktidarını korumak için her gün daha baskıcı bir rejim ortaya koyduğunu vurguladı. Aykol, “Bunlardan biri de cenazelere olan saygısızlık. Cezaevinden tabutla çıkan birinin dini vecibelerinin yerine getirilmesi gerekiyor ama iktidar buna bile izin vermiyor.  Mezarlıklara yapılan saldırılarda alınıp, ‘DNA yapacağız’ diyerek bekletilen cenazeler var. Bu bana göre bir halka yapılacak zulmün en son noktasıdır. Bundan kaynaklı barış yolunun açılması için Kürt halkından görüşebileceğiniz son nesil bu nesildir. Ama Kürt ve Türklerin bir arada yaşama isteğini baltalayan Erdoğan iktidarının yaptığı Türkiye’yi bölmesi oldu. Eğer dava açılacaksa en büyük sanık Erdoğan ve iktidarıdır” ifadelerini kullandı.   ‘BU ATEŞ SİZİ DE YAKAR’ DEMİŞTİK!   Gözaltına alınan, tutuklanan ve öldürülen gazetecilere değinen Aykol, şöyle devam etti: “120’den fazla gazeteci arkadaşımız içeride. Bunlardan 20 tanesi Özgür Basın geleneğinden olan arkadaşlarımız. Bu sayı sürekli değişiyor. Gazetecilere yönelik kırım, bize hapis olarak geliyor.  Gazeteci ve dağıtımcı arkadaşlarımız önceden öldürüyordu. Şimdi öldürülmüyor, binalarımız bombalanmıyor ama insanlar hapislere atılıyor. Hürriyet gibi yerlerde çalışan arkadaşlarımız işlerinden atılıyor, bir sivil ölüm dayatılıyor. Bu işi sadece iş olarak görenlere demiştik; ‘Bu ateş sizi de yakar’ diye. Şimdi o ateş onları da yakmaya başladı. Hapishaneye, öldürme ve sürgün etmeye rağmen bu işi yapmaya devam ediyoruz. İnsanların haber alma hakkını olan saygımızdan kaynaklı sağlıklı haber vermeye devam ediyoruz.”    FİNCANCI: DÜŞÜNCELERİMİZ PROPAGANDA OLARAK DÖNÜYOR   TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise, konuşmasına “Türkiye’de ifade özgürlüğünü tartışmak deyince insanın kahkaha atması geliyor” diyerek sözlerine başladı.   2015 yılında Özgür Gündem gazetesine yönelik baskıların artmasına şaşırmamak gerektiğini belirten Fincancı, “2015 yılı baskıların hızla arttığı dönemlerden birisi. İç Güvenlik Yasası’nın çıkmasıyla beraber kolluk tarafından öldürülen insan sayısı 222’ye kadar arttı. Devlet bu artışları gizlemek için de, bunu kamuoyuyla paylaşacak kurumları ortadan kaldırıyor. 2015’te biz de Özgür Gündem ile birlikte dayanışma içerisinde olduk. Özgür Gündem zamanında gazeteye attığımız  ‘Nusaybin’de düşman harap oldu’ başlıklı haberde, savcının ifademizi aldığı zaman ‘Devlet düşman mı?’ diye sorduğu zaman ‘evet düşman olarak tanımlarım dediğim zaman’ bizi mahkemeye sevk etti. Ne yazık ki, toplumun genelinde de ifade özgürlüğü içselleştirilmiş değiliz. Düşüncenize bile müdahale ediliyor ve bu düşüncelerimiz, kamuoyunda propaganda oldu ve bu süreçte hepimiz terörist olduk” diye konuştu.      Hükümetin toplumu gözaltı ve tutuklamalarla sindirmeye çalıştığını vurgulayan Fincancı, “Bu sabah da Mardin’de gözaltı haberleri ile güne uyandık. Meslektaşım olan Derya (Mardin Tabip Odası Başkanı) arkadaşım da gözaltına alındı. Gözaltına alınanlara 24 saatlik avukat yasağı hemen konuldu. Bu avukat yasağı neden konur? diye sorarken, aslında bize parmak sallamanın olduğunu görebiliyoruz. Devlet bu yasakları getirdikçe, toplumun sessini daha fazla kısmaya çalışıyor” dedi.    Fincancı, tüm baskı politikalarına karşı mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.   ‘DEVLETİN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ KONUŞURSANIZ…’   İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de, bir soykırım coğrafyasında yaşadıklarını ifade etti.   Keskin, “1995 soykırımı ve bu soykırımı gerçekleştiren ideolojinin yarattığı durumlar. Bu sorunlar Cumhuriyetten bu yana yapılıyor. Hangi düşünce yasak ona bakmak lazım. Bu devletin kırmızı çizgileri Kürt sorunu, Ermeni soykırımı meseleleridir. Bu meseleleri konuşuyorsanız, devletin karşısındasınız demektir.  Tabi yeni gündemimiz de kadınların Las Tesis dansına yönelik yapılan gözaltılar da ‘cinsel bölücülük’ ile karşı karşıya kalabiliriz. Şiddet tekelinde olan devlet düşünceleri kısıtlar Bir dönem Kürdistan meselesiydi. Yıllar önce yaptığımız kongremizde insanların Kürt demeye çekindikleri zaman Vedat Aydın ‘Kürdistan’ ve ‘gerilla’ dedi. Salon ikiye ayrıldı. Bir yandan alkışlayanlar varken, diğer yandan tepki gösterenler oldu. Üzerinden birkaç gün geçmeden Vedat Aydın’ı tutukladılar ve bir süre sonra Kürtçeyi yasaklayan yasa kaldırılırken, birkaç ay sonra Vedat Aydın işkence edilerek katledildi. Bugünün sorunu değil  ama devlet aklı hep aynı” diye konuştu.       ‘HEPİMİZ EGEMENİMİZE BENZEDİK’   Keksin, maalesef bu coğrafyada yaşayıp, kendisine ‘sağcı’ yada ‘solcu’ diyen herkesin devletin bir şekilde zihniyetinden beslendiğini düşüncesinde olduğunu da belirtti.   Keskin, devamında şunları söyledi: “İktidarcı zihniyet, muhalefetin içerisine girmiş. Devlet kötü bir devlet evet ama biz ne istiyoruz, bizim taleplerimiz önemli. Kurumlar, sendikalar hiçbiri gerçek demokrasi talebi yükseltmiyor. Hepimiz egemenimize benzedik bize izin verdiği sürece konuşuyoruz.”   ‘ÖLÜLERİMİZE BORCUMUZ VAR’   Özgür Gündem’in yaşadığı baskılara değinen Eren, son olarak şunları kaydetti: “Bu coğrafyanın baskı gören yayın organı Özgür Gündem.  Hüseyin Aykol herkesin kaçtığı dönemde ömrünü vermiş bir gazeteci.  Biz ilk zamanlardan itibaren avukatlığını yaptık.  Sadece devletin kırmızı çizgilerine karşı çıkan gerçek bir yayın organı Özgür Gündem.  Bugün sosyal medyada bazı yayın organları çıktı ama Özgür Gündem bu coğrafyada hiç kimsenin görmek istemediği Kürdistan coğrafyasında yapılan ihlalleri yazan bir yayın organıydı.  9 yaşındaki dağıtımcısından 70 yaşındakine kadar hepsi öldürüldü. Vazgeçmemizi istiyorlar ama bizim ölülerimize borcumuz var. 1990‘lı yıllarda şiddeti yada savaş suçunu inkar ediyorlar ama şimdi inkar etmiyorlar.  Şiddeti o kadar meşrulaştırdılar ki,  insanlar dışarı çıkmaktan korkuyorlar. Kadınların şiddete karşı yapacakları dansa karşı korkuyorlar.  Ama bu coğrafyanın bir direniş damarı var. Biraz kendimize çevirerek biz ne kadar değiştik tartışmanı yürütmeliyiz.”