Kurtulan: Karşımızda gazeteciliği suç gibi empoze eden iktidar var 2019-12-02 12:51:18   ANKARA - Gazetecilere dönük baskılara dikkat çeken HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, iktidarın gazetecilere düşman olduğunu belirterek, “Ülkesindeki gazeteciye düşman, haber yapma ve haber alma hakkını ihlal eden gazeteciliği suç gibi empoze eden bir iktidar var karşımızda” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, Meclis’te gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.    Kurtulan, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Teklifi’ne ilişkin konuştu. Kurtulan, “Bütçenin halkın, kadınların, gençlerin, emekçilerin, yoksulun bütçesi olması yönünde yoğun bir çaba gösterdik. Ancak tüm çabalara rağmen tek bir virgül bile değişmedi. Sonuç itibariyle 9 Aralık'ta bu bütçe Genel Kurul'a gelecek. Halkın refahını düşünen, kadınları, gençleri, yoksulları düşünen şerhimizi Genel Kurul'da tekrar ortaya koyacağız” dedi.   ‘EMEKÇİLERİN İSTEDİĞİ ORAN DİKKATE ALINMALI’   Kurtulan, 2020 yılı asgari ücret görüşmelerini de değerlendirerek, vergi artışlarına dikkat çekti. Kurtulan, “Son gelen hemen hemen bütün tekliflerin içerisinde daralan ekonominin yükünü daha çok vatandaşa yükleyen vergi artışlarını gördük. Şu anda yine bu durum devam ediyor. HDP olarak içinde bulunduğumuz durumun iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu görüşmelerde işçileri temsilen sendikalar da olacak, işçiler bizzat o masanın bir ucunda oturmuş olacak. Vatandaş pazara çıktığında, tenceresini ocağa koyduğunda geçinememe durumuyla karşılaşıyor. Burada yapılması gereken şey bunun da asgari ücretin halkı yansıyan fiyat artışına göre yapılması gerekiyor. Emekçilerin istedikleri oranın dikkate alınması gerektiğini bir kez daha söylemek isteriz” diye ifade etti.    ‘TOPLUMU MANİPÜLE ETMEYE DÖNÜK GİRİŞİMLER’   İktidarın, muhalefete, gazetecilere dönük baskılarına da değinen Kurtulan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birçok alanda partimize dönük baskıları hep paylaştık sizlerle. Hükümet baskılarla, şiddetle iktidarını sürdürme çabalarını görüyoruz. Toplumu baskılama aracı olarak en yoğun kullandıkları araç da basın. Son olarak da Meclis Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde de Fuat Oktay’a yöneltilen bir sorudaki yanıtta 15 Temmuz’dan bu yana 685 basın mensubunun basın kartının iptal edildiğini gördük. Gitgide basın her partiyi takip etme izleme oranında düşüş de görüyoruz. Basını hükümet kendi geleceğini düşünerek koltuklarının garantisini sizin üzerinizden kamufle ederek, toplum basın üzerinden kamufle ederek toplumu manipüle etmeye yönelik girişimler olduğunu görüyoruz.   'GAZETECİLERE DÜŞMANLAR'   Kasım ayı içinde basına yönelik bilanço şöyle; 4 gazeteci tutuklandı, 8 gazeteciye dava açıldı. 15 gazeteci 80 yıl 4 ay ceza aldı. İki gazeteci saldırıya uğradı. Ayrıca 29 Kasım akşamı gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu hala gözaltında. 26 Kasım’da Ankara’da gözaltına alınan  ve Mersine götürülen Berivan Altan hala gözaltında. Gazeteciler en büyük baskılama alanında en çok nasibini alan kesim. Ülkesindeki gazeteciye düşman, haber yapma ve haber alma hakkını ihlal eden gazeteciliği suç gibi empoze eden bir iktidar var karşımızda. Genel kurulda da en çok karşı çıktıkları ‘düşman’ sözcüğünü gazeteciler için de söylemek mümkün. Aynı zamanda gazetecilere de düşmanlar.    CEZAEVİNDEKİ HAK İHLALLERİ   Cezaevi sorunları da Türkiye’nin kanayan yarası. Her zaman sorunlarla hak ihlalleriyle gündemimize gelen bir alan. Çok yakın zamanda Bakırköy Cezaevinde bir kadın tutsağa zorla DNA testi yapmak istediler. Koğuşu erkek gardiyanların bastığı ve kadınlara şiddet uyguladığı bilgisi var. Burada şu an hepsini darp edildiğini ve kadın örgütlerini yakın bir zamanda buna tepki gösterme babında organize olduklarını biliyoruz. Bu anlamda uzun zamandan beri cezaevi koşullarının insan hakları normlarına uygun düzenlenmesinden uzaklaşıldığı, geriye düşüş olduğu, her cezaevinde yeni gelen müdürün tutumuna göre uygulamaların değiştiğini biliyoruz. Şu an Osmaniye Cezaevi'nde 30 tutuklu, Maraş Türkoğlu Cezaevi’nde 4 tutuklu açlık grevindeler.   HDP’YE DÖNÜK BASKILAR   HDP’ye yönelik baskıların dozajı her gün biraz artarak devam ediyor. Genel kurula maalesef partimizin üzerindeki baskılara dönük bilançoları açıklamak ile başlıyoruz. Son 2 haftada da partimizi fiilen işletmeme, kapatmaya dönük baskılar söz konusudur. DTK, sendika yöneticileri, İHD yöneticileri gözaltına alındı. Partimizin il, ilçe teşkilatları yönetici ve üyelerimiz, eski milletvekilimiz Behçet Yıldırım, çok sayıda arkadaşımız gözaltına alındı ve kimisi tutuklandı. Kocaeli'de de maalesef parti binamızı darmadağın ettikten sonra fetih yapmış mantığı ile bayrak asıp gidiyorlar.    'KÜRTLER KABUL ETMEYECEK'   Bir bütünen bakıldığında belediyeler üzerindeki baskı da sürüyor. 24 belediyemiz kayyımla yönetiliyor. Burada da bir iyileştirme olmadı. Savur ve Derik belediye eşbaşkanlarımız uzun gözaltı sürelerinin ardından tutuklandılar. Dolayısıyla biraz önce söylediğim gibi 24 belediyemiz kayyımlarla yönetiliyor. ‘Seçemezsin, seçilemezsin, yönetemezsin’ mantığını Kürtler kabul etmeyecek. Bunun bilinmesi lazım. Bu hükümet de geçmiş hükümetleri incelese açığa çıkaracaktır. Direniş geleneğini biliyor olması gerekiyor. Bu baskı yöntemleriyle sonuç alınamaz. Çok çok farklı zamanlarda farklı baskı yöntemleri denendi. Demokratik çözüm yerine polise havale eden bir durum ile tekrar karşı karşıyayız.    'HÜKÜMET ARTIK TÜKENMİŞTİR'   Adliye saraylarına bırakılan Kürt sorunu, tümüyle AKP yargısı haline gelen bu mekanizmaya Kürt sorununun havale edilmesi sonuç vermez. Görülüyor ki bunu biraz daha artıracaklar. HDP tüm bileşenleri ile birlikte başta en büyük dinamiğini oluşturan Kürtler olmak üzere bu halkların diz çökmeyeceğini itaat etmeyeceğini bu hükümetin bilmesi lazım, Cumhur İttifakının bilmesi anlaması lazım. Bu anlamda bizim parti olarak bu durumu vatansever değil, koltuksever olarak tanımlıyoruz. İnkar, baskı, şiddet, asimilasyona bu kadar odaklanmış hükümetin artık tükendiğini düşünüyoruz. Bu yöntemle toplumu yönetemeyeceklerini biliyoruz. Topluma kötülük yapmaktan öteye gitmeyen pratikleriyle toplumun sırtında bir kambur pozisyonundalar. Bundan kurtulmak lazım. Bunu kim yapacak? Direnenler yapacak.    'HDP HODRİ MEYDAN DİYOR'   Bu anlamda 20 Kasım’da Ankara'da bir deklarasyon yayımladık. Hodri meydan dedik. Erken seçimin kaçınılmaz olduğunu, bu kamburdan, bu kötülük üreten iktidardan kurtulmanın bir aracı olarak gördüğümüzü söyledik. Tüm topluma dayatılanı kabul etmiyoruz. HDP hodri meydan diyor. Bahçeli’nin, Soylu’nun verdikleri yanıta rağmen tekrar hodri meydan diyoruz. Bileşenlerimiz ve dostlarımız ile Kürt halkı ile birlikte bu hükümetin gidişini, sadece seçime bağlamıyoruz ancak seçim bunu için önemli bir araç olduğunu düşünüyoruz. Her alanda mücadelenizi büyüterek bununla baş edeceğimizi biliyoruz.”