Özerk Yönetim: ABD, Rusya masa altından Türkiye’ye ‘yürü’ diyor 2019-11-14 10:54:50 GİRÊ SPÎ – Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Yürütme Meclisi'nden Emine Osê, ABD, Rusya ve rejimin Türkiye’ye masa altından “Yürü” dediklerini belirterek, saldırıların altındaki uluslararası desteğe dikkat çekti.  Önümüzdeki birkaç hafta içinde sürecin netleşeceğini söyleyen Osê, "Bu halkın ve iradesinin dışında bir çözüm gelişmeyecek" dedi.    Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim tarihinde başlattığı saldırılar devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve himayesindeki “Suriye Milli Ordusu" (SMO) adı altında toplatılan paramiliter grupların saldırılarına Demokratik Suriye Güçleri (QSD) meşru müdafaa temelinde karşı koyuyor. ABD ve Rusya ile yapılan ateşkes ve mutabakatlara uymayan Türkiye, bölgeyi hem havadan hem de karadan bombalamaya devam ediyor. Türkiye’nin saldırısı sonucu Girê Spî ve Serêkanîyê kent merkezleri TSK ve SMO’nun kontrolüne geçince, sahada farklı dengeler oluştu. Askeri gelişmelerin yanı sıra siyasi gelişmelerin yoğunlaştığı Kuzey ve Doğu Suriye’de uluslararası güçlerin desteğiyle oluşturulmaya çalışılan kriz daha da derinleştirilmek isteniyor. Yaşanan son gelişmeleri Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan yardımcılarından Emine Osê, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.    TÜRKİYE’NİN PLANLARI    Türkiye’nin saldırılarının yeni olmadığını belirten Osê, Suriye iç savaşının başından beri yaşanan gelişmelerde parmağı olduğunu söyledi. Krizin derinleştirilmesinde Türkiye’nin çok büyük rolü olduğunu belirten Osê, bu savaşla Türkiye’nin yeni 100 yılın haritasını çıkarıp planlarını hayata geçirmek istediğini kaydetti. Bunu da Osmanlıcılık hayali ile yapmak istediklerine değinen Osê, bu plan çerçevesinde Suriye topraklarının kendilerine ait olduğunu iddia ettiklerini aktararak, “Zaten Erdoğan kendini Osmanlı imparatoru olarak tanımlıyor. Bu planlarını devreye koymak için birçok diplomatik girişimde de bulundular. Milliyetçi politikalar güttüler. Hem içeride hem de dışarıda bunu yaptılar. Suriye sahasında Cerablus, Bab ve Efrîn ile başladılar. Bununla da yetinmediler. Tüm dünyanın gözü önünde Halep’ten Kerkük ve Musul’a ulaşan harita ile ne yapmak istediklerini ortaya koydular. Bu plan sadece Kürtleri hedeflemiyor. Aynı zamanda bir bütünen bölge için hayata geçirilmek isteniyor” dedi.    'ŞİMDİ DE DAİŞ SAHAYA SÜRÜLDÜ'   Bu planın bugüne kadar yenilgiye uğratıldığını belirten Osê, ardından DAİŞ’in sahaya sürüldüğüne değindi. Bir çok güç gibi Türkiye’nin de DAİŞ’ten çok yararlandığını ifade eden Osê, konuşmasına şöyle devam etti: “Sınırlarını açtılar, cephane verdiler, geçişlerini sağladılar ve 5 yılın sonunda Kürt bölgelerinden başlayarak, Dêra Zor’a kadar bir mücadele sürdü. DAİŞ’in askeri olarak varlığının bitirilmesinden sonra DAİŞ’in öyle kolayca bitirilmeyeceğini gördük. Aklı ve binlerce uyuyan hücreleri ile ideolojik yapısı bulunuyor. Bu süreçte Türkiye’nin DAİŞ’ten kurtardığımız ve güvenli alanlar olan bölgelere dönük tehditleri bitmedi. Suriye'de İdlib, siyasi çözüm ve bizim bulunduğumuz alanla ilgili tartışmalar kalmıştı. İdlib bir nevi sürecin sonu olarak algılanıyordu. Bunun için hem Rusya hem Türkiye hem de Suriye rejimi ağırlığını oraya verdi. Tabi Suriye savaşını derinleştirmek isteyenlerin isteği de sürekli olarak güvenlik sorunu yaratmak, çözüme engel olmak ve istikrarı bozmaya dönük planlar yapmaktı. Bizim sistemimiz ise Suriye krizi için bir çözüm oluşturuyor. Onlar da, bu sistemi söz ettiğim planları nedeniyle önlerinde engel olarak gördü. Kriz ne kadar derinleşirse o kadar planlarına hizmet ediyor. Bunu yapan ise ABD ve Rusya. Bölge halklarını kendilerine muhtaç bırakmak istiyorlar.”   'TARAF OLAN KİMSE SALDIRILARA TEPKİ GÖSTERMEDİ'   Uluslararası koalisyon ile olan ilişkilerine de değinen Osê, onlarla çalışmalarının sadece askeri olduğunu ve bununda DAİŞ’e karşı verilen mücadele olduğunu söyledi. Türkiye’nin bu durumu hiç bir zaman kabul etmediğini dile getiren Osê, koalisyonun en son Türkiye-Suriye sınırını korumak için kendileriyle Türkiye arasına konuşlandığını da hatırlattı. Kendilerinin de bunu olumlu gördüklerini aktaran Osê, komşularıyla iyi ilişki geliştirip, siyasi çözümleri esas alan bir temelde yaklaşmak istediklerini dile getirdi. Ancak Türkiye’nin buna farklı yaklaştığını ifade eden Osê, yaşanan gelişmelerle birlikte koalisyonun sınırın bazı yerlerden çekildiğini ifade ederek, “Gelinen aşamada ise bize işgal saldırıları gerçekleşti, bu saldırılar halen devam ediyor. Suriye’de taraf olan hiç kimse bu saldırılara karşı tepki göstermedi. Onlar da bundan cesaret alarak, etnik temizlik saldırıları gerçekleştirdiler. Savaş suçu işlediler. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptıklarından dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanmalı. Onlar Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı saldırılar öncesinde çok büyük bir diplomasi çalışması yürüttüler. Ancak bu istedikleri gibi olmadı. Dünya halkları ve kamuoyu bu saldırılara karşı çok büyük bir öfke dile getirdi. Rojava için ayağa kalktılar” diye konuştu.    GRUPLAR 10 KM GERİYE ÇEKİLECEKTİ   Osê, ateşkes anlaşmalarına rağmen saldırıların hiç durmadığı ve Türkiye'nin uluslararası güçlerin sessizliğinden aldığı güçle yaptığının  altını çizerek, şunlara yer verdi: “Savaşı durdurmak için büyük sorumluluk aldık ve yerine getirdik. Ancak yapılan anlaşmalara göre biz nasıl bazı yerlerden çekildiysek onların da bazı yerlerden çekilmesi gerekiyordu. Biz yerine getirdik, ancak onlar uymadı, uymuyor. Onların aldıkları yerlerden 10 kilometre geriye çekilmesi gerekiyordu, devriyelerin gerçekleşebilmesi için. Fakat onlar gün gün ilerlemeye devam ediyor.”   'HALKLARIN İRADESİ OLMADAN ÇÖZÜM OLMAZ'   Türkiye’nin NATO’dan habersiz hiçbir şekilde bir savaşa giremeyeceğine de dikkat çeken Osê, “Yani ABD bir tek sözü ve yaklaşımıyla bu savaşın yaşanmasını engelleyebilirdi. Ancak masa altında yürüyün dediler. Sadece onlar değil Suriye rejimi ve Rusya da bunu yapabilirdi. Resmi olarak söylemeseler de başka bir şekilde saldırı izni verdiler. Pratikte karşı bir yaklaşım olmadığını görene kadar bunun ortaklarıdırlar. Bunun altında nasıl bir anlaşma var ve nereye kadar gidecek bu da belli değil. Belli olan şey ise yaşananların uluslararası bir komplo sonucunda geliştiğidir. Kürtlerin sorunu şu an dünya gündeminde. Artık öyle bölgesel olup ve üstü örtülecek bir mesele değil. Şu an uluslararası bir mesele haline geldi ve bu durum beraberinde bir çözümü de getirir. Biz her türlü duruma göre kendimizi hazırlıyoruz. Uluslararası güçler ne kadar toplantı yapsa ve bölge halklarını dışında tutmaya çalışsa da artık halkların iradesi olmadan bir çözüm olmaz” ifadelerini kullandı.   AVRUPALI GÜÇLERİN ‘GÜVENLİ BÖLGE’ TALEBİ    Savaşın ortalarında Avrupalı bazı ülkelerin girişimlerine de değinen Osê, bu konuda ise, “Başta Almanya güvenli bir bölge oluşturulmasını talep etmişti. Bu talep aslında Hollanda, Almanya ve Fransa’nın talebi olarak gelişti. Onlar Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenli bölgeden söz ediyorlardı. Buna ABD de sıcak yaklaşıyordu. Ancak Türkiye her üç ülkeye karşı da saldırgan bir tutum içerisine girdi. Her üç ülkeye de DAİŞ’lileri göndereceklerini belirterek tehdit etti. Bu nereye varır bilinmez, ancak Türkiye’nin olmadığı ve uluslararası bir gücün denetiminde olan bir bölgeyi biz de olumlu görüp, destek sunarız” ifadelerini kullandı.   ENKS İLE GÖRÜŞMELER   ENKS ile yaptıkları görüşmelere ilişkin de konuşan Osê, Türkiye’nin son saldırılarından önce Fransa’nın bu konuda inisiyatif alarak, kendileriyle ENKS arasında ilişkiler geliştirdiği bilgisini verdi. Osê, bu kapsamda ENKS ile bazı çalışmaların ve toplantıların gerçekleştiğini ifade etti. Bugün biraz daha farklı bir sürece girdiklerine işaret eden Osê, bu konuda ise şunları aktardı: “Bugün tüm Kürtlerin kazanımları ortada ve buna karşı büyük bir tehdit var. Kürtlerin varlık ve yokluğu tartışılıyor. Bu anlamda bazı meselelerin önümüze gelmemesi gerekiyor. Bütün Kürtlerin varlığı için ayrı düşüncelerini bir yana bırakmalıdır. En son QSD komutanlığı da çağrı yaptı. Biz de buradan çağrı yapıyoruz. Her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Kürtlerin birliğinin sağlaması elzemdir.”   'REJİM ASKERİ SAVAŞIN OLDUĞU YERDEN ÇEKİLİYOR'   Soçi anlaşması ve sözü edilen ateşkeslere ilişkin bilgi veren Osê, şunları söyledi: “Soçi anlaşmasının gerçekleşmesinde ne haberimiz oldu ne kabul ettik. Kimse de görüşümüzü almadı. Sadece savaşın durdurulması için evet dedik. Biz burada Suriye rejiminin saldırılara karşı sınıra konuşlanmasını ve Rusya’nın bizimle rejim arasında bir sorumluluk üstlenmesini istedik. Önümüzdeki süreçlerde siyasi olarak rol almasını talep ettik. Ancak Rusya hem bize istediklerini kabul ettirmek hem de Türkiye’yi daha fazla NATO’dan uzaklaştırmak için bazı şeylere gözünü kapatıyor. Biz ciddi davrandık ve güçlerimizi sınırdan 30 kilometre geri çekildi. Suriye rejiminin tüm sınır hattına yayılması gerekiyordu, ancak bunu tam olarak yapmadılar. Savaşın olduğu yerlerden hemen geri çekiliyorlar. Hem sınıra ve belirlenen yerlere konuşlanmak hem de saldırıların durdurulması için ağır hareket ediliyor. Biraz sürece yayıyorlar. Misal şimdi Eyn İsa yakınlarındayız. Çeteler ile aramızda 1-2 kilometre var. Suriye rejimi ve Rusya burada olmasına rağmen şu an bile bize saldırı yapılıyor.”   TALEBİMİZ ÖZERK YÖNETİM VE QSD’NİN TANINMASI   Rusya’nın ağır hareket etmesinin altında, rejimi askeri alanın yanı sıra siyasi alanda da güçlendirmek istediğini belirten Osê, kendilerinin Suriye rejiminden talep ettikleri şeylerin kabul edilemez talepler olmadığına dikkat çekti. Onlardan iki talepte bulunduklarını belirten Osê, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunların birincisi Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ve statüsünü tanımaları, ikincisi ise topraklarımızı ve bölgemizi savunan güçlerimiz QSD’nin hassasiyetlerini kabul etmeleridir. QSD’yi kabul etmeleridir. Bu da çok zor ve kabul edilmeyecek türden şeyler değil ve Rusya zorlanmadan bunu yapabilir. Biz bunu net görüyoruz. Suriye’de kararları rejimden çok Rusya alıyor. Bunu yapmıyorsan demek ki saldıran güçlere bir mesaj veriyorsun. Bizzat bize düşman olan Türkiye’ye; ‘Sen saldır, baskı altında tut, zayıflat ve bana mecbur kalsınlar’ diyorsun. Bunun başka ifadesi de yok. Onun için bunu net söylüyoruz. Ne Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşma içinde vardık ve hepsini kabul ettik ne de Türkiye ile ABD arasında yapılan anlaşmada bizim böyle bir durumumuz yok. Saldırılarına devam ediyorlar. Ve önümüzdeki iki üç hafta içerisinde her şey daha da netleşecek. Ancak her ne olursa olsun bu halkın ve iradesinin dışında bir çözüm gelişmeyecek. Buna halk olarak izin vermeyeceğiz.”   MA / Nazım Daştan