Temelli Diyarbakır’dan seslendi: Bu zulme sessiz kalmayın 2019-10-23 12:47:37 DİYARBAKIR – Meclisi 3 gün süreli boykot etme kararı almalarının ardından HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Diyarbakır’dan seslendi. Temelli, “Parlamentoya uyarı ve protesto mesajı verdik. Tüm milletvekillerine çağrımızdır; bu zulme sessiz kalmayın. Yasalardan aldığınız güçle gereğini yapın. Yapmazsanız bilin ki, kayyum size de atanmıştır” dedi.    Belediyelere kayyum ataması, belediye eş başkanlarının tutuklanması ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik askeri operasyonuna gösterilen  tavrı protesto etmek üzere Meclis çalışmalarını 3 gün boykot etme kararı alan Halkların Demokratik Partisi (HDP), Diyarbakır'da oturma eylemi yaptı. Yenişehir ilçesinin Ofis semtinde bulunan AZC Plaza önünde başlanan oturma eylemi öncesi kitlesel basın açıklaması yapıldı.   Eyleme HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanları Leyla Güven ve Berdan Öztürk, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ile HDP milletvekilleri Murat Çepni, Saruhan Oluç, Fatma Kurtalan, İmam Taşçıer, Feleknaz Uca, Meral Danış Beştaş, Filiz Kerestecioğlu, Saliha Aydeniz, Semra Güzel, Dersim Dağ, Remziye Tosun, Garo Paylan, Ebru Günay, Ayşe Sürücü, Necet İpekyüz, Ayşe Acar Başaran, Tayyip temel, Ömer Öcalan ve Musa Farisoğulları yer aldı.   Yapılacak açıklama öncesinde AZC Plaza önüne çıkan bütün yollar polisler tarafından barikatlar ve TOMA tipi zırhlı araçlarla kapatıldı. DTK, HDK ve HDP eşbaşkanları, saat 12.00’de yapılacakları açıklama için beraberlerindekiler ile birlikte Sanat Sokağı’na geldi. Eşbaşkanların gelişi ile birlikte kitle “Rojava’da direnen yoldaşlara bin selam”, “Amed ya me ye, rumeta me ye” sloganları atmaya başladı.   Sanat Sokağı’nda bir süre bekleyen eşbaşlanlar ve beraberlerindekiler slogan, ıslık ve zılgıtlarla AZC Plaza önüne geçmek istedi. Ancak önlerini kesin polisler, Diyarbakır Valiliği’nin 'eylem ve etkinlik yasağı' kararı aldığını belirterek eyleme izin erilmeyeceği söyledi. Kararı alkışlarla protesto eden kitlenin Emniyet yetkilileri ile yapılan görüşmelerin ardından bina önüne gitmelerine izin verildi.   Buradan halkı selamlayarak açıklamanın yapılacağı AZC Plaza önüne geçmek isteyen kitle, polis tarafından durduruldu. Emniyet yetkilileri ile yapılan görüşmelerin ardından kitle, alkışlarla AZC Plaza önüne geldi.    TEMELLİ KONUŞURKEN MOTOR SESİ YÜKSELTİLDİ   Burada açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, polis ablukasına tepki gösterdi. Temelli, “Bir polis kuşatması ve abluka altında ses düzeninden bile yoksun olarak bu şekilde bir basın açıklaması yapmak zorunda kaldık. Neden? Her zaman söylediğim gibi korkuyorlar. Onlar alışmış olabilir deliklerinde yaşamaya. Bugün gidip kayyıma baktığınızda etrafı beton bariyerlerle çevrili, kendi ininde yaşıyor. Ama biz bu abluka altında yaşamayacağız. Her türlü ablukayı mutlaka kıracağız; hem basın ambargosuna, hem de her türlü ablukaya mutlaka son vereceğiz. Bizler burada halkımızla birlikte sokaklardayız. Bu kent bizim kentimiz. O yüzden Amed, Mardin, Van ‘Ya me ye (Bizimdir)’ diyoruz. Kentimizdeyiz, halkımızla sokaklardayız. Hakikatin sesini HDP’nin sesini asla kısamayacaklar" dedi.   O konuşurken TOMA ve zırhlı araç motor sesi ile Temelli’nin sesi bastırılmak istendi.   Buna rağmen sözlerine devam eden Temelli şunları söyledi: “Bir polis kuşatması ve abluka altında ses düzeninden bile yoksun olarak bu şekilde bir basın açıklaması yapmak zorunda kaldık. Neden? Her zaman söylediğim gibi korkuyorlar. Onlar alışmış olabilir deliklerinde yaşamaya. Bugün gidip kayyıma baktığınızda etrafı beton bariyerlerle çevrili, kendi ininde yaşıyor. Ama biz bu abluka altında yaşamayacağız. Her türlü ablukayı mutlaka kıracağız; hem basın ambargosuna, hem de her türlü ablukaya mutlaka son vereceğiz. Bizler burada halkımızla birlikte sokaklardayız. Bu kent bizim kentimiz. O yüzden Amed, Mardin, Van ‘Ya me ye (Bizimdir)’ diyoruz. Kentimizdeyiz, halkımızla sokaklardayız. Hakikatin sesini HDP’nin sesini asla kısamayacaklar.   TBMM İNSİYATİF ALMALI   Dün aldığımız kararla birlikte 3 gün boyunca parlamentodaki, meclisteki çalışmalara katılmayacağız. Parlamentoya bir uyarı yaptık, bir protesto mesajı verdik. Çünkü bu ülkenin kentlerine kayyım atanırken, parlamentonun bu konuya kayıtsız kalması, duyarsız kalması kabul edilmez. Parlamento, TBMM her şeyden önce bu kayyım saldırısını kendisine yönelik kabul etmeli ve bu konuda mutlaka inisiyatif almalıydı. Geçmişte olduğu gibi bugün de kayyım rejimine karşı sessiz kalırsa aslında kendi hukuku da ortadan kalkacaktı.   KÜRTLERİN İRADESİNİ KABUL ETMEYEN BU DÜZENİ KABUL ETMİYORUZ   Kayyım şiddettir, zulümdür, demokrasiye karşı faşizmin kurumsallaşmasıdır. Bir faşist düzendir. Bu düzene her şeyden önce parlamenterler, milletvekilleri karşı çıkmalıdır. Halkın temsilcileri olarak bunu içlerine sindirmemeleri gerekir. Bu yüzden de 3 günlük eylemimizle tüm milletvekillerine çağrı yapıyoruz, bu konuda sessiz kalmayın. Bu düzene sessiz kalmayın. Bu faşist düzene, iktidarın dayattığı bu zulme sessiz kalmayın, boyun eğmeyin. İşte bu halk arkanızdadır, Kürt halkı arkanızdadır. Bu ülkenin tüm mazlumları, mağdurları, kadınları, emekçileri arkanızdadır. Yeter ki siz bu düzene karşı dik durun. İtirazınızı yükseltin. Yasalardan aldığınız güçle, yasama gücünüzle gereğini yapın. Yapmazsanız bilin ki bu kayyım size de atanmıştır.  Biz asla HDP olarak kayyım rejimini de, kayyımları da kabul etmiyoruz. Bir an önce kayyımların kentlerimizden defolup gitmesini istiyoruz. Bu kent bizimdir. Kentin sahibi kentin halklarıdır. Kürt halkıdır. Kürt halkının iradesini kabul etmeyen bu düzeni kabul etmiyoruz bir an önce arkadaşlarımızın görevlerine dönmesini istiyoruz.   KAYYIMLARIN GİDECEĞİ YER FAŞİZMİN ÇÖPLÜĞÜDÜR   Dün sevgili Selçuk Mızraklı başkanımız tutuklandı. 12 belediye eş başkanımız tutuklandı. 2016’da Gültan Kışanak, Fırat Anlı’ya yapılan muamele dün bir kez daha tekrarlandı. Bugün cezaevinde olan tüm yoldaşlarımızın, arkadaşlarımızın hiçbir suçu yok. Hepsinin özgür kalmasını istiyoruz. Biz bunu söyledikçe iktidar zulmünü artıyor, şiddetini artırıyor. Kayyım rejimin şiddetiyle tüm arkadaşlarımızı tutuklamaya devam ediyor. Bunu kabul etmiyoruz, bir kişi kalsak bile bu düzene karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Dün Selçuk Mızraklı şahsında bütün arkadaşlarımız o onurlu direnişiyle zulmün bütün görüntüsünü teşhir etmiştir. Bugün çevremizde kurulan bu abluka zulümdür, korkularının ifadesidir. Kayyım rejimi faşizmdir, zulümdür dedik. Dün başlamadı. Umumi Müfettişliklerle, Şark Islahat Planı ile başladı. Bu halkın iradesini yok sayan, Kürt halkını yok sayan, bu halkı inkar eden, dilini kimliğini iradesini inkar eden, tarihten ders almadan ısrarla bu zulmünü devam ettiriyor. Bu kabul edilemez. Kim hatırlar umumi müfettişleri? Hiç kimse. Çünkü hepsi tarihin çöplüğünde faşizmin çöplüğünde yerini aldı. Bu kayyımların da gideceği tek yer faşizmin çöplüğüdür. Kimsenin bundan kuşkusu olmasın.   KAYYIMLARLA BİRLİKTE İKTİDARI DA SÜPÜRECEĞİZ   Eninde sonunda, tıpkı 31 Mart’ta olduğu gibi yine bu kayyımları da güzel kentlerimizden süpürüp atacağız. Ama bu kez yanına bu iktidarı da koyup süpürüp atacağız. Çünkü Türkiye bu iktidara mahkum değildir. Türkiye barışını, demokrasini arıyor. Bunu da mutlaka ama mutlaka bir gün gerçekleştireceğiz. Mücadelemiz bu yöndedir. Kayyım rejimine karşı mücadele bir demokrasi mücadelesidir. Tüm Türkiye halklarına sesleniyorum: Bu mücadelede Kürt halkını yalnız bırakmayın. Kürt halkının bunca yıldır vermiş olduğu mücadelenin yanında yerinizi alın. Bu onurlu mücadeleyi hep birlikte büyütelim. Bu iktidar bugün sadece ve sadece Kürt düşmanlığı ile ayakta duruyor. Artık herkes bunun farkına varmalı. Tüm Türkiye bunun farkına varmalı. Türkiye’deki bütün halklar bunun farkına varmalı. Dünya farkına vardı ama Türkiye hala sessiz. Buna sessiz kalmayın. Bu düşmanlığı ancak ve ancak Türkiye halkları, kadınlar ve emekçiler son verebilir. Gelin bu düşmanlığa son verelim. Bu iktidarın düşmanlık ve savaş politikalarına son verelim.    KOMPLO ÜZERİNDEN ÇÖZÜM ARIYORLAR   Evet Kürt düşmanlığından besleniyorlar. Kürt düşmanlığı üzerine var ettikleri bir savaşla ayakta durmaya çalışıyorlar. Bugün Suriye’de yaratmış oldukları savaş, var etmek istedikleri işgal girişimi, Suriye’de yürütmüş oldukları kirli diplomasi, Kürt düşmanlığından başka bir şey değildir. Bu Kürt düşmanlığının bir ucu Amed’de kayyımdır diğer ucu Rojava’da, zulümdür, katliamdır, işgaldir. Bunca sivil öldü, bunca insan yerinden yurdundan edildi hala bu iktidarın başındaki insan bir Moskova ve bir Washington ile görüşerek kirli diplomasi ile Kürtleri ve kazanımlarını yok sayarak kendince çözüm arıyor. Bu çözüm değil çözümsüzlüktür. Bu kabul edilemez. Ankara anlaşması gibi bir komplo üzerinden çözüm arıyorlar. Evet yaratmış olduğu güvenli bölge üzerinden çözüm arıyor. Çözüm bunlar değildir. Çözüm Suriye halklarının birlikte üreteceği şeydir. Çözüm, siyasi çözümden geçer. Suriye halklarının birlikte var edebileceği, demokratik bir anayasadan, demokratik bir rejimden geçer. Biz ancak buna katkı sunabiliriz.   KÜRTLERİN KAZANIMLARINI BARINDIRMAYAN HİÇBİR ŞEYİ KABUL ETMİYORUZ   Toprak bütünlüğü deniliyor. Sürekli olarak bu dile getiriliyor. İlk yaptıkları şey Suriye’nin toprak bütünlüğüne saldırmak. Her ülkenin toprak bütünlüğü geçerlidir. Ama o toprak bütünlüğünün içinde nasıl yaşadığınız da önemlidir. Hiçbir ülkede zulmü kabul etmiyoruz. Hele hele 100 yıldır Kürtlere karşı sürdürülen zulmü kabul etmiyoruz. Bu zulme son verme zamanı gelmiştir. O yüzden bugün önce Washington sonra Moskova ile ortaya çıkmış olan içinde Kürtlerin haklarını barındırmayan, Rojava halklarının kazanımlarını barındırmayan hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. Ateşkes olmalı evet. Ama bu ateşkes koşullarında nasıl bir çözüm olacağını da konuşma zamanıdır. Şimdi küresel bir meseleyi konuşuyoruz, Kürt meselesi küresel bir meseledir. Bu meselenin çözümünün muhatapları ile aramak zorundayız. Bu meselenin muhatabı Türkiye’de kuşkusuz Sayın Öcalan’dır. Bu meselenin küresel muhataplarını var edip çoklu diyalogu bir an önce geliştirmek zorundayız. Çözüme dair masaları kurmak zorundayız. Demokratik çözüm ve demokratik anayasa için.   SURİYE’DE BARIŞ, TÜRKİYE’E BARIŞ DEMEKTİR   Türkiye’de Suriye’de ve dünyanın her yerinde tüm Kürtlerin haklarını savunmak aslında demokrasi ve onurlu bir barış mücadelesidir. Buradan bir kez daha çağrı yapıyorum. Meclise çağrı yapıyorum. Kayyım rejimine karşı gelecek hafta Meclis'te önergelerimiz olacak. Burada bir demokrasi imtihanından geçecek Türkiye. İşte orada nasıl tavır alacağınız aslında tamamıyla Türkiye’nin geleceği açısından kritik öneme sahiptir. Buradan tüm Türkiye halklarına sesleniyorum. Bugün Suriye’de barış, Türkiye’de barış demektir. Suriye konusunda ve bugün Kürtlere yönelik savaş ve zulüm politikaları konusunda alacağınız tavır aslında demokrasi ve barış konusundaki tavrınızdan başka bir şey değildir.   GEL DEMOKRASİYİ VE ONURLU BARIŞI İNŞA ET   Şimdi dayanışma zamanıdır, şimdi faşizme karşı omuz omuza mücadele etme zamanıdır. O yüzden önce tüm seçilmişlere sonra tüm Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Buradayız omuz omuza faşizme karşı mücadele ediyoruz. Gel bu omuza güç kat, gel Türkiye’yi değiştir, gel demokrasiyi ve onurlu bir barışı inşa et. İnanıyorum ki burada onurlu bası emekçileri sayesinde tüm ablukaya rağmen Türkiye’de dünyada mutlaka duyacaktır."   KOÇYİĞİT: HÜKÜMET KANDAN NEMALANIYOR   Temelli’nin konuşmasının ardından HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit konuştu. Koçyiğit, belediye eşbaşkanlarının gözaltına alınıp tutuklanmasını kınadı.    Kayyum politikalarına karşı mücadele edeceklerini belirten Koçyiğit, Bu AKP, MHP ve Saray rejiminin kendi iktidarı, kendi bekası için, kendi saltanatını yaşatmak için Kuzey ve Doğu Suriye’ye savaş ilan etmesi, içerde Kürtlerin yoğun yaşadığı Kürdistan’daki belediyelere kayyum ataması, halkımızın iradesi olan belediye eş başkanlarımızı, meclis üyelerimizi tutuklaması şunu gösteriyor. Bu hükümet savaştan kandan gözyaşından nemalanıyor. Barış diye bir mantığı yok. Çünkü biliyor çözüm dediği anda çökecek, barış dediği an kendisi bitecek" diye konuştu.    İktidarın bu ülkede bırakalım demokratikleşmeyi normalleştiğinde bile o koltuklarda oturamayacaklarını çok iyi bildiğini söyleyen Koçyiğit,  Bu yüzden içeride Kürde vur, dışarıda Kürde vur politikasıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak bunu iyi bilsinler Kürtler yüzyıl önceki Kürtler değil. Yüz yıl önce uluslararası güçler Kürtleri 4 bölgeye böldü, anavatanında sınırlar çizdi. Bir ülkeden başka bir ülkeye pasaportla geçer hale geldi. Oysaki tek bir ülkeydi. Adı Kürdistan’dı. Bugün AKP, Şark Islahat Planı’nın güncel halini, ÖSO dediğimiz, bugün kendilerine Milli Ordu dedikleri IŞİD artığı, El Nusra artığı çeteler eliyle bölgede yürütüyor. Bu insanlar gittikleri yerlerde evleri talan ediyorlar. İnsanları katlediyorlar. Yetmiyor bir elinde Rabia, bir eliyle kurt işareti yaparak halka korku salmaya çalışıyorlar. Peki soruyoruz, yüz bin kişilik ordu ile Suriye’ye girdiniz, Suriye’de toprak elde etmek istiyorsunuz. Peki siz Suriye ye gidip toprak elde etmek için bölücü olmuyorsunuz da, Suriye’nin öz evlatları kendi topraklarını savundukları için, birlikte yaşamak istedikleri için, Suriye’nin birliğini esas aldıkları için nasıl terörist oluyorlar?” diye sordu.   BAŞ: HALK DÜŞMANI BUNLAR   Koçyiğit’ten sonra Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş da kısa bir konuşma yaptı. Baş, seçilmişlere dönük zorbalığa karşı onlarla omuz omuza olduklarını ifade etti.    İktidarın bilindik ve bayatlamış bir politikası ile tekrardan karşı karşıya olduklarını söyleyen Baş, “AKP, Kürt halkı ne zaman tokat attığında aynı politikaya başvuruyor. Bu iktidar, bir kez daha hem içeride hem dışarıda Kürtleri hedef tahtasına yerleştirerek, Türkiye'de şovenizm, ırkçılık estirerek, kendi iktidarını koruma kaygısı içerisine girmiş durumda. Burada Kürt emekçilerine ve direnen Kürt halkına selamlarımızı iletiyoruz. Maalesef Türkiye'de iktidar koltuğuna oturanlar, halkları birbirine düşmanlaştırmak için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlar. Halk düşmanı bunlar. Ama bütün Kürt halkı bilsin ki, Türkiye'de Kürtlerle barış, kardeşlik, dayanışma duygularıyla, kalbi Diyarbakır'da atan milyonlarca emekçi var. Ve onlar bu ablukanın kırılmasında görev üstleneceklerdir. Türk ve Kürt kardeşliğini bozabilecek hiçbir güç yoktur. Mutlaka barış, kardeşlik, özgürlük kazanacaktır” diye belirtti.   ÖZTÜRK: EN ÖNEMLİ ŞEY BİRLİKTİR   DTK Eş Genel Başkanı Berdan Öztürk ise, Rojava’daki işgal ve Amed, Van, Mardin büyükşehir belediyelerine atanan kayyumun Kürt düşmanlığının bir göstergesi olduğunu ifade etti.    Öztürk, “Bakın Kürtler Rojava’da statü sahibi olmasınlar diye kendilerini Putin’in, Trump’ın ayağına atıyorlar. Kalkıp bize de diyorlar ki Kürtler kardeşimizdir. Bu nasıl kardeşliktir. Kürtler statü sahibi olmasın diye Trump’ın,  önünde kendini rezil ediyorsun. ÖSO çetelerini Rojava’ya gönderip insanlık dışı katliamlar yapıyorsun. Sonra da diyorsun ki kardeşiz. Biz böyle bir kardeşlik yapmayız. Kardeşliğimiz halklarladır. Bu zihniyet nerede Kürt kazanımları varsa saldıracak, dört parça Kürdistan halkı bunu böyle bilsin. Kürtler statü sahibi olmasın diye ellerinden geleni yapacaklar. Bugün Rojava’yı ve operasyon adı altında Güneyi işgal ediyorlar. Kürtlerin bu tekçi, faşist zihniyet karşısında bir an önce birliğini oluşturmaları gerekir. Dört parçanın tek ses olup tepkilerini vermesi gerekir. En mühim şey birliktir, birliktir, birliktir” diyerek konuşmasını noktaladı.    ÇİFTYÜREK: ULUSAL BİRLİĞİ GERÇEKLEŞTİRELİM   Eylemde konuşan bir diğer isim olan Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek ise, şunları söyledi: “Tüm dünyaya çağrıda bulunuyoruz. Kürt güçleri demokrasinin gücüdür, gelin destek verin. Kürtlere, tüm Kürt partilerine çağrımdır. Kuzey Kürdistan’da Çin işkencesi gibi her gün başkanlarımızı gözaltına alıyorlar. Rojava’yı parçaladılar. Kürtler partilerinin menfaatlerini bırakıp ulusal birliğin menfaatini gözeterek bir an önce ulusal birliği gerçekleştirelim.”   OTURMA EYLEMİ   Konuşmaların ardında oturma eylemine geçildi. Düdükler çalınıp, şarkılar söylenen eylemde sık sık "Bijî berxwedana Rojava", "Bijî Kurdistan", "Selçuk Mızraklı rûmete me ye"  sloganları atıldı. Yaklaşık 1,5 saat süren oturma eyleminin sonlandırılması akabinde kitlenin toplu olarak dağılmasına polislerce izin verilmedi. Sanat Sokağı'na çıkan yollar kapatılarak kitle gruplara bölündü.   Kitlenin dağılmasına rağmen oturma eyleminin yapıldığı alana çevresinde çevik kuvvet ekipleri ve TOMA araçları konumlandırılmaya devam edildi.