QSD Genel Komutanı Ebdî: Suriye ile önceliğimiz toprağımızı korumaktır 2019-10-17 10:03:38 HABER MERKEZİ - QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, Türkiye’nin saldırılarına karşı sınır güvenliği üzerine Suriye rejimiyle yaptıkları anlaşmaya değinerek, “Siyasi antlaşma çerçevesi şimdilik tartışılmıyor. Eğer amaç toprağı korumak ise savaş durumlarında toprak korunmalıdır. Suriye Ordusu ile birlikte savaşacağız. dedi.   Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdî, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonu, Şam ve Rusya ile yaptıkları anlaşma, ABD Başkanı Trump ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki diplomatik trafiğine ilişkin Rohanî TV’ye açıklamalarda bulundu.   ‘TÜRKİYE 8 YILDIR PLANLIYOR’   Kuzey ve Doğu Suriye’de büyük bir savaşın yaşandığını dile getiren Ebdî, Türkiye’nin 8 yıldır bölgeye saldırmayı planladığını söyledi. Türkiye’nin 150 kilometrelik sınır hattında Serêkaniyê ve Girê Spî’den Suriye topraklarına girmeye başladığını belirten Ebdî, “Bu saldırıya karşı güçlü bir direniş devam ediyor ve devam edecek. Türk devleti binlerce asker ve çetesini, yüzlerce panzer, tank, savaş uçağı, keşif uçağıyla saldırıyor. Özellikle Ezaz, Bab, Efrin gibi yerlerden on binlerce DAİŞ, Nusra ve diğer çetelerini getirmiş durumda. Bu çetelerin çoğunu tanıyoruz, biliyoruz. Bunlar intikam almaya çalışıyorlar. Buna karşı Kürt, Arap, Süryani ve diğer tüm etnik yapılardan oluşan QSD savaşçıları bu direnişte yer alıyor” dedi.   ‘SEREKANİYÊ’Yİ ALDIK’ AÇIKLAMALARINI YALANLADI   QSD’nin Girê Spî’den çekildiğini, ancak TSK’nın Serêkaniyê’ye giremediğini ifade eden Ebdi, “Türk devletinin ‘Serekaniyê’yi aldık’ açıklamaları yalandır. Orada büyük ve tarihi bir direniş sürüyor. Bu direnişlerinden dolayı tüm savaşçılarımızı, arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Bu arkadaşlarımız gerçekten görkemli bir direniş sergiliyorlar. Serêkaniyê Türkiye sınırıyla sıfır noktada. Onun için Türk devleti tüm gücünü seferber ederek her yandan saldırı gerçekleştiriyor. Buna karşı yürütülen mücadele efsanevidir. Onun için şimdiye kadar planladıkları gibi ilerleyemediler. Bu savaş devam edecek, öyle kolay sonlanacak bir savaş değildir” diye belirtti.   ‘KOBANÊ’YE İLERLEMEK İSTİYOR’   Girê Spî’nin coğrafik yapısına dikkati çeken Ebdî, “Türk devleti savaş uçakları, tanklarla buradan uluslararası M4 yoluna bazı yerlerde ulaşmış durumda. Fakat kendilerinin, basınlarının söylediği kadar ilerlememişler. Bu konuda ciddi bir manipülasyon var. Orada köyler iç içe ve çatışmalar birçok yerde devam ediyor. Bazı köyler bizim elimizde ama bazı köyler onların denetimine girmiş durumda. Ancak direniş devam ediyor ve öyle kolay da bitmez. Bir kez gelip uluslararası yolu almak istediler, ama oradan vurup çıkardık. Halen de gelip yolu kontrol etmek istiyorlar. Buradan Kobanê’ye ilerlemek istiyor” şeklinde konuştu.   205 SİVİL YAŞAMINI YİTİRDİ   Ebdî, TSK’nın Minbiç’e yönelik saldırılarının da bertaraf edildiğini aktardı. Ebdî, 9 Ekim’de başlayan saldırıların bilançosuna ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Özcesi büyük bir saldırıyla birlikte büyük bir savaş yaşanıyor. Biz de bu saldırılara karşı çok büyük bir direniş sergilemeye devam ediyoruz. Şimdiye kadar 205 arkadaşımız şehit düşmüş durumda. Bu şahadetlerimizin çoğu da uçak saldırısı sonucu şahadete ulaştılar. Ama sivil halka dönük büyük bir katliam yaşandı, yaşanıyor. Hem Serêkaniyê’de hem de diğer yerlerde bu katliamlar yaşandı. Şimdiye kadar aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 205 dolayında sivil insanımız şehit düşmüş 300 dolayında da sivil insanımız yaralı durumda. Bu bilgiler hastanelerden bize ulaşan bilgilerdir.”   GÖÇ POLİTİKASI   Türkiye’nin, saldırılarla göç politikalarını da uygulamak istediğine işaret eden Ebdî, “Türk devleti sivil ya da savaşçılar arasına fark koymuyor ve bu şekilde de kendisince sonuç almaya çalışıyor. Bu Türk devletinin stratejisidir. Sadece Rojava’da değil, girdiği, işgal etmeye çalıştığı her yerde bunu yapıyor. Halkı bulundukları alanlardan çıkarmaya çalışıyor. Onun için sivil ve savaşçılar arasına fark koymadan her tarafa bombardıman gerçekleştiriyor. Şimdi saldırılarında da yine aynı şekilde çocuk, kadın, yaşlı, sivil, asker gözetmeksizin bombardıman gerçekleştiriyor. Onun için halkımız zarar görmemek için yerlerini terk etmek zorunda kalıyor. Tabi bu bilinçli bir siyasettir. Şimdi Türk devletinin bu şekilde saldırmasındaki amacı, bölge halkını göç ettirip, başkalarını getirip buraya yerleştirmektir” ifadelerini kullandı.   ‘ABD SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEDİ’   ABD’nin bölgeye yönelik sorumluluklarını yerine getirmediğini söyleyen Ebdî, şunları söyledi: “Kamuoyunun da bildiği gibi son dönemde bizimle Türk devleti arasında ABD’nin arabuluculuğuyla sınır güvenliği mekanizması geliştirilmişti. Ancak durduk anda Türk bu anlaşmayı bir yana bırakarak, bu şartları kabul etmeyeceğini ve saldıracağını söylemeye başladı. ABD’nin buna karşı tutumu çok zayıftı. Sorumluluklarını yerine getirmedi. Türk devletinin bir NATO üyesi olduğunu, dolayısıyla bir NATO ülkesine karşı savaşmayacağını söyledi. Türk devletinin saldırıları karşısında DAİŞ’e karşı ittifak kurduğu güçleri savunmadı. Daha önce, Kürt halkını, bölge halklarını saldırılara karşı koruyacağını, DAİŞ’in tümden tasfiye edilmesi yönünde verdiği sözleri tutmadı. Bunun kabul edilir bir yönü yoktu. Biz bunu tüm düzeylerde kendilerine ilettik. Aslında onlar da bunu kabul ediyorlar. En azından bizimle çalışanlar bu gerçeği inkar etmiyorlar.”   ‘ABD BÖLGEYİ FEDA ETTİ’   ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinden dolayı geri çekilme sürecini başlattığını dile getiren Ebdî, “ABD Türk devletiyle ilişkileri bozulmasın diye, savaşın yaşandığı bu bölgeleri feda etti. Eğer bu savaş durdurulmaz ise, şimdi de verdikleri sözleri yerine getirmeyip savaşı durdurmazlar ise o zaman biz yaşananı bir ihanet durumu olarak nitelendireceğiz. Kaldı ki biz bunları onlara da söylemiş durumdayız” şeklinde konuştu.   ‘DAİŞ’LE MÜCADELE ÜÇÜNCÜ PLANDA’   Operasyonun başlaması ardından DAİŞ ile mücadelenin üçüncü planda yineleyen Ebdî, “Türk devletinin saldırması durumunda DAİŞ’le mücadelenin bizim için artık ikinci, üçüncü plana düşeceğini söylemiş, iletmiştik. Şimdi bu gerçekleşti. Mevcut durumda önceliğimiz coğrafyamıza dönük gelişen işgal saldırını durdurmak ve bu işgalcileri topraklarımızdan çıkarmak olacaktır. Elbette DAİŞ tüm insanlık ve halkımız için de büyük bir tehlike, ama mevcut durumda artık bizim için öncelikli değil, dediğim gibi ikinci, üçüncü seçenek durumuna gelmiş durumda” dedi.   ‘ÖNCELİĞİMİZ ROJAVA’YI SAVUNMAK’   Bölgedeki sorumluluklarını yerine getirmemekle eleştirdiği ABD ile DAİŞ’e karşı mücadele temelinde kurulan ittifakın sürdüğünü ifade eden Ebdî, şöyle devam etti: “Amerika da bizimle bu ittifakı bitirdiğini halen açıklamış değil. Şu anda 12 bine yakın DAIŞ çete üyeleri ve aileleri bulunuyor. Bu hususlar halen üzerinde tartışmayı ve çözümü bekleyen hususlardır. Aslında ABD, DAİŞ karşıtı anlaşmanın bir şekilde devam etmesini istiyor. Ama bizim için şu anda birincil öncelik halkımızı, Rojava’yı savunmaktır. Kısaca şu an itibariyle DAİŞ’e karşı mücadeleyi dondurmuş olduğumuzu söyleyebiliriz. Biz şu anda sadece DAİŞ saldırıları karşısında kendimizi koruyoruz. Çünkü biliyoruz ki, Türk devletinin saldırılarıyla birlikte DAİŞ yeniden şahlanmaya ve çıldırmaya başladı. Birçok yerde saldırı gerçekleştirdiler, patlama gerçekleştirdiler, zindanlara saldırarak tutuklularını kurtarmak istediler. Zaten yaptıkları açıklamada savaşlarını daha da büyüteceklerini duyurdular. Kaldı ki, Türk devletinin asıl amaçlarından biri de DAİŞ’i yeniden diriltmek ve güçlendirmektir. Onun için biz DAİŞ’e karşı savunmamızı güçlü tutmaya devam edeceğiz. Ancak şu an itibariyle DAİŞ’e karşı Pratik mücadele dondurulmuş durumdadır.”   ‘TUTUKLU DAİŞ’LİLER BİZİM SORUMLULUĞUMUZDA’   Tutuklu DAİŞ üyelerinin durumuna da değinen Ebdî, “Şimdi birçok kesim tutuklu DAİŞ’lilerin ne olacağını tartışıyor. Kimileri işte Türk devleti gelip bu dosyayla ilgileneceğini söylüyor. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Tutuklu DAİŞ çeteleri ve ailelerinin akıbetini biz belirleyeceğiz. Onları biz tutukladık, yanımızdalar ve onlara ilişkin kararları da biz vereceğiz. Eğer bizimle birlikte DAİŞ’e karşı mücadele etmiş güçler, devletler burada kalır, bu mücadeleye devam ederlerse o zaman biz birlikte karar veririz. Yok, onlar da giderse, o zaman hiçbir ilişkimiz kalmaz ve bu dosya da bizi ilgilendirir. Onun dışında dışarıdan gelecek kimseyle işimiz olmaz. Biz bu konudaki kararımızı daha önce de paylaşmıştık, şimdi de bunu söylüyoruz. DAİŞ çetelerinin vatandaşı olduğu ülkeler eğer ki bunların tehlike yaratacağını düşünüyorsa, o zaman kendi sorumluluklarını yerine getirmek durumundalar” diye konuştu.   ‘TRUMP BENİ ARADI’   Önceki gün Trump ile yaptığı telefon görüşmesinin ayrıntılarını aktaran Ebdî, “Beni Trump’ın kendisi aradı. Yanında başkan yardımcıları ve bazı senatörler de vardı. Durumun nereye gittiği üzerine konuştuk. Sanırım, ‘ne yapabiliriz?’ demek de istedi. Yine bizim Suriye rejimi ve Rusya ile geliştirdiğimiz sınır güvenliği anlaşmamız hakkında da, ‘biz karşı değiliz’ dedi. ‘Siz kendi coğrafyanızı savunmak istiyorsunuz, bunu yapabilirsiniz, destekliyoruz’ dedi. Anlam verdiklerini dile getirdi, çünkü onlar kendi sorumluluklarını yerine getirmediler. Biz de kendilerine, bu savaşı durdurmalarını, onlar güçlerini çektikleri için bu savaşın yaşandığını dolayısıyla durdurulması gerektiğini söyledik. Biz kendilerine, Kürt halkının ve bölge halkının korunması, DAİŞ’e karşı mücadelenin yürümesi yönünde verdikleri sözleri yerine getirmelerini istedik. Çünkü şu anda Serêkaniyê’de büyük bir savaş yürüyor, Kobanê tehlike altında, bu savaşın durdurulması gerektiğini söyledik. O da Erdoğan’la konuşacağını, bu savaşı durdurmaya çalışacağını ve gerekirse yaptırımlarını ağırlaştıracağını söyledi. Yine biz kendilerine, aramızdaki anlaşmayı kendilerinin bozduğunu, sorumluluklarını yerine getirmeleri durumunda yine birlikte çalışmaya devam edeceğimizi, söyledik” diye belirtti.   ‘ANLAŞMA DEĞİL UZLAŞMA’   QSD’nin, Şam ve Rusya ile geliştirdiği ilişkinin zorunlu olduğunu belirten Ebdî, bunun bir anlaşma olmadığını, sınır güvenliğini sağlamak amacıyla varılan bir uzlaşma olduğunu söyledi. Ebdî, uzlaşmaya dair şunları söyledi: “Türk devletinin saldırının önüne geçmek için bu gerekliydi. Bu bir ittifak değildir. Bir yönüyle uzlaşma denilebilir. Ana hatlarıyla yaşanan bu uzlaşmanın amacı Türk devletinin Suriye topraklarını işgal etmesinin önünce geçmektir. Bu uzlaşı görüşmesinde Rusyalı askeri yetkililer, Suriyeli yetkililer ve biz vardık. Siyasi bir antlaşma yapmadık, yaptığımız antlaşma tamamen askeri bazlıdır. İşgal edilmek istenilen bölge 30 kilometre kapsıyor. Bu bölge sınır hattında başlamakta. Amerikan bu bölgede müdahale etmiyoruz diyor. Biz ve işgalci Türk devleti bu bölgede savaşıyoruz. Antlaşmamız çerçevesinde Suriye askerleri de bu bölgede QSD güçlerimizin yanında Türk devletine karşı savaşacak. Bu şekilde Türk devleti işgal alanını genişletemeyecek. Amacımız ve antlaşmamızın özü bu şekilde.   ‘SURİYE ORDUSU SINIR HATTINA GELMELİDİR’   Suriye ile yaptığımız anlaşma henüz tam yerine getirilmedi. Doğru, Minbiç ve Til Temir’e Suriye ordusu geldi. Fakat anlaşmamız sınır hattına gelmeleridir. Henüz sınır hattına gelmediler. Sınır hattına gelip işgalin önünü almaları gerekir. Aynı zamanda Kobanê’ye de gelmeliler. Bunlar daha uygulamaya geçmedi. Eğer ki bunu yapmazlarsa, anlaşmamız geçersiz olur. Asıl amacımız bu işgali durdurmaktır. Ve eğer amaç toprağı korumak ise savaş durumlarında toprak korunmalıdır.”   ‘SURİYE ORDUSUYLE BİRLİKTE SAVAŞACAĞIZ’   Uzlaşmanın siyasi bir anlaşma boyutunun da olmadığını dile getiren Ebdî, Rojava’nın Suriye’nin bir parçası olduğunu ve siyasi antlaşmanın daha sonra yapılması gerektiğine işaret etti. Temel gündemlerinin Türkiye’nin saldırıları ve buna karşı mücadele olduğunun altını çizen Ebdî, “Siyasi antlaşma çerçevesi şimdilik tartışılmıyor. Ama daha sonra yapılması gerekiyor. Bu savaş durumunda Suriye devleti ordusunu da, Minbic’in sınır bölgesine konumlandırdık. Aynı zamanda Tirbesbiyê, Serêkaniyê, Til Temir ve M4 karayoluna Suriye askerleri yerleşti. Bu noktalar stratejik ve önemli noktalar. Rusya’da garantör olduğu için, içinde bulunuyor. İşgalci Türk devletini durduracak iki güç var; Amerikan ve Rusya. Amerikan’ın durumu belli, bir diğer güç olan Rusya’nın da burada bulunması önemli. Rojava topraklarının yüzde doksanı zaten savaş alanı içerisinde değil. Gerekli olan yerde Suriye Ordusu ile birlikte savaşacağız. Daha sonra Kuzey Suriye’nin geleceği için siyasi bir antlaşma yapabiliriz” diye kaydetti.   ‘HALKIMIZ PROVOKASYONA GELMEMELİ’   Şam ve Rusya ile sağlanan uzlaşıyla ilgili Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin yaptığı açıklamaların esas alınması gerektiğini vurgulayan Ebdî, “Bazı kesimler Suriye devletinin anlaşmasız topraklara girdiğini söylüyor. Bunun doğruluk payı yoktur. Olağanüstü bir durum var ve bu olağanüstü durumda güçlerimizle beraber Suriye ordusu da savaşacak. Halkımızın bu durumda uyanık olması gerekir ve provokasyonlara gelmemeleri lazım. Bazı provakatör çevreler kazanımlarımızın elden gittiğini söyleyebilir, bu doğru değildir. Bizim açıklamamız dışında söylenen diğer sözler doğruluk payı içermez” ifadelerini kullandı.    ‘ROJAVA DİRENİŞİ BUGÜNLE SINIRLI DEĞİL’   Türkiye’ye yönelik tepkilerin yetersiz olduğunu söyleyen Ebdî, şöyle konuştu: “Rojava’da gerçekleşen bu direniş bu gün ile sınırlı değil. QSD, YPG, YPJ güçlerimiz 8 yıldır tüm dünyaya direnişlerini gösteriyor. Nihayetinde bu günde o direnişin olumlu yönünü görüyoruz. Bugün gerçekleşen bu işgal saldırıları karşısında tüm dünya Kürtlerden yana ise, hiç şüphesiz ki kendilerini bizlere karşı borçlu hissettikleri içindir. Tüm dostlarımız yanımızda olduğunu söylüyorlar. Fakat biz bu tepkileri yeterli bulmuyoruz. Çünkü halen işgal saldırıları devam ediyor. Kürt partilerinin tutumu daha somut olmalı bu savaş ile de bir kez daha öğrendik ki, Türk devleti hepimizin düşmanıdır. Tek amacı Kürtleri bitirmektir. Sınırdan güçlerimizi de çektik ama Türk devleti bunu kabul etmedi. Çünkü amacı kazanımlarımızı tasfiye etmektir. Bunun için birçok bahane uyduruyor.”   ‘KÜRT PARTİLERİ ORTAK TUTUM ALMALI’   Kürt partilerinin Türkiye’nin saldırıları karşısında ortak tutum alarak, birlik kapsamında hareket etmesi gerektiğini belirten Ebdî, “Askeri olarak da burada bulunmasalar bile siyasi görüş olarak bir birlik oluşturmalılar. Bazı Kürt güçlerimiz farklı yapıların içerisinde yer alıyorlar. Onların da bu işgale karşı tutum alması gerekir. Salt açıklamalar ve toplantılarla olacak bir durum değil, daha somut adımlar atmalılar. Kobanê, Serekanî, Gire Spî’de yapılan direnişe ses vermeliler” çağrısında bulundu.   Türkiye’nin saldırılarına karşı direnen Kuzey ve Doğu Suriye halklarını selamlayan Ebdî, “Serekaniyê’de savaşan arkadaşlarımızı selamlıyorum, 8 gündür ağır tekniğe karşı büyük bir direniş sergiliyorlar. İnanıyorum ki direnişin olduğu yerde zafer olur. Direnişimiz var zaferde çok kısa bir zamanda olacaktır” diye noktaladı.