‘Dün katlediyordular bugün iradelerini hiçleştiriyorlar’ 2019-08-24 14:47:10 HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, Diyarbakır, Batman ve İzmir’de kayıpların akıbetini sordu. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, 90’lı yıllarda Kürtleri, dostlarını ve muhalifleri katleden devletin bugün iradelerini görmezden geldiğini söyledi.      İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri eylemin 550’ncisini gerçekleştirdi. İHD Diyarbakır Şube Binası’nda düzenlenen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, HDP Adana Milletvekili Kemal Peköz ile kayıp yakınları ve insan hakları savunucusu katıldı.   ‘İRADEYİ GÖRMEZDEN GELİYOR’   Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun,  ağır insan hakları ihlali sürecinde gerçek bir yargılamanın yapılmasını talep ettiklerini belirterek, devletin sürdürdüğü cezasızlık politikası nedeniyle henüz bir ilerleme kaydedilmediğini ifade etti. Zeytun, 90’lı yıllarda ve öncesinde Kürtleri, dostlarını, yakınlarını, muhalifleri hak savunucularını öldüren, katleden devletin bugün de iradelerini görmezden gelerek hiçleştirdiğini kaydetti.    ‘DEMOKRATİK İRADEYE KARŞI BİR DARBEDİR’   19 Ağustos’ta Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine atanan kayyumlara ilişkin de Zeytun, Türkiye’nin 19 Ağustos’a bir hukuksuzlukla, adaletsizlikle, haksızlıkla uyandığını söyledi.  Belediye eşbaşkanlarının idari bir kararla görevden alınmasının bir seçme ve seçilme hakkına karşı, demokratik iradeye karşı bir darbe olduğunu ifade eden Zeytun, bunun kabul edilemez olduğuna işaret etti.    EŞBAŞKANLIK SİSTEMİ   HDP Adana Milletvekili Kemal Peköz ise belediyelerin dağa para gönderdiğine dair somut hiçbir şeyin ortaya koyulamadığını belirterek, “Daha önceki kayyumların belediyeleri ne hale getirdiğini, 4-5 milyon borçla aldıkları yerleri 150 ila 600 milyon arası borçla kapattıkları apaçık meydandadır. Eş başkanlık sisteminden şikayet ediyorlar, devlete meydan okuma diyorlar. Öncellikle eş başkan olan arkadaşlarımızın hiçbir tanesi başka yerlerden tayin edilerek getirilmiş insanlar değildir. Bunlar seçimlerle gelmiş, seçimde oy almış ve belediye meclis üyesi olarak seçilmiş arkadaşlarımızdır. Bunun ötesinde eş başkanlık sistemi, Türkiye’de eşitsiz, dengesiz ve kadın-erkek eşitliğine dayanmayan bir sistemin altüst edilmesi için ortaya konmuş bir sistemdir. Bu nedenle eş başkanlık sistemi bizim için vazgeçilmezdir. Devlete meydan okuduğumuz söyleniyor. Evet tekleşmiş, devlet tek kişinin devleti haline gelmişse, devlet klasik anlamda bile devlet olmaktan çıkmışsa, demokrasiden, hukuktan ve haktan yana herkesin bu devlete kafa tutması bir zorunluluk ve bir görevidir. Devlet bu şekilde yönetildiği sürece bizde kafa tutmaya devam edeceğiz. Bundan sonraki dönemde kayıplarımızın daha da artmaması için, bu güne kadar kaybettiklerimizin akıbetlerin ulaşabilmemiz için mücadelemizi birleştirmemiz gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması içinde hep beraber hareket etmemiz, mücadele etmemiz ve direniş göstermemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum” dedi.   CESEDİ YERDE SÜRÜKLENDİ   Peköz’ün konuşması ardından İHD Diyarbakır Şube yöneticisi Gurbet Yavuz, Temmuz 1992’te Şırnak’ın Cizre ilçesinde polis baskısı nedeniyle ortadan kaybolan, ancak bir süre sonra bir su değirmeninde elleri arkadan bağlı bir şekilde ölü olarak bulunan zihinsel engelli Mesut Dündar’ın hikayesini anlattı.  Yavuz, “6 Eylül 1992 tarihinde Mesut’un cesedi, Sulak köyü Şeyh Değirmenci Su Değirmeni’nin yanında elleri arkadan bağlı boğulmuş bir halde bulundu. Sulak köyünde olayı gören çok sayıda görgü tanığının beyanlarına göre, Mesut’u olay yerine getiren biri polis 3 silahlı sivil giyimli kişilermiş. Olay yerine gelen askerler, cesedin altında bir bubin tuzağı olabileceği gerekçesiyle cesedi bir zırhlı personel aracının arkasında sürüklediler. Özgür Gündem Gazetesi’nin 19 Kasım 1992 tarihli haberinde, cesedin sürüklendiği fotoğraf uzun yıllar unutulmadı. AİHM, 2005 yılında Mesut Dündar davasında tazminata hükmederek, Türkiye’yi mâhkum etti” dedi.    Yapılan konuşmaların ardından kayıplar anısına 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.   BATMAN İBRAHİM KARTAY’I SORDU   Batman'daki kayıp yakınlar da İHD Şubesi öncülüğünde kayıpların akıbetini sormak amacıyla 456'ıncı kez bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınları ile insan hakları savunucuları, Özgürlükçü İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ile Barış Anneleri katıldı. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" yazılı pankartın açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. 456'ıncı haftanın açıklaması öncesi ise İHD Batman Şubesi Eş Başkanı Devran Yıldız, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri eylemcilerinden Elmas Eren'i andı.   456'ıncı haftanın açıklamasını yapan insan hakkı savunucularından Mahfus Akgül, insanları kaybettirenlerin bir gün mutlaka kaybedeceğini ifade ederek, Diyarbakır'ın Hani ilçesine bağlı Gömeç köyünde ikamet ederken 15 Ağustos 1994 tarihinde gözaltına alınan ve kendisinden haber alınamayan İbrahim Kartay'ın hikayesini anlattı.      Akgül'ün konuşmasının ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.    İZMİR’DE HAYRETTİN EREN'İN AKIBETİ SORULDU   İzmir’de İHD üyeleri ve kayıp yakınları, 12 Eylül darbesi döneminde gözaltında kaybedilen Hayrettin Elmas'ın akıbetini sordu.    Her hafta yapılan "Kayıplar Belli Failler Nerede?” eylemi kapsamında Konak’ta bulunan Eski Sümerbank önünde bir araya gelenler arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu da yer aldı. Bu haftaki eylemde akıbetini sorulan Hayrettin Elmas'ın kaybedilme hikayesini İHD üyesi Deniz Bayrak paylaştı.   Ülke tarihinin gözaltında kayıpların, faili meçhullerin ve işkencelerin tarihi ve Cumartesi Anneleri’nin buna karşı mücadelesinin tarihi olduğunu söyleyen Bayrak, "Bu hafta tarihimizden, mücadelemizden bir kişiyi, Elmas Ana’mızı kaybettik. Elmas Eren’in yaşamı ülkenin kara tarihinde bir ışıktı ve ışık olmaya devam edecek. Bugün Elmas Eren’in 39 yıldır sorduğu soruyu soracağız. Hayrettin Eren nerede?" diye sordu.   Eren Ailesi'nin ve İHD'nin sürdürdüğü hukuk mücadelesine rağmen, devlet etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmediğini ifade eden Bayrak, takipsizlik ve zaman aşımı kararlarıyla kapatılmak istenen dosyanın, tüm hukuki yollar tükenince 2014 yılında Anayasa Mahkemesi'ne taşındığını hatırlattı.    Hayrettin Eren’in bedenine hala daha ulaşılamadığını hatırlatan Bayrak, "Annesi de oğlunun mezarını çiçeklerle donatmadan hayatını kaybetti. Biz insan hakları savunucuları olarak oğlunu arayan bir anneyle dalga geçenlerin, bir mezar taşını bile hak görmeyenlerin zihniyetinin karşısında her zaman adalet için mücadele edeceğimizi bir kez daha söylüyoruz. Elmas Annenin bıraktığı yerden, tüm kayıplarımız bulunana kadar mücadele edeceğimize söz veriyoruz" dedi.