Gazeteci Evren: Tahliye değil beraatımı istiyorum 2019-07-18 12:44:49 DİYARBAKIR -  Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan ve bugün katıldığı duruşmada, suçlamaları reddederek “tahliye değil, beraatımı istiyorum” diyen gazeteci Kibriye Evren tahliye edilmedi.   Diyarbakır merkezli 9 ilde “KCK/Türkiye Masası” adıyla yürütülen soruşturma kapsamında 9 Ekim 2018'de gazeteci ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 142 kişiyle birlikte gözaltına alınarak tutuklanan Gazeteci Kibriye Evren hakkında “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 20 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın duruşması Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada Kibriye Evren ve avukatları Resul Tamur ve Pirozhan Karali hazır bulundu. Duruşmayı Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu, TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral ve Evren'in meslektaşları takip etti.   DURUŞMA ÖNCESİ POLİS UYGULAMASI   Duruşma öncesi polislerin listelerden Evren'in yargılanacağı duruşma salonunu araması ve salonda duruşmayı takip etmesi dikkat çekti. Polislerin duruşmayı takip eden gazetecilerin de fotoğraflarını telefonlarıyla çektiği görüldü.     'ANNEMDEN VE HALKIMDAN ÖZÜR DİLİYORUM'    Duruşmada, iddia makamının önceki duruşmada verdiği mütalaaya ilişkin savunma yapan gazeteci Kibriye Evren, "Önceki duruşmalarda Kürtçe savunma yaptım. Kendimi ifade edemediğimden Türkçe savunma yapacağım. Bunun için annemden ve halkımdan özür dileyerek üzgün olduğumu belirtmek istiyorum" dedi.    'GAZETECİYİM, HER YERE GİDERİM'    Kadının olduğu her yerin gazetecilik alanı olduğunu belirten Evren, "Yıllardır gazeteciyim, bulunduğum her alanda kadına dair haberler yaptım. Kadın soykırımı, cinsel taciz, tecavüz ve kadın elinin değdiği her alanda çalıştım. Çalışan kadınların emeğini görünür kılmak adına kalemimi her yere çevirdim. Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı buradayım, 10 aydır tutukluyum. Diyarbakır merkezli farklı kesimlere yapılan operasyonda gazeteci olarak alındım. Neredeyse herkes ve tüm gazeteciler serbest bırakıldı ve tutuklu tek gazeteci ben kaldım. 10 aydır sadece gizli tanık beyanlarıyla tutukluyum. Gizli tanık farklı alanlarda olduğunu bildirmiş. Evet, bilinen tanınan bir gazeteciyim. Mahallede, sokakta, evde, siyasi partilerde, STK’lerde kadınlarla görüştüm, hepsi benim haber kaynağımdır. Gazeteciyim her yere giderim. Şimdiye dek yaptım, bundan sonrada yapacağım. Siyasi partilere giriş çıkışım farklı değerlendiriliyor. Ancak ben gazetecilik yapıyorum. Bu özgürlüğü kullanmalıyım. Benimle beraber alınan ve serbest bırakılan tüm gazeteci arkadaşlarım aynı suçlamalarla yargılandılar. Ve bugün burada tutukluyum, yapmak istediğim işi yapamadığım için mağduriyet yaşamaktayım” diye konuştu.    'YURT DIŞINA PASAPORTLA ÇIKTIM'    İddianamede yurt dışına gitmesinin delil olarak gösterildiğini hatırlatan Evren, savunmasına şöyle devam etti: “Ben gazeteciyim yurt dışına da içine de gidebilirim, her alanda haber yapma özgürlüğüm var. Dosyada yaptığım haberler mevcuttur. İllegal yoldan yurt dışına çıkmadım. Pasaportla gidişim gelişim var, devletin kontrolü altında gidip geldim. Hiç bir gazetecinin yurt dışına giriş çıkışları suç olarak değerlendirilemez. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Toplumu bilgilendirme özgürlüğüne engeldir. Bugüne kadar hiçbir illegal örgütle yakından uzaktan ilişkim olmadı.   'BU İTHAMI HAKARETTİR'    Yine iddianamede sosyal medya üzerinden yargılanıyorum. Devletin resmi olarak yani izin vermiş olduğu ajansların haberlerini RT ettiğimden kaynaklı iddianame hazırlanmış. Kişi olarak haber yaymanın dışında bireysel olarak da sosyal medya kullanımına karşı biriyim. Ancak gazetecilik faaliyetim nedeniyle topluma bilgi vermek zorundayım.  Bu haber sitelerine herhangi bir durum yokken ben yüne sosyal medya hesaplarından kaynaklı 10 aydır tutukluyum. Gizli tanıkların söylediklerini kabul etmiyorum. İl binasına giriş çıkışlarım haberden kaynaklıdır. Sevenlerim olduğu kadar sevmeyenlerim de var. Böyle bir ithamı kendime hakaret olarak kabul ediyorum.    'ANTALYA YANIYOR DERDİM'    Bir paylaşımda ‘Lice yanıyor’ diye bir haberi paylaşmışım. Bölgede gazetecilik yapıyorum. Her türlü hak ihlali başta olmak üzere doğa ihlallerini de topluma bildirmek zorundayım. Benim vicdanım gereği paylaştığım haberdir. Antalya’da olsaydım Antalya yanıyor derdim.   'JINHA DÜNYADA KURULAN İLK KADIN AJANSIDIR'    ‘JINHA susturulamaz’ diye paylaşımım var. JINHA dünyada ve bu topraklarda kurulan ilk kadın ajansıdır. ‘Erkekler ne der diye düşünmeden’ hür vicdanı, rengi, sesi, kadının objektifi ile haberler yapmışız. Bu ajans kapatılmış. Toplumun haber alma özgürlüğü var. Topluma haber verme özgürlüğü elimden alındı. Gazetecilik faaliyeti yürütemiyorum. İşsiz kaldım bundan dolayı ekonomik bir mağduriyet de yaşıyorum. Bunu paylaşmak zorundaydım.    GAZETECİ VİCDANI KURUR    Yine farklı paylaşımlar var. Bunların hepsi haber yayma, yapma özgürlüğü kapsamındadır. Hiçbir şekilde bir örgütün propagandasını yapma amacım olmadı. Gazeteci böyle olmazsa vicdanı kurur. 2010 yılında açılan bir dava var. Bu davada bir tutuklu yoktur. Bugün getirilip buradaki dosya ile birleştirilmiş. Sadece dijital materyallerle somutlaştırılmış. Dijitalde geçen hiç bir şeyi kabul etmiyorum. Ölü olan bir dosya canlandırılmak istenmiş. Cezalandırılmak için birleştirilen bir dosyadır. Kabul etmiyorum.    TAHLİYE DEĞİL BERAATIMI İSTİYORUM    Yıllardır bu mesleği severek ve isteyerek yapıyorum. Mesleğimin tutuklanma nedeninin olmasına üzülüyorum. Tahliyemi değil beraatımı istiyorum” dedi.    'GİZLİ TANIK DA GAZETECİ DİYE BEYAN VERİYOR'   Evren'in avukatı Resul Temur ise müvekkilinin yargılanmasına neden olan iddianame temelinin gizli tanık ve yurt dışına giriş çıkışlar olduğunu belirterek, “Yargılamanın başından beri iki gizli tanığın beyanlarını bir bütün olarak dosya arasına alınmasını istedik. Tüm teşhis beyanları dosya arasına alınırsa, başka gazeteciler hakkındaki beyanları ile birebir aynı olduğu görülecektir. Gizli tanığın alt birimde çalıştığı iddia ettiği gazeteciler, başka mahkemelerde yargılanıp beraat ettiler. Gizli tanığın başka dosyalarda da benzer beyanlarda bulunması, onun itibar edilemeyeceği göstergesidir. Bunu daha önce mahkemenize sunduk, heyetinizin incelenmesini istiyoruz. Gizli tanık bile müvekkiller ithamda bulunurken, gazeteci diye beyanda bulunuyor. Gizli tanıklar Ezel ve Firar’ın beyanları tutarsız, soyut ve gerçeği yansıtmamaktadır. Bu sebeplerden dolayı müvekkil açısından atfedilen suçlamaları sübut bulunmadığını ve tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.    'MÜVEKKİL GAZETECİDİR...'    Avukat Pirozhan Karali da, müvekkili suçlamak için dört delil oluşturulduğuna dikkat çekerek,  “Bunlardan biri yurtdışı ve yurtiçi ile kurumlarla görüşmeleri, Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dava ve propaganda suçudur. Müvekkil gazetecidir yıllardır bu işi yapıyor. Yurtdışına giriş çıkışları tamamen haber üzerinedir. Yaptığı tüm haberleri dosyaya sunduk. Gittiği kurumlar, yaptığı geziler hepsi bütün olarak değerlendirildiğinde örgütün lehine yaptığı bir faaliyetin olmadığı yönünde delillerimizi sunmuş oluyoruz. Gizli tanıklara sorduğumuz sorulara somut bir cevap verilmemektedir. Gizli tanık beyanları soyuttur. Yargıtay ve AİHM kararları açıktır; İnsanların düşüncelerine ket vuramazsınız. Müvekkilin gazeteci olması nedeniyle paylaşımları düşünce özgürlükleri kapsamında değerlendirilmelidir. Müvekkilin beraat etme ihtimali yüksektir. 10 aydır tutukludur tahliyesini istiyoruz” şeklinde konuştu.    DURUŞMA ERTELENDİ   Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, suçun vasfı ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesi, CMK 100/3, tutuklu kaldığı süre ve adli kontrolün yetersiz kalacağı gerekçesiyle tahliye taleplerini reddederek duruşmayı 24 Eylül’e erteledi.    POLİS SAVCIYLA GÖRÜŞTÜ   Duruşma sonrası mübaşirin ilk önce polis memurlarına duruşma tutanağını vermesi dikkat çekti. Duruma tepki gösteren avukat Resul Tamur'un itirazı üzerine tutanak polislerden geri alındı. Bunun üzerine duruşma salonuna geri dönen polisler, savcıyla görüştükten sonra adliyeden ayrıldı.