İHD’nin 33’üncü yılı kutlandı 2019-07-17 23:55:41   VAN / İSTANBUL -  İHD’nin 33'üncü yıl dönümü İstanbul ve Van’da düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Van’da düzenlenen “Türkiye’de İnsan Hakları ve Barış” başlıklı panelde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Dünyayı her zaman direnenler değiştirmiştir. Biz de direnmeye devam ediyoruz” dedi.  İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 33’üncü yıl dönümüne ilişkin Van ticaret Sanayi Odası Erek Toplantı Salonu’nda “Türkiye’de İnsan Hakları ve Barış” konulu panel düzenlendi. İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve Gazeteci Ayşegül Doğan’ın konuşmacı olarak yer aldığı, moderatörlüğünü İHD Van Şube Başkanı Murat Melet’in yaptığı paneli çok sayıda kişi izledi. Program öncesinde konuşmacılardan Akın Birdal, ‘Sarı Zarf’ isimli kitabını okurları için imzaladı. Demokrasi ve insan hakları mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulunulması başlayan panelde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Türkiye’nin bir soykırım coğrafyası olduğunu iade ederek sözlerine başladı. Keskin, "1915 soykırımı, bana göre bu devletin kuruluş ideolojisidir. 1915 soykırımını gerçekleştiren İttihatçı grubu cumhuriyetidir. Bize söylenildiği gibi bir kopuş ya da devrim değildir. Soykırımcı zihniyetin kurduğu bir cumhuriyetten söz ediyoruz. Bu cumhuriyet kendi resmi ideolojisini yarattı. Maalesef ki bu ülkede yaşayan çoğunluk, bu resmi ideoloji ile biçimlendi. Ben bu ülkede yaşayan sağcısı ve solcusuyla bir kısım hariç çok büyük bir insanın ittihatçı ideolojiyle biçimlendiğine inanıyorum. 1915-1938 soykırımı ile yüzleşmeyi temel almayan insan hakları ve demokrasi mücadelesinin hiçbir zaman başarıya ulaşacağına ve gerçeği yansıtacağına inanmıyorum" dedi. 'DÜNYAYI HER ZAMAN DİRENENLER DEĞİŞTİRMİŞTİR' İnsanların son dönemde 'Her şey çok güzel olacak' diyerek, umut kazandığına işaret eden Keskin, "Tabi ki bir başarı kazandı ittifak grubu ama ‘Her şey çok güzel olacak’ deyip, bir taraftan da bu devletin kuruluş ideolojisine, ‘Topal Osman'a bağlıyım’ diyerek her şey çok güzel olmuyor. İttihatçılığı, soykırımcılığı tartışmadan, yüzleşmeyi başarmadan küçük küçük kırıntılarla mücadelemize devam edeceğiz. Bunlar da önemli ama gerçek bir insan hakları mücadelesinde homofobi, soykırım, Kıbrıs'taki askeri işgal hiçbir yerde tartışılmıyor. Devletin izin verdiği şeyleri konuşmaya devam ediyoruz. Böyle olduğu sürece küçük küçük adımlarla devam edeceğiz. Tabi ki ümidimizi de kırmamak gerekiyor. Çünkü dünyayı her zaman direnenler değiştirmiştir. Biz de direnmeye devam ediyoruz" ifadelerini kullandı 'AKP DERİN DEVLETLE ANLAŞTI' 1989 yılından bu yana insan hakları mücadelesinin içerisinde yer aldığını belirten Keskin, ancak hiçbir zaman kendini bu kadar korunaksız hissettiği bir süreci yaşamadığını ifade etti. Sözlerinin devamında bu coğrafyada hiçbir zaman sivil bir iktidarın oluşmadığını dile getiren Keskin, ilk kez AKP ile birlikte tabanı da güçlü bir hareketin oluştuğunu kaydetti. Bu hareketin ise, ilk iktidara geldiğinde özellikle 90'lı yıllardaki politikaları 'beyaz toroslar' dönemi olarak adlandırdığını ve 'O dönem bitti' dediğini hatırlatan Keskin, yine o dönemde kayıp yakınları ile buluşularak 'Hepsini ortaya çıkaracağız' sözleri verildiğini vurguladı. "Ama devletin kendi içinde taraf değiştirdiği, tarafların birbirleri ile ilişkilerinin bozulduğunu, ki ben Gülen cemaatinin de devletin bir aparatı olduğunu düşünüyorum. Devletin kendi içindeki bu çatışma sonucunda AKP, derin devletle anlaşmaya gitti ve derin devlet-AKP uzlaşmasıyla birlikte biz'90'ları da aratan sonuçlar yaşamaya başladık. Ben şiddetin bu kadar meşrulaştığı bir dönemi hatırlamıyorum" diyen Keskin, buna dair kimi örnekler verdi.   70 YAŞINDAKİ KADINA ELEKTRİK VERİLDİ Halfeti'de, 70 yaşındaki bir kadından başvuru aldıklarını ve 70 yaşındaki kadına göğüs uçlarından ve cinsel organından elektrik verildiğini söyleyen Keskin, bu uygulamaların 90'lı yıllardakinden farkının olmadığının altını çizdi. Yine devletin silahlı mücadeleden değil, sivil siyasetten korktuğunu söyleyen Keskin, sözlerini şöyle noktaladı: “Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmanın anlamı yoktur. Bu coğrafyada bu coğrafyanın kadim tüm halklarının mücadelelerine olan inancımızla mücadelemize devam edeceğiz. İnsan hakları mücadelesi bir yaşam biçimidir. Bu bir yaşamı biçimi ve bizim ölülerimize saygımız var. Biraz önce ismini saydığım tüm insanlara borcumuz var onlara olan borcumuz nedeniyle mücadeleye devam." 'KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZSE OLMAZ' Keskin'in ardından konuşan Akın Birdal ise, insan hakları derneğinin kuruluşu ve mücadele tarihçesi üzerinde durup, birçok arkadaşlarının bu mücadelede öldürüldüğünü, cezaevine atıldığını söyledi. Van'da son günlerde yaşanan hak ihlallerine örnekler veren Birdal, özellikle Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle sürgün edilen Medeni Oruç örneğine dikkat çekti. Anadilde konuşmanın bedelinin, ‘Kürdistan’ demiş olmanın bedelinin işinden ekmeğinden olmak olmadığını belirten Birdal, İstanbul seçimlerini kaybeden Binali Yıldırım'ın ‘Kürdistan’ söylemini hatırlatarak, "Kürt halkının direnişi, kararlılığı ve direnişi, cesareti, onlara bir halkın ve coğrafyanın gerçek adı ve kimliğini söyletti. Daha söyleyecekler. Çünkü bu sorun çözülmezse bu ülkede ne iş sorunu, ne ekmek sorunu ne de demokrasi sorunu, adalet sorunu çözülemez. Kürt sorunu olmazsa olmaz" diye konuştu. 'HÜSEYİN AYKOL ARAMIZDA OLABİLİRDİ' Birdal, konuşmasında yargı reformu kararının uygulanmaması ile Meclis’in tatile çıkmasını da eleştirdi. Bu reformun 4-5 maddesinin İnfaz Yasası’nda bir takım değişiklikler getirdiğini, 25 yıla değin mahkum olanların Yargıtay'a başvuru yolu açılarak, tahliyelerinin söz konusu olduğunu dile getiren Birdal, "Özgür Basın’ın en önemli temsilcilerinden, en önemli vicdanlarından, içeri ile dışarının köprüsünü kuran Hüseyin Aykol arkadaşımız bu yasa çıkmış olsaydı belki bugün aramızda olacaktı" dedi. 'TECRİDİN KALDIRILMASI İÇİN ÇABA SARF ETMELİYİZ' Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine de değinen Birdal, bütün kanalların kapatılmasının ardından insanların bedenlerini ölüme yatırdığına, açlık grevi ve ölüm oruçlarına girdiğine işaret etti. Her mahpusun uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkının olduğunu söyleyen Birdal, Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle görüşmesinin 1 aydır durdurulduğuna dikkat çekti. Her mahkumun ailesi ve avukatlarıyla görüşme hakkının olduğunu söyleyen Birdal,  konuşmasını "Önümüzdeki günlerde yeniden bir açlık grevi ve ölüm orucu eylemine girilmeden bu tecridin kaldırılması yönünde hep birlikte çaba göstermeliyiz" diyerek sonlandırdı. 'BARIŞ GERÇEKÇİLERİN İŞİ' Ayşegül Doğan ise, Van ve İHD'yi nasıl tanıdığını anlattı. Yine yakın zamanda gittiği Güney Afrika'da yapılan barış görüşmelerinden örnekler veren Doğan, "Güney Afrika'da şunu gördüm; Barış yapmak ve barışa giden yolu açmak hakikaten gerçekçilerin işiymiş. Evet çok büyük anlamlar atfedebiliriz, çok büyük şeyler söyleyebiliriz ama en önce, en acil yapılması gereken insan ölümlerini durdurmak ve insan ölümlerini sayı ve aritmetik olarak hayatta kanıksanır olarak ilerlemesini engellemektir" dedi. Doğan, İrlanda ve Güney Afrika örneklerini vererek Kürt meselesinin çözümü noktasında bilgilendirmelerde de bulundu. 'PANEL PLAKETLERİN VERİLMESİ İLE SONLANDI' Panel soru-cevap ile sonlanırken, panelin sonunda katılımcılara plaketleri verildi. Eren Keskin'in ödülünü 14 yıl cezaevinde kaldıktan sonra yakın zamanda tahliye olan Faysal Yacan verirken, Gazeteci Ayşenur Doğan'ın ödülünü Gazeteci Adnan Bilen, Akın Birdal'e ise ödülünü İHD Ağrı Şube Başkanı Abdullah Özbey verdi. Uzun yıllar İHD MYK üyeliği yapan Şevket Akdemir'e Akın Birdal plaket verirken, Barış Anneleri üyelerine ise Avukat Eren Keskin’in plaket vermesiyle panel son buldu.   İSTANBUL İHD’nin 33’üncü yılı, İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen etkinlikle de kutlandı. Derneğin Taksim’de bulunan şube binasında yapılan kutlamaya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Direktörü Caroline Stockford’un yanı sıra çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı. ‘İHD, BİR OKULDUR’ Kutlamada konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, büyük zorluklarla, mücadele ederek bugünlere geldiklerini ifade etti. Sahip oldukları kazanımlarını geri almak için devletin her yöntemi kullandığını dile getiren Yoleri, “Devlet zor kullanma, şiddet, tutuklama ve cezalandırmayı dahil her türlü yöntemi kullanıyor.  Hem bizi bu mücadeleden vazgeçirmeye çalışıyor hem de kazanımlarımızı almaya çalışıyor” dedi. Bu süreçte çok şey öğrenerek, çok yol kat ettiklerini vurgulayan Yoleri, “İnsan olarak haklarımız olduğunu, buna nasıl sahip çıkmamız gerektiğini öğrendik. Haklarımıza sahip çıkabilmek için yol ve yöntemler geliştirdik. Yeni yol ve yöntemler üzerine de çalışıyoruz. Değişen zaman değişen yeni araçları, yeni anlayışları beraberinde getiriyor. İnsan hakları dinamik bir alandır. Biz de bu dinamizme ayak uydurmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Yoleri, İHD denildiği zaman mücadelenin akla geldiğini vurgulayarak, şunları ekledi “İHD, haklarımıza sahip çıkmayı, direnmeyi, direnmenin bir hak olduğunu öğreten bir okuldur. İHD’de insan haklarına sahip çıkmayı ve insanlık onuruna sahip çıkmak olduğunu öğreniyoruz. İHD’nin her bir üyesi aslında bu okulun hem öğretici hem öğrencisidir. 33 yıldır mücadelemiz sürüyor.” FİNCANCI: İYİ Kİ İHD VAR Yoleri’den sonra söz alan TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı da, TİHV’nin kurulmasına İHD’nin öncülük ettiğini hatırlattı. İnsan hak ihlallerinin yaşandığı sürece mücadelelerinin de devam edeceğinin altını çizen Fincancı, “İHD bu konuda çok emek veriyor, şükran duyuyorum. Çok güzel bir gençleşme yaşandı. Epeydir kendi kendimize yaşı ilerleyen bir grupken genç arkadaşlarımızla daha güzel bir mücadele yürütüyoruz” diye belirtti. TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe ise, “Bu ülkede demokrasi, özgürlük ve adalet inşa edilinceye kadar mücadelemizin süreceğiz. İnsan hakları mücadelesi bütün bunlar sağlandıktan sonrada devam edeceği için bitene kadar büyük bu yolun yolcuları olarak mücadele edeceğiz” diye konuştu.