Mehabad ve Qadî Mihemed: Ne zaman urgan izinde güller bitecek! 2019-06-16 11:14:49   HABER MERKEZİ - İran'ın tarihe damgasını vuran Kürt kentti Mehabad'ı gezerek, çektiği videolarla anlatan Gazeteci Abdurrahman Gök, mezarını ziyaret ettiği Mehabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurucusu Qadî Mihemed için "Acaba ne zaman Qadî Mihemed’in vasiyeti yerine gelecek ve boynundaki urgan izinde güller bitecek!" dedi.   Kürt kentlerini ve tarihi yerlerini gezen, tarihe damgasını vuran şahsiyetlerin mezarlarını ziyaret eden Gazeteci Abdurrahman Gök, bu hafta İran'ın önemli Kürt kentlerinden olan Mehabad'ı ve Qadî Mihemed'i anlattı. 22 Ocak 1946'da kurulan ve 17 Ocak 1947'de İran rejimi tarafından yıkılan Mehabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurucusu Qadî Mihemed'in mezarını ve Mahabad kentini çektiği videolarla anlatan Gök, "Acaba ne zaman Qadî Mihemed’in vasiyeti yerine gelecek ve boynundaki urgan izinde güller bitecek!" dedi.    Gök, gezdiği Mehabad'ı ve Çarçira Meydanı'nda asılan Mehabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurucusu Qadî Mihemed'i şöyle yazdı:    Gidemediğimiz, göremediğimiz mekanları,  eski ve günümüz seyyahlarının kalemlerinden okuruz evet. Ve okuduğumuz metnin hiç bitmesini istemeyiz.  Her satırda yeni şeyler öğreniriz hayretle, kimi zaman ağzımız açık şaşkınlıkla.  Ya kişinin kendisinin seyyah olma çabası…  Bence doyumsuz bir haz.  Kuşkusuz gezdiğimiz gördüğümüz her mekan, her insan ruhumuzu, zihin dünyamızı zenginleştirir. Ne sırtınızdaki yükünüz, ne de saatlerce yaptığınız yürüyüş umurunuzda oluyor.  Ne ıslandığınız yağmur sonrası soğuk algınlığı, ne ayakkabınızın içinin su dolması, ne burnunuzun akması ne de ciğerinizi paralayan öksürük nöbetlerinizi umursarsınız.  Hepsiyle birlikte ön yargılarınızdan arınıyorsunuz ve tanıma eyleminin startını vermiş oluyorsunuz.  Her tanıma meşakkatli olur tıpkı doğum gibi.  Her tanıma insanın kendisini yeniden doğurması kadar zor ve bir o kadar kutsal. İşte her bir kentinde bin yılların birikmişliğini ve halkların emeğiyle yoğrulan kültürünü içinde barındıran İran’a yolculuğum  bezendiğim ön yargılar ve her gidişimde bu önyargılarımın yerle yeksan olduğu tanıma ve tanışmalarla geçti.   Hani kimi efsuni kentler vardır; Bağdat, Halep, Kahire, Beyrut, Kudüs, İsfahan, Şiraz, Nişabur, Diyarbakır, Mehabad, Hewraman, Horasan, Doğubayazıt gibi.  Masallarda, şevbuhêrklerde anlatıcıların bizleri o daracık sokaklarında dolaştırdıkları,  divanlarına konuk ettiği,  toprak testilerinden su içirdiği,  perili su mağaralarına indirdiği,  meydanlarında özgürlük nutukları dinlettiği…  İşte bu kentlerin herhangi birini ziyaret ettiğinizde anlatıcının kahramanı olduğunuzu sanıyorsunuz bir an  ve o şevbuhêrklerde anlatılan sokaklarda ıslana ıslana dolaşmaya başladığınızı sanırsınız.  Pazarlarda binbir çeşit meyve ve sebze satıcılarının bağırışlarıyla kendinizi tarihi İpekyolunu aylarca kateden kervanların mallarını kurduğu pazaryerlerinde sanırsınız.  Ve o zaman tarih olursunuz,  tarihin sayfalarında yol olursunuz, yolcu olursunuz.  Han olursunuz, hancı olursunuz… Bazı kentler vardır insan tekrar tekrar gitmek ister.  Ve her dönüşünde muhakkak yeniden geleceğim der.  Benim için Mehabad öyle bir kent. Mehabad’a indiğim gibi Qadî Mihemed ve arkadaşlarının Mehabad Cumhuriyetini ilan ettiği  ve 31 Mart 1947’de idam edildikleri Çarçira Meydanı’na gidiyorum.  Her ne kadar ismi İslam Cumhuriyeti Meydanı diye değiştirilmiş olsa da her Mehabadlı Çarçira der.  İşte bu meydanda Qadî Mihemed’in bir platformdan ellerini alnına doğru götürdüğü ve halka seslendiği fotoğraf karesi gözümün önünde canlanıyor.  Çarçira’dan sonra Mehabad’a yolu düşen her kürdün yaptığı gibi ben de Qadî Mihemed ve iki yoldaşının türbesini ziyaret ediyorum.  Ağır adımlarla evlerin arasından etrafı demir pervazlarla çevrili mezarlığa ulaşıyorum.  Türbenin kapısı kilitli olduğu için ancak korunakların arkasından bakabiliyorum. Qadî’nin mezar taşına dokunamıyorum ve öpemiyorum  Sadece dua ediyorum  Qadî Mihemed, kardeşi Sedr Qadî ve kuzeni Mihemed Huseyn Xan Seyfî Qadî’nin mezarları yan yana duruyor.  Qadî Mihemed’in sesinden her dinlediğimde tüylerimin diken diken olduğu Nadir Qadî’nin şiirini dinliyorum…  Qadî Mihemed’in sesinden… Hatırlıyorum ilkokulda hep sorulurdu İki iki daha kaç eder? Herkes bir anda yazardı  Dört eder diye Sadece benim hesabımda eksik çıkıyordu  Bana göre; iki iki dört değil bir ederdi Bana göre böyleydi;  Diş, dil ve iki dudak  Dört etmez zar (söz) eder  Birlikte havar diler Bana göre böyleydi;  İki el ve iki ayak  Dört etmez Birlikte bir beden olur Bana göre böyleydi;  Mahalle, ev, sokak ve cadde  Dört etmez kent eder İçinde zengin de yaşar yoksul da Bana göre böyleydi;  Kök, damar, gövde ve yaprak  Dört etmez ağaç eder Kimisi kısa kimisi de uzun çınar gibi Bana göre böyleydi;  Aşk ve yürek, güzellik ve saflık  Dört etmez yar eder Aşık için... Böylece iki iki daha hep bir eder  Dört etmez Böylece uzar  Ne kadar sayarsan say Sadece bunu bilirim  Eğer bedenimi yüz parçaya bölseler Beni kurşuna dizseler Dar ağacına götürseler Yüreğimdeki söz dilimle buluşuyor  Kürdistan her zaman tektir Dört etmez   Yavaş yavaş Pêşewa Qadî Mihemed ve yoldaşlarıyla vedalaşırken  o çok etkilendiğim ve yerine getirilmediği için hala büyük acılara neden olan “Birlik olun ve kanmayın” vasiyetini düşünüyorum.    Acaba ne zaman Qadî Mihemed’in vasiyeti yerine gelecek ve boynundaki urgan izinde güller bitecek!   Videoyu bu linkten izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=CY58T67xvnc