142 gün açlık grevinde kalan Yiğit: Kapıyı tamamen açmak için mücadele etmeliyiz 2019-06-13 09:05:38 MARDİN – Tecride karşı 142 gün açlık grevinde kalan Halef Yiğit, Öcalan’ın 7 maddelik deklarasyonunu “Halklar için eşit bir yaşam projesi” diye yorumlayarak, "Aralanan kapının tamamen açılması için de mücadele devam etmeli. Kamuoyunun tüm kesimleri bu çağrıya kulak vermeli" dedi.  PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve birçok cezaevi ile ülkeye yayılan açlık grevi eylemleri, 22 Mayıs tarihinde avukatlarıyla görüşen Öcalan’ın yaptığı çağrıyla son bulmuştu. Öcalan'ın avukatları aracılığı ile yayınladığı 7 maddelik deklarasyon kamuoyunda tartışılmaya devam ederken, açlık grevi sürecinde tutuklu bulundukları cezaevlerinde tahliye edildikten sonra eylemlerini evlerine taşıyan kişiler de geçtiğimiz günlerde tedavilerinin ardından taburcu edildi.    İLK İŞ TUTUKLULARLA DAYANIŞMAK   Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi’nden tahliye olduktan sonra eylemini Mardin'in Kızıltepe ilçesindeki evine taşıyan Halef Yiğit de taburcu edilenlerden biri. Öcalan'ın çağrısı ile eylemini 142'inci gününde sonlandıran Yiğit, doktorların belirlediği beslenme programını tamamlayarak normal beslenmeye geçti. Eylemin etkilerinin geçmesi için bir süre daha sağlık kontrollerinden geçecek olan Yiğit, ilk olarak tutuklularla dayanışmak amacıyla kolektif bir kitap kampanyası başlatmaya hazırlanıyor.    Yiğit, açlık grevi eyleminin sonrasını, Öcalan’ın mesajları ve bundan sonraki yapacakları hakkında konuştu.    ‘TARİHİ SÜREÇTE YER ALMAK GURUR VERİCİYDİ’   Eyleme büyük bir istekle katıldığını belirten Yiğit, eylemin Türkiye ve Ortadoğu halklarının geleceği açısından önemli bir tutum olacağı için kendisine heyecan verdiğini dile getirdi. "Böylesi tarihi bir süreçte yer almak gurur vericiydi" diyen Yiğit, 142 gün süren eylemin zorlu bir süreç olduğuna işaret etti. Tecride karşı yaşamına son veren 8 kişinin kendilerini çok etkilediğini söyleyen Yiğit, "Yaşamına son verenlerin olmasını hiçbir zaman istemedik. Fakat süreç böyle işledi. Şu an o günleri hatırlayınca gerçekten ağır günler olduğunu görebiliyoruz” dedi.   ‘ANALARIN BÜYÜK BİR PAYI VAR'    Öcalan ile yapılan her görüşmenin cezaevinde farklı bir atmosfer ile karşılandığını kaydeden Yiğit, “Biz üçüncü grup olarak başladık ve bizden önce başlayan arkadaşlara bir şey olmasını istemiyorduk. Ama genel olarak zindanda olan arkadaşlar bu süreci çok iyi götürdüler diyebilirim. Büyük bir emek ve fedakarlıkla yürüttüler” diye ekledi. Kamuoyunun başlarda destek noktasında eksik kaldığına dikkat çeken Yiğit, “Analarımızın sahiplenmesi gelişti. Onların bir zılgıtı, bir sesi bize moral veriyordu. Bugün bir başarı elde edilmiş ise, bunda anaların büyük bir payı var” diye konuştu.    ‘ÖZGÜCÜNE DAYANAN İNSANIN KARŞISINDA DURULAMAYACAĞINI GÖSTERDİ’   142 günlük eylemini “direniş dolu günler” olarak nitelendiren Yiğit, “Kendi öz gücüne dayanan insanın karşısında hiçbir gücün duramayacağı söyleniyor. Bunu ben açlık grevinde somut olarak yaşadım. Benim açımdan her anlamda kazanım oldu. Duygu açısından olsun, ideolojik açıdan olsun çok önemli katkı sunduğunu söyleyebilirim” eylemin kendi üzerindeki etkisi üzerinde durdu.     ‘7 MADDELİK DEKLARASYON EŞİT YAŞAM PROJESİ SUNUYOR’   Öcalan’ın verdiği mesajlara da değinen Yiğit, özellikle 2013 Newroz'undaki deklarasyonun vurgusunun anlamlı olduğunu belirterek, "Bir süreç gelişti ve Dolmabahçe Mutabakatı'na varana kadar devam etti. Şunu diyebiliriz ki; o zaman bu deklarasyona sahip çıkılsaydı bugün Türkiye’nin durumu çok daha farklı bir noktada olurdu. 7 maddelik deklarasyon bir bütün olarak halklar için eşit bir yaşam projesidir.  Bugün Türkiye’de bir kaos varsa bu yönetim modeli ile alakalıdır. Eğer bu sistemde bir değişim olursa, düşünsel ve pratik anlamda da bir değişim olur. Sayın Öcalan’ın sunmuş olduğu bu deklarasyona uyulursa çok daha güzel günlerin bizleri beklediğini söyleyebiliriz. Tabi bu süreçte herkesin bunu sahiplenmede, üzerine düşen rolünü oynaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.   ‘HER İNSANIN ÇÖZÜM ARAYIŞINDA OLMASI GEREKİYOR'   Türkiye’deki siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve demokrat kesimlerin üzerine düşeni yapmalarının önemi üzerinde duran Yiğit, "Sayın Öcalan’ın son açıklamasındaki Suriye halkları ve Şengal halkı için de özel bir çağrısı vardı. Sayın Öcalan gibi bir liderin bütün Ortadoğu halkları için bir şans olarak görülmesi gerekiyor, çünkü tüm halklar için bir çözüm üretiyor. Bu nedenle bu çağrıya sahip çıkılması gerekiyor” çağrısında bulundu.      Yiğit, Öcalan'ın verdiği mesajlara ilişkin düşüncelerini şöyle sürdürdü: "Cezaevinde olan arkadaşlarımızın her anı bir direniştir. Bu nedenle Sayın Öcalan direnişin topluma yayılması gerektiğini, farklı mücadele tarzları ile toplumun hareket etmesi gerektiğini söylüyor. Farklı mücadele biçimleri olduğunu söylüyor. Bu nedenle biraz da topluma bir çağrıdır. Toplumun bu ülkenin demokratikleşmesi için mücadeleye katılmaları, demokrasi, özgürlük ve eşitlik için arayışa girmesi çağrısıdır. İçeride olan arkadaşlarımızın mücadelesinin farklı bir şekilde devam edeceğini söyleyebiliriz. Ama siyasal alanda yoldaşlarımızın, sosyalistlerin, demokratların, halkın, demokrasi arayışında olan her insanın çözüm arayışında olması gerekiyor."    ‘ARALANAN KAPIYI TAMAMEN AÇMALIYIZ'   Açlık grevlerinin ardından ciddi bir özeleştiri sürecinin de başlaması gerektiğini kaydeden Yiğit, eylemlerin ardından aralanan kapının tamamen açılması için de mücadelenin devam etmesi gerektiğini söyledi. Aksi takdirde toplumun bu süreçte elde ettiği kazanımları kaybetmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Yiğit, “Görüşmelerin devam etmesi gerekiyor. Daha hızlı ve yoğun görüşmeler ile birlikte yeni heyetlerin katılacağı görüşmelere ihtiyaç var. Sayın Öcalan 30-40 günlük bir süreye işaret etmişti. Bu zaman diliminde neler olacağını göreceğiz, ancak devlet bu sürenin kendisi için belirlenen bir zaman dilimi olduğunu fark etmeli ve ona göre hızlı ve doğru adımlar atmalıdır. Türkiye halkları için hayırlı olan da bu olacaktır. Bu nedenle demokratların, sosyalistlerin ve kamuoyunun da üzerine düşen rolü oynamasının büyük önem taşıdığını tekrar etmek gerekiyor” ifadesinde bulundu.    MA / Ahmet Kanbal