Haller: TTB’nin dediği gibi, savaş halk sağlığı açısından bir sorundur 2019-03-19 19:29:58   ANKARA - TTB’nin düzenlediği “Mesleki Bağımsızlık ve Barış Savunusu” panelinde konuşan Avrupa Hekimler Daimi Komitesi önceki dönem Başkanı Dr. Jacques de Haller, “TTB’nin çok iyi bir şekilde ifade ettiği gibi savaş halk sağlığı açısından bir sorundur. Savaş insanları öldürür, yıkıma yol açar, toplumları, insanları yoksullaştırır” dedi.   Türk Tabipleri Birliği (TTB), “Mesleki Bağımsızlık ve Barış Savunusu” konulu panel düzenledi. TTB Toplantı Salonu’nda düzenlenen panele, TTB Merkez Konsey üyelerinin, “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı açıklaması nedeniyle yargılandıkları davanın yarın görülecek ikinci duruşması nedeniyle TTB’ye destek olmak için gelen Dünya Tabipler Birliği Genel Sekreteri Dr. Otmar Kloiber ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesi önceki dönem Başkanı Dr. Jacques de Haller, Dr. Feride Aksu ve  Prof. Dr. Özdemir Aktan konuşmacı olarak katıldı.   Panel, TTB Merkez Konseyi Başkanı Sinan Adıyaman’ın konukları tanıtması ve  ölüm yıl dönümü olan TTB Eski Merkez Konsey üyesi Ata Soyer için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.   ‘TTB TARİHİ BİR DÖNEMEÇDEN GEÇİYOR’   Dr. Feride Aksu, TTB’nin tarihindeki en önemli dönemeçlerden birini yaşadığını belirtti.  1980 askeri darbesinden sonra TTB’nin idam cezalarına karşı çıktığı için yargılanıp beraat ettiğini,  sonraki süreçlerde ise  açlık grevleri dönemlerinde yargılandığını hatırlattı. Aksu, “İlk kez TTB’nin kalbine bir polis baskını yaşandı. Seçilmiş 11 yöneticimiz gözaltına alındı. Bu kabul edilemez. Dünya Tabipler Birliği’nin politika belgesinde savaşın bir halk sağlığı sorunu konusunda, hekimlerin yöneticileri, savaşan tarafları, halkı ve toplumu uyarma görevlerini yerine getirmiştir.  Ve çok barışçıl bir dildi. TTB’nin seçilmiş yöneticileri yargılanıyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil” dedi.   KLOİBER: TTB’YE GÜÇ KATMAK İÇİN BURADAYIZ   Konuşmacılardan Dünya Tabipler Birliği Genel Sekreteri Dr. Otmar Kloiber, TTB ile dayanışmak için geldiklerini belirtti. Kloiber, “TTB kendi görevlerini, işini yaptığı için bunlarla karşılaşıyor. Burada size güç katmak için bulunuyoruz. Halkın sağlık hakkı var ve bu insan hakları olarak görülmektedir. insanlar sadece  doktorları kendilerine  ulaşabilirse bu sağlık hakkına erişebilir. Temel amacımız etik açılardan çalışmak ve bunları yerine getirmek. Biz doktorlar olarak tanı koyma, tedavi etme gibi koşullarla birlikte çalışıyoruz ama aynı zamanda bu hastalıkların önlenmesi konusunda da yükümlülüklerimiz var.  Bu hizmetleri  en iyi şekilde sunabilmek için mesleki olarak özerk ve en iyi bilgiye ihtiyacımız var. Sorunları önleyebilme konusunda da serbest olmamız gerekiyor. Aynı amanda kamu sağlığının içinde yaşadığımız koşulların önemli olduğunu düşünüyoruz ve savaş riski de bunların bir parçasıdır” diye konuştu.   ‘SAĞLIK HİZMETİ BARIŞA GİDEN BİR KÖPRÜDÜR’   Kloiber, şöyle devam etti: “Doktorlar olarak, toplumun sağlıklı olabilmesi için konuşma ve firiklerimizi açıklamak zorundayız. Dolayısıyla mesleki ve klinik bağımsızlığı sağlık hakkı bakımından çok yaşamsal bir bileşendir. Dolayısıyla klinik açıdan bağımsız olmak, mesleki özerkliğin temelini oluşturur.  Mesleki özerklik, tanrının sunduğu bir lütuf değil, bir çalışma hakkıdır. Bu öte yandan hastanın sağlık hakkına erişmek için var olan öncü bir hakkıdır. Emir niteliğindedir. Ve tabi ki mesleki özerklik sınırlıdır. Bunun sınırları mesleğimizin kökenlerine, kanıta dayalı olarak çalışmayla belirlenmiştir. Doktorlar hükümetten, endüstriden etki altında kalmaksızın hastalarına telkinde bulunma hakkına sahip olmalıdır. Sağlık hizmeti aynı zamanda barışa giden bir köprüdür. Uzlaşı için rahatlama için bir köprüdür. Biz barış ve iyi olmaya dair sorumluluğumuzun tamamen farkındayız. Savaşın olası sonuçlarına dair uyarıda bulunmak bizim etik normlarınızın, mesleğimizin gerekliliğidir, kökenidir. Bizim tedavi etme, iyi etme ve sağlık sorunlarını önlemeye ilişkin çalışmamız insanlığa hizmet etmemizle ilgilidir. Ve sizin bu konuda doğru yaptığınıza inanıyoruz.”   HALLER: SAVAŞ HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN BİR SORUNDUR   Ardından sözü Avrupa Hekimler Daimi Komitesi önceki dönem Başkanı Dr. Jacques de Haller aldı. Haller, TTB’ye destek olmak için burada bulunmanın hem bir görev hem de bir onur olduğunu belirterek, “Etik değerlerimiz bir saldırıya uğradığında bizlerin, hepimizin harekete geçmesi için  bir çağrıda bulunuyor. TTB,  Avrupa Hekimler Komitesi daimi üyesi olarak görevini yerine getirdi. Bizler sizlerle yan yanayız. Etik prensiplerinden bir tanesi hastalarımızın sağlığını korumak ve iyileştirmektir. Hastalığı iyileştirmek çalışmalarının bir ayağı iken sağlık sorunlarının önlenmesi çok daha elzem ve işlevlidir. TTB’ nin çok iyi bir şekilde ifade ettiği gibi savaş halk sağlığı açısından bir sorundur. Savaş insanları öldürür, yıkıma yol açar, toplumları, insanları yoksullaştırır” diye konuştu.   ‘TTB’NİN BU GERÇEKLİKLERİ HATIRLATMA SORUMLULUĞU VAR’   Haller, Dünya Tabipler Birliği’nin silahlı çatışmalarla ilgili açıklamasını okuyarak, “TTB’nin savaşla ilgili yaptığı basın açıklaması tıbbi etik değerler açısından tamamen uyumludur. TTB’nin bu gerçeklikleri hatırlatma görevi ve sorumlulukları vardır. Böylesi tutum alan bütün arkadaşlarımıza tam desteği sunmak için elimizden geleni yapıyoruz.  Tıp alanı bağımsız ve özerk olmalıdır. Tıp hizmeti güvene dayalı olmalı. Sağlık hizmetlerinin sunulması olsun, diğer çalışmalar olsun, herhangi bir soruşturmaya tabi   tutulmamalı. Bu durum bin yıllardır bir gerçek bunun karşısında duran herhangi bir kişiye bizler itiraz ederiz” dedi.   ‘HİÇ KİMSE SAVAŞ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU DEĞİLDİR DİYEMEZ’   Dr. Özdemir Aktan ise, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklamasının yıllardan beri söylendiğini hatırlattı. Savaşın bir halk sağlığı olup olmadığının tartışılamaz olduğunu vurgulayan Aktan, “Dünyanın hiçbir yerinde savaş bir halk sağlığı sorunu mudur, değil midir tartışması yoktur. Maalesef bir bedel ödeniyor. Eminim ki bir gün doğrular bulanacak ve TTB’nin haklılığı ortaya çıkacak. Türkiye’de hiç kimse, hiçbir politikacı ‘savaş halk sağlığı sorunu değildir’ diyemez ama bunu yüksek sesle söyleyebilecek bir Türkiye’yi özlemle bekliyoruz” şeklinde konuştu.