Beyazıt Katliamı'nın tanıkları: 'Beka sorunu var' deyip darbe provası yapıyorlardı 2019-03-15 09:00:54 İSTANBUL - Beyazıt Katliamı'nın üzerinden 41 yıl geçti. Katliamın 1980 darbesinin provası olduğunu belirten tanıklar, "Bu gün nasıl ‘beka sorunu’ var diyorlarsa o zamanlarda da 'Rusya Türkiye’yi işgal edecek' söylemleri arkasına sığınarak 'Beka sorunumuz var' diyorlardı. O katliam aydınlasaydı bugüne kadar yaşanan çok sayıda katliamın önüne geçilebilinirdi" dedi.  Türkiye’de 1978’in başlarında “İkinci milliyetçi cephe” diye adlandırılan Adalet Partisi (AP), Milli Selamet Partisi (MSP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) koalisyon hükümetinin alttan desteklediği kontrgerilla ve ırkçı güçler, öğrenci gençlik hareketini teslim almak hedefiyle solun yükselişte olduğu üniversitelere yönelmeye başladı. Bu yönelimlerin en yoğun yaşandığı yerlerden birisi İstanbul Üniversitesi'ydi. 16 Mart 1978’de üniversitenin Süleymaniye Kapısı'ndan çıkmak isteyen öğrenciler polis tarafından Beyazıt Meydanı'na açılan ana kapıya yönlendirildi. Eczacılık Fakültesi’nin köşesine gelen öğrencilerin üzerine "Beyazıt Meydanı komünistlere mezar olacak" sloganları eşliğinde kurşun sıkılıp bomba atıldı. Saldırıda Hukuk ve İktisat fakültelerinde okuyan Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt adlı öğrenciler olay yerinde yaşamını yitirirken, 50'den fazla öğrenci de yaralandı.    Beyazıt katliamı sonrası başlatılan yargı sürecinde ise birçok delil ve tanık olmasına rağmen 20 Ekim 2008'de İstanbul 6’ncı Ceza Mahkemesi zaman aşımı kararı verdi. Karar, Mart 2010'da Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi tarafından onandı. Katliamın tanıklarından Ali Haciibrahimoğlu ve Kamil Tekin Sürek, katliamla toplumun darbeye hazırlandığını söyledi.    ‘SALDIRLAR NEDENİYLE OKULA TOPLU GİDİYORDUK’   Katliam yaşandığında İstanbul Üniversitesi 1’inci sınıf öğrencisi olan eski emekli savcı Ali Haciibrahimoğlu, “O dönemde üniversitedeki çok sayıda fakülte faşistlerin elindeydi. Bu nedenle devrimci öğrencilere çok baskı uygulanıyordu ve biz okula gidemiyorduk. 1 Mart 1978’de okula toplu halde gidip gelmeye karar verdik” dedi.    ‘15 MART’TA PROVA YAPILDI’   Katliamdan bir hafta önce Şükrü Balcı adındaki bir polisin üst makamlarına “sol gruplu öğrencilerin üzerine bomba atılacak” diye bilgilendirme raporu verdiğini söyleyen Hacıibrahimoğlu, bilgilendirme raporu verilmesine rağmen emniyetin hiçbir tedbir almadığını söyledi. 15 Mart’ta da prova niteliğinde bir saldırıyla karşılandıklarını dile getiren Hacıibrahimoğlu, “15 Mart günü bize saldırdıklarında slogan atanların içinde eski MHP milletvekili Mehmet Gül vardı. Bizlere taşlarla sopalarla saldırdılar. Saldırıyı geri püskürttük” diye ifade etti.    Hacıibrahimoğlu, 16 Mart’ta yaşanan katliamı ise şu sözler ile aktardı: “16 Mart günü de yine toplu bir şekilde okuldan çıktık. Saldırının olduğu gün bizi her zaman Süleymaniye’ye kadar eşlik eden polis ekipleri, o gün bizlere eşlik etmiyordu. Kapıdan çıktığımızda yönümüzü Beyazıt Meydanı’na verdiler. Saat 13.30 civarında Eczacılık Fakültesinin önünde üzerimize bomba atıldı. Bomba atıldıktan sonra da yaylım ateşine tutulduk. Saldırıda 7 arkadaşımız yaşamını yitirdi ve çok sayıda arkadaşımız yararlandı. Saldırının olduğu gece binlerce öğrenciyle birlikte Hukuk Fakültesini işgal ettik.”   ‘KATLİAMLA TOPLUMU DARBEYE HAZIRLADILAR’   Beyazıt Katliamı ile toplumun 1980 darbesine hazırlamayı amaçladıklarını ifade eden Hacıibrahimoğlu, “Asıl amaç darbenin toplum nazarında meşru kılınmaya çalışmasıydı. O yüzden 1980 darbesine giden bu yolda devlet ve sermayedarlar, Beyazıt Katliamını yapmayı öngördü” diye ifade etti.   ‘KİTLENİN ORTA YERİNDE KARA BİR DUMAN YÜKSELDİ’   Katliamın bir diğer tanığı o dönem Hukuk Fakültesi öğrencisi olan avukat Kamil Tekin Sürek, saldırının gerçekleştiği anı şu şekilde aktardı: “Eczacılık Fakültesi’ni tam dönerken ‘bomba’ diye bir ses geldi. Sesten 6 saniye sonra patlama gerçekleşti. Patlamadan sonra kitlenin orta yerinde kara bir duman yükseldi. Biz olayın daha şokundayken makineli tüfek sesleri gelmeye başladı. İki arkadaş ile kalkıp biraz ilerde bulunan bir kitabevine girerek kendimizi kurşunlardan koruduk. Yara almamıştım ama paltom patlamanın etkisiyle küçük taş parçalarıyla delinmişti. Silah sesleri kesildiğinde ise yaralı olan bir arkadaşımızı arabaya koyup Esnaf Hastanesi’ne götürdük. Hastane ‘biz ameliyat yapmıyoruz’ diyerek arkadaşımızı tedavi etmedi. Daha sonra arkadaşımızı Cerrahpaşa Tıp Fakültesine götürdük. Arkadaşımızı tedavi için oraya bıraktıktan sonra tekrar bir araya geldik. Gidip üniversite rektörlüğünü işgal ettik.”   ‘SALDIRININ OLDUĞU YERE BİR POLİS MİNİBÜSÜYLE GELDİLER’   Katliamın detaylarının yargılama sürecinde ortaya çıktığını vurgulayan Sürek, “Saldırının olduğu yere bir polis minibüsüyle geliyorlar. Minibüsü kullanan Mustafa Doğan isimli bir polisti. Olaydan sonra yurtdışına kaçtı. Sonradan Almanya’da olduğu öğrenildi ama yakalanmadı. Minibüste iki üç kişi daha var. Sivil insanlara bombayı atan MHP’li Zülküf İsot da arabanın içinde olan kişilerden biri. Zanlılar olay esnasında kaçarken, polisler arkalarından gitmek istiyor ama o zaman Reşat Altay adındaki polis komiseri izin vermiyor” ifadelerini kullandı.   ‘KATLİAMLARLA DARBENİN PROVASI YAPILIYORDU’   Tüm bu itirafların katliamın organize bir şekilde hazırlandığının göstergesi olduğunu belirten Sürek, katliamın kontrgerilla tarafından devrimci ve demokratlara gözdağı vermek için yapıldığını söyledi. “Katliamın bir amacı da 12 Eylül darbesinin provasını yapmaktı” diyen Sürer, “Bugün nasıl ‘beka sorunu’ var diyorlarsa o zamanlarda da ’ Rusya Türkiye’yi işgal edecek’, ‘solcular ve demokratlar Rusya’nın yanındadır’ tarzında söylemlerle yine ‘beka sorunu var’ deyip çok sayıda katliam yaptılar” dedi.    ‘KATLİAM AYDINLATILSAYDI BİRÇOK KATLİAM ÖNLENİRDİ’   Davanın zaman aşımına uğramaması için çok mücadele ettiklerinin altını çizen Sürek,  “Bu olay aydınlatılsaydı Hrant Dink başta olmak üzere çok sayıda katliam önlenirdi. Bu katliamlar araştırılıp aydınlattırılsa derin devlet dediğimiz hukuk çerçevesi dışındaki örgütlenmeler engellenir. O yüzden olayın aydınlatılmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.    MA / Naci Kaya