‘Demokrasinin olup olmadığını dillere muameleden anlayabiliriz’ 2019-02-21 09:05:56 İSTANBUL – Kürtçe üzerinde her dönem baskının olduğunu ancak kayyumlarla bu baskıların daha da görünür hale geldiğine dikkat çeken Kürt Araştırmaları Derneği eğitmenlerinden Eyyüp Subaşı, “Bir ülkede demokrasinin olup olmadığını o ülkenin dillere olan muamelesinden anlayabiliriz” dedi. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 21 Şubat, 1999 yılında Dünya Ana Dil Günü olarak ilan edildi. 6 bin dilin konuşulduğu dünyada resmi dil olarak kabul edilen dil sayısı ise bu rakamın yarısından daha az. Tarihsel, sosyal, ekonomik ve siyasal nedenlerle tarihte sayısız dil ve kültür yok oldu. Günümüzde de yüzlerce dil ve kültür yok olma tehdidi ile karşı karşıya. Türkiye’de “resmi dil” Türkçe dışında onlarca dil konuşulmakta ancak buna rağmen hala bir tek Türkçe eğitim dili olarak görülüyor. Diller üzerindeki asimilasyon politikalarına rağmen birçok dil ayakta durmak için zor koşullarda varlığını devam ettiriyor. Kürtçe üzerinde de yıllarca devam eden asimilasyon politikalarının yanı sıra OHAL ile birlikte Kürtçe çalışma yapan çok sayıda dernek ve kurum da kapatıldı.   ‘KÜRTÇE HAKKINI TANIMAMAK DA SALDIRI BİÇİMİDİR’   Kürt Araştırmaları Derneği eğitmenlerinden Eyyüp Subaşı, Kürtçe üzerindeki baskılara dikkat çekti. 1990’lı yıllardan bu yana Kürtçeye yönelik saldırıların dozajının değişmediğini belirten Subaşı, “Dönemsel olarak saldırılar değişse de her zaman bu saldırıların olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü hala Kürtçe bir hak olarak tanınmamış. Sadece ‘Kürtçe diye bir dil var’ deniliyor ama resmiyette ise Kürtçe hakkı tanımıyor. Bu da bir saldırı biçimidir. Eğer sen bir şeyin varlığını tanımasan bu saldırı ve tehlikenin o dil için devam ettiği anlamına gelir. Kürtçeyi varlık olarak tanımasan bu da o anlama geliyor ki; sen ona saldırmak istiyorsun. Onu yok etmek istediğini gösteriyor” dedi.   ‘SALDIRILAR KAYYUMLARLA DAHA GÖRÜNÜR OLDU’   İlan edilen OHAL’in ardından Kürtçeye yönelik saldırılara dikkat çeken Subaşı, “Bilindiği gibi OHAL ilan edildikten sonra belediyeler kayyumlar atandı ve bütün Kürtçe kreş ve okullar kapatıldı. Yine Kürtçe üzerine çalışmalar yürüten dernek ve kurumların hepsi de kapatıldı. Zaten Kayyumların ilk işi Kürtçeye yönelik saldırıları arttırmak oldu. Kürtçe tabelaların hemen hemen hepsi kaldırıldı. Ehmedê Xanî’nin heykeli kaldırıldı. Bir bütünen kayyumun ilk işi Kürtçeye ve Kürtçe çalışmalar yapan kurumlara yönelmek oldu. Kayyumlar, Kürtçe ders veren kreş ve okullara sistematik bir şekilde yöneldi. Bu bize gösteriyor ki; Kürtçe üzerinde sistematik bir saldırı var. Kayyumlardan önce de bu saldırılar vardı. Kayyumlar atandıktan sonra ise bu saldırılar daha da görünür hale geldi" diye konuştu.    ‘DEMOKRASİNİN OLUP OLMADIĞINI DİLLERE MUAMMELEDEN GÖREBİLİRİZ’   Bir ülkede demokrasinin olup olmadığını görmek için o ülkenin diller üzerindeki politikalarına bakmanın yeterli olacağını vurgulayan Subaşı, “Bugün devletin politikası nedir? Tek dil, tek ulus politikasıdır. Bu politikayı yürütürsen, diğer diller üzerine bir baskı oluşturursun. Bugün de milyonlarca Kürt ve diğer halklardan insanlar var, anadil eğitiminden mahrumlar” ifadelerini kullandı.   ‘ÇOCUK HAKLARI YOK SAYILIYOR’   Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine işaret eden Subaşı, “Sözleşmede ‘her çocuk kendi anadilinde eğitim görebilir’ diyor. Bunun için bir çocuk anadilde eğitim görmüyorsa bu senin o çocuğun haklarını ezdiğini gösterir. Kürtler ve diğer halkların çocukları kendi anadillerinde eğitim görmüyor. Bu da Türkiye’de çocuk haklarının yok sayıldığını gösteriyor” diye belirtti.   ‘EĞİTİM DİLİ OLMALIDIR’   Devletin siyasetini değiştirmesi gerektiğini dile getiren Subaşı, “Kürtlerin varlığını ve diğer halkların varlığını kabul etmesi gerekir. Sen varlıklarını kabul ettiğin zaman siyaset de değişir. Devlet Türkiye’de sadece Türklerin olmadığını görmeli, onun dışında da halkların olduğunu görmeli. Kürt, Laz, Ermeni ve diğer halkların varlığını kabul etmeli ve pratik adımlar atmalıdır. Bu olmadan meydanlarda ‘biz kardeşiz’ diyebiliriz, bu dil için bir değişim yaratmayacaktır. Diller için bir garantinin olması için resmi olarak haklarını tanımak gerekir” diye vurguladı. Subaşı, Kürtçe üzerindeki tehlikenin kalkması için Kürtçenin eğitim dili olması gerektiğine dikkat çekerek, “Bir dil eğitim dili olmadan her zaman üzerinde bir tehlike vardır. Bir dil için itibar eğitimle olur. Bunun için de dilin eğitim dili olması gerekiyor. İlkokuldan tutun üniversiteye kadar her aşamada Kürtçe eğitim verilmesi gerekiyor” dedi.   MA / Sadiye Eser