'Leyla Güven artık toplumsal gelecek için yaşıyor' 2019-02-21 09:04:04 ANKARA - 12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi’nde açlık grevine giren isimlerden biri olan Mustafa Kartal, 106 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven ve eylemini “Kişi kendisinden sıyrılıp değerleriyle, ideolojisiyle bütünleştiği zaman o beden artık ben olmaktan çıkar, toplumsal gelecek için yaşar” diye tanımladı.  Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, 106 gündür açlık grevinde. İmralı Cezaevi’ndeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecride son verilmesi talebiyle tutuklu bulunduğu sırada başladığı eylemini tahliye sonrasında da sürdüren Güven’le birlikte Türkiye cezaevlerindeki siyasi tutukluların başlattığı açlık grevi 68’inci gününe ulaşmış durumda.   12 Eylül’ün karanlık günlerinde işkence ile anılan Mamak Askeri Cezaevi’nde kalan dönemin Devrimci Yol üyelerinden Mustafa Kartal, cezaevi koşullarına karşı açlık grevine giren isimlerden biriydi. Kartal, açlık grevinin 106’ncı gününe giren Leyla Güven ile eyleminin anlamını değerlendirdi.    ‘BAŞKA ŞANSIMIZ YOKTU!’   Mamak Askeri Cezaevi’nde fiziksel işkencenin yanında kimliksizleştirme, siyasal kişilikleri bitirme, tek tipleştirme politikalarının uygulandığını hatırlatan Kartal, bu politikalarla kendilerine dayıtılan ikilemi "O koşullarda ya kimliğini, kişiliğini, onurunu, siyasal duruşunu tamamen inkar edip, teslim olacaksın ya da onurlu bir duruşla öleceksin. Başka şansımız yoktu" sözleriyle ifade etti.   O dönem Mamak ile birlikte Diyarbakır ve Metris cezaevlerinde insanlık dışı uygulamaların yapıldığını vurgulayan Kartal, özellikle Diyarbakır cezaevinde buna karşı verilen direnişi öğrenme imkanları olduğunu belirtti.    Kartal, “Oradaki mücadelenin yükselmesi, toplumsal dinamiklerin harekete geçmesi için bedenlerini insanlık uğruna ölüme yatıranlar bize güç kattı. Yeniden bir mücadele azmi, direnç kazandırdı" dedi.   ‘KUYUNUN KARANLIĞINDA GÖRÜNEN GÜNEŞ, KADINLARIN SLOGANI OLDU’   Cezaevlerinde o dönem yaşananların insanlık onuruna ve hasiyetine uygun şeyler olmadığı için dillendirmenin zor olduğunu dile getiren Kartal, açlık grevlerine neden ve nasıl başladıklarını ise şu sözlerle anlattı: "Teslimiyetin dayatıldığı cezaevi koşullarında bizler kuyunun dibine atıldık. Ya o kuyuda yok olacaktık ya da o kuyudan çıkacaktık. Ya ölecektik ya da insanca, onurlu bir şekilde direnecektik. Böyle bir süreçte yan koğuştan kadınların slogan seslerini duyduk. Kuyunun karanlığında görünen güneş, kadınların sloganı oldu. Bu şekilde 40 gün sürecek olan açlık grevimize başladık."   32’NCİ GÜNDE ÖLÜM ORUCUNA BAŞLADILAR    Grevin daha ilk günü yoğun bir baskı ve şiddetle karşılaşsalar da eylemlerine devam ettiklerini belirten Kartal, baskı ve işkence nin artması üzerine sürdürdükleri açlık grevini 32'nci gününde ölüm orucuna dönüştürdüklerini anlattı.   '12 EYLÜL AĞIRLAŞTIRILMIŞ ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTE'   O günlerden bugüne 12 Eylül mekanizmasının daha da ağırlaştırılmış şekilde devam ettiğini ifade eden Kartal, dün ve bugünü "Sözde demokrasi var ama bugün devlet tanımındaki yasama, yürütme, yargı organı tek adamın elinde. Türkiye'de 15 Temmuz sonrası 20 Temmuz'da yeni bir darbe yapıldı. 12 Eylül darbesini aratmayan, sokakta korkunun, sindirilmişligin hakim olduğu bir dönemde demokrasiden bırakın söz etmek, 12 Eylül döneminin daha da altına düştü" sözleriyle kıyasladı.   'TECRİT, ULUSLARARASI KOMPLONUN BİR SONUCUDUR'   Kartal, bugün Leyla Güven ve cezaevindeki tutukluların sonlandırılması talebiyle açlık grevine girdiği PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin ise uluslararası komplonun bir ayağı olduğunu ifade etti.   Kartal, "Çünkü Abdullah Öcalan, Ortadoğu'da sol siyaset, toplumsal muhalefet ve ezilen haklar açısından bir paradigma ortaya attı. Bu paradigmayla beraber ekolojik, demokratik toplum, toplumsal demokratik sosyalizm anlayışının biçimlenmesi işlerine gelmedi” dedi.   ‘AÇLIK GREVİNE GİREN KİŞİ TOPLUMSAL GELECEK İÇİN YAŞAR’   Açlık grevine giren bireyin eylemiyle ortaya çıkardığı anlamı ise, Kartal şu sözlerle tanımladı: “Kişi kendisinden sıyrılıp değerleriyle, ideolojisiyle bütünleştiği zaman o beden artık ben olmaktan çıkar, toplumsal gelecek için yaşar. Sayın Leyla Güven, böyle bir süreçte kendisinden sıyrılmış, değerleriyle bütünleşmiş, önderlik ile bütünleşmiş ve önderliğe uygulanan uluslararası komplo sonrası tecrit ile birlikte çözüm arayışı noktasında bedenini açlığa yatırmıştır."    'TÜRKİYE VE ORTADOĞU ÖCALANSIZ BİR DÖNÜŞÜM SAĞLAYAMAZ'   Yine “Türkiye ve Ortadoğu'da, Öcalansız ne ekonomik ne siyasal ne de sosyal anlamda bir dönüşüm sağlanamaz" diyen Kartal, görmemezlikten gelinmeye çalışılsa da bunun bir gerçeklik olduğunu vurguladı.    Bu misyonundan dolayı Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini kaydeden Kartal, “Tecride karşı insanların bedenlerini ölüme yatırması, o insanların kararlılığını, savundukları değerlerle bütünleştiklerini gösteriyor.  Doğru bir tavır, doğru bir yaklaşımdır" dedi.    Bu noktada ise özellikle sol, sosyalist muhalefete önemli bir sorumluluk ve görev düştüğünü vurgulayan Kartal, bu sürecin iyi okunup, buna göre tavır geliştirilmesi, Leyla Güven ve cezaevlerindeki tutuklularının talebinin dillendirilmesi gerektiğini belirtti.