Açlık grevlerine dair 11 merkezden seslendiler: Yaşama Ses Ver 2019-02-18 14:58:39 HABER MERKEZİ - İHD'liler 11 merkezde yaptıkları açıklamalarla tecride karşı sürdürülen açlık grevlerinin herhangi bir can kaybı veya kalıcı sağlık problemlerine yol açılmadan sonlandırılması için ilgili kamu otoritelerine “hukuka uygun hareket etme” çağrısında bulundu. Muhalefet partileri, barolar, basın kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları da çözüme katkı sunmaya davet edildi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) üye ve yöneticileri, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecride son verilmesi talebiyle 103 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ile cezaevlerindeki tutuklulara ilişkin11 merkezde açıklamalar yaptı.    İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Van, Mardin, Mersin, Batman, Urfa, Adıyaman ve Hatay’da yapılan açıklamalarda açlık grevlerine dair son bilgiler kamupoyu ile paylaşılıp, yaklaşan tehlikeye dikkat çekildi, yine devlet ve hükumet yetkilileri sorumluluklarını yerine getirmeye davet edildi.   İHD’nin  “Yaşama Ses Ver!” başlıklı o açıklaması şöyle:    “Türkiye yine ağır hak ihlallerinin yol açtığı açlık grevleriyle karşı karşıya. İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak belirleyebildiğimiz kadarıyla 12 Şubat 2019 itibarıyla 60 civarında cezaevinde 321 kişi süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde. HDP Hakkâri milletvekili Leyla Güven’in 8 Kasım 2018’de başlattığı açlık grevi 100 günü aşmıştır.   HAK İHLALLERİ 12 EYLÜL GÜNLERİNİ ARATMAYACAK YOĞUNLUKTA   İHD olarak cezaevlerinde son üç yıl içerisinde yaptığımız inceleme ve araştırmaya dayalı hazırladığımız raporlara göre yaşanan hak ihlallerinin neredeyse 12 Eylül günlerini aratmayacak yoğunluğa ulaştığını tespit etmiş durumdayız. Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL döneminde yoğunlaşan hak ihlalleri kısa süre içerisinde sistematikleşmiş, olağanüstü hal bahanesiyle 12 Eylül sonrasında insan hak ve özgürlükleri alanından büyük mücadelelerle sağlanan kazanımların büyükçe bir kısmını birer birer ortadan kaldırılmıştır. Anayasa ve evrensel insan hakları prensipleri çerçevesinde geçici olması gereken olağanüstü hal dönemindeki insan haklarını ihlal edecek nitelikteki uygulamalar kanun haline getirilmiş, olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra da ihlaller artarak devam etmiştir.   HERKES SES VERME BORCU ALTINDA!   Türkiye, 12 Eylül askeri darbesinden sonra hapishanelerdeki ihlallere karşı açlık grevi eylemleriyle tanışmış, ne yazık ki bu şekilde çok sayıda yurttaş yaşamını yitirmiştir. En son 1999 yılındaki açlık grevleri çok sayıda can kaybına yol açmıştır. Açlık grevlerine yol açan koşulların ağırlığı, açlık grevi yapanların ölümü göze almalarına sebep olmaktadır. Türkiye’nin 12 Eylül sonrasındaki tarihi bunun açık bir kanıtıdır. Siyaset, medya, hukuk kurumları ve kamuoyu üzerinde etkisi olan bütün kişi ve kuruluşlar, yurttaşların ölümü göze almalarına yol açan ağır hak ihlallerine karşı hukuk ve demokrasiye inancın doğal bir gereği olarak ses verme borcu altındadırlar. Öyle anlaşılıyor ki bugün siyaset kurumunun en güçlüsü olarak iktidarı oluşturanlar, ağır ihlallerin sistematik hale gelmesinde demokrasi ile bir arada düşünülmesi mümkün olmayan şekilde fayda görmektedirler. Yaşanan ağır hak ihlalleri karşısında mecliste temsil edilen veya meclis dışındaki diğer siyasi partilerin de daha fazla ses çıkarması gerektiği bir dönemdeyiz.   MEDYA GÖRMEZDEN GELİYOR   Benzer şekilde, medya kuruluşlarının da ağırlıklı olarak meseleyi sessizce geçiştirmeye eğilimli olduğunu üzülerek gözlemlemekteyiz. Hatta bazı yayın organlarının cezaevlerindeki durumu tamamen görmezden gelen bir yayın politikası izlediği de gözlemlenmektedir. Cezaevlerine ilişkin mahpus haklarını ihlal eder nitelikteki uygulamaların çözümünde önemli bir işleve sahip baroların bu konuda daha aktif olması beklenmektedir.   HUKUK, KİŞİLERİN SİYASAL DURUMUNA YA DA KİŞİLERE KARŞI DUYGUSAL SEBEPLERE GÖRE DEĞİŞİM GÖSTERMEZ   Ayrıca, 1999 yılından beri, İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan’ın “hukuki statüsü” ile cezaevi koşulları arasında bir uçurum bulunmaktadır. Hukuka göre ailesiyle ve avukatlarıyla yapması gereken görüşmelerin yapılmasına izin verilmemekte, hiçbir iletişim ve yazışmaya izin verilmemekte, sağlık ve günlük yaşam koşullarının ne olduğu bilinmemektedir. Abdullah Öcalan’ın 27 Temmuz 2011’den bu yana herhangi bir avukat görüşü gerçekleştirmediği bilinmektedir. Aile görüşü bakımından ise en uzun sürenin ardından 12 Ocak 2019’da İmralı’da kardeşi Mehmet Öcalan tarafından ziyaret edildiği kamuoyuna yansımıştır. Hukuk, kişilerin siyasal durumuna ya da kişilere karşı duygusal sebeplere göre değişim göstermez. Bu çerçevede, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanması Hakkındaki Kanunun herkes gibi Abdullah Öcalan’a da uygulanmalıdır. Süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde olanların tecrit uygulamasına karşı dile getirdikleri talep ilgili kanunun uygulanmasıdır.   HAREKETE GEÇİN    İlgili kamu otoritelerine herhangi bir can kaybı veya kalıcı sağlık problemlerine yol açılmadan bir an önce sonlandırılması için hukuka uygun hareket etme çağrısı yapıyoruz. Benzer şekilde, muhalefet partilerini, baroları, basın kuruluşlarını ve sivil toplum kuruluşlarını, baroları da çözüme katkı sunacak şekilde hareket etmeye çağırıyoruz. İHD olarak açlık grevcilerinin durumunu takip etmeye, sürece dair ihlalleri raporlamaya devam edeceğiz. Açlık grevlerinin sonlanması için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.”     MARDİN    Mardin'de dernek binasında yapılan açıklamada oluşturulan Cezaevi İzleme Komisyonu'nun Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi ile ilgili hazırladığı rapor da paylaşıldı.  Raporu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Mardin Şube Yöneticisi Ahmet Özen aktardı.    Mardin Tabip Odası’na gelen dilekçeler üzerinden tutukluların Tabip Odaları’nın durumu gözlemlemesi talepleri olduğunu ve bunun üzerine Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduklarını ifade eden Özen, başvuru ardından tutukluların durumuna ilişkin bilgi alabildiklerini söyledi. Aldıkları bilgilere göre tutukluların Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde günde 6 defa sağlık personeli tarafından kontrollerinin yapıldığını ve bir defa da koğuşlarda hekim gözetiminde sağlık durumlarının izlendiğini kaydetti. Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak’tan bu yana başlayan açlık grevlerinin biri 1 Şubat tarihinde olmak üzere 9 tutuklu tarafından süresiz dönüşümsüz, 3 tutuklu tarafından ise süresiz dönüşümlü açlık grevinin sürdürüldüğünü kaydeden Özen, tutukluların durumunu İHD avukatları üzerinden takip ettiklerini dile getirdi.    Tutukluların şeker, tuz ve suyun ardından talepleri üzerine karbonat da almaya başladıklarını dile getiren Özen, “Eylemcilerin 8’i yanında refakatçisi ile aynı koğuşta bir kadın tutuklunun da yanında refakatçisi eşliğinde grevini sürdürmektedir. Mide krampları, işitme ve anlama güçlüğü, kulak çınlaması, baş dönmesi, genellikle kabızlık ve bir miktar da ishal tespiti yapılmıştır. Alınan bilgilere göre tutukluların idrarında renk değişimi henüz yaşanmamıştır. Bugün eylemlerinin 45’inci gününde olan eylemcilerin yürümekte zorluk çekmeye başlamaları beklenmektedir” dedi.  Özen, tutukluların durumlarını takip etmeyi sürdüreceklerini ifade etti.    ' ADALET BAKANLIĞI NE YAPMAK İSTİYOR?'   Devamında tutuklu ailelerinden Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 16 Aralık’tan bu yana açlık grevinde olan Şahin Öncü’nün babası Ahmet Öncü de “Onların direnişi bizim direnişimizdir. Biz yönümüzü onların mücadelesine dönüyoruz. Onların talepleri bizim taleplerimizdir. Talepleri ahlaki ve insani taleplerdir. Devlet de bunu biliyor. Yani devlet de olsa hükümet de olsa bir an önce bir adım atılmalıdır. Ölümlerin olması çözüm mü getirecek? Biz bunu istemiyoruz. Biz tutuklularımızın arkasındayız. Tutuklular hukukta ne varsa onu istiyorlar. Adalet Bakanlığı ne yapmak istiyor? Bir an önce bu talepler kabul edilmeli” çağrısında bulundu.    'ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ'   Ardından söz alan Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak’tan bu yana açlık grevinde olan tutuklu Zana Yılmaz’ın babası Bedii Yılmaz da, çocuklarını yalnız bırakmayacaklarını dile getirdi. Yılmaz, tutukluların taleplerine herkesin duyarlı olması çağrısında bulunurken, “Biz sonuna kadar arkalarında olacağız. Bizim üzerimize ne düşüyor ise biz onu yapmaya hazırız. Talepleri hukukidir. Bir an önce kabul edilsin. Hepsini selamlıyorum” dedi.      URFA    İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi, dernek binasında düzenlediği basın toplantısı ile cezaevindeki açlık grevlerine dikkat çekti. Toplantıya İHD üyelerinin yanı sıra Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri katıldı.   İHD adına basın metnini okuyan avukat Mustafa Vefa, Leyla Güven’in 8 Kasım 2018’de başlattığı açlık grevinin 100 günü aştığını söyledi. İlgili kamu otoritelerine herhangi bir can kaybı veya kalıcı sağlık problemlerine yol açılmadan bir an önce sonlandırılması için hukuka uygun hareket etme çağrısı yaptıklarını ifade eden Vefa, "Açlık grevlerinin sonlanması için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz" şeklinde konuştu.    URFA'DA 3 TUTSAKIN DURUMU AĞIR   Açıklamadan sonra Urfa Cezevinde bulunan tutukluların açlık grevlerine ilişkin konuşan Vefa, şu bilgileri verdi : "Urfa 1 ve 2 Nolu T Tipi ile Siverek T Tipi Cezaevleri'nde toplamda 15 mahpus süresiz ve dönüşümsüz açlık grevinde. Malesef 2 Nolu'da bulunan 3 tutuklunun durumu ağırlaşmış durumda. Biz sivil toplum örgütlerinin bu konuda daha duyarlı olmaya herhangi bir geriye dönüşü mümkün olmayan bir zarara neden olmadan harekete geçmeye çağırıyoruz."