Bir avuç gökyüzü için 123 gündür ölüm orucundalar 2019-01-17 14:45:48 İSTANBUL-  Havalandırma alanlarının tel örgülerle kapatılmaması için Van F Tipi cezaevinde 123 gündür ölüm orucuna giren iki tutuklunun hastalıklarının ciddi boyutlara ulaştığın belirten İHD, “Baş ağrısı, aşırı halsizlik, kemik ve ilik ağrıları, idrarda kanama, aşırı unutkanlık ve gözlerde yanma ve görme bozuklukları oluştu” dedi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, havalandırma ve avlu üzerinde bulunan tel örgülerin kaldırılması, mektup ve kitaplarını alabilme talebiyle Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 123 gündür ölüm orucunda olan Kadir Karabacak ve Naci Yıldırım için Taksim’de bulunan şube binalarında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, “Göğü görmek bizim de hakkımız, Kadir Karabacak ve Naci Yıldırım 123 gündür ölüm orucunda! Tutsakların talebi haklıdır ve kabul edilmelidir” pankartı asıldı.   Burada ilk olarak söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Züleyha Gülüm, Kadir Karabacak ve Naci Yıldırım’ın taleplerinin aslında olması gereken şeyler olduğunu belirtti. Tüm cezaevlerinde yasal hakların ihlal edildiğini bir süreçten geçtiklerini vurgulayan Gülüm, “Bu dönemde tutuklularda mecburen yasal olan haklarını almak için dahi eylem yapıyorlar. Arkadaşlarımız tel havalandırma üzerindeki tel örgünün kaldırılmasının istiyorlar. Havalandırmanın üzerindeki tel örgünün çekilmesine dair bir düzenleme, yürütme yok. Tamamen keyfi bir durum olarak gökyüzünü görmeleri engellenmeye çalışılıyor. Sabah akşam arama adı altında yapılan eşyaların dağıtımı ve dağıtım sırasında müdahaleye karıştıkları için arkadaşlarımıza yapılan saldırılar var. Yine aynı şekilde sabah akşam aramayı gerektirecek bir durum ve yasal uygulama yok. Buna rağmen bu ve benzeri uygulamalar yapılıyor. Ailelerden gelen mektupları verilmiyor. İletişim olanakları kısıtlanıyor” diye konuştu.   ‘CEZALANDIRMA ÜSTÜNE CEZALANDIRMA’   Bir bütün olarak yaşam koşullarının zorlaştırıldığının ve dışarıyla olan irtibatlarını kesilmeye çalışıldığına dikkat çeken Gülüm, “Dışarıyla hiçbir bağlantılarının olmamasına neden olan bir durumla karşı karşıyayız. Ve yine aileleri İstanbul’da olmasına rağmen Van’a sürgün olarak gitmiş durumdalar. Bu arkadaşları ve aileleriyle olan iletişimini kesiyor” diye belirtti. Cezalandırma üstüne cezalandırma yönteminin kullanıldığı bir cezaevi gerçekliğini var olduğunun altını çizen Gülüm, “Tüm cezaevlerinde süren açlık grevleri var. Toplumsal alanda muhalefete baskıların arttığında bundan ilk payını alanlar cezaevleri oluyor. Bu anlamıyla cezaevlerine baktığımızda çok yoğun hak gasplarını yaşandığını, tecridin çok yoğun yaşandığını, sürgünlerle insanların yaşam alanlarına yakın yerlerden uzaklaştırıldığını görüyoruz” dedi. Ölüm orucu taleplerinin biran önce karşılanması gerektiğini ifade eden Gülüm, biraz daha gecikme olduğu takdirde kalıcı hasarların olabileceğini belirtti. Gülüm, buradan bir kez daha seslenerek, “Hem Adalet Bakanlığı hem de Cezaevi İdaresi biran önce bu talepleri kabul etmelidir” diye belirtti.    ‘SADECE GÖKYÜZÜNÜ GÖRMEK İSTİYORLAR’   Ardından söz alan Kadir Karabacak’ın eşi Eylül Karabacak, “Onların istediği aslında çok fazla bir şey değil sadece gökyüzünü görmek istiyorlar” diyerek, şunları ifade etti: “Cezaevinin baskıları günden güne artmakta. Geçen hafta mektup cezası aldı. Mektupları üzerinden konuşabiliyorduk uzun uzadıya çünkü telefonlar üzerinden çok konuşma şansımız olmuyor. Ama artık mektuplarımız verilmiyor. Aynı şekilde onun mektupları da bize gelmiyor. 17 Eylül’de açlık grevine başladılar. 3 ya da 4 gün sonra bunu ölüm orucunu çevirdiler. Ölüm orucuna çevirdikten sonra tel örgüler durduruldu. Ve daha da üstü kapanmadı. Şuan cezaevinin üstünün yarısı açık yarısı kapalı.” Karabacak, onların taleplerinin insanca yaşamak olduğunu hatırlatarak, “Adalet Bakanlığı’na ve birçok yere başvuru yapmamıza rağmen bir sonuç alamadık. Şuan çok kritik zamandalar. Esat’ın durumu çok kötü. Duymakta ve görmekte zorluk çekiyor. Kafayı sabit tutamıyor. Kadir’de günde sadece bir bardak sıvı tüketebiliyor. Lütfen onların sesine ses olalım” diye konuştu.     ‘CEZAEVLERİNDE HAK İHLALLERİ RUTİNLEŞTİ’   Daha sonra basın açıklamasını aileler adına okuyan Metin Özkan, tutuklulara yönelik baskı, şiddet ve hak ihlallerinin ülkenin dört bir yanında birçok cezaevinde rutin hale geldiğini belirtti. Van F Tipi Cezaevi’nin de baskı ve şiddet ile gündeme geldiğine dikkat çeken Özkan,  şunları dile getirdi: “Tutsakların bulunduğu hücre ve koğuşlarda yer alan, avlu diye tabir edilen havalandırma alanlarının tel örgü ile kapatılmasıyla yeniden dikkatleri üzerine çekmiştir. Avukatlarımız, insan hakları savunucuları ve vekillerimiz aracılığıyla öğrendiğimize göre ülke genelinde 28 hapishanede hayata geçirilmek istenen bu uygulamanın pilot bölgesi olarak seçilen yer Van F Tipi Hapishane olmuştur.”    TALEPLERİ   Kadir ve Esat’ın ölüm orucuna başladıkları günden bu yana tecride alındığını, Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Tevkifleri Genel Müdürlüğü’ne yazılan talep dilekçelerine cezaevi idaresi tarafından el konulduğunu vurgulayan Özkan, ölüm orucuna girenlerin taleplerini şu şekilde sıraladı:    "*Koğuş havalandırmalarının, diğer adıyla avluların üzerinde ki tel örgülerinin derhal kaldırılması ve insani olmayan kafes mantığına son verilmesi,   *Her gün sabah ve akşam saatlerinde koğuşların arama adı altında dağıtılmasına son verilmesi,   *Yasal ve bandrollü olmasına rağmen kendilerine verilmeyen kitapların ve günlük gazetelere erişimin sağlanması,   *Herhangi ideolojik ve yasaklı bir içerik olmamasına karşın alınan ve gönderilen mektupların engellenmemesi.”   ‘HASTALIKLARI CİDDİ BOYUTA ULAŞTI’   Konuya ilişkin yapılan görüşmelerin sonuçsuz kaldığını aktaran Özkan, “Yakınlarımız ölüm orucunu sürdürmektedir ve sağlık durumları kritik aşamaya gelmiştir. Mahpuslar artık avukat görüşüne çıkamayacak hale gelmişlerdir. Avukatların yaptığı son görüşmede alınan bilgilere göre, baş ağrısı, aşırı halsizlik, kemik ve ilik ağrıları, idrarda kanama, aşırı unutkanlık ve gözlerde yanma ve görme bozuklukları vb hastalıkların ciddi boyutlara ulaştığı, artık sıvı tüketiminin neredeyse imkansız hale geldiği, hareket kabiliyetlerinin oldukça azaldığı, konuşmakta zorlandıkları, Kadir’in limon tüketemediği ve Esat Naci’nin de aşırı dikkat bozukluğu, unutkanlık ve bilinç bozukluğu olduğu yönünde bilgiler alınmıştır” dedi.   ‘SORUMLU DEVLETTTİR’   İki tutuklunun göz göre göre ölümünün izlendiğini ifade eden Özkan, şunları söyledi: “Bu konuda başta Adalet Bakanlığı, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Van F Tipi Hapishane olmak üzere bu konuda sessiz kalan ve tutsaklara bu muameleleri reva gören devlet sorumludur. Eşitliğe, adalete, emeğin kutsallığına inanan ve bunun için mücadele edenlere dört duvar ve demir parmaklıkların reva görülmesi yetmezmiş gibi bu insanlık dışı uygulamalarla da hayattan koparılmaya ve ceza içinde cezalandırılmaya çalışılmaktadırlar. Bu yaklaşım insanlığa aykırıdır.”