Barış Grubu Üyesi Turgut: Eylemler toplumsal tepkiye dönüşmeli 2018-11-19 09:04:14 DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için açlık grevindeki Leyla Güven’e destek veren Barış ve Demokratik Çözüm Grubu’ndan Nurettin Turgut, eylemlerin değişik yol ve yöntemlerle geliştirilmesi ve toplumsal bir tepkiye dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı.  Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde başlatmış olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 13’üncü gününde devam ediyor.    PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 19 Ekim 2009  tarihinde Kandil ve Mahmur'dan Türkiye'ye gelen 34 kişilik Barış ve Demokratik Çözüm Grubu’nda yer alan Nurettin Turgut, Güven’e destek olmak amacıyla Diyarbakır’da yapılan 2 günlük açlık grevi eylemine katıldı.   Türkiye’ye geldikten 8 ay sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan ve cezaevinde 7 yıl kaldıktan sonra tahliye edilen Turgut, şu an Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi Üyesi.    Turgut, Güven'in açlık grevine dair değerlendirmelerde bulundu.     'ÖCALAN'A YAPILANLAR MUHALİF KESİMLERE YÖNELİK’    Ortadoğu halklarının Öcalan’ı önder olarak kabul ettiğini belirten Turgut, dolayısıyla tecridin Ortadoğu’daki halklara, Türkiye’deki muhaliflere, sosyalistlere ve devrimcilere uygulandığını belirtti. Tecridin Kürt halkına yönelik bir hakaret ve saldırı olduğunu altını çizen Turgut, “Kürt siyasal hareketine öncülük eden, kurucusu olan, güçlendiren ve yön veren Sayın Öcalan’dır. Onun için Sayın Öcalan’a yönelik gerçekleştiren her şey, Kürt halkına ve  bir bütünen muhalif kesimlere yapılmış bir saldırı ve haksızlık olarak değerlendirmek gerekiyor” dedi.    'TECRİT İÇİN EYLEMLER YETERSİZ’    Öcalan üzerinde son 3 yıldır uygulanan tecridi, “mutlak tecrit” sözleriyle yorumlayan Turgut, tecridin kaldırılması için başta Kürt özgürlük hareketi olmak üzere kendilerinin de eksik kaldığı eleştirisinde bulundu. Tecridin kırılmasına yönelik yeterli eylemlerin yapılmadığını dile getiren Turgut, bundan kaynaklı da ağırlaştırılarak devam ettirildiğini belirtti. 1999’da Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesini hatırlatan Turgut, “O zaman, 4 parçadaki Kürtlerin ayaklandı. Eğer bugün, bu ayaklanmalar olmuyorsa, şu soruyu sormamız lazım. Gerçekten bazı şeylerden uzaklaşıyor muyuz? Kürt özgürlük hareketinin en başındakinden, Türkiye’deki yurtseverlere, demokratlara ve hatta ben insanım diyenlerin bunu sorgulaması lazım” diye konuştu.    ‘ÖCALAN’IN PARADİGMASI ÇÖZÜM PROJESİDİR’    Kapitalist modernite temsilcilerinin Öcalan’ın paradigmasından korktuğuna vurgu yapan Turgut, şöyle devam etti: “Tecrit, 1999’daki uluslararası komplonun devamıdır. Uluslararası güçler, var olan tecridi sürdürmek istiyor. Sayın Öcalan’ın paradigması, kapitalist modernitenin tam zıttıdır. Ortadoğu’daki tüm çelişkilere, haksızlıklara karşı bir çözüm üretme projesidir. Gerçekten demokratik bir projedir. Ortadoğu’da demokrasinin gelişmesi için yegane çizgi ve projedir. Sistem bunu gördüğü için bu projeye kesinlikle karşı çıkacaktır.”    “Bugün bu kadar kanlı savaş yürütülüyorsa bu sadece Türkiye’nin kendi başına almış olduğu bir karar değil ve kendi gücüyle de yapmış olduğu bir savaş değildir” diyen Turgut, “Kapitalist sistem bu durumu gördüğü için bütünüyle Türkiye’ye destek sunuyor. Eğer, bugün Türkiye’de haksızlıklara ve hukuksuzlara karşı bir mücadele veriyorsak aslında kapitalist sisteme karşı bir mücadele veriyoruz. Tecride karşı bugün açlık grevi geliştiriliyorsa aynı zamanda tüm sisteme karşı bir eylem olduğunun bilinmesi gerekir” dedi.    ‘EYLEMLER ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞANA DEK SÜRMELİ’    Tecride karşı toplumdaki sessizliğe dikkat çeken Turgut, var olan sessizliğe ilişkin özeleştiri vermek zorunda olduklarını belirtti. Turgut, eylemlerin değişik yol ve yöntemlerle geliştirilmesi ve toplumsal bir tepkiye dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. Eylemlerin, sadece tecrit ile sınırlı kalınmaması, aksine bunu Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşana dek sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Turgut, “Bu uzun ve zorlu mücadeledir. Ama başaracağımız nokta da budur” diye konuştu.    ‘İTTİHAT TERAKKİ ÇİZGİSİ DEĞİŞMELİ’    Öcalan ile görüşmelerin engellendiği dönemlere dikkat çeken Turgut, şunları söyledi: “Ne zaman Sayın Öcalan’ın sesi kısıtlanmışsa o dönem çok kanlı katliamların yaşandığını biliyoruz. Eğer bugün Kürt halkına geniş çaplı bir savaş dayatılıyorsa bunun nedeni Öcalan’dır. Önce Öcalan’ın sesini kısıyorlar, ondan sonra da savaş açıyorlar. Onun için, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kıramazsak, sağlık, güvenlik ve özgürlük sorununu noktasında bir çözüm yakalayamazsak, ‘savaşla çözeriz’  diyenler dahil kimse Kürt sorununun barışçıl bir çözümünü beklemesin. Bu savaş, sürdürülüyorsa demek ki 100 yıldır değişen bir şey yoktur. İttihat Terakki’nin 100 yıl önce ortaya koyduğu ve sürdürdüğü çizgi hala devredir. AKP, CHP ve MHP de bunu sürdürüyor. Ama bu çizgi değiştirilmelidir. Bunun yolu da Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kırmaktan ve barışçıl bir ortamdan geçiyor.” Öcalan’ın çağrısıyla 2009 yılında Türkiye’ye geldiğini ve 8 ay sonra tutuklandıklarını belirten Turgut, “Yıllarca cezaevinde kaldık. Bu şu anlama geliyor. Demek ki Türkiye Devleti değişmemiştir” dedi.    ‘TECRİDİ KIRMANIN YOLU MÜCADELE’    Kürt sorunun çözümü noktasında Öcalan’ın rolüne dikkat çeken Turgut, “Bu sistemi değiştirmenin yegane yolu, Sayın Öcalan’ın paradigmasını sahiplenmekten, tecridi kırmaktan, giderek sağlık, güvenlik koşullarını oluşturmaktan ve özgürlüğüne kavuşmasını sağlamaktan geçiyor. Kürt halkı olarak en büyük değerimiz olanı, Öcalan’ı görüyorsak, bunları yapmalıyız. Buna mecburuz. Eğer bunu yapmıyorsak, biz hayal görmekten öteye geçemeyiz. Çünkü, her şeyin yolu İmralı’dan geçiyor” ifadelerini kullandı. Turgut, yurtseverliğin, devrimciliğin ve insan olmanın ölçüsünün, tecridin kırılması için verilecek mücadele olduğunu söyledi.    ‘VİCDANEN SORUMLUYUM’    Güven için yapılan eyleme destek amacıyla 2 günlük açlık grevine girdiğini kaydeden Turgut, Öcalan’ın  “Neden dışarıdakilerin yapması gerekenleri cezaevindekilerine yaptırıyorlar. Onlar zaten 24 saat direnişteler. Peki dışarıdakiler ne yapıyor?” sözünü hatırlatarak, şunları aktardı: “Bugün 2 günlük de olsa açlık grevindeyim. Kendimi vicdanen sorumlu gördüğüm için giriyorum. Bu borcu yerine getiriyorum. Ben bir barış grubu üyesiyim. Geriye kalan arkadaşlarım yükü de benim omuzumda. Buna cevap vermek zorundayım.”    Tecridin kırılması için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini vurgulayan Turgut, “Bu görev sadece Bakur Kürdistan'ındaki Kürtlerin görevi değildir. Başur’daki, Rojava’daki, Rojhilat’taki ve Avrupa’daki, diasporadaki Kürtlerin de görevidir. Bu sistemden rahatsız olan herkesin görevidir. Tecridi kırdığımız takdirde, özgürleşmeye, demokratikleşmeye biraz daha barışçıl bir ortama kapı aralamış oluruz. Bu mücadele gelişecek. Tecridin de kırılacağına inanıyorum. Her birimiz bir şeyler yapmak zorundayız” diyerek, mücadeleye katılım çağrısında bulundu.