İzmir Barosu yeni Başkanı Yücel: Birileri kral çıplak diyebilmeli 2018-10-25 09:05:08 İZMİR- İzmir Barosu yeni Başkanı avukat Özkan Yücel, OHAL ilanının ardından, kayyum atanan belediyeler, cezaevine atılan avukatlar, KHK’ler ile işsiz kalan binlerce insana dikkat çekerek, “Ama maalesef barolarımızdan ses çıkmadı. Barolar korku ikliminden etkilenmiş durumdalar. Birileri kral çıplak diyebilmeli” dedi.  İzmir Barosu’nun ayın 21’inde yaptığı Genel Kurul’da 5 aday arasında en fazla oyu alarak seçilen Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Özkan Yücel, baronun üzerine serili ölü toprağı atarak iş başlayacaklarını belirtti. Adil yargılanma, masumiyet karinesi, savunma ve yargının bağımsızlığı gibi birçok konuya değerlendiren Yücel, 4 yıl önce bıraktıkları ve Gezi sürecinde yurttaşların yanında olan baronun o günlere çok uzaklaştığını söyledi.    ‘BARO ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPMADI’   Yapacakları çok iş olduğunu anlatan Yücel, baroya bağlı tüm avukatların gelip üretebileceği komisyonların olduğunu ve bu komisyonları daha fazla işletilir hale getirme hedefinde olduklarını dile getirdi. Özellikle son 4 yılda çok atıf ve üretimsiz kalan baronun yeniden canlanacağını ifade eden Yücel, mazbatalarını alır almaz tüm meslektaşlarına tekrar bir dayanışma çağrısında bulunacağını söyledi. Yücel, “4 yılda oldukça kötü günler geçirdik, bir OHAL dönemi yaşadık, kayyum atanan belediyeler oldu. Meslektaşlarımız cezaevine atıldı, KHK’ler binlerce insan işinden edildi. Birçok alanda hukuksuzlar çok fazla vardı ama maalesef barolarımızın çoğunda bu konuda bir ses çıkmadı. Yanında olunması ve yardım isteyene meslektaşlarımız olduğu halde yine sahiplenen çok az baro çıktı. Barolar Türkiye’deki korku ikliminden korkunç biçimden etkilenmiş durumdalar” diye belirtti.    ‘DEMOKRASİ GÜÇLERİNE SES VERECEĞİZ’   Yaşananlara baroların kayıtsız kalmaması gerektiğini Gezi sürecinde olduğu gibi hukuk ve halkın yanında olacaklarını vurgulayan Yücel, “Bizim bıraktığımız baro Gezi sürecinde halkının yanında olan baroydu. Bizim bıraktığımız baro yurttaşlarını avukatsız bırakmayan bir baroydu. Ama maalesef bu süreçte avukatlar, İzmir halkı ve diğer barolardan ses bekleyen demokrasi çevreleri desteksiz kaldı. Üniversitede çok değerli hocalar bir KHK ile atıldı buna karşı ses çıkaran olmadı. Bunları da söylemeyecekseniz o zaman baro olmanızın bir anlamı yok. Birileri ülkenin hali durumu için kral çıplak demeyi bilmeli biz bunu söyleyebileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.    ‘HAKİMLER OTOKONTROL UYGULUYOR’   Yargı ile yürütme arasındaki bağımlılık ilişkisine dikkat çeken Yücel, şöyle devam etti: “Yargının şuan ne durumda olduğunu daha önce bir açıklamada söylemiştim; İzmir’de serbest bırakılması ya da tutuklanması gereken kişilere 7 hakim karar veriyor. 7 hakimi kontrol ettiğiniz de artık kimin tutuklanıp kimin serbest bırakılacağına karar vermiş olursunuz. Bu kontrol etmek illaki bir talimat mekanizması ile olması gerekmiyor. Yarattığınız o iklim, hakimler üzerinden de büyük bir kaygı yaratacaktır. Mesela istenmeyen bir karar verildiğinde, mahkeme heyetinin üyelerini birini Konya’ya birini Hanya’ya gönderiyorsanız ya da başka mahkemelerde görevlendiriyorsanız siz bir mesaj vermiş olursunuz. O mesajda şudur; sakın yapmayın. Bu kararları verirseniz senin de başına gelecek olan budur’ dersiniz. Bu koşullar altında yargıçların bağımsız hareket etmesini beklemek mümkün değildir. Yani bir taraftan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu ve Anayasa Mahkemesi’ni tek bir insana bağlamak ve oradan gelecekleri hayata geçirmek, yargının bağımsız karar vermesini engellemektir. Yargı bağımsızlığı bugün Türkiye’de hiç olmadığı kadar yerlerdedir. Bunu çok açık ve net söylemek gerekiyor. Bunu biz bazen tanıdığımız yargıçlara da söylüyoruz ve bize diyorlar ‘Vallahi kimse gelip kulağımıza bir şey söylemedi’ diye. Açıkçası söylemesi ya da bir yazılı talimatın olması gerekmiyor. Yaşattığı işinden olma korkusu, disiplin soruşturması korkusu, gönderilme korkusu aslında onların kendi kendine otokontrol uygulamasına neden oluyor.”    ‘HAKKARETTEN SERBEST KALAN YOK’   Tutuksuz yargılanması gereken birçok insanın “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla aylarca tutuklu kaldığını hatırlatan Yücel, “1 yıldan 4 yıla ceza gerektiren bir suç var Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması. Cumhurbaşkanlığı’na hakaret suçlamasıyla hakim karşısına çıkmış kimse nerdeyse serbest kalmıyor. 1 yıl cezayı verseniz, efendi insandır diye indirimde uygulasanız bu ceza 10 ay olur. Paraya çevirebileceğiniz, hükmünün açıklanmasının geriye bırakılabileceğine yönelik karar verebileceğiniz bir suçlamayı dahi aylarca insanlar tutuklu kalarak geçiriyor. Şimdi bu hem topluma bir gözdağı hem de yargının bağımlı yapısı nedeniyle, yargı eliyle yurttaşa sopa göstermektir. Devlet artık kollukla beraber sopayı yargının da eline vermiş durumda. Ve mahkemeleri yurttaşlarımızın üzerinde sopa gibi kullanılmaktadır. Buda dolayısıyla ifade özgürlüğünü, toplanma özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğü birçok hakkı ortadan kaldırıyor” diye ifade etti.     ‘YEREL SEÇİMLERDE BİLE ETKİ BIRAKACAK SÖYLEMLER VAR’   Muhalefet üzerindeki baskının 12 Eylül faşizmini hatırlattığını sözlerine ekleyen Yücel, baroların bu sürece müdahale etmesi gerektiğini dile getirdi. Cesaretli bir sesse ve doğruyu söyleyene ihtiyaç duyduğunun ifade eden Yücel, şöyle konuştu: “Akademisyenlerin ‘terör’le ne alakası vardı? Ya da belediye başkanları görevinden alındı ve yerine kayyum atandı. Yargılamayı yaparsınız ve bir suçlama varsa cezalandırırsınız. Herhangi bir yargılama yapmadan, mahkûmiyet kararı olmadan ben şunu bunun yerine atadım demek kabul edilmez. Hatta daha ilerisini söylüyorum, yapılacak yerel seçimler üzerinde etki yaratacak biçimde ‘Eğer yine seçerlerse biz yine yerlerine kayyum atarız’ demek oradaki halkın iradesine ipotek koymak demektir. Aba altından sopa göstermenin başka bir yoludur. Seçmeyin, iradenizi ortaya koymayın yaklaşımıdır. Terörle mücadele adı altında çok şey yapıldı. Ama Yine bu amaçla ilan ettikleri OHAL’de lastik boylarını bile KHK’larla belirlediler. OHAL kalktığı söyleniyor. Bana göre kalkmadı. Bir kanun çıkardılar meclisten, dediler ki gözaltı süresi 12’dir diye.    OHAL sürecinde bu zaman 7+7 yani 14’tü. Yani OHAL kalkınca 2 günlük indirim yapmışlar. Yine Valilere Kaymakamlara, bir yerlere gidip gelmeyi, yasaklamayı orayı kullanıma kapatma yetkisini verdiler. Bunlar OHAL yöntemleri değil de nedir? OHAL’i kaldırdım demek yeterli olmuyor. Türkiye fiilen bir açık cezaevine dönüştürülmüş durumdadır. Yine Af tartışmaları sürüp gidiyor biliyorsunuz. Bahçeli’nin kader mahkumları dediği zatın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında bakarsanız demokratik ülkeler sürekli olarak af söylemiyle insanlarını meşgul etmezler. İnfaz rejimi belirlenir ve cezalandırılacak kişiler bu infaz rejimine göre ceza çekeceklerini bilirler. Bir af gerekiyorsa Türkiye’de önce politik nedenlerle cezaevinde olan insanlara getirilmesi gerekiyor. Gazetecilere, henüz bir örgütle bağlantısı kurulamamış insanların bırakılması gerekiyor. Af bir kandırma işi, başka şeyleri kapatmak görmezden gelmek için yaratılan bir gündemdir. Yine bu af tartışmaları seçimlerde MHP’nin çok işine yaradığı gözüküyor. Bu tartışmalar bile birçok insanda umut yarattı ve oylarında artışa neden oldu.”   Yücel, tüm kesimlerin sesi olmayı hedeflediklerini vurgulayarak, “Biz yeni gelen vagona binebilir miyiz, halkımızın, avukatların sesi olabilir miyiz gayesi ile yola çıktık. Bunu başarmaya çalışacağız” dedi.    MA / Ruken Demir – Nimet Ölmez