Özsoy: Dicle Nehri tehdit aracı olarak kullanılıyor 2018-10-23 09:05:44 İSTANBUL - Türkiye’nin sık sık Dicle Nehri suyunu keserek Irak ile pazarlık konusu haline getirmesini, “Benim istediğim olmazsa sizi bir bardak suya muhtaç ederim” anlayışı olduğunu belirten HDP Milletvekili Hişyar Özsoy, iktidarın politik çıkarları için suyu tehdit aracı olarak kullandığını söyledi.  Irak’a akan Dicle Nehri suyu Türkiye tarafından sıklıkla kesiliyor. Türkiye ile Irak arasında sürekli bir gerilim ve pazarlık halini alan kesintinin, siyasete malzeme yapılmasının insani ve ahlaki açıdan kabul edilemeyeceğini belirten Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, bu durumun bölge halkına ve tarıma zarar verdiğini söyledi.    ‘KOZ OLARAK KULLANILIYOR’   Suyun uluslararası diplomaside pazarlık unsuru olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu hatırlatan Özsoy, “Türkiye, Dicle ve Fırat nehirlerini Suriye ve Irak’a karşı diplomatik bir malzeme olarak kullanılıyor. İstediği zaman vanaları açan, istediği zaman kapatan bir iktidar bunu önemli bir koz olarak görüyor. Mezopotamya halkının büyük çoğunluğu suyu bu iki havzadan alıyor. Bu durum hem insani ve ahlaki açıdan hem de uluslararası hukuk açısından çok sıkıntılı bir durum” dedi.   ‘SÖZ HAKKI OLANLAR YOK SAYILIYOR’   İktidarın “Bunun kaynağı bende istediğim gibi kullanırım” tavrını sergilediğini belirten Özsoy, Dicle ve Fırat havzaları üzerinde yaşayan her halkın su üzerinde söz söyleme hakkına sahip olduğunu hatırlattı. Özsoy, “İki havza üzerinde onlarca büyük kent var ve milyonlarca insan yaşıyor. Yerel halkın birçok beklentisi söz konusu. Bu beklentileriz göz ardı eden Ankara hükümeti hem ilişkili ülkelere hem de yerel halka hiçbir konuda danışma ihtiyacı duymuyor. Su üzerinde karar alma hakkı olan tüm çevreler siyasi unsurlar karşısında yok sayılıyor” diye belirti.   Suyun diplomaside pazarlık unsuru sayılmaması için bir takım sivil toplum örgütlerinin kurulduğunu hatırlatan Özsoy, şöyle devam etti: “Kurulan sivil toplum örgütleri karar alma sürecinde devre dışı bırakılıyor ve söz söyleme hakkı verilmiyor. Bu sorunlardan kaynaklı örgütlerin girişimleri cılız kalıyor. Sivil halkın söz sahibi olması gereken yerlerde siyaset buna engel oluyor. Su tehdidi, kullanılan en yaygın unsur. Türkiye ulus çıkarları için uluslararası hukuku ve halkların yaşam hakkını hiçe sayıyor. Bu durum Türkiye üzerinde ciddi hukuki ve sivil baskılar ile çözüme ulaşabilir.”    ‘BİR BARDAK SUYA MUHTAÇ EDERİM’   İktidarın nehirler üzerine onlarca baraj kurarak, onlarca musluk yaptığını ve bu musluklar ile suyu istediği zaman açıp kapattığını vurgulayan Özsoy, şunları söyledi: “İnsani olan suyu temel ihtiyaçlar doğrultusunda kullanmaktır. Ama Türkiye kaygı duyduğu ve üstesinden gelemediği ekonomik, saldırı tehdidi ya da politik sebepler karşısında ‘Benim istediğim olmazsa size bir bardak suya muhtaç ederim’ anlayışını devreye koyuyor. Bu durumda asla kabul edilir değildir.”    MA / Elif Çetiner