Kriz sağlık alanını da vurdu: İlaçta kota var, ham madde girişi sıkıntılı 2018-10-20 10:30:08 ANKARA - Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Nazım Bülent Yılmaz, ekonomik krizin vurduğu sağlık alanında birçok kısıtlama getirilmesinin yanı sıra ilaçta kota ve ham madde girişiminde sıkıntılar yaşandığını ifade etti. Yılmaz, içerisinde bulundukları durum için “AKP'nin sağlık modeli 15 yıl içinde iflas etmiştir” dedi.   Türkiye’de yaşanan ekonomik krizden en çok etkilenen alanlardan biri de sağlık oldu. Özellikle ilaç yapımı için ihtiyaç duyulan ham maddeler konusunda dışarıya bağımlı olunmasının yanı sıra yine pek çok önemli ilacın ve kimi sağlık malzemelerinin ithal edilmesi konusundaki mevcut sıkıntılar kriz koşullarında daha da arttı. Yine ilaç üretimi ve temini konusunda yaşanan sıkıntılar kadar hastalar da bu süreçten nasibini aldı.   Örneğin eczanelerde 2 ay önce 150 liraya satılan "Glucosamine Chondroitin MSM" adlı vitamin ilacının raflardaki fiyatı şuan 250 TL. Krizden en çok etkilenen onkoloji hastalarının kullandığı "Zoladex" adlı ilaç ise, geçen yıl 171. 77 TL'ye satılırken, şimdiki satış fiyatı 195.29 TL.   ‘BİRÇOK KISITLAMAYLA KARŞI KARŞIYAYIZ’   Krizin sağlık alanındaki etkisi ve sonuçlarını Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Nazım Bülent Yılmaz değerlendirdi.   Sağlık alanının bütün ekonomik ilişkilerden etkilendiğini belirten Yılmaz, AKP’nin ekonomi modelini iflas ettiğini, sağlık alanın da bundan etkilendiğini ifade etti. Yılmaz, krizin sağlık alanındaki etkilerine dair ise şu örnekleri verdi: “Bugün birçok hastanede hekimlerin döner sermayesi ve nöbet ücretleri ödenemez noktaya gelmiştir. Sağlık alanında birçok kısıtlamayla karşı karşıyayız. Birçok ilaçta kota var, ham madde girişiminde sıkıntılar var. AKP’nin sağlık modeli 15 yıl içinde iflas etmiştir.”   ACİL OLMAYAN AMELİYATLAR KONUSUNDA UYARILAR    Yılmaz, devletin ve sosyal güvenlik kurumunun ilaç ücretlendirme politikasının döviz artışının karşısında yetersiz kaldığını da vurguladı.   Yine tıbbi teknoloji alanında sorunlar yaşandığını aktaran Yılmaz, “Son dönemde gerek kamu hastanelerinde, gerek üniversite hastanelerinde hekimlere dönük uyarıcı yazılar vardır. Acil olmayan ameliyatlardan kaçınılması ve buna dikkat edilmesi konusunda uyarı yazılarına hepimiz şahit olduk. Kamu hastanelerinin ücretlendirilmesi, ellerindeki olanakların sınırlı olması bir bakımdan bunu zorunlu kılmaktadır. Çünkü var olan ücretlendirme modeliyle kendi ekonomik faaliyetlerini yürütememektedir” dedi.   EN ÇOK ONKOLOJİ HASTALARI ETKİLENİYOR   Yaşanan bu durumdan en çok onkoloji hastalarının etkilendiğini söyleyen Yılmaz, nedenini şu şöyle açıkladı: "Çünkü onkoloji alanında kullanılan ilaçların büyük bir çoğunluğu yurt dışından ithal ediliyor. İlaç alanında kullanılan kur 2.65 TL'dir. Hâlbuki bugün 7 TL'ye dayanıyor. Bu çerçevede ilaç firmaları bir defans göstermektedir. Türkiye’de kimi onkoloji ilaçlarının girmesi hatta diyabet tedavisinde kullanılan insülünlerin girmesinde sıkıntıların olduğunu söyleyebiliriz.  Özellikle birkaç ay sonra bu reel ücretlendirme politikasında bir değişiklik olmazsa, bu sıkıntının daha artacağı görünmektedir. İlaçları ithal eden ve ilaçların alımını yapanlar açısından risk doğurmaktadır."   EŞİTSİZLİĞİ KAYNAĞI SAĞLIK MODELİ   Sağlık Bakanlığı’nın ücretlendirme modeli ve planlamasının ise, bütün bu sıkıntılar karşısında yetersiz kaldığını belirten Yılmaz, bu durumda en çok hasta ve hasta yakınlarının etkilendiğini dile getirdi.   “Sağlık alanındaki bu model, eşitsizliği doğuran bir modeldir. Bu model parası olanı daha iyi bir sağlık hizmeti almasını öngören bir modeldir. Halkın sağlığı tehdit altındadır” diyen Yılmaz, sağlık hizmetlerinin kamusal olması gerektiğinin altını çizdi.   ‘HASTALARIN 20’YE YAKIN EK ÖDEME KALEMİ VAR’   Yılmaz, sağlık sisteminin piyasalaştırılıp özelleştirilmesi, sağlık alanında uygulanan ekonomi modeli ile birlikte yaşanan ekonomik krizin de etkisi ile AKP’nin 16 yıllık Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın çöktüğünü ifade etti. Yılmaz, şunları dile getirdi: “Özel hastane sayısı giderek artıyor. Özel sağlık hizmetleri kar üretmeyi amaçlayan kurumlardır ve maliyet açısından da hastaların ve hasta yakınlarının cepten ödemeleri çok fazladır. Sadece buralarda kalmamakta. Kamuda da sağlık hizmeti alırken hastaların ve hasta yakınlarının cepten ödemeleri giderek artmıştır. Bugün SGK’nın finansmanın büyük bir kısmı zaten emekçilerin, toplumun verdiği primlerden, katkı paylarından oluşmaktadır. Bu sistem parası olmayana sağlık hizmeti vermemektedir. Daha hastaneye adım atar atmaz sizden para isteyen sağlık sistemi ile karşı karşıyayız. Bizim hesapladığımız kadarıyla hastaların; eczane, ilaç, katkı payı dahil 20’ye yakın ek ödeme kalemi var.”   SAĞLIK POLİTİKALARININ GEDİĞİ NOKTA: KARMAŞA VE KAOS   Türkiye’de düzgün bir sağlık sisteminin olmadığının altını çizen Yılmaz, “Planlı bir sağlık hizmeti kurgusunun olmadığı bir yerde doğal olarak kargaşa hakim olur ve bu kargaşa beraberinde sağlık alanı için söylediğimizde şiddet ortamını da üretir. Türkiye’de, AKP’nin uyguladığı bu piyasacı sağlık politikalarının sağlık alanını getirdiği yer, karmaşa ve kaostur. Karmaşa ve kaos ortamından şiddet doğmaktadır” dedi.   MA / Diren Yurtsever