Batumlu: Kürt sorununu aşmak için Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı 2018-08-18 09:03:56 İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin, ülkenin tüm siyasi yapılarına ve hukuk kurumlarına yönelik genel bir tecridin başlangıcı olduğunu belirten avukat Ayşe Batumlu, “Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarını aşabilmek için Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerekir” dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan, 19 yıldan bu yana İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutuluyor. Öcalan, 27 Temmuz 2011'den bu yana avukatları, 11 Eylül 2016'dan bu yana da ailesiyle görüştürülmüyor. 5 Nisan 2015’ten bu yana da HDP İmralı Heyeti adaya gidemiyor. Öcalan’ın yaşamı, sağlığı ve güvenliği hakkındaki sorular ise yanıtsız.   Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin insan hakları ve evrensel hukuka aykırı olduğunu belirten avukat Ayşe Batumlu, Öcalan üzerindeki tecride ilişkin değerlendirmede bulundu.   ‘TECRİDE TÜM KESİMLER TEPKİ GÖSTERMELİ’   Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin insan haklarına aykırı olduğuna dikkat çeken Batumlu, bu durumun ciddi bir ihlaller zinciri oluşturduğunu söyledi. Kendisini muhalif olarak adlandıran siyasi yapılardan, hukuk örgütlerinden ve akademik kuruluşlarından bir ses duyulmamasının bu ihlaller silsilesini daha da vahim ve sürekli bir hale getirdiğine dikkat çeken Batumlu, “Bir ülkede, bariz bir biçimde yaşanan bu tarz ihlallerde önce muhalefetin, evrensel hukuk ilkelerini ve hukukun üstünlüğünü savunan yapıların ve bağımsız, bilimsel çalışma yürütmesi beklenen akademik çevrelerin tepki göstermesi, devleti hukuka uygun bir çerçeveye davet etmesi beklenir. Ne yazık ki birkaç istisna dışında buna rastlayamıyoruz” dedi.   ‘DEMOKRATİKLEŞME ÖNÜNDE ENGEL TEŞKİL EDİYOR’   İktidarın kırmızı çizgilerini aşmamaya çalışarak muhalefet yapmaktan vazgeçilmediği sürece iktidarın ve yaratılan ihlallerin bir parçası haline gelineceğine vurgu yapan Batumlu, “Bu durumun, demokratikleşmenin önünde engel teşkil eden tüm kemikleşmiş sorunların devamlılığına da sebep olacağını görmek zorundayız. Sayın Öcalan’a yönelik bu yoğunlaştırılmış hatta hoyrat hale gelmiş tecrit, aslında ülkenin tüm siyasi yapılarına ve hukuk kurumlarına yönelik genel bir tecridin de hem başlangıcı hem göstergesidir. Tecridin, kime uygulandığından bağımsız olarak, böylesi ihlallerin demokratikleşme önünde çok büyük engel teşkil ettiği çok açık. Muhatabı her kim olursa olsun, bu ihlaller insan hakları hukuk açısından suç oluşturur” ifadelerini kullandı.   ‘ÖCALAN KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE KİLİT BİR LİDER’   Öcalan’ın Türkiye demokrasisi açısından özel bir öneminin olduğunu ifade eden Batumlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kendisi ile yapılabilen her görüşmede ülkenin demokratikleşmesi, Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan yakıcı sorunların barışçıl yöntemlerle aşılabilmesi için öneriler getiren, bu konuda yol haritaları hazırlayan ve özellikle Kürt halkının önemli bir kesimi tarafından desteklenen bir kişi. Bu anlamıyla, Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir çözülmeyen en önemli sorununun çözümünde kilit olma potansiyeline sahip bir siyasi lider. Demokratikleşmeyi hedefleyen bir ülkede, herhangi bir kimseye yönelik böylesi bir tecrit söz konusu olamaz iken, demokratikleşmenin önündeki en önemli engel olan Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarını aşabilmek için Türkiye siyasi iktidarının atması gereken en önemli adımların başında; elbette Kürt halkının önemli bir kesiminin siyasi iradesi olarak gördüğü kişinin önündeki engelleri kaldırmak gelmeli.”   ‘KANIKSAMA DURUMU YAŞANIYOR’   İktidarın çözüm değil çatışma yanlısı bir tutum takındığının, Öcalan’a yönelik uygulamalardan anlaşılabileceğine dikkat çeken Batumlu, “Özellikle Kürt sorunu anlamında, devletin eski ve başarısız olduğu çok net olan imha siyasetinde devam edeceği, bu duruma muhalif olan her kesimin ‘susturulacağı’ mesajı verilmek isteniyor. Bir yandan da, siyasi iktidar hukuka uygun olmayan eylemleri de dahil, hiçbir icraatının denetlenemez ve müdahale edilemez olduğunu, iktidarını ne pahasına olursa olsun sürdüreceğini, totaliter bir rejimi inşa etme arzusunu göstermiş oluyor. Ne yazık ki toplumun pek çok kesimi tarafından buna karşı esaslı bir itiraz yükselmiyor. Bir çeşit kanıksama hata boyun eğme durumu yaşanıyor” şeklinde konuştu.   ‘ÖCALAN FİZİKSEL VE DÜŞÜNSEL TECRİT ALTINDA’   Öcalan’a yönelik fiziksel ve düşünsel tecritle demokratikleşme ve barış için aktif tutum alma iradesinin engellenmek istendiğinin altını çizen Batumlu, “Tüm bu gerilim siyaseti içinde, itidalli, barışçıl yöntemleri işaret edecek, halkların yıkımına yol açacak politikaları deşifre edecek siyasi görüşlerin paylaşılması ihtimali tecrit ediliyor aslında. Bir sürü acı fatura ödendikten sonra bunun doğru bir yol olmadığı anlaşılacak. Oysa barış süreci inşası toplumlar arasındaki bölünmeyi önleyecek, savunma ve silahlanmaya ayılan bütçe, sağlık, eğitim ve sosyal refah için kullanılacaktır. Muhalif kesimler bunu halka anlatabilecek beceriyi sergilerse, ciddi bir yıkım ihtimalinden kurtulabiliriz” dedi.   ‘İDAM TARTIŞMALARI BİLİNÇLİ YAPILIYOR’   BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin, idam teklifini Meclis'e getireceklerine ilişkin açıklamalarını hatırlatan Batumlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Kuşkusuz idam tartışmaları bilinçli olarak gündeme getiriliyor. Bu tartışmalarla hem ülke halkları ve farklı siyasi görüşlere sahip kesimler arasındaki mesafenin açılması ve karşıtlıkların şiddetli bir biçimde ifade edilecek düzeye gelebilmesi hedefleniyor, hem de siyasi iktidar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sorunlara bir çözüm üretemeyen politikalarını böyle kamufle etmeye çalışıyor, görünmez ve tartışılamaz hale getiriyor. Bunun tek bir kişi üzerinden; üstelik de demokratikleşme ve barışçıl çözümlerde aktif rol oynayabilecek bir kişi üzerinden yürütülmesi ise, ülkede ciddi bir gerilimin fitilini ateşleyecek bir tehlikeyi de barındırıyor. İdamın tartışılması da tartıştırılma biçimi de çok yanlış. Bu her an iktidarın elinde patlayacak bir bombaya da dönüşebilecek kadar tehlikeli bir yöntem. Bir an evvel bu yanlış tarz terk edilmeli. Yüzlerce yıllık mücadele ve acılarla dolu insanlık tarihinin bize öğrettiği şeylerden biri de idamın ve halkları birbirine düşürecek politikaların ne denli yanlış olduğu ve toplumları geri dönüşü olmayan acılara sürükleyebileceğidir.”   MA / Melike Ceyhan