Ayşegül Devecioğlu: İktidarı adım atmaya zorlamalıyız 2025-05-12 14:24:54   İSTANBUL - PKK’nin deklare ettiği kongre karının herkes tarafından iyi değerlendirmesi gerektiğini belirten yazar Ayşegül Devecioğlu, “El birliğiyle iktidarı sürecin hukuki güvencesi için adım atmaya zorlamalıyız” dedi.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki tarihi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”yla başlayan süreç, PKK’nin 12. Kongresi’ni toplayıp kararlarını deklare etmesiyle yeni bir aşama geçildi. Birçok kesimden PKK’nin açıklamasına destek gelirken, devlete de bir an önce adım atma çağrısı yapılıyor.     Yeni süreçte aydınların, sanatçıların rolü ile PKK’nin açıkladığı kongre kararlarına dair yazar Ayşegül Devecioğlu, değerlendirmelerde bulundu.   ‘TOPLUMSALLAŞMA’ VURGUSU   Bu süreçte herkese önemli rollerin düştüğünün altını çizen Ayşegül Devecioğlu, “Birilerinin bize barış bağışlayacağı bir dönem değil. Aslında kötü bir sınav verdiğimizi düşünüyorum. Çünkü 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın yaptığı ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısında oradaydım. Toplumun her kesimine; devrimci güçleri, aydınlar, sanatçılar herkese orada bir mesaj vardı. Bu süreç ancak toplumsallaşırsa bir yere varabilir ve iktidarın inisiyatifinden çıkabilir. Bu konuda yeterli argüman üretemediğimiz düşünüyorum” diye belirtti.     ‘EVRENSEL HAKLAR TANINMALI’   Kürt sorununun çözümü için sadece silahların bırakılmasının yeterli olamayacağını dile getiren Ayşegül Devecioğlu, Kürt sorunun çözümü için evrensel hakların tanınması gerektiğini vurguladı. Ayşegül Devecioğlu, “İktidar da ‘terörsüz Türkiye’ parantezi içine aldı. Sanki 50 senedir ortada büyük bir insani, ekonomik, toplumsal, ekolojik yıkım yokmuş gibi. Bu ülkede ekonominin bu kadar kötüye gitmesinin, kamu kaynaklarına insanların boğazından kesilip, okulda bir öğle yemeği bile verilemezken ya da insanlar sebze artığı toplarken, kamu kaynakları bombaya ve mermiye gidiyor. Bir uçak kaldırmanın korkunç bir maliyeti var ve biz ödüyoruz. Eğitimden, sağlıktan, barınmadan, beslenmeden keserek ödüyoruz. Dolayısıyla süreç ekonomiye mesela çok büyük bir fayda sağlayacak” dedi.   DEMOKRATİK BİRLİKTE YAŞAMAK   Ayşegül Devecioğlu, “Kürt sorunun çözümü için bizim toplum olarak birlikte yaşadığımız bir halkın demokratik, evrensel haklarının tanınıp tanınmaması konusunda göstereceğimiz kabiliyetle ilgili şey; Bu eşit yurttaşlıktır. Yani Kürt varlığının tanınmasıdır. Anadilde yaşamdır. Bu aynı zamanda bir onur sorunudur. ‘Bu dil zaten kullanılmıyor ya da herkes Türkçe biliyor’ diye bir şey yok. TRT’yi izliyorum. Orada ‘kaç bin yıllık, bir halkın varlığı dilidir, Türkçe şöyle bir dil’ derken orada utanıyorum. Madem senin varlığın dilinle bu kadar kadim, o zaman niye başka halkların dilini yasaklıyorsun ki? Bunun edebiyatı, toplumsal hayatı ve kültürü var. Talepleri yerel ve yerinden demokrasidir. Bunları çözüme ulaştırdığımızda Kürt sorunu diye kodladığımız, kimilerinin de ‘Türk sorunu’ dediği ya da demokratik bir şekilde birlikte yaşayamama sorunu, eşit, özgür ve birlikte yaşayamama sorunu da çözülmüş olacak. Bunun için zamana ve mücadeleye ihtiyacımız var” diye konuştu.    DEMOKRASİ GÜÇLERİNE SÜREÇ ELEŞTİRİSİ   Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrıyı iktidarın samimiyetinden ve çözüm niyetinden bağımsız vurgulayan Ayşegül Devecioğlu, “Çağrı halkına, Kürt siyasi hareketinin ülke ve dünyada gelmiş olduğu etkinlik ve siyasi düzleme, demokrasi güçlerine güvenerek yapıldı. Öte yandan Öcalan'ın barış ve demokrasi mücadelesinin farklı bir evresine işaret eden çağrısının muhalefet, demokrasi güçleri, aydınlar, sanatçılar tarafından olması gerektiği gibi karşılandığını söylemek güç. Bunun en önemli nedenlerinden birisi süreci kavramaktaki başarısızlığımız ve iktidarın kendi at oynattığı bir zemine çevirmek istemesinden kaynaklanmasıdır. Bu yüzden yeterince müdahil olamadık. Muhalefete ve demokrasi güçlerine en ağır saldırıların yapılması, muhalefeti parçalama amacının hiçbir kuşku bırakmayacak biçimde ortada olması, ‘bu iktidarla barış olmaz’ sözüyle sürecin çelişkili karakterini; sürecin dışında kalmanın ve hayat bizi bekliyormuş gibi bir iktidar değişikliği sonrasına ertelemenin yolunu açıyor. Oysa bu sürece layıkıyla yaklaşan bir tutumu, demokrasi güçleri olarak geliştiremezsek, ne antifaşist ittifaktan ne Türkiye ittifakından ne de iktidarı almaktan söz edebileceğiz” dedi.   ‘SÜREÇ İMKAN VE FIRSATLARLA DOLU’    “Hem bir sosyalist hem edebiyatçı olarak sürecin olağanüstü zengin olduğunu, imkan ve fırsatlarla dolu olduğunu görebiliyorum” diyen Ayşegül Devecioğlu, “Öte yandan bu zenginliği kavrayacak entelektüel-siyasi-insani bakışın büyük ölçüde yitirilmiş olduğunu da görüyorum. Ekim ayından beri muhalefetin, solun ve demokrasi güçlerinin en kuvvetli duygusu korku oldu. Üstelik bu korku ‘Kürtlerin kandırıldığı, Kürtlerin iktidarla çoktan uzlaştığı’ gibi bakışımızı körleştiren argümanlardan beslendi. Sürece olanaklar açısından değil, tehditler açısından bakıldı” diye belirtti.   ‘BARIŞ BİZİM MESELEMİZ’   PKK’nin kongresinin tek taraflı ateşkese rağmen yapıldığını ifade eden Ayşegül Devecioğlu, “PKK’nin silah bırakma ve kendini feshetme kararı ile demokrasi mücadelesi için açmaya çalıştığı (bunun güvencesi de yine mücadele) alanının iyi teşhis edilmeli ve iyi değerlendirilmelidir. Buradan demokrasi ve barış adına azami kazanımla çıkmanın ve diktatörlüğü yıkmanın araçlarını ve imkanlarını yaratalım. Barış bizim meselemiz; eşit yurttaşlık, anadilde yaşam, yerel ve yerinden demokrasi bir halkın onurlu eşit ve özgür varlığının gönülden ve yasal zeminde ifade edilmesi bizim meselemiz. Silahlar bırakılsa da sorun ortada duruyor. Hep birlikte yaşadığımız kırk elli yıllık tarih, ardımızda değil, bugün buradadır. El birliğiyle iktidarı sürecin hukuki güvencesi için adım atmaya zorlamalıyız. Barış talebinin toplumsallaştırılması için gayret sarf etmeliyiz. Barış talebini sanatçılar ve edebiyatçılar başta olmak üzere herkesin yükseltmesi gerekir. Süreci iktidarın inisiyatifine bırakmak bir yana kendini barışın destekleyicisi, tarafı ve öznesi olarak konumlandırması gerekiyor” diye konuştu.    ‘SANATIN HER ALANINA BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR’   Ayşegül Devecioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Tarihi bir an yaşıyoruz deniyor ve tarihi bir adım atıldı deniyor. Ama bu deyime sığdırmaya çalıştığımız şeyden, on binlerce ölüm, görülmedik bir zulüm, dağın taşın ormanın köyün yakıldığı on yıllar, nice hayat nice ölüm nice acı nice çocuklar… Ölümden hayat yapmak siyasi insani ve toplumsal kapasitemize gelip dayanıyor. İşte burada sadece siyasete değil, sanatın her alanına büyük bir sorumluluk düşüyor. Bu barışa hayatını adayan bir sanatçıya Sırrı Süreyya Önder’e gönül borcumuzdur.”   MA / Ömer İbrahimoğlu