Ekoloji mücadelesinde kadın gücü: Toprağın kadınla bir özdeşliği var 2025-03-07 09:11:21 İZMİR - Ataerkil sistemin sömürü ve tahakkümüne karşı direnen kadınlar, diğer taraftan ekoloji mücadelesine de öncülük ediyor. EGEÇEP’ten Derya Lim, “Doğa ve toprağın; üreten, büyüten kadınla bir özdeşliği var" dedi.  Kadını toplumsal rollerin içerisine hapsetmek isteyen kapitalist sistem aynı zamanda doğa üzerinde de sömürü ve tahakküm ilişkisi kuruyor. Popülist sağ akımlar tüm dünyada kadın haklarına karşı büyük bir saldırı geliştirirken, beraber yürüdükleri maden, enerji ve inşaat şirketleri de doğaya karşı acımasız bir savaş açmış durumda. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkan, Medeni Kanun ve 6284 sayılı kanunu hedef alan AKP iktidarı, aynı zamanda Cudi'den Akbelen'e, Agirî'den İkizdere’ye kadar birçok yerde maden ve enerji şirketleri işbirliğiyle talana devam ediyor.    İktidarın kadın ve doğaya karşı açtığı savaş paralellik gösterirken, kadınlar hem hakları hem de doğa için büyük bir mücadele veriyor. 1990'lı yıllarda Bergama'da altın madenine karşı verdikleri mücadeleyle öne çıkan kadınlar, Karadeniz'de “Yeşil Yol” projesine, Hidroelektrik Santrallere (HES), Kurdistan kentlerinde barajlara ve madenlere, Ege'de Jeotermal Enerji Santrallere (JES) ve Akbelen'de madenlere karşı direniyor.    KADINLAR MÜCADELEDE ÖNDE    Rize'de askerin karşısına geçip “Devlet kimdir? Ben halkım” diyen Havva Ana, “Ömrümün sonuna kadar Cerattepe için ne yapmak gerekiyorsa yapmaya hazırım” diyen Erzade Teyze, Akbelen'de "Öldürseniz de toprağımızdan gitmiyoruz" diyen Nejla Işık, son yıllarda direnişin simge isimleri oldu. Artvin’in Arhavi ilçesindeki HES projesine karşı verilen mücadele dönüm noktalarından biri olurken, “Kadın Atmacalar” o direnişten kalan bir söylem oldu. İkizdere'de taş ocağına, Ordu'da HES'e, Cudi'de orman kesimine, Agirî, Lice ve Colemerg'de madenlere karşı kadınlar direnişe hep öncülük etti. Yüzlerine sıkılan biber gazına, üzerlerine yuvarlanan kayalara ve üstlerine sürülen iş makinalarına rağmen vazgeçmediler.     Ege Kültür ve Çevre Platformu’nun (EGEÇEP) yürütmesinde yer alan Derya Lim ile kadın ve ekoloji mücadelesini konuştuk.   KAZDAĞLARI’NDAN AKBELEN'E   2019'da Kazdağları Dayanışması ile ekoloji mücadelesinde yer almaya başlayan Derya Lim, o zamandan bu yana Ege Bölgesi’ndeki tüm ekoloji mücadelesinde aktif bulundu. Akbelen Ormanı için başlatılan çadır eylemini sık sık devralan Derya Lim, EGEÇEP'in yanı sıra İklim Adaleti Koalisyonu ile Burhaniye Çevre Platformu'nda da çalışmalar yürütüyor.    Kimliğinden kaynaklı haksızlığa uğrayan kadının doğaya karşı daha duyarlı olduğunu belirten Derya Lim, yaşam alanlarının maden ve enerji şirketleri tarafından istila edildiğini söyledi. Derya Lim, "Kadınlar yaşam alanlarına daha fazla sahip çıkıyor. Maden açılsa orada erkek çalışabileceğini düşünüyor. Ama kadın tarlasında üretmek kısmını düşünüyor. Bun nedenle yaşam alanlarını korumak kadınların daha birincil görevi oluyor. Doğa ve toprağın üreten, büyüten kadınla bir özdeşliği var. Doğayı yok etme, hükmetme üzerine olan sistem, kadını da aynı haksızlığa uğratıyor, emeğini sömürüyor. Bundan kaynaklı kadınlar hem hakları hem de doğa için savaşıyor" dedi.     MÜCADELE BİRLİĞİ    Kadının kendini koruma içgüdüsü olduğunu dile getiren Derya Lim, şöyle devam etti: "Kadınlar Tire'de ağaçlarını vermemek için ölmeyi bile göze alıyorlar. Akbelen'de Necla oranın sesini duyurdu, mücadele etti. Keza Karadeniz'de öyle. Kadınlar çok daha içten hissettikleri için varını yoğunu ortaya koyuyor. Birlik olmak beraber olmak onlara daha fazla güç veriyor. Ekoloji mücadelesi kadın bilincini de geliştiriyor. Bir kere mücadele etmek güç veriyor. Beraber olunca, bir kazanım olunca daha cesaret buluyorlar. Bu anlamıyla iki mücadelenin birleştirilmesi gerekiyor. Ekoloji mücadelesi veren kadının, hakları için mücadelesi vermesi kolay oluyor. İki mücadele birleşince daha güçlü oluyor. Önemli olan sömürüye karşı durabilmek, cesaretle savunabilmektir. Haksızlıklara karşı mücadele edelim, bu yaşam hepimizin."    MA / Tolga Güney