Av. Gülizar Tuncer: Somut adımlar atılmalı 2025-01-15 09:07:07   İSTANBUL - ÇHD'li avukat Gülizar Tuncer, “yeni süreç” tartışmalarında iktidarın saldırgan dilini eleştirerek, Kürt sorununun çözümü için somut adımlar atılması gerektiğini vurguladı.    Kürt sorununun çözümüne dair tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı heyeti ile 28 Aralık’ta bir görüşme gerçekleştirdi.    Abdullah Öcalan’ın çözüme dair gönderdiği mesajlar kamuoyunda tartışılıyor. Mesajında Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapan Abdullah Öcalan, tüm kesimlere çağrı yaparak, pozitif anlamda katkı sunmanın önemine dikkat çekti.    Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Gülizar Tuncer, Kürt sorunun çözümüne dair yaşanan tartışmaları değerlendirdi.    İKTİDARIN SALDIRGAN DİLİ   Yeni süreç tartışmaları sonrası beklenti ve umutların yükseldiğini belirten Gülizar Tuncer, iktidarın kullandığı dilin hakaret ve tehditkar bir dil olduğunu ifade etti. Gülizar Tuncer, “İçerik ne kadar önemliyse onun dışa vurumu da o kadar önemlidir. Bunlar birbirini bütünleyen şeyler. DEM Parti açısından da usul ve yönteme dair çok net bir itiraz geliştirilmedi. Başlangıçtan itibaren eşitler arası olmayan bir ilişki biçimi yürütüldü. Kürt halkı bu zamana kadar çok acılar yaşadı. Savaşın etkileri Kürtler açısından çok derin oldu. Faili meçhul cinayetler, kayıplar, yaşamını yitiren gerillalar… Bırakın iktidar kanadını temsil eden Bahçeli ya da Erdoğan’ı, Özgür Özel konuştuğunda da sadece askerlere ve asker ailelerine vurgu yaptı. Dolayısıyla burada sadece devlet ve onların çıkarları esas alınıyor. Sonraki süreçte kayyım politikasının tekrar yürütülmesi, ‘kökünü kazıyacağız’ şeklinde sert söylem ve uygulamalarla devam etti” dedi.    İktidarın kullandığı dilin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Gülizar Tuncer, “Bu sürecin bu kadar aceleye getirilmesinin nedenleri üzerine de çok düşünülmedi. Bahçeli’nin açıklamaları üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konuydu. O dil artık hakaret edici boyutlara varmış durumda. Sadece tehditkar bir dil olmaktan çıktı. Özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde magazinvari boyutlarda iktidar medyası tarafından tartışılan ve konuşulan bir mesele oldu. Diğer boyutuyla Kürt halkını rencide eden, aşağılayan ve küçümseyen bir dil oluşturuldu. Böyle bir söylemle çıkmak zaten sorunluydu. Bunun karşısında çözüme yönelik siyaset üreten yeni bir siyasi dil kendi taleplerini de ortaya koyacak biçimde kendisini ifade edebilmeliydi” diye belirtti.    ‘FİZİKİ ÖZGÜRLÜK GİBİ SOMUT ADIMLAR ATILMALI'   Gülizar Tuncer, İmralı tecridinin “bir nebze kırıldığını" ve bunun önemli olduğunu vurguladı. Gülizar Tuncer, Abdullah Öcalan ve siyasi tutsakların fiziki özgürlüğü ile kayyım uygulamalarına son verilmesi gibi somut adımların atılması gerektiğini söyledi. Tecrit ve Kürt sorununun bütünlüklü olarak ele alınması gerektiğini ifade eden Gülizar Tuncer, sürecin demokratik bir katılım ve tartışma şeklinde yürütülmesi gerektiğini kaydetti. Gülizar Tuncer, Abdullah Öcalan'ın mesajlarına işaret ederek, “İnsanlar bu mevzuya çok yabancı. Dolayısıyla bu barış tartışmalarının da somutlaştırılması ve toplumsallaştırılması gerekiyor. Öcalan’ın kendisinin de önerdiği gibi bunun Meclis’te tartışılması ve topluma yayılması gerekiyor. Bu olumsuz ve kimseye fayda sağlamayacak dilden de kurtulmak gerekiyor. Geçmiş dönemin gerisinde bir süreç işletiliyor. 2015’te de yasa çıkarılmıştı. Görüşmeleri yürütenlerin güvenceye alınması ve toplumun bu sürece katılması anlamında bilgilendirilmesi gibi uygulamalar vardı. Eğer bir çözüm olacaksa koşullarının ayrıntılı bir şekilde tarif edilmesi gerekiyor. 2015’te olumsuz sonuçlansa da her şeyin açık biçimde ortaya konduğu ve bunun hukuki bir zemine kavuşturulduğu bir süreç vardı. Şimdi eskisinden daha geri bir konumdayız” şeklinde konuştu.    ‘SAVAŞAN TARAFLAR ARASINDA BARIŞ OLUR’   Gülizar Tuncer, barışın savaşan taraflar arasında gerçekleştiğine işaret ederek, “Bir barış olacaksa öncelikle savaşan taraflar arasında olur. O zaman Kandil bu sürecin neresinde? Geçmiş dönemde HDP heyetleri sadece muhatap olarak İmralı’ya gitmiyorlardı. Aynı zamanda Kandil’le görüşüyorlardı. Savaşan taraf olarak onlar ne diyor? Çünkü pratiğin içinde olan onlardır ve onların ne dediği çok önemli ve belirleyicidir. Onlarla da görüşüp bunu kamuoyuna aktarıyorlardı. Henüz böyle bir görüşme de olmadı. Bu görüşmeler muhtemelen olacaktır. Bu görüşmeler açık ve net olmalıdır. Bu anlamda iki tarafın da talepleri net olmalıdır” dedi.    MA / Ömer İbrahimoğlu