KKP Sözcüsü: Süreç için Abdullah Öcalan özgürlüğü sağlanmalı 2025-01-10 09:09:31   AMED - Kürt sorunun çözümü için yapılan görüşmelerin önemli olduğunu kaydeden KKP Sözcüsü Yasin Yetişgen, “Abdullah Öcalan’ın, sürece daha iyi katkı sunabilmesi için tamamen özgürleşmesi gerekiyor” dedi.    İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sürüyor. Ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeyen Abdullah Öcalan 28 Aralık’ta DEM Parti heyeti ile bir görüşme gerçekleştirdi. Heyet, “çözümün” toplumsallaşması için Abdullah Öcalan’ın 7 maddelik mesajını kamuoyuyla paylaştı. Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapan Abdullah Öcalan’ın mesajları gündemdeki sıcaklığını koruyor.    Kamuoyunda süren tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Sözcüsü Yasin Yetişgen, Abdullah Öcalan’ın sürece daha iyi katkı sunabilmesi için tamamen özgürlüğüne kavuşması gerektiğini ifade etti.    'HAKLAR KORUNUP GÜÇLENDİRİLMELİ'   Abdullah Öcalan ile görüşmelerin tekrar başlamasını parti olarak olumlu bulduklarını belirten Yetişgen, “Ayrıca tecrit tamamen kaldırılarak avukatları ve ailesi ile de görüşebilmesinin yolu açılmalı. Abdullah Öcalan’ın, sürece daha iyi katkı sunabilmesi için tamamen özgürleşmesi gerekiyor. Diğer taraftan bu görüşmelerin, barış ortamının güçlenmesine, halkımızın haklarını koruyup geliştirmesine ve Kürt sorununun barışçıl demokratik zeminde çözülmesine katkı sunmasını diliyoruz” dedi.     ‘MANİPÜLASYONLARA DİKKAT ETMELİYİZ’   İmralı’dan gelen 7 maddelik deklarasyondaki “önem ve aciliyet” vurgusuna işaret eden Yetişgen, “Bir yandan 100 yıldır tüm varlığı ile inkar edilen, yok sayılan bir halk gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Diğer yandan ise bu inkar sürecinin sonuçları olarak özgürlük ve demokrasiden yoksun kalan diğer bölge halklarıyla karşı karşıyayız. Dolaysıyla ‘Kürt sorunu’ denilen ama esasen Kürt / Kürdistan sorununun demokratik ve barışçıl yollardan çözümü, 100 yıldır savaş ve çatışma ortamı içinde bulunan Ortadoğu ve bölge halklarının da rahatlamasına yol açacaktır. Ayrıca uzun bir süredir Türk devleti için işler yolunda gitmiyor. Eğer Türk devleti için işler yolunda gitseydi ne Bahçeli ne de onun arkasında duran Erdoğan yeni bir süreci kesinlikle açmayacaklardı. 2015 sonrası oluşan Cumhur ittifakının pratiği de bu açıdan ortada. Yani iktidarın yaratabileceği manipülasyonlara dikkat etmeliyiz” diye belirtti.   ‘KÜRT HALKI TEHDİT ALTINDA’   Dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere dikkat çeken Yetişgen, “Hamas’ın İsrail’e dönük başlattığı saldırı sonrası İran kaybetti ve doğu bloku büyük yara aldı. HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesiyle Türkiye de Suriye’de kazandığını iddia ediyor ama aslında tam olarak öyle değil. Eğer Türkiye Suriye’de kazanmış olsaydı Sayın Öcalan ile görüşmeleri kesinlikle başlatmayacaktı. Tersine Kürtlere dönük savaşı daha da boyutlandıracaktı. Bu savaş tehdidi hala da geçmiş değil. Dolayısıyla burada tehdit altında olan esasen Kürt halkıdır” diye konuştu.    ‘TÜRK HALKI GÜÇLÜ SES ÇIKARMALI’   Türk halkı olmak üzere tüm halklara seslenen Yetişgen, “Sadece kardeşiz demekle kardeş olunmuyor. Daha somut adımlar atarak, Türk devletini savaş politikalarından vazgeçirmeye zorlamalıyız. İsrail Devleti’nin Gazze’deki barbarlığına en güçlü protestolar yine İsrail halkından, yani Tel Aviv’den geliyor. Türk Devleti’nin Rojava’ya dönük saldırganlığına karşı durabilmek için de Ankara’dan, İstanbul’dan Türk halkı güçlü sesler çıkarmak zorunda” ifadelerini kullandı. Abdullah Öcalan ile başlatılan yeni sürecin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için herkesin dikkat etmesi gerektiği uyarısında bulunan Yetişgen, “Eğer bu yeni süreç sorunun demokratik ve barışçıl yollarla çözümünü getirecekse; sürecin öyle ya da böyle zehirlenmesine asla izin verilmemeli” dedi.   ‘HAKLAR ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMALI’   Türkler ve Kürtler arasında bir kardeşliğin veya eşit yurttaşlığın inşa edilmesinin mümkün olduğunu belirten Yetişgen, “Kürtler, Türkler ve diğer halklar bu topraklarda çok uzun yıllar kardeşçe yaşadı. Kürdü Kürt, Ermenisi Ermeni, Rum’u Rum ve Türkü de Türk olarak yüzlerce yıl bu coğrafyada yaşadılar. Ta ki tek ulusa dayanan üniter devlet dayatılana kadar. Halklar ve inançlar bahçesi olan Anadolu ve Kürdistan coğrafyası tek ulus yaratma hayaliyle berbat edildi. Rumlar ve Ermeniler soykırıma ve sürgüne maruz bırakıldı. Kürtleri ise inkar ve asimilasyon politikalarıyla yok etmek istediler. Dolayısıyla Türkler ve Kürtler arasında eşit kardeşlik mümkün ama bu eskisi gibi soyut kavramlarla olmaz. Kürtlerle Türklerin kardeş olarak yaşamasının tek yolu Kürtlerin de ulus olmaktan kaynaklı varlığı ve hakları anayasal güvence altına alınmalıdır” diye belirtti.      ‘MECLİS ÇÖZÜM ÜRETMELİDİR’   Abdullah Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü için Meclis’i işaret etmesine değinen Yetişgen, “Önceki çözüm sürecinin yanlışlarından birisi sorunun Meclis’e taşınmamasıydı. Muhataplar dışında kalan herkes konuya yabancı kaldı. Dönemin AKP iktidarı da konu üzerinde oldukça manipülasyonlar yaptı. Muhtemelen Abdullah Öcalan’ın TBMM’yi işaret etmesi de bu nedenledir. Meclis’teki ve dışındaki tüm partiler bu konuda parti çıkarlarından uzaklaşabilmelidirler. Yani şimdi Türkçülüğü öne alan MHP gibi bir parti ırkçı politikalarını geride tutmazsa gerçekten sorunun çözümü yönünde politika üretebilir mi? Tabii ki üretemez! Muhalefet de parti çıkarlarının geride tutmak zorundadır. Bu nedenle Meclis içinde veya dışında tüm muhalefete büyük sorumluluk düşüyor. Kürt, Kürdistan meselesi dünü, bugünü ve geleceği ile hepsi bir bütün olarak Meclis’te ele alınıp, tartışılarak çözüm üretilmelidir” şeklinde konuştu.     ‘BİR ELDE SOPA BİR ELDE ZEYTİN DALI OLMAZ’   Bölgesel barışın sağlanmasının Kürt sorununun çözümü noktasında pozitif adımların atılmasını gerektirdiğini kaydeden Yetişgen, “Bir taraftan ‘İç birliğimizi sağlamalıyız, Türk Kürt kardeşliğini yeniden kurmalıyız’ diyeceksiniz diğer taraftan ‘İnlerine gireceğiz, Teröristan’a izin vermeyeceğiz’ diyeceksiniz. İktidar bir eline sopa diğer eline zeytin dalı alıyor. Bu ikisi aynı anda olmaz. Dolaysıyla Öcalan’ın çağrısı son derece olumlu ama devletin meseleye bakışı sürecin kısa sürede zehirlenebileceği kaygısını da ortaya çıkarıyor” diye belirtti.       ‘ÖZERK ROJAVA GERÇEKLİĞİ TANINMALI’   Türk hükümetinin Kürtlere ve özellikle Rojava’ya dönük tehditlerinin süreci zehirlemekten öteye gitmeyeceğine işaret eden Yetişgen, “Ama Türk hükümeti birçok açıdan sıkışmış durumda. Bu yüzden iktidarın hem Sayın Öcalan’la yapılacak görüşmelere yani yeni bir sürece ihtiyacı var hem de savaş ve baskı politikalarına ihtiyacı var. Hangi politika tutarsa onu elinde tutmaya çalışacak. Sonuçta iktidarın esas amacı iflas etmiş olan yüzyıllık Kürt anasını görmesin politikasını devam ettirmektir” dedi.     Suriye’de Esad rejimi ile birlikte üniter sistemin de çöktüğünün altını çizen Yetişgen, üniter sistemi dayatmaya kalkanların iç savaşın yolunu da açmış olacağına dikkat çekti. “Sadece Kürt halkı değil Nusayri, Dürzi, Hıristiyan halk ve inançlar da HTŞ merkezli tekçi, şeriata dayalı bir üniter sistemi kabul etmeyecekler” diyen Yetişgen, “Türkiye Suriye’de üniter sistem dayatmasından vazgeçmeli ve Özerk Rojava gerçekliğini tanıyarak Kürt-Türk kardeşliğine içerik katmalıdır” şeklinde konuştu.     ‘ULUSAL BRİLİK ÇAĞRISI’   Ulusal birliğinde önemine dikkat çeken Yetişgen,“Kürdistan özgürlük mücadelesi tüm sömürgeci devletleri birleştirirken, Kürtleri birleştiremiyor. Neden? Sömürgeci devletler, Başur ve Rojava Kürdistanı’ndaki statüleri ortadan kaldırmak için aralarındaki bütün çelişki ve çatışmalara rağmen birleşebiliyorsa, Kürt siyaseti de ulusal çıkarlarını parti çıkarlarının önüne alarak ittifak kurmak zorunda. 21. yüzyılı Kürtlerin ve Kürdistan’ın yüzyılı yapabiliriz tabii ki ulusal birlik şart. Bu nedenle Kürdistani tüm siyasi renkleri başta Rojava Kürdistanı’nda olmak üzere Kürdistan’ın dört parçasında ulusal birlik yönünde adımlar atmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.    MA / Müjdat Can