Af Örgütü: Türkiye uluslararası hukuku hiçe sayıyor 2018-04-26 12:40:18 İSTANBUL - Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'de yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı. Sokağa çıkma yasakları döneminde binlerce kişinin yerinden edildiğinin belirtildiği raporda, “Türkiye muhalif görüşleri susturarak ve sivil toplumu hedef alarak uluslararası insan hakları hukuku çerçevesindeki yükümlülüklerini hiçe sayıyor” denildi.  Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’de insan haklarının durumuna dair "Fırtınaya göğüs germek, Türkiye’de korku ikliminde insan haklarını savunmak" başlığıyla bir rapor açıkladı. Raporda, OHAL’in Türkiye’de toplum üzerindeki baskının artmasını, daha önce benzeri görülmemiş tutuklama ve kovuşturma dalgalarının ortaya çıkmasını ve adil yargılanma hakkının aşındırılmasını mümkün kıldığı yönünde başlıklara yer verildi.    ‘120’DEN FAZLA GAZETECİ TUTUKLANDI’   Raporda, özellikle OHAL döneminde Türkiye’de insan haklarına dönük saldırıların ne kadar arttığına dikkat çekildi. Meclis ve yargısal denetimi es geçen 30’dan fazla Kanun Hükmünde Kararname ile desteklenen OHAL’in toplum üzerine baskıyı arttırdığı vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi: "Aralarında sendikacılar ve insan hakları savunucularının da yer aldığı kamu çalışanı, aktivizm yaptıkları ya da ifade özgürlüklerini kullandıkları için 107 binden fazla kişi bir anda işlerinden ihraç edildi. 100 binden fazla kişi hakkında açılan ceza soruşturmalarına ve muhtemel kovuşturmalara maruz kaldı. 50 binden fazla kişi tutuklu yargılanıyor. 180’den fazla medya organı kapatıldı ve birçoğunun mal varlıklarına el konuldu. Temmuz 2016’dan bu yana, herhangi bir zaman diliminde sayıları 120’yi aşan gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı ya da tutuklandı. 265’ten fazla akademisyen hakkında 1 Nisan 2018 itibariyle barış talep eden bir bildiri imzaladıkları için kovuşturma başlatıldı. 1300’den fazla dernek ve vakıf kapatıldı.”   'TUTUKLANAN KİŞİ SAYISINDA ARTIŞ'   OHAL ile birlikte muhalif olan kesimleri gözaltına almak ve bu kişiler hakkında kovuşturma başlatmak için bazı yasaların aşırı ve istismar edici bir şekilde kullanılmasının önünü açıldığı kaydedilen raporda, "Örneğin, 2016 yılının ocak ayında bir Barış Bildirgesi’ne imza atan bin 128 akademisyen, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin. 2. fıkrası uyarınca yargılanıyorlar. Bu kanunlar geçmişte de bu şekilde kullanılmış olsa da, OHAL dönemi tutuklanan kişilerin sayısının artmasına ve tutukluluk sürelerinin uzamasına neden oldu" denildi.   KAVALA’NIN İDDİANAMESİ HAZIRLANMAMIŞ   Bu konuda örnek olarak Ekim 2017'de tutuklanan Osman Kavala'nın durumuna atıfta bulunuldu. Kavala’ya dönük “darbe” suçlaması yapıldığı, ancak aylar geçmesine rağmen hakkında bir iddianame dahi hazırlanmadığı belirtilerek, dosyasındaki gizlilik kararı nedeniyle kendisi hakkında yürütülen soruşturmanın detaylarının bilinmediği belirtildi.    Yine Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın telefonunda ByLock olduğu gerekçesiyle tutuklandığı ifade edilen raporda, yapılan bilirkişi incelemesinde böyle bir kanıt bulunamamasına rağmen, Kılıç’ın tutukluluğunun devam ettiği belirtildi. Büyükada'da yapılan bir toplantı nedeniyle gözaltına alınan insan hakları savunucuları da hatırlatıldı.   'KESKİN TOPLAM 800 BİN TL CEZA'   İnsan hakları avukatı ve İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin kurucusu Orhan Kemal Cengiz ile Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun da yaşanan baskılardan kaynaklı keyfi soruşturmalara kaldığı belirtildi. Kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak için Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği yaptıkları için haklarında dava açılan isimler hakkında da bilgilere yer verilen raporda, gazeteci ve İnsan Hakları Savunucusu Murat Çelikkan ile İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’in çeşitli suçlamalarla karşılaştığı belirtildi.     Keskin hakkında şu ifadelere yer verildi: "Keskin hakkında, Özgür Gündem gazetesinde destek amacıyla sembolik olarak genel yayın yönetmenliği görevini üstlendiği dönemde gazetede yayımlanan haberler nedeniyle açılmış olan 140’tan fazla dava bulunuyor. Keskin, bu davaların birinde 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da düzenlenen barış mitinginde yaşanan bombalama eyleminde 100’den fazla kişinin hayatını kaybetmesinin ardından çıkan gazete manşeti nedeniyle 'Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek'ten suçlu bulundu. Sözü geçen başlıkta 'Onbinler, barışın katledildiği meydana ‘Katil Erdoğan’ diye haykırmak için geri döndü' ifadesi yer alıyordu. Eren Keskin’in tahminlerine göre hakkında açılan tüm davalarda mahkumiyet kararı verilmesi halinde hükmedilecek adli para cezasının toplamı 800 bin Türk lirasını (yaklaşık 170 bin Avro) bulabilir."   'TTB HEDEF ALINDI'   Raporda, Efrin'e yönelik Türkiye'nin saldırısına da yer verilerek, "Efrin’deki askeri harekâta karşı çıkan bildirinin yayımlanmasının ardından, Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) Ankara’daki genel merkezi e-posta, telefon ve sosyal üzerinden çok sayıda şiddet tehdidi aldı. TBB’nin merkez konseyi üyeleri de bireysel olarak sosyal medyada hedef gösterildi, fiziksel şiddetle tehdit edildi ve 'hainler' olarak yaftalandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 26 Ocak 2018 tarihindeki konuşması esnasında TBB’yi hedef alarak, birliği 'sözde Türk Tabipler Birliği' ve 'terörist seviciler' şeklinde nitelendirdi" denildi.    'BÖLGEDE 2 BİN KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ'   Sokağa çıkma yasaklarına ilişkin ise, raporda şu ifadelere yer verildi: "Geçtiğimiz 30 yılda devlet güçleri ve PKK arasındaki silahlı çatışmalar sayısız insanın hayatını kaybetmesine ve yüz binlerce kişinin de yerlerinden edilmesine sebep oldu. 2013 yılında ateşkes ilan edilmesi ve bunun ardından gelen barış süreci bölgede ve ülkenin genelinde milyonlarca insana umut vermişti. Ancak bu kırılgan sürecin 2015 yılının yazında çökmesi, Güneydoğu’daki insan hakları savunucuları, gazeteciler ve aktivistler için büyük zorlukların yaşandığı zamanlara bir geri dönüşe işaret etti. İlerleyen aylar içinde aralıksız bir şekilde uygulanan sokağa çıkma yasakları ve nüfusun yoğun olduğu kentsel bölgelerdeki şiddetli çatışmalardan ötürü, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin verdiği bilgilere göre 800’ü güvenlik güçleri mensubu olmak üzere 2000 kadar kişi hayatını kaybetti. Sur, Cizre ve Nusaybin gibi ilçelerde yaşayanlar kitlesel olarak yerlerinden edildi. Bu günlerde, OHAL uygulamaları ve sivil toplum üzerindeki ağır baskı göz önünde bulundurulduğunda, bölgedeki az sayıda kalan ve insan haklarını savunan bağımsız sesler, artık çok daha ciddi ve sürekli olarak devam eden gözaltı ve kovuşturma tehdidi altında yaşıyor. 22 Ocak 2018 tarihinde gözaltına alınan Nurcan Baysal, Afrin’deki askerî harekâtı eleştiren beş tweeti hakkında sorgulandıktan sonra 24 Ocak tarihinde serbest bırakıldı. Baysal hakkında daha sonra attığı tweetlerden ötürü de 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek' suçlamasıyla dava açıldı. Bu davaya ilişkin ilk duruşma ise 17 Mayıs 2018’de görülecek."   YAŞANAN TÜM HAK İHLALLERİNE YER VERİLDİ   Raporda ayrıca son beş yılda, toplanma özgürlüğü üzerindeki haksız kısıtlamalar ve protestoların bastırılması için aşırı güç kullanımının da rutin bir hal aldığı vurgulandı.    OHAL uygulamaları ve sivil toplum üzerindeki ağır baskı göz önünde bulundurulduğunda, bölge illerinde az sayıda kalan ve insan haklarını savunan bağımsız seslerin de artık çok daha ciddi ve sürekli olarak devam eden gözaltı ve kovuşturma tehdidi altında yaşadığı belirtildi. OHAL'in sivil toplum örgütlerinin kapatılması için kullanıldığı aktarılan raporda, toplumun her kesiminde yaşanan hak ihlallerine yer verildi.    'SİVİL TOPLUM YANLIZ DEĞİLDİR'   Raporun sonuç bölümünde ise, "Türkiye’de 21 aydır devam eden OHAL altındaki insan hakları alanı, kitlesel gözaltılar, davalar, yıldırma ve bağımsız sivil toplumun susturulmasıyla tahrip edilmiş durumda. İnsan hakları için seslerini yükseltmeye ve mücadele etmeye devam edenler de ağır bir bedel ödüyor. Türkiye, bu raporda yer verildiği üzere, muhalif görüşleri susturarak ve sivil toplumu hedef alarak uluslararası insan hakları hukuku çerçevesindeki yükümlülüklerini hiçe sayıyor. Türkiye’deki sivil toplumun, hayatta kalma mücadelesinde yalnız olmadığını, dünyadaki diğer hükümetlerin onların yaptıkları hayati işlere önem verdiklerini ve haksız yargılamalara, gözaltılar ve saldırılara karşı korunacaklarını bilmeye ihtiyacı var" denildi.