Mazlum Doğan’ın yaktığı 3 kibrit çöpünün kudreti 2018-03-21 07:01:51 ANKARA - TSK ve ÖSO’nun girdikleri Efrin’de, Demirci Kawa’nın heykelini yıkmalarına rağmen bütün coğrafya Kawa’nın yaktığı ateşle aydınlanmayı sürdürüyor. Onun gibi Mazlum Doğan’ın yaktığı 3 kibrit çöpünün yarattığı anlamla kimi inançlar arasındaki benzerlikler ise dikkat çekiyor. 2 bin 630 yıl önce Demirci Kawa tarafından yakılan özgürlük ateşi, o tarihten beri hiç sönmeden insanlığı aydınlatmayı sürdürüyor. Bugün Türkiye ve dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insan alanlara çıkarak, bunu bir bayram ve direniş günü olarak kutlayacak. Yine onlarla birlikte, bugünü yaratan Demirci Kawa’nın heykelini yıkmalarına rağmen, Newroz’un içeriğini boşaltmak için resmi devletin erkanı da “Nevruz” kutlayacak.   Kawa’nın heykelinin yıkılması, önümüzdeki yüzyıllar boyunca bir sembol olarak iki çizgi arasındaki mücadelenin dışavurumu olarak anılacak. Çünkü Kawa’nın heykelinin yıkılması boşuna değil. Alanda mücadele yürüten güçlerin nerede durduğunu ve neyi ifade ettiklerini dışa vuruyor.    Bu mücadele yakın tarih açısından da canhıraş bir karşı karşıya gelişin göstergesi oldu. Mazlum Doğan’ın 21 Mart 1982 tarihinde, 12 Eylül askeri yönetiminin ülkeye hakim kıldığı karanlığa karşı yaktığı 3 kibrit çöpü, hem o karanlığı dağıttı hem de bugün milyonlara ulaşan bir Newroz ve direniş geleneğini ortaya çıkardı. Kürtlerin doğrudan öznesi haline geldiği Newroz ritüeli ve bayramı, başka halklar açısından da farklı anlamlar ifade ediyor. Örneğin Aleviler, 21 Mart’ı Hz. Ali’nin doğum günü olarak kutluyor. Kimi Alevi aydınları buna karşı çıksa da, Newroz efsanesi ile 21 Mart’ın Hz. Ali’nin doğum günü olarak kutlayanlar arasında bağ kuranların sayısı az değil.    DOĞANIN VE İNSANIN DARDA OLMASI   Alevi kanaat önderlerinden Kemal Bülbül’e göre, iki tarih arasında önemli benzerlik sözkonusu. Takvim ve mevsim döngülerine, 21 Mart ve 23 Eylül’de gerçekleşen ilkbahar ve sonbahar ekinokslarına işaret eden Bülbül, 21 Aralık’ta yaşanan ve kadim dilde “Şebi Yelda” denilen en uzun gecenin başladığı sürece Kürtçe ve Farsça’da “çile” denildiğini hatırlattı.     “40 günlük bu süreç, insanın ve doğanın darda olduğu bir süreçtir” diyen Bülbül, “Bu darda olmanın iki anlamı var. Birincisi  sıkıntıda olmaktır. Diğeri de Alevi inancında da olan dara çekme anlamına gelir” diye konuştu.   ALEVİ İNANCINDA NEWROZ   Kaniatın ve doğanın, insanın ilişkisinin devri-daim ve yenilenmesinin ise Newroz’da ortaya çıktığının altını çizen Bülbül, “21 Aralık dara giren, yer altına çekilen doğanın, canlının, nebatın, insanın yeniden canlandığı, yeryüzüne çıktığı, çiçek açtığı bir tarihtir 21 Mart ve Newroz. Bizim inancımıza göre Newroz, Hızır Demi ve Cemreler sürecine gelen doğanın yenilenme ve kendisini var etme hareketinin zirveye ulaştırdığı bir dönemdir” dedi.    HZ. ALİ’NİN DOĞUM GÜNÜ   Alevi toplumunda Newroz’un aynı zamanda Hz. Ali’nin doğum günü olduğuna ilişkin tartışmalarını da değerlendiren Bülbül, şunları söyledi: “14 ile 21 arasındaki sürece Kürtçede, ‘Hêfte mal’ denir. Çünkü inanışa göre hak, kainatı 6 günde var etmiştir. 7’inci günde dinlenmeye çekilmiştir. İşte bu süreç kainatın sureti haktan, nuri haktan var olduğu bir süreçtir. Biz de hakkın nuru, hakkın cemali Ali olarak değerlendiririz. 21 Mart’ta balkıyan hakikat, Ali’nin nurudur, Ali’nin doğum günü böyle bir metafor ile ifade edilir. Yoksa Ali’nin anadan doğduğu tarih değildir. Şahı Merdan Ali’nin vecheyi sureti, cemalinin güzelliği yankılanmış ve kainat var olmuştur. O yüzden biz Newroz’u Hz. Ali’nin doğum günü olarak değerlendirir ve ‘Sultan Newroz’ deriz. Newroz’u bu süreçte çoğaltmak ve paylaşmak lazım. Çünkü inançsal ve kültürel olarak insanlığın en eski değerlerinden biridir. Kafkasya, Mezopotamya, Anadolu’da bu gerçekleşmiştir ve bu halklar bunu bayram olarak kutluyor. Nasıl ki Kürtler Kawa ile bunu bir direniş ve diriliş günü olarak değerlendiriyorsa, Alevilikte de buna yüklenen eşitlik, adalet ve özgürlük anlamları bir birini kesen ve besleyen değerlendir.”    'İNSANLARIN BEYNİNDE BİR NUR UYANDIRMIŞTIR'   Bülbül, Mazlum Doğan’ın 3 kibrit çöpü yakmasının da binlerce yıllık bir inancın içeriğine denk düştüğünü ifade etti. Bülbül, bu şu sözlerle açıkladı:    “Bahara doğru giderken insanlıkta çok ciddi bir hareketlenme olur. Cemre sadece suya, havaya toprağa düşmez. İnsan bilinci ve duygusunda da, kendisini var etme ve doğada var olma bilincinde de kendisini gösterir. Örneğin 21 Mart’ta Mazlum Doğan’ın 3 kibrit çöpü ile eylem gerçekleşmesi, bu cemrenin Mazlum Doğan’ın yaratmak istediği hakikat bilincinde tezahür etmesidir.    Çoğu kimse bilmez ama aslında Mazlum Doğan, Pir ailesindendir ve Pir Mazlum Doğan’dır. Baba Mansur ocağının bir Piri olarak, 1982’de Diyarbakır zindanın o karanlığında üç kibrit yakmak bizce şu anlama geliyor. Biz ceme başlamadan önce kandil uyandırırız. Karanlığı, zulmatı defetmek için nur uyandırırız. İşte Newroz’da Ali’nin nuru uyanmış, kainattaki karanlık sona ermiştir. Mazum Doğan da aslında 3 çıra uyandırarak, insanların beyninde bir nur uyandırmıştır. Mazlum Doğan, Newroz’dan kadim zamanlardan gelen anlayışına ve tanımına yeni tanım ve boyut getirmiştir.    Yine 26 Mart, Halac-ı Mansur’un hak ile sır olduğu bir gündür. Bu tarihler tesadüf gibi görünür ama aslında doğadaki döngünün insan gerçeğinde dışa vurumdan başka bir şey değildir. İnsanda aslında Newroz’la birlikte baharlaşıyor, baharı kendine kendini bahara taşıyor ve var ediyor.”    MA / Kenan Kırkaya