Aziz Yular’dan beri hep inkar: Sağlık emekçisi değil, terörist 2018-03-17 13:27:27 ANKARA - Efrin’de fırın ve su kaynaklarının ardından bu kez uluslararası sözleşmelere göre dokunulmazlığı olan hastaneler ve sağlık merkezleri hedef alınmaya başlandı. TSK, Avrin Hastanesi’nin bombalandığı iddialarını yalanlasa da, geçmişte karşılaşılan kimi örnekler yapılan açıklamayı inandırıcı kılmadı. TSK’nin Efrin saldırıları sivil hedefleri de kapsayacak şekilde genişleyerek devam ediyor. Dün Efrin’in en büyük hastanesi olan Avrin Hastanesi, bugün ise Efrin’den ayrılmaya çalışan sivillerin yer aldığı konvoy vuruldu. İkinci ayına girecek olan saldırının ilk gününden beri yüzlerce sivil hayatını kaybetti.    Avrin Hastanesi’nin bombalanması ve oradaki hastaların hayatını kaybetmesi, uluslararası sözleşmelerin ve Anayasa’nın açık ihlali anlamına geliyor. Sağlık alanlarının savaş koşullarında bile korunmasının en önemli dayanağını, 12 Ağustos 1949 tarihinde kabul edilen “Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesi” oluşturuyor.    Sözleşmenin 16’ıncı Maddesi’nde, “Yaralılar ve hastalar, malûller ve gebe kadınlar hususî bir himayeye ve saygıya mazhar olacaklardır” hükmünü içeriyor. Yine 18’inci Madde’de, “Yaralıları, hastaları, malûlleri ve loğusa kadınları tedavi için teşkil edilen sivil hastaneler, hiçbir veçhile taarruza uğrayamazlar. İhtilâfa dahil taraflar her zaman bu hastanelere riayet ve bunları himaye edeceklerdir” hükmüne yer veriliyor.    İLK DEĞİL   Ancak bu hükümler ilk kez Efrin’deki hastanenin bombalanması ile ihlal edilmiyor. Özellikle 2015 sonrası Cizre, Nusaybin, Sur, Şırnak gibi yerlerde yürütülen operasyonlarda hastaneler ve sağlık çalışanları hedef haline getirildi.  Aziz Yular, Eyüp Ergen ve Şeyhmus Dursun isimli sağlık çalışanları, yaralılara yardım etmeye çalışırken hayatlarını kaybetti.   Cizre, Şırnak ve Nusaybin’deki hastaneler, PÖH ve JÖH’ler tarafından askeri karargahlara dönüştürüldü.    İHLALLER RAPORLAŞTIRILMIŞTI   SES ve TTB’nin 6-7 Mart 2016 tarihinde konuya ilişkin hazırladığı raporda, bu durumların hepsi kayıt altına alındı. Raporda, hastane ve sağlık kuruluşları ile sağlık çalışanlarının korunmasına ilişkin uluslararası insancıl hukuka işaret edilerek, “Uluslararası insancıl hukuk, çatışma ve savaş alanlarında uygulanacak hukuktur. 1949 ve 1977 Cenevre Sözleşmeleri ve ek protokolleri gereği sağlıkçıların savaş alanlarında, siviller ile savaşma yeteneğini kaybetmiş savaşçılara sağlık bakım ve yardımı yapma sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk nedeniyle sağlıkçıların çatışma ve savaş alanlarına girme hakkı bulunmaktadır. Bu çerçevede, dokunulmaz sağlık sembolleri vardır. Sağlık sembollerinin olduğu hastane gibi yerlerin içinde ve çevresinde askeri bir gücün konuşlanması yasaklanmıştır. Bu çerçevede silahlı güçlerinin hastanelerin içine ve çevresine konuşlandırılması bir ihlaldir. Sağlıkçıların hedef alınarak başından vurulması ihlaldir ve savaş suçu olarak görülmelidir” tespitine yer verilmişti.    'HASTANELER VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI DAHA ÖNCE DE HEDEF ALINDI'    Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Başkanı Gönül Erden, Avrin Hastanesi’nin bombalanmasının uluslararası hukukun bir kez daha ihlali anlamına geldiğini ifade etti. Erden, “Hem uluslararası hukuka göre hem Anayasaya göre açık bir şekilde suç işleniyor” dedi.   Daha önce karşılaşılan benzer durumları hatırlatan Erden, “Türkiye’de daha önce öz yönetim direnişleri döneminde uluslararası sözleşmelerinin hepsi ihlal edildi. Bu sözleşmeler savaş ve çatışma ortamlarında sağlık emekçileriyle, kurumlarının korunmasına ilişkin net hükümler içeriyor. Sağlık sembollerinin olduğu yerler korunur. Oysa Efrin’de de olduğu gibi bu alanlar savaş ve çatışma alanlarının merkezi haline getiriliyor. Sağlık emekçilerinin savaş koşullarında yarılılara müdahale etme hakkı var” diye konuştu.    Erden, bu anlamda savaş hukukunun bile çiğnendiğini sözlerine ekledi.    SAĞLIK EMEKÇİLERİ ÖLDÜRÜLEREK TERÖRİST İLAN EDİLDİ!   TSK ise, yaptığı açıklama ile Avrin Hastanesi’nin vurulduğuna ilişkin bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ileri sürdü. Ancak, sokağa çıkma yasakları döneminde Aziz Yular, Eyüp Ergen ve Şeyhmus Dursun’un öldürülmesine, hastanelerin kanıtlı bir şekilde karargahlara dönüştürülmesine rağmen, bu yönlü iddialar yine TSK ve hükümet tarafından kabul edilmemişti.    Yapılan açıklamalarda öldürülen sağlık emekçileri de “terörist” olarak gösterilmeye çalışıldı.    ‘TSK’NIN AÇIKLAMASI GERÇEKÇİ DEĞİL’   Gönül Erden de bu duruma işaret ederek, TSK’nin “Avrin Hastanesi’ni vurmadık” açıklamasının tatmin edici ve gerçekçi olmadığını söyledi. Erden, “Çünkü daha önce sivil yaralılara müdahale etmeye çalışan arkadaşlarımız öldürüldü ve bunlara terörist denildi” diye konuştu.