Hak savunucuları: Hastanelerin bombalanması sivillere kasten zarar vermedir 2018-03-17 12:31:59 İSTANBUL – Efrin’deki Avrin Hastanesi’nin bombalanmasına tepki gösteren insan hakları savunucuları, “Bir yerde hastane olup olmadığını bile bilmek mümkün. Onu bombalayanların da bunu bilmesi mümkün. Dolayısıyla hastanelerin bombalanması oradaki sivillere kasten zarar vermedir" dedi.  Efrin kent merkezinin bombalanması 57'nci gününde devam ediyor. 20 Ocak’tan bu yana yüzlerce yaralıya müdahalenin yapıldığı Efrin kent merkezindeki Avrin Hastanesi gece bombalandı. En az 9 kişinin yaşamını yitirdiği hastanede hasar meydana geldi. Kent merkezi ve hastanenin bombalanmasına İstanbul’daki insan hakları örgütleri tepki gösterdi. Savaşın olduğu bir yerde sivillerin zarar görmemesinin ihtimal dışı olduğunu ifade eden İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri, “Yeni nesil silahlar, uzaktan patlatılan silahlar ve bombaların düştüğü yerlerde kimlerin yaşadığına dair tespitler yapmak mümkün değil” dedi.    ‘SİVİLLERE ZARAR VERME KASTI VAR’   Hastanelerin bombalanmasının çok daha farklı bir şeye işaret ettiğinin altını çizen Yoleri, “Çünkü bir yerde hastane olup olmadığını bile bilmek mümkün. Onu bombalayanların da bunu bilmesi mümkün. Dolayısıyla hastane gibi savaşlarda dahi dokunulmaması gereken bir yerin bu şekilde bombalanıyor olması, burada bir bombalama kastının olduğunu, dolayısıyla da hastanedeki sivil insanlara zarar verme kastının da olduğunu düşündürtüyor”  diye kaydetti.    ‘ULUSLARARASI KURALLARA UYULMALI’   Hastanelerin bombalanmasının ve sivillerin öldürülmesinin savaş koşullarında dahi kabul edilebilecek bir şey olmadığını vurgulayan Yoleri, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Pek çok uluslararası sözleşmesi var, bu uluslararası sözleşmelere uyulması gerekir. Ama maalesef tüm bu kuralların ve insani olarak yapılması gereken şeylerin yapılmadığı bir süreç gözlemliyoruz. Kaç tane sivilin yaşamını yitirdiğine dair yerel kaynaklar açıklama yapıyor. Bunlar sayının çok yüksek olduğunu işaret ediyor. Bu sebeple tabi ki sivillerin yaşamını yitirmesi insanları rahatsız eden bir şeydir. Ama aslında bakarsanız savaşın tamamı, çatışmalı ortamların tamamı, insan varlığını tehdit eden şeyler. O yüzden de Efrin'de yapılan bu şey insanı açıdan kabul edilebilecek bir şey değil.”    'İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR'   Savaş koşullarında dahi sağlık kuruluşlarının mutlaka korunması, herhangi bir zarara uğramaması gereken alanlar olduğunu vurgulayan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bunun dikkate alınmadığını belirtti. Fincancı, "Ancak bütün bunlara rağmen biliyoruz ki Afganistan'da da benzer şeyler oluyor. Suriye'de daha önceki saldırılarda da benzer şekilde sağlık kurumları ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar gerçekleşti. O nedenle böyle bir saldırının kabul edilmesi mümkün değildir. Sağlık kurumlarına yönelik saldırılar ve bununla ilgili uluslararası sözleşmelere aykırı tutum almayı, hak ihlali olarak tanımlamak mümkün. Aynı zamanda sivillerin yaşadığı yerlere özellikle savaş silahlarıyla saldırmak, benzer şekilde insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Sivillere ve sağlık kurumlarına saldırı, hiçbir koşulda kabul edilebilir değildir" diye konuştu.   'GÖÇ DURUMU İLE KARŞI KARŞIYAYIZ'   Fincancı, "Biz daha önce, hem sağlık örgütümüz hem de hekimler olarak savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu söylemiştik. Sağlık kurumunun bu saldırıya uğraması halinde, orada yaşayan insanların sağlık hizmeti almasıyla ilgili de ciddi sorunlar yaratacağını biliyoruz. Öncelikle bu savaşın ciddi anlamda sıkıntıları olacağı muhakkak. Üstelik insanların yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalması, göçe zorlanması, yerinden edinmişlik, hepimiz biliyoruz ki çok zorlu bir süreç. Zaten çok ciddi anlamda yerinden edinme, insanların üzerinde olumsuz etkileri olan bir durumdur. Biz daha önce de bölgede pek çok zorunlu göçlere şahit olduk. Sağlıktan barınmaya, beslenmeye ve eğitime olanaksızlık içerisinde olduklarını gördük. Bunun tekrar yaşanması muhtemeldir. Dolayısıyla nüfus hareketliliğinin aynı zamanda ve belli bölgelerde yoğunlaşmasının temel gereksinimlerden yoksunluk anlamına geleceğini söyleyelim" şeklinde konuştu.