Uluslararası Tribunal sona erdi: Savaş suçları tanımına giren çok sayıda suç işlenmiştir 2018-03-16 21:41:54 HABER MERKEZİ – Türkiye’nin yargılandığı Uluslararası Tribunal’in son oturumunda özellikle Paris katliamı üzerinde duruldu. İddia makamı, AKP’nin işlenen suçlardan sorumlu tutulmasını istedi.   Uluslararası Tribunal (Daimi Halk Mahkemesi), ikinci günün son oturumunda Şemdinli’deki bombalama, Güçlükonak saldırısı, Fransa’daki siyasi cinayetler ve 3 Kürt kadın siyasetçinin hayatını kaybettiği 9 Ocak 2013’teki suikastı gündemine aldı.   ŞEMDİNLİ’DEKİ BOMBALAMA   Bu oturumun incelenen ilk dosyası Şemdinli patlaması oldu. Skype üzerinden davaya katılan Şemdinli dosyasında aktif olarak avukatlık yapan Cüneyt Caniş, 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli’de Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nin bombalanmasındaki devletin rolünü anlattı. Bu saldırıda 3 kişi hayatını kaybetmişti. Seferi Yılmaz ise kitabevinden çok hızlı bir şekilde çıktığı için yara almadan kurtulmuştu. Bu davaya ilişkin hukuksal süreci detaylı olarak anlatan Caniş, Türkiye’deki yargılamaların adil olmadığını ifade etti. Caniş, halen devam eden yargılamada, 15 Temmuz askeri darbe girişimi olarak adlandırılan olaydan sonra tutukluların bırakılmasına karar verildiğini söyledi. “Dosyaya dokunan herkesin öyle ya da böyle görevden uzaklaştırıldığını” sözlerine ekleyen Caniş, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın “iyi çocuklardır” demesinin davaya etki ettiğini belirtti. Caniş, “İlk defa derin devlet halk tarafından suçüstü yakalanıp yetkili makamlara teslim edilmesine rağmen tam bir cezasızlık durumu söz konusu” dedi.   GÜÇLÜKONAK KATLİAMI   Güçlükonak’ta yaşananları ise insan hakları savunucusu ve yazar Şanar Yurdatapan anlattı. 1996 yılında yaşanan bu olayın devletin dört dörtlük suçüstü yakalandığını belirten Yurdatapan, önce olaya ilişkin bir videoyu paylaştı. Bunun devlet tarafından yapıldığını ortaya koyan Yurdatapan, 1996-1997’de devletin işlediği birçok cinayete daha dikkat çekti. Hakkında açılan davalar konusunda da bilgi veren Yurdatapan, Sur’daki ölümler sırasında “çocuklar ölmesin” diyen bir öğretmen hakkında verilen hapis cezasından da bahsetti. Bu “suçu” kendilerinin de fiilen işlediklerini söyleyen Yurdatapan, şimdi birlikte AİHM’de dava açacaklarını söyledi. “Adil yargılama sadece bir yönden ihlal edilmiyor, ters yönden de ihlal edilebiliyor” diyen Yurdatapan, söz konusu öğretmenin söylemediği sözler yüzünden de mahkum edildiğini kaydetti. Erdoğan’ın kendileri hakkında suçlamaları ve linç kampanyalarından da söz eden Yurdatapan Türkiye’deki nefret söylemlerine de dikkat çekti. Yurdatapan son olarak Türkiye’de “Her şey, özellikle de savaş suçlarını örtecek şekilde düzenlenmiş” dedi.   FRANSA’DA İŞLENEN SİYASİ SUÇLAR   Türkiye’de işlenen suçlara ilişkin tanıklıklardan sonra Avrupa’da işlenen siyasi suçlar ele alındı. Sonraki tanık araştırmacı gazeteci Nils Andersson, Fransa’daki siyasi cinayetleri anlattı. Paris’te 9 Ocak 2013’te üç Kürt kadın siyasetçinin (Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez) öldürüldüğünü hatırlatarak konuşmasına başlayan Andersson, daha sonra bir kişiyi fiziki olarak ortadan kaldırmayı amaçlayan hedefli saldırılara dikkat çekti. Cezayir savaşından bu yana Fransa topraklarında işlenen siyasi cinayetleri anlatan Andersson, “Hedefli saldırıların birçok devlet tarafından işlendiğini ama inkar edildiğini” söyledi. “Bunlar yabancı bir devletin topraklarında işlenen devlet suçlarıdır” diyen Andersson, çoğu zaman cinayetin işlendiği ülkenin servisleri ile işbirliği yapıldığını belirtti. Bu araştırmayı, bir mağdur olarak, bir yurttaş duyarlılığı içinde yaptığını söyleyen Andersson, 1965’ten bu yana Fransa topraklarında 30 yakın hedefli saldırı gerçekleştiğini ve 24 kişinin öldüğünü kaydetti. Ayrıca 28 Basklının Fransa topraklarında öldürüldüğünü de buna eklemek gerektiğini belirten Andersson, “Bu cinayetlerin yöntemine bakıldığında bir devlet işi olduğu açıktır” dedi. Genellikle saldırganın kimliğinin belirlenmediğine işaret eden Andersson, Paris’te üç Kürt kadın devrimciyi katleden tetikçinin yakalanmasının bir istisna olduğunu ifade etti. Andersson, dünya genelinde düzenlenen 220 hedefli saldırıya ilişkin bir listeyi de mahkemeye sunduğunu kaydetti. Andersson, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Türkiye tarafından öldürüldüğünü savundu.   COMTE: İLK KEZ BİR DAVADA YABANCI BİR DEVLET SUÇLANDI   Andersson’dan sonra Cansız, Doğan ve Şaylemez ailelerinin avukatı Antoine Comte, “Bu davada farklı olan, bu suçlardan bu ülke tarihinde ilk kez yabancı bir devlet sorumlu tutulmasıdır. Fransız adaleti, bu suçların arkasındaki faillere tepki gösterdi” dedi. Davanın başlangıcı, seyri ve sonucuna ilişkin detaylar veren avukat Comte, katliamda tek bir silah kullanıldığını, olay yerine 10 kovan bulunduğu ve hepsinin aynı silaha ait olduğunu kaydetti. Otopsi sonucunda “cinayetlerin profesyonelliğinin” ortaya çıktığını belirten Comte, “Soruşturmanın ilk günlerinde bir şüpheli belirdi” diyerek tetikçi Ömer Güney’e dikkat çekti. Cezaevinde ölen zanlının Türkiye seyahatleri ve onunla ilgili ortaya çıkan delilleri de anlatan Comte, daha sonra ortaya çıkan ses kayıtları ve MİT sorumlularının imzasını taşıyan gizli belgeden söz etti.   SİLAHIN NERDEN GELDİĞİ BELİRLENECEK   Comte, Güney’in kullandığı silahın nereden geldiğinin de yakında tespit edileceğini söyledi. İmzalı belgenin de bir ilk olduğunu belirten Comte, buna ek olarak bir de Güney’in cezaevinden kaçış planı yaptığını ifade ederek, plana dair bilgiler verdi. Comte, “Katil zanlısının ölümü ardından dava kapanmadı. Çünkü yargılanmadı, kim yardım etti, kim finanse etti, kim bilgi verdi?” dedi. Comte, Güney’in aradığı numaraların kimlere ait olduğunun da tespit edildiğini dikkat çekti.   GÜNEY’İN ARADIĞI KİŞİLER TESPİT EDİLDİ   Avrupa’daki MİT suikast planlarına da işaret eden Comte, “Avrupa’da bir Türk infaz timi dolaşıyor” dedi. Comte, ayrıca PKK tarafından yakalanan iki üst düzey MİT elemanının itiraflarının da çok önemli olduğunun altını çizdi. Comte’un tanıklığının ardından, PKK’nin elindeki MİT yöneticileri Fransızca alt yazılı olarak izlendi.   ALMANYA VE BELÇİKA’DAKİ SUİKAST PLANLARI   Hedefli cinayetler kapsamında Almanya ve Belçika’daki suikast teşebbüsleri konusunda tanık olarak Yüksel Koç dinlendi. Koç, kendisine yönelik MİT organizeli planlar konusunda bilgi verdi. 2 Eylül 2016 tarihinde bir kadınla görüştüğünü ve elindeki bütün bilgi ve belgelerin kopyasını kendisine verdiğini ifade eden Koç, Kürt temsilcilerin hedeflenmesi için MİT tarafından Mehmet Fatih Sayan isimli bir kişinin talimatlandırıldığını söyledi. Bilgi ve belgelerin hepsini Alman adaletine teslim ettiklerini ve suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden Koç, Bremen’deki davanın federal savcılığa devredildiği bilgisini verdi. Koç, kendisine yönelik teşebbüste bulunan kişi için “Bir medyada çalışıyor. Bizimle böyle ilişkilenmişti” dedi. Bu şahsın Kıbrıs’ta tetikçi olarak eğitim aldığını belirten Koç, tetikçinin kendisi, Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’a yönelik suikast planlarına ilişkin bir notunu okudu. Buna benzer devlete iletilen 20’yi aşkın not olduğunu ifade eden Koç, bu planları yapanların Paris katliamlarını yapanlar olduğuna işaret ederken, Remzi Kartal ve kendisine yönelik tehdit mesajlarında Sakine Cansız’a yapılana gönderme yapıldığına dikkat çekti. Hamburg’ta Mustafa T isimli bir ajanı Ocak ayında tespit ettiklerini belirten Koç, bunun MİT bağlantısını ses kaydı ile birlikte mahkeme ile paylaşacağını kaydetti.   PHILLIPS: ABD ERDOĞAN’A MAGNİTSKİ YASASI’NI UYGULAYABİLİR   Fransa’nın başkenti Paris’teki Uluslararası Tribunal’de tanık olarak dinlenen Amerikalı uzman David Phillips, ABD’nin Erdoğan’a mali yaptırım ve vize yasağı uygulayabileceğini söyledi.   Columbia Üniversitesi Barış ve İnsan Hakları Çalışmaları Direktörü David L. Phillips, Türkiye’nin bölgede DAİŞ ve El Kaide gibi “terörist” gruplara verdiği destek iddiaları konusunda tanıklık yaptı.   Daha önce ABD Dışişleri Bakanlığı’nda danışmanlık yapan Phillips, Türkiye’nin bu desteğinin Amerikan servisleri tarafından da tespit edildiğini belirtti. Phillips, “Türk hükümeti silah sağlanmasını kolaylaştırdı ve İçişleri Bakanlığı’nın 2014’te El Nusra’yı resmi olarak destekleyen bir kararıyla bu onaylanmıştır” dedi.   MİT tırlarını da hatırlatan uzman Phillips, DAİŞ’e verilen askeri eğitimlere, sağlık yardımları ve petrol ticaretine de dikkat çekti. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın şirketinin DAİŞ ile yaptığı petrol ticaretinden bahseden Phillips, “Amerika Birleşik Devletleri Kongre üyeleri şu anda hükümetle görüşüyor. Küresel Magnitski Yasası’nı Erdoğan’a uygulamak istiyor. Bireylere yönelik bir uygulamadır.   Magnitski Yasası, 2012 yılı Kasım-Aralık’ta Amerikan Kongresi ve dönemin başkanı Obama tarafından onaylandı. Bu metin, 2009’da Moskova’da cezaevinde öldürülen avukat Sergey Magnitski’nin öldürülmesi olayına karışan Ruslara yönelik mali yaptırım ve vize yasağı öngörüyordu.   İDDİA MAKAMI: BU BİR SAVAŞTIR, KÜRT HALKINA KARŞIDIR   İddia makamı adına Jan Fermon ise şöyle noktaladı: “Bir savaş, topyekün bir savaş söz konusu. Bu sadece PKK’ye yönelik değil, Kürt halkına yönelik bir savaş söz konusu. Öyle bir savaş ki, suçların işlendiği bir savaş. Bu savaş sorasında bir suç örgütü gibi ve her türlü suçu işleyecek bir suç örgütü gibi hareket ediyor. Savaş suçları tanımına giren çok sayıda suç işlenmiştir. Ayrıca psikolojik bir savaş bu. Yalanlar üzerine kurulmuş bir savaş. Sıradan cinayetlerle giden organize edilmiş bir savaştır.”   KARAR İKİ AY SONRA AÇIKLANACAK   Mahkeme Başkanı Philippe Texier ise duruşmalara son verirken, Kürt halkının uzun ve zorlu mücadelesine vurgu yaptı. Genellikle iki üç gün içinde karar verdiklerini belirten Texier, ancak bu sorunun çok kapsamlı ve karmaşık oluşu ve çok sayıda belgeden dolayı bir hata yapmamak için iki ay sonra açıklayacaklarını söyledi. Texier, 21 ile 24 Mayıs tarihleri arasında kararlarını açıklayacaklarını kaydetti. Mahkeme başkanı Türk hükümetinin hem ülke içinde hem de dışarıda suç işlediğini kabul ettiklerini sözlerine ekledi.   İKİ GÜNLÜK MAHKEME SONA ERDİ   Mahkeme iki günlük duruşmaların ardından sona erdi. Duruşmalarda Cizre, Sur, Şırnak, Nusaybin’deki ölümler, Roboski katliamı, Şemdinli’deki bombalı saldırı, Güçlükonak katliamı, faili meçhul cinayetler, Musa Anter cinayeti, Özgür Gündem ve DEP’e yönelik bombalı saldırılar ile Paris katliamı yargılandı. Yedi hakimin yönettiği Daimi Halk Mahkemesi’ni 45 dolayında uluslararası kurum ile 300 dolayında şahsiyet destekledi.    Mahkeme kararını Mayıs ayında açıklayacak.