Üniversitelerin geldiği nokta: Cübbeye postal, kapıya kelepçe 2021-01-18 09:05:21   KOCAELİ - Akademisyen Ömer Furkan Özdemir, iktidarın üniversiteleri getirdiği noktayı, “Ankara Üniversite’nde ihraç edilen akademisyenlerin protesto için yere serdikleri cübbelerinin polis postalları altında ezilmesi, Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe vurulması” şeklinde özetledi.    Boğaziçi Üniversitesi'ne “kayyım rektör” olarak atanan AKP'li Melih Bulu'ya karşı öğrencilerin başlattığı eylemler 15’inci gününde devam ediyor. Bulu ve üniversitelere atama yoluyla atanan bütün rektörlerin istifası talebiyle başlatılan eylem, Rektörlük binasının önünde süresiz nöbet eylemine dönüştürüldü ve ülkenin dört bir yanına yayılan eylemler sonucunda öğrenciler aynı talepler etrafında kenetlendi.    Atama rektörlerin üniversitelerin özerk yapısını zedelediğine dikkati çeken akademisyenler, eylemin başladığı ilk günden bu yana öğrencilerin taleplerinin sahiplendiklerini söyledi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Kocaeli Şubesi Sekreteri ve Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Araştırma Görevlisi Ömer Furkan Özdemir ile yaşanan rektör atamalarını ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın (YÖK) üniversitelerdeki rolü üzerine konuştuk.   DİLEDİĞİ İSİM DİLEDİĞİ ÜNİVERSİTEYE    Dışarıdan rektör atamaları olmadan önce de üniversite bileşenlerinin tamamının rektörünü seçemediğini belirten Özdemir, YÖK’ün üniversite seçimlerinden en çok oyu alanları Cumhurbaşkanlığı’na sunduğunu söyledi. Özdemir, “Oradan da seçilen kişinin ataması yapılıyordu. Birçok üniversitede rektörlük seçimlerinin devam ettiği son dönemlerde, en çok oyu alanların yerine Cumhurbaşkanı’nın istediği, kendisine yakın gördüğü isimleri atadığını gördük. Seçimlerin kaldırılmasıyla birlikte artık Cumhurbaşkanı dilediği isimi, dilediği üniversiteye rektör olarak atıyor” dedi.   AKADEMİNİN ÖZERKLİĞİ   “Üniversiteleri üniversite yapan en temel şey akademinin özerkliğidir. Bilimin ya da bilimsel çalışmaların temelinde bu özerklik yatıyor” diyen Özdemir, şunları söyledi: “Özerklik yoksa orada bilimsel özgürlükten, bilimsel çalışmadan da söz etmek mümkün değildir. Atama yapmak orayı kontrol etmektir. Alınacak kararların atamayı yapan kurum tarafından alınacağı anlamına gelir. Bu da üniversiteleri siyasal iktidarın kontrolüne almaktır.”   YÖK ENGELİ   Türkiye’de 1980 askeri darbe sonrasında kurulan YÖK ile birlikte üniversitelerdeki bilimsel çalışmaların engellendiğini dile getiren Özdemir, YÖK ile birlikte üniversitelerin piyasaya açıldığına dikkat çekti. Özdemir, “Nerede piyasanın ihtiyaçlarına hizmet edecek araştırmalar varsa, bu araştırmaların daha fazla finanse edildiğini, ‘kar getirmeyecek olan’ alanlarının ise feda edildiğini gördük. Dolayısıyla toplumun ihtiyaçlarını karşılamak yerine, sermayenin ihtiyaçlarını karşılayacak araştırmalara öncelik verildiğini gördük” diye belirtti.   ‘12 EYLÜL’Ü MUMLA ARATIYOR’   AKP’nin iktidara gelmeden önce en önemli vaatlerinden birinin YÖK’ü kaldırmak olduğunu hatırlatan Özdemir, “Bir süre sonra anlaşıldı ki AKP YÖK’ü kaldırmak yerine, YÖK’ü ele geçirmeyi düşündü. Üniversiteleri ele geçirmek için önce YÖK’ü ele geçirmek ve bunun üzerinden üniversiteleri kontrol altına alma konusunda bir niyeti olduğunu göstermiş oldu. Diğer alanlardaki uygulamaları bir yana, özellikle üniversiteler özelinde 12 Eylül darbecilerinin izinden giden AKP, bayrağı onlardan devralmıştır. Bugün yaptıkları uygulamaların hepsi 12 Eylül darbecilerinin yapmış olduğu uygulamalardır. AKP’nin bugün yapmış olduğu uygulamaların temeli YÖK’le atılmış olmakla birlikte, 12 Eylül’ü mumla aratacak uygulamalara şahit oluyoruz” diye konuştu.   MÜDAHALE FOTOĞRAFLARI   15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) binlerce akademisyenin ihraç edildiğini anımsatan Özdemir, ihraçların ardından liyakat sisteminin tamamen kenara bırakıldığına değindi. İktidarın ihraçları üniversiteleri kontrol etme aracı olarak kullandığını dile getiren Özdemir, “Bunun en sembol fotoğrafını Ankara Üniversite Cebeci Kampüsü’nde ihraç edilen akademisyenlerin protesto için yere serdikleri cübbelerinin polis postalları altında ezilmesidir. Bir diğer sembolünü ise Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe vurulmasıdır. Bu iki sembol fotoğraf Türkiye’de iktidarın üniversiteye müdahalesinin geldiği noktayı gösterir” dedi.    REKTÖRLER İKTİDAR TEMSİLCİSİ   AKP içinde siyaset yürüten kişilerin üniversitelere rektör olarak atanmasının yeni olmadığını belirten Özdemir, “Aslında mesele bir akademisyenin siyaset yapıp yapmaması değildir. Burada öne çıkan şey üniversitelere yapılan bu atamaların tek bir partide yönetici olmalarıdır. AKP’de siyaset yapmış kişiler rektör olarak atandıklarında, zaten aynı siyaseti üniversitelerde sürdürüyorlar. Üniversitenin yöneticisi olarak değil, siyasal iktidarın temsilcisi olarak davranıyorlar” şeklinde konuştu.   MA/ Kadir Güney