Hasta Hakları Günü'nde hükümete çağrı: Tutukluları serbest bırakın 2020-10-26 09:35:51   ADANA - Dünya Hasta Hakları Günü'nünde hükümete seslenen İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü İlhan Öngör, tüm hasta tutukluların serbest bırakılmasını istedi.    Lizbon'da 1981 yılında yapılan 34'üncü Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu'ndaki Lizbon Bildirisi ile kabul edilen 26 Ekim Dünya Hasta Hakları Günü 29'uncu yılında. Türkiye'nin 1998'de altına imza attığı bildiride, hastanın öncelikle yararının gözetilmesi ve bu konuda her türlü hizmeti alabilmesi gerektiği ifade ediliyor. Böylesi bir günde en çok dikkat çeken şey ise hasta tutukluların durumu oluyor.    Bu bildirinin hasta tutuklulara uygulanmadığını belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü İlhan Öngör, cezaevinde bulunan hasta tutukluların durumuna dikkat çekti.    'YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLİYOR'   Türkiye'nin yıllardır kanayan yarasının hasta tutuklular olduğunu ve bunun için mücadele ettiklerini söyleyen Öngör, İHD'de olarak 2020 yılının ilk aylarında yayınladıkları hasta mahpus listesinde 591'i ağır olmak üzere bin 564 hasta tutuklunun tespit ettiklerini ancak hasta tutuklu sayısının bu yayınladıkları listenin üzerinde bulunduğuna değindi. Adalet Bakanlığı tarafından tam rakamların açıklanmadığını ifade eden Öngör, "Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere her gün onlarca ağır hasta mahpusun haberleri yazılı ve görsel basında paylaşılmakta ve ölüm haberleri gelmektedir. İHD olarak bugüne kadar ki tüm söylemlerimizde hasta mahpus sorununun sadece hukuki boyutuyla değil aynı zamanda vicdani ve ahlaki boyutuyla ele alınması gereken bir konu olduğunu, temel haklardan olan yaşam hakkı çerçevesinde soruna yaklaşılması gerektiğini belirttik. Ancak; bu konuda yetkili kurum olan Adalet Bakanlığı ve hükümet, kamuoyunun tüm bu duyarlı seslenişine karşı sessiz kalıp; duyarsız kalmayı tercih etmiştir. Özellikle hasta mahpuslar sorununun siyasi sonuçları açısından kar ve zarar mantığı ile hükümet tarafından yaklaşılmasının sorunun daha da derinleşmesine ve yaşam hakkının ihlaline sebep olmaktadır" dedi.   'ÖLÜM DÖŞEĞİNDE TAHLİYE EDİLİYOR'   Hasta tutukların "cezaevinde kalamaz" raporlarına rağmen tahliye edilmediğini ve tedavilerinin yapılmadığını belirten Öngör, "Hastaneye gitmeleri için günlerce bekletilmekte yahut gittiklerinde elleri veya ayakları kelepçeli bir şekilde muayene edilmektedirler. Gerekli tıbbi desteği alamayan ve tedavisi yapılmayan hasta mahpusların sağlık durumları gittikçe daha da kötüleşmekte, artık ölüm sınırına geldiğinde tahliye edilebilmektedirler. Ki; bir çok hasta mahpus artık ölüm eşiğine geldiğinde tahliye edilmiş ve maalesef tahliye edildikten bir kaç gün sonra yaşamını yitirmişlerdir" diyerek hükümetin hasta tutuklulara dair uygulamalarını özetledi.   'ADALET BAKANLIĞI SORUMLUDUR'   Öngör, bu duruma en iyi örneğin; çoklu organ yetmezliğinden dolayı yaşamını yitiren hasta tutuklu Sabri Kaya'yı gösterebileceklerini söyledi. Osmaniye 2 No'lu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan ağır hasta tutuklu Kaya'nın, 20 Mayıs'ta hakkında verilen tahliye kararının ardından yaşamını yitirdiğini anımsatan Öngör, Kaya'nın tedavisinin engellendiğini ve Kaya'nın öleceği kesinleştiğinde; "cezaevinde kalamaz" raporu verilerek tahliye edildiğini ancak aynı gün yaşamını yitirdiğine değindi.    Hasta tutukluların; tedavi ve yaşam haklarının ihlal edildiğine dikkati çeken Öngör, "Adalet Bakanlığın görevi, hasta mahpusun ölüm eşiğine gelene kadar mahpusun cezaevinde kalmasını değil, hasta mahpusun iyileşmesini sağlayacak tıbbi desteği ve tedaviyi sağlamaktır. Ancak; ilgisizlik ve yeterli gerekli tedavinin yapılmaması hasta mahpusun hastalığını daha da ilerletmekte ve ölümüne sebep olmaktadır. Bu nedenle bu tür benzer ölümlerde birinci dereceden Adalet Bakanlığın pozitif sorumluluğu mevcut olup, koruma yükümlülüğünün ihlalidir. Bakanlık, asıl sorumluluğunun kendisinden kaynaklandığını kabul edecek ve kendisinden kaynaklanan olumsuzlukları ortadan kaldırması gerekmektedir. Ancak bugün itibariyle bakanlığın böyle bir sorumluluk bilinci ile hareket ettiğini söyleyemeyiz" ifadelerini kullandı.   'YARAYI DERİNLEŞTİRMEYİN'   Öngör, son olarak hükümete şu çağrıda bulundu: "26 Ekim Dünya Hasta Hakları vesilesi ile tekrardan belirtmek isteriz ki; hasta mahpuslar sorunu hukuki boyutu ile beraber  vicdani, insani ve ahlaki bir sorundur. Adli tıp kurumunun tek yetkili olması, hasta mahpusların tedavilerinin yapılmaması  vicdani ve insani bir sorunu kronik hale getirmiş ve toplumsal bir yaranın derinleşmesine neden olmaktadır. Yapılması gereken şey insan onuruna yakışan bir bakış açısı ile yaşam hakkını koruyan hukuki düzenlemelerle acilen hasta mahpusların tedavilerin yapılması ve hasta mahpusların derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz."   MA / Hamdullah Kesen