Oluç: Esat Oktay ruhu emniyete hakim olmuş 2020-06-29 15:01:15 ANKARA - HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Rojbin Çetin’in köpekli işkenceye maruz kalmasına ilişkin, “İşkenceci Esat Oktay Yıldıran'ın ruhu Diyarbakır Emniyetine hakim olmuş. Sadece oraya değil, yürütme kademelerine de hakim olmuş durumda” dedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, güncel gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Oluç, Orhan Doğan’ın ölüm yıldönümü olduğunu anımsatarak, “Hem Orhan Doğan’a hem de bütün hayatını yitirmiş olanlara halkımıza verdiğimiz barış, demokrasi mücadelesini başarıyla sonuçlandıracağımızı sözümüzü bir kez daha bu anmada dile getiriyorum. Halkımıza verdiğimiz barış mücadelesini sürdüreceğiz” dedi.   İdam edilişlerinin 95’inci yıldönümü olan ve mezar yerleri halen bilinmeyen Şeyh Said ve arkadaşlarını da anan Oluç, “O günden bu yana mezarları hala nerededir bilinmiyor, bu talebi bir kez daha dile getiriyoruz. Tarihimizle yüzleşmek zorundayız. Resmi tarihin anlattığı Şeyh Said ile gerçek tarihin anlattığı Şeyh Said ile yüzleşmek zorundayız” diye belirtti.   ‘OKTAY YÖNTEMİ YENİDEN HORTLATILDI’   Diyarbakır’da yaşanan işkenceye dair konuşan Oluç, İşkence Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Mücadele Günü’nde işkence gören HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyesi ve önceki dönem Edremit Belediyesi Eşbaşkanı Sevil Rojbin Çetin’in yaşadıklarına değindi.   Çetin’in evinde üç buçuk saat işkence gördüğüne dikkati çeken Oluç, şunları söyledi: “Gözaltı için gelmişlerdi, kapıyı kırdıktan sonra kolluk tarafından iki köpekle saldırıldı. Hem fiziki işkencede bulunuldu hem de ağıza alınmayacak ağır hakaretler ve cinsiyetçi küfürlerle karşı karşıya kaldı. Şimdi köpekli işkence yöntemi, bu Türkiye’de ilk kez karşı karşıya kaldığımız bir olay değil. Eski dönemleri hatırlarsak, 1980 Darbesi sonrasında özellikle Diyarbakır zindanlarında Esat Oktay Yıldıran adı herkesin malumudur. Onun köpeği ‘Co’ vardır, o da herkesin malumudur. Üstüne filmler bile yapıldı. Esat Oktay Yıldıran, köpeği ‘Co’ ile zindandaki tutsaklara ağır işkenceler yapıyordu. Bugün yeniden o anlayışın hortladığını görüyoruz. Yeniden bu uygulamaların bir yöntem olarak seçildiğini görüyoruz.”   ‘YAPANLAR KORUNUYOR’   Diyarbakır’da benzer işkence vakasının ikinci kez yaşandığını kaydeden Oluç, “Orada da mağdur ve ailesine yine köpekle işkence yapılmıştı. Bu tür durumlarda aslında yapılması gereken bellidir. Olayın sorumluları hakkında bir hukuk devleti olursa, hukukun üstünlüğü geçerli olsa, yapılması gereken bellidir. Olayın sorumluları hakkında soruşturma açılır. Görevi kötüye kullanmak suçundan bu kişilere görevden el çektirilir ve hukuki işler devam eder. Fakat Diyarbakır Valiliği ne yaptı? Valilik bu işkenceyi yapanları koruyacak ve aklayacak bir senaryo yaratma uğraşına girdi. Ve bir açıklama yaptı. Açıklamanın hangi cümlesini okursanız okuyun, tam bir kepazelik ile karşı karşıyayız. İddiaların ortaya çıktığı ilk andan beri maalesef bir soruşturma başlatmadı ve tam tersine bunu yapanları koruma ve kollama çabasına girdi” diye konuştu.   BAKANLIKLARA ÇAĞRI   İşkenceye dair Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunan Oluç, “Mutlaka bu işkenceyi yapanlar hakkında acil soruşturma başlatılması ve görevden uzaklaştırılmaları gerekiyor. İçişleri Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz; Sizin kolluk güçleriniz bu işkenceyi yapıyor. Eğer siz onlara bu direktifi vermediyseniz yapanlar hakkında bir işlem yapın. Yok siz onlar hakkında bir işlem yapmıyorsanız biz öyle anlıyoruz ki İçişleri Bakanlığı, bu kolluğa bu işkence direktifini vermiştir. Yol vermiştir, yol açmıştır, diye anlıyoruz. Bunu da bir kayıt olarak tarihe düşüyoruz” ifadelerinde bulundu.   ‘İŞKENCEYE TOLERANS VAR’   İşkencenin insanlık suçu olduğunu vurgulayan Oluç, işkence yapanları cezasızlıkla ödüllendirilecek adımlar atılmamalı uyarısı yaptı. Oluç, “Bu iktidar işkenceye sıfır tolerans diyor ama o sıfırı düşmüş durumda. Bu iktidar işkenceye tolerans gösteriyor. Çok açık ve net. Eğer bu soruşturmalar yapılmazsa daha önce yapılan işkence vakalarını da hatırlatıyoruz, Diyarbakır ve Urfa’da olan işkence vakalarını da hatırlatıyoruz, eğer işkenceye tolerans gösterdikleri, eğer soruşturma açılmazsa bu çok ve net bir biçimde ortadadır” dedi.   ‘BU KADAR YALAN NASIL SÖYLENİR’   Oluç, konuşmasına şöyle devam etti: “Şimdi Diyarbakır Valiliği’nin açıklamasından sonra soruyoruz, eğer ortada hukuksuz bir uygulama yok ise kolluk kuvvetleri avukatın eve girmesine neden engel olmuştur? Avukatın eve girme talebine karşın, kolluk kuvvetlerinin izin vermemesi bu işkence iddialarını doğrulamaz mı? Madem işkence yok diyorsunuz, işkenceyi belgeleyen avukatlara nasıl soruşturma açarsınız? Soruyoruz. ‘Atlamak üzereyken köpek tarafından kurtarıldı’ deniyor. Bu kadar yalanı nasıl söyleyebiliyorsun? Sırtında bot izi var, dudağı patlamış, gözü mor, bunlar nasıl olmuş? Buna dair bir izahınız var mı? Yok. Valilik diyor ki, ‘kademeli oranda zor’ kullanmak. Şimdi bakın bu fotoğraf kademeli olarak zor kullanmayı tarif ediyor. Yüzü, kolları, bacakları, burada görünüyor. Açıkça işkence yapılmış ve köpekle işkence yapılmış, sadece öyle değil bir de üstüne darp edilmiş, gözü morartılmış, çeşitli yerlerinde şişlikler var. Alınmış olan raporlar da var.   OKTAY’IN RUHU EMNİYETE HAKİM OLMUŞ   Diyarbakır Valiliği, işkencecileri aklamayı kendisine vazife edinmiş. Her işkence görüntüsünden sonra onları aklayacak ve daha kötüsü de onları cesaretlendirecek açıklamalar yapmayı kendine görev edinmiş. Neden köpek kullanılıyor ev içinde gözaltına alınmaya gidildiğin de? Şimdi söyleyince kızıyorlar ama Diyarbakır zindanın işkencecisi Esat Oktay Yıldıran'ın ruhu Diyarbakır Emniyetine hakim olmuş, sadece oraya değil, belli ki bu işi teşvik eden yürütme kademelerine de hakim olmuş durumda. Maalesef köpeği Co’nun ruhu da. Şimdi şunu hatırlatayım, Diyarbakır zindanında Esat Oktay Yıldıran’ın 1980’den sonra yaptığı o ağır işkenceler, o insanlık suçları insanları hakları için mücadele etme konusunda hiç yıldırmadı. Şimdi sizin yaptıklarınız hiç yıldırmayacaktır.”   Yapılan işkencenin sorumlularının yargılanması için konunun takipçisi olacaklarını kaydeden Oluç, hem işkenceyi yapanlar hem de Diyarbakır Valiliği hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.   ‘VALİLERİN YAPTIKLARINI UNUTMADIK’   Diyarbakır’a atanan valiyi Kocaeli’de işçilere ve Van’da depremzedelere yaptıklarından hatırladıklarını söyleyen Oluç, “İktidara gerçekten özel olarak bu tür valileri mi seçip, gönderiyorsunuz Diyarbakır’a. Mardin Valisi Mustafa Yaman gibi gerçi şimdi görevden alındı, merkeze çekildi ancak onunda yaptıkları unutulmadı. Elbette ki yargı önünde o da hesabını verecek. Son söz bu iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz. İşkenceye sıfır tolerans diyorsanız bugünkü durum işkenceye toleransı doğruyor. O nedenle eğer söylediklerinizde ciddi ve samimiyseniz o zaman işkence yapanlar hakkında soruşturmayı hemen başlatın bunu engellemeyin” dedi.    ‘MAKUL BARO’YA İTİRAZ     Oluç, baroların yapısı ve seçim sisteminde yapılması planlanan değişikliğe de değinerek, “Barolar makul avukat, makul baro yaratma projesine itiraz ediyor. Eleştirilerini dile getiriyorlar. Yarın Türkiye’nin çeşitli illerinde baroların savunma yürüyüşleri olacak. Bu savunma yürüyüşlerinde herhangi bir provokasyona yol açılmaması iktidarın elindedir. İktidara çağrıda bulunuyoruz savunma hakkını kullanan ve savunan insanlara herhangi bir saldırının olmaması için gereken önlemleri alın, avukatların baroların ve baro üyelerinin özgürce eleştiri düşüncelerini ifade etme toplantı ve gösteri yapma hakkını sağlayın. Aksi takdirde alacağınız her adım yargıda var olan büyük usulsüzlüklerinin ve tuz kokma sürecinin yeni aşamasını getirecektir” şeklinde konuştu.    ‘VEKİLLERİMİZİN DURUMU İYİ’   Oluç, sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Koronavirüs tespit edilen HDP’li vekillerin durumuna ilişkin soruyu yanıtlayan Oluç, “3 vekilimiz ilk günden bugüne kadar iyileşme göstermektedir. Bir vekilimiz evde iki vekilimiz hastanede tedavi oluyor. Gereken tedbirlerimizi aldık mümkün olduğu kadar az personel ve danışmanla bu çalışmaları sürdürüyoruz. Tedbirlerimizi almaya devam edeceğiz” dedi.   Oluç, Meclis koridorunda vakaya rastlanması ardından testleri yaparak, diğer partileri bilgilendirdiklerini söyledi. CHP ve İYİ Parti’nin kendileri ile aynı koridorda olmasından kaynaklı önlemler aldığını kaydeden Oluç, “Sadece Meclis’te değil toplumda da bu hassasiyetin olması gerekiyor. Burada yeniden çağrımızı yapıyoruz. Mutlaka maske, mesafe ve hijyen tedbirlerine mutlaka Türkiye’nin her yerinde bütün insanların uyması gerekiyor” diye konuştu.    ‘SENDİKALARIN TALEPLERİ ÇOK ÖNEMLİ’   Oluç, kıdem tazminatının fona devredilmesi gündemine ilişkin ise, şunları söyledi: “Kıdem tazminatı işçilerin emekçilerin alın teriyle elde ettikleri bir haktır ve uzun süredir kullandıkları bir haktır. Kıdem tazminatı konusunda sendikalar olduğu gibi bizler de son derece hassasız. Bu konuda atılacak olan hiçbir adımın işçiler emekçiler aleyhine olmaması gerektiği konusundaki fikrimiz ve tutumumuz nettir. Sendikaların taleplerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Tartışmalarını izliyoruz. İktidarı da uyarıyoruz işçilerin hakkı olan kıdem tazminatını gasp etmeye çalışmak kabul edilemez. Ne siyasi olarak ne insanı olarak ne ahlaki olarak kabul edilebilecek bir şey değildi. İşçiler kıdem tazminatı elde etmek için canlarını ortaya koyarak çalışıyorlar.”   GÜL’ÜN AÇIKLAMALARI   Oluç, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “parti devleti” açıklaması ve ekonomiye dair yorumlarını da değerlendirdi. Oluç, şunları söyledi: “Birçok uygulamanın parti devleti uygulaması olduğunu görüyoruz ve söylüyoruz da. Maalesef daha önce ifade ettik Türkiye tarihinde bir kez daha parti devleti uygulamaları gündeme gelmiştir. Yıllar sonra Türkiye hem halk hem toplum parti devleti uygulamaları ile karşı karşıya kalmıştır. Bakın valiler adeta AKP il başkanları gibi davranmaktadır. Kaymakamlar AKP’nin ilçe başkanı gibi davranmaktadır. Yürütmenin başı Cumhurbaşkanı sıfatı ile aynı zamanda AKP başkanıdır. Yani yürütmenin başı yasama ve yargıyı tahakkümü altında tutarken bunu bir parti genel başkanı olarak yapmaktadır. Yargıya atamaları yaparken bir partinin genel başkanı olarak bunları yapıyor. Kanun tekliflerini torbalar şeklinde gönderirken bir parti genel başkanı olarak yapmaktadır. Parti devleti uygulamaları parti ile devletin örtüşmesi uygulamaları demokrasi açısından, hukukun üstünlüğü açısından kabul edilebilir değildir. O nedenle bu yöndeki eleştirler doğrudur. Biz de bu konudaki sistem eleştirilerimizi, yani Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin bir ucube olan sisteminin mutlaka tartışılarak güçlendirilmiş bir parlamenter sistem olarak değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”