DTK Eşbaşkanı Güven: Devletin tükenişinin ilanıdır

img
DİYARBAKIR - AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan “Milli Dayanışma Kampanyası”na Kürt siyasetinden tepki geldi. Kampanyayı eleştiren DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, “Bu devletin tükenişinin ilanıdır” dedi.
 
Devletler, yayılan Koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı ekonomik tedbirler arasında yurttaşlarına yönelik sağlık, eğitim, ücret, gıda ve barınma gibi destekler sunarken, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, halktan destek istedi. Bütçenin aslan payını savaşa ve istihbarata ayıran AKP iktidarı, “Milli Dayanışma Kampanyası” adıyla bağış toplamaya başladı. Daha önce 15 Temmuz askeri kalkışma sonrası toplanan bağışların dağıtılmaması gibi pratiklere sahip iktidara kamuoyundan büyük tepki yağdı. Kampanyaya tepki gösteren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Başkanı Sinan Çiftyürek, halktan toplanan vergilerin doğru ve adil dağıtılma zamanı olduğuna dikkati çekti. 
 
Salgınla mücadelenin devam ettiğine işaret eden Güven, egemenlerin, muktedirlerin, bütün doğanın ve kainatın kendileri için yaratıldığını düşünen erkek egemen zihniyetin talancı, tekçi, doğa ve kadın düşmanı zihniyetlerin hiç öngöremedikleri bir durum yaşandığına dikkat çekerek, “Onlar bütün dünyayı yok edebilecek silahlar üretirken bu silahlarla kendilerini her tür tehlikeden koruyabileceklerini zannederken, hiç de düşünmedikleri bir noktadan geldi ölüm. Ve bu ölümcül virüs karşısında da herkes yeniden yeniden tedbirlerini almaya ve bundan korunmaya çalışıyor” dedi. 
 
‘HAYAL KIRIKLIĞI YARATTI’
 
Salgına karşı korunmada eşitlikçi olmayan bir durumun da yaşandığı aktaran Güven,  ailelerini geçindirmek için çalışan yüzbinlerce insanın olduğuna işaret ederek, her ülkenin kendi yurttaşlarının mağduriyetlerinin giderilmesi için ekonomik destek paketlerini açıkladığını, ancak Türkiye’de bu durumun tersi yaşandığının altını çizdi. Erdoğan’ın duyurduğu bağış kampanyasının büyük bir hayal kırıklığını yarattığının altını çizen Güven, “Daha önceki konuşmaları da hayal kırıklığıydı. Çünkü oradaki önlemlere baktığımızda daha çok bir grup işvereni rahatlatacak bir yapılanma söz konusuydu. Şimdi onun da ötesine geçerek halkına, yurttaşlarına her türlü katkıyı sunmaya hazır olduğunu belirtmesi gerekirken, halka siz devlete, yani başlatacağımız kampanyaya destek verin, var olan paranızı verin ki, biz devlet olarak ayakta kalalım mesajı verdiler. Bu mesaj, insanları ruhen isyan ettiren bir durumdu. Çünkü akşam ‘biz bize yeteriz’ Türkiye kampanyasına karşılık ‘zırnık yok’ kampanyası sosyal medyada başlatıldı. Ve bu çok üst aşamalara çıkan bir kampanya oldu. Normalde bu tür açıklamalar yapan herkes gözaltına alınıyor” dedi. 
 
‘RESMEN DİLENCİLİKTİR’
 
Başka bir ülkede böyle bir bağış kampanyasını hükümeti istifaya götüreceğini vurgulayan Güven, halkın sosyal medyada iktidara gösterdiği tepkilere dikkat çekerek, “Yurttaşlar da nerede inceyse orada kopsun deme noktasına gelir” dedi. “Ölümcül bir virüs karşısında devlet olma olgusu nedir?” diye soran Güven, “İnsanların vergilerini verdiği, erkeklerin askere gittiği, herkesin sonuçta her şekliyle bu devlet olma mekanizması, şimdi böyle zor günde yurttaşın yanında olması gerekirken, tekrar yurttaştan para dilenmesi kabul edilebilir bir şey değil. Resmen dilenciliktir” ifadeleri kullandı. 
 
‘BÜTÇE KÜRTLERİN YOK EDİLMESİNE HARCANDI’
 
Ülkenin bu noktaya gelmesini halkın sorması gerektiğini aktaran Güven, şunları söyledi: “Neden bütün ülkeler bütçelerini ortaya koymuşken burada bir bütçe yok? Bu bütçe nereye harcandı? Kuşkusuz bu bütçe savaşa harcandı. Bu bütçe haksız ve hukuksuz yere Afrin işgaline, Zeytin dalı operasyonlarına, kapan harekatlarına ve benzerlerine harcandı. Rojava’nın işgaline harcandı. Yani nerede bir Kürt varsa onu yok etme üzerine kurulan konsepte harcandı. Kürdistan’da kişi başına 10 tane asker ya da polis düşüyorsa işte bütçe onların maaşlarına harcandı. Dolayısıyla içte politikasızlık ve öngörüsüzlükle yönetilen bir ülkede artık bütçe boşalmış durumda. Olmayan bütçeyle de bu koronavirüsüyle mücadele edemeyen AKP-MHP iktidarı, 7-5 ay maaşlarını bağışlayarak, bu durumdan sıyrılmaya çalışıyorlar.”
 
‘AKP İÇİN İLK DEĞİL’
 
Kampanyaya destek açıklamaları yapanların iktidarın 18 yıldır kendilerine rant sağladığı kişiler olduğunun altını çizen Güven, “Türkiye’nin rantını yiyenlerdir. İşçinin, emekçinin, garibanın hakkını yiyenlerdir. Onlar şimdi yanında duracak destekleyecekler. Ama gerçekten bu dünyada bir ilktir. İlk defa bir devlet böylesi bir zamanda halkının yanında olması gerekirken halkından para talep ediyor. Bu AKP iktidarı için ilk değil tabi” diye konuştu. 
 
‘TÜKENİŞİN İLANIDIR’
 
Bağış kampanyasına dikkat çeken Güven, bunun da bir devletin tükenişinin ilanı olduğunu vurgulayarak, “Artık her şey küresel şekilde yaşanıyor. Dolayısıyla Türkiye’de yaşanan ve dün itibariyle çok büyük bir utanç olarak da belirtilebilecek bir devletin tükenişinin ilanındır aslında. ‘Biz bittik. Biz de bütçe yok. Ekonomik olarak çöktük. Bize yardımcı olun hey vatandaş’ diyen bir yaklaşım bütün dünyada teşhir oldu. Herkes kendi ülkesine milyon dolarlar ayırırken Türkiye’de yaşanan bu durum aslında savaş politikalarının Türkiye’yi getirdiği noktadır. Bu çok nettir” ifadelerini kullandı. 
 
‘YURTTAŞ PARASINI NİYE DEVLETE VERSİN Kİ’
 
Türkiye halklarına büyük görevler düştüğünün altını çizen Güven, “Halklar yüksek sesle bu durumu belirtmelidir. Bu bir iflastır. Yüksek sesle muhalefetin bu konuda daha aktif rol alması gerekiyor. Çünkü bu bir iflastır. Bu bir ilandır” dedi. Bölgede hep eşitsizliğin var olduğunu vurgulayan Güven, sözlerini şöyle tamamladı: “Kürdistan coğrafyasında baktığımız zaman zaten halk hep eşitsizliklerle mücadele etti. Kürdistan’a bugüne kadar doğru düzgün bir hizmet getirilmedi. Belediyelerimiz hizmet getirirken bile belediyelere el konularak bu hizmet engellenmek istendi. Dolayısıyla Kürdistan için yeni bir şey değil. Bir diğer şey eğer gerçekten bir dayanışmaya ihtiyaç varsa vatandaş parasını niye devlete versin ki, nereye gittiği belli olmayan bir yaklaşım var. Yani biz bunu geçmişten biliyoruz. Biz bunu deprem süreçlerinden biliyoruz. Doğal afetler sürecinde biliyoruz. Vatandaş binlerce liralık katkılarda, yardımlar yaptı. 
 
DAYANIŞMA GÜÇLENİRSE DEVLET MEKANİZMASI İŞLEVSİZLEŞİR
 
O yardımlar hiçbir zaman vatandaşa ulaşmadı. Gerçek mağdur, ihtiyaç sahiplerine hiçbir zaman ulaşmadı. Dolayısıyla niye devlete ihtiyaç duyulsun ki şu anda. Herkes kendi mahallesinde, semtinde, ilçesinde, ilinde, beldesinde, köyünde yanında bulunan ihtiyaç sahiplerine destek olabilir, dayanışmayı büyütebilir. Biz toplumsal olarak bu hafızaya ve bilince sahibiz. Özellikle biz Kürdistan’da bunu çok daha iyi biliriz. Yani lokmasını paylaşan bir yaklaşımımız var. Bir yaşam biçimimiz var. Bizi bütün toplumların da bu şekilde dayanışmayı büyüterek ayakta kalabileceklerini düşünüyoruz.  Gerçekten bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şey dayanışmadır. Ölüme giderken eşitiz. Ölüm herkese eşit derecede yakın aslında öyleyse eğer biz bütün varlığımızı birbirimizle paylaşırız. Yani devlete aktarmamıza gerek yok diye düşünüyorum. Dayanışmayı halk boyutunda güçlendirirsek o zaman devlet mekanizmasının da işlevsizliğini ilan etmiş oluruz diye düşünüyorum.”
 
‘AKIL VE MANTIK SAĞLIĞINI ZORLUYOR’
 
 AKP iktidarı sorunların çözüm gücü olarak devlet adına “IBAN” numaraları verip halktan yardım talebinde bulunduğunun altını çizen DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ise “İnsanların virüs salgınının nasıl kontrol altına alınacağına, halkın ekonomik, sosyal sağlık alanında yaşayacakları çöküşe nasıl cevap olması beklenirken böylesi bir açıklama insanların akıl mantık sağlığını zorlamaktadır. Bu durum toplumsal ahlaki değerlerden yoksun, katı, çıkarcı tekçi otoriter rejimini zafere ulaştırma çabasıdır” dedi. 
 
Ülkenin temel kaynaklarını, toplumsal tüm değerlerini istismar ederek bugüne gelen AKP iktidarının insan aklına şok edici bir gerçeği göstermekte olduğunu belirten Bayındır, “Bu durum bütün politik ve muhalif kesimlerde ne olursa olsun mücadele etmek gerekçesini yaratırken, bunun dışında kalan milyonlarca insanı umutsuz, geleceksiz ve iradesiz kılmaktadır. Bu çürümüş politikaları esastan ziyade, usul yönünden eleştiren ve bu zeminde muhalefet ettiğini zanneden kimi parti ve çevrelerde bu politikaların sürdürülmesinin serumu olmaktan kurtulamamak takdirleridir” şeklinde konuştu. 
 
İKTİDARDA YAŞANAN ÇÜRÜMÜŞLÜK…
 
“Önümüzde sadece virüs salgını felaketine değil, bununla beraber AKP iktidarının politikalarının felaketine uğrayacağımız aşikardır” diyen Bayındır, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin topluma karşı hukuki sosyal devlet olma nizam-ı, AKP-MHP iktidarı tarafından ortadan kaldırılmıştır. Devlet adına topluma karşı yürütülen politikalar gayri nizami aile, akraba, tüccar ve müteahhit iktidarıdır. Bu iktidarda yaşanan çürümüşlük, devletin topluma karşı tüm sorumluluk alanlarını da çürütmüştür. Bu nedenle siyasi ve dünya görüşü ne olursa olsun toplumu bu çürümüş politikalara karşı topyekün korumak, kollamak görevimizdir. Burada en büyük sorumluluk, siyasi ve politik alanda tek umut vadeden Halkların Demokratik Partisi bileşenleri ve dostlarına düşmektedir” dedi. 
 
‘KENDİSİ AYAKTA DURAMIYOR’
 
Başlatılan kampanyaya tepki gösteren KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek de “Ekonomik olarak iki yakasını bir araya getiremeyen halkta yani işçi, işsiz, esnaf, küçük çiftçi de bir karşılığı olmaz. Bir gün çalışmazsa iki gün aç olan işçi, evine ekmek götüremeyen işsiz, kepenkleri kaptan esnaf, mazot-gübre fiyatları altında bunalan çiftçi… Kendisi ayakta duramıyor, kampanyaya nasıl katılsın? Holding sahipleri, işverenler, maaşları oldukça yüksek bürokratlar, hükümet yetkilileri, milyon dolar alan futbolcular… Kampanyaya katılabilirler, katılsınlar. Ayrıca eve zorunlu kapanan on milyonlarca insanla beraber, daralan ve daralacak olan dev ekonomik sorunların çözüm yolu bu değildir” dedi. 
 
MA / Mehmet Şah Oruç