Günay: Kendimizi ve toplumumuzu savunalım

img

DİYARBAKIR - HDP Sözcüsü Ebru Günay, tutukluların yaşam ve sağlık haklarının güvence altına alınması gerektiğinin altını çizerek, iktidarın "eşitsiz politikalarına" sert tepki gösterdi ve "Virüse karşı savunmanın tek yolu evde kalmaktır" çağrısı yaptı. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, haftalık değerlendirme toplantısını partisinin Diyarbakır il binasında gerçekleştirdi. Salgından kaynaklı sosyal medya üzerinden kamuoyuna seslenen Günay, “Koronavirüs salgını nedeniyle basın toplantımızı video ve sosyal medya platformları üzerinden yapmanın daha doğru olduğunu düşündük! Bu günleri tedbirli davranarak hep beraber başarıyla atlatacağımıza iniyorum” dedi. 
 
AKP NE YAPIYOR?
 
Türkiye’de ve dünyada insanlar Koronavirüs salgını ile mücadele ettiğini dile getiren Günay, tedbirlerin alınmadığı takdirde insanlığı adeta bir felaket beklediğini söyleyerek, “Peki AKP iktidarı ne yapıyor? Gerekli tedbirleri almamakta ısrarcı davranıyor. 
 
İnsanların evde kalması en etkili korunma yöntemidir... Ancak hükümet bunun gerçekleşmesi için hem ısrarcı değil, hem de bunun koşullarını oluşturmuyor... Emekçilerin alın terinden kesilerek toplanan İşsizlik Fonu’nu emekçilere açmak akıllarına bile gelmiyor. 
 
Bu fon şimdi kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? Yıllardır halktan toplanan vergiler halk için kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak? Bunların dertlerinin emekçiler ve yoksullar olmadığını söyledik, işte içinden geçtiğimiz bu günler bu söylediklerimizin ispatıdır. Dertleri halk olsaydı, emekçiler yoksullar olsaydı şu sıkıntılı günlerde Kanal İstanbul Projesi için toplanmaya devam etmezlerdi. Topluma evde kal çağrıları yapanlar, görünen o ki kendileri güvenli yerlerinde rant için ihale üstüne ihale vermeye devam ediyorlar” dedi.
 
ADI BİLE SORUNLU PAKET
 
Günay, konuşmasına şöyle devam etti: “Koronavirüse karşı tedbirler için toplantı yaptılar. Katılanlar kimler? Bakanlar, patronlar, sermayedarlar. Halktan kimse var mı? Bir işçi, bir emekçi, bir sivil toplum örgütü, bir sendika var mı? Yok, kimse yok. Olmayınca, açıklanan paketin adı ‘Korona’ya karşı Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’ oluyor. Yani kendilerine ve yandaşlarına koruma kalkanı oluşturuyorlar… Adı bile sorunlu bu paketin. Paketin adının ‘Kamu Sağlığını Korumak için tedbirler’ olması gerekirdi. 
 
TOPLUMUMUZU SAVUNMALIYIZ
 
HDP olarak söyledik ve tekrar söylüyoruz; Salgın sürecinde herkesin evde kalması gerekir. Hepimiz ailemizin ve toplumumuzun sağlığı için mutlaka ama mutlaka evde kalmalıyız… Kalalım da bu hükümet de gereğini yapmalı. Çağrımız nettir ve bir kez daha tekrar ediyoruz; Hükümet bir an önce kira ve her türlü faturanın ödenmesini durdurma kararı almalıdır. Bankalara olan kredi ödemelerini ve şirketlerin işçileri işten çıkarmalarını hemen yasaklamalıdır.  İşsizlik Sigortası Fonu’ndan, tüm işsizlere kayıtsız şartsız doğrudan gelir desteği sağlanmalıdır. Ama bizler, topluma düşmanlık etmeye alışmış bu iktidarın adım atmasını beklemeden bir an önce dışarıya yani pazara, çarşıya ve her türlü toplu yere gitmeyi kendimize yasaklamalıyız. Kendimizi ve toplumumuzu savunmalıyız!”
 
‘KAYYIM ATAMAK KÜRT DÜŞMANLIĞIDIR'
 
“Kayyım atamak Kürt düşmanlığıdır!” diyen Günay, şunları söyledi: “Karar sahipleri bu sözümüzden rahatsız oluyor… Ama gerçekten de Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Bu felakette 8 belediyemize kayyım atandı. Tekrardan çok net söylüyorum; bunun adı, yeminli Kürt düşmanlığıdır. İnsanlara evde kal derken, sokağa çıkmak bu kadar riskliyken bu kargaşa ortamında kayyım atamak Kürt düşmanlığının boyutunu gösteriyor.
 
İNSAFSIZCA...
 
Örgütlü ve dinmeyen bir kötülük, bir nefret söz konusu. En kritik zamanlarda bile düşmanlıktan vazgeçmiyorlar.
 
Kürt halkı kendisine yapılan bu zulmü unutmayacak ve mutlaka hesap soracak, AKP’nin bu virüslü zihniyetinden kurtulacaktır. 
 
Tüm dünya koronavirüsle mücadelede Yerel yönetimlerle işbirliği içinde olunmasını öneriyor iken, AKP iktidarı bırakın işbirliğini, acımasız ve insafsızca belediyelerimize el koymak derdinde. 
 
AÇIK VE NET BİR AYRIMCILIKTIR
 
İçişleri Bakanı bölgede insanlar hala dışarıda dedi ve Kürt kentlerini işaret etti. Sanki ülkenin tamamında tedbirler dört dörtlük de sadece bölgede sorun var! Bir de bunu kayyım atamaya mahir olan iktidarın Bakanı söyleyebiliyor! Batman Belediyesi örnek bir belediyecilikle korona ile mücadele ederken kayyım atamamış olsaydınız bu eşitsizliği yaşamıyor olacaktık. Defalarca uyarmamıza rağmen Anadilde Sağlık Hizmetinin ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Koruyucu halk sağlık hizmetleri anadil de verilmelidir. Türkçe dışında bir tane kamu spotu yok, Sağlık Bakanlığı’nın Türkçe dışında bir tane çalışması yok. 
 
Kürt kentleri bunun dışında ayrıca eşitsizlik yaşıyor, bölge halkına yurttaş muamelesi bile yapılmıyor. Açık ve net bir ayrımcılık var.
 
* Kürdistan’ın tamamında sadece 1 vaka tespit merkezi var. Bu durum vakaların tespitini zorlaştırıyor. Hastaneye gidenler çok kötü durumda değilse eve gönderiliyor. 
 
* Sınır kapılarının kapalı olduğu iddia ediliyor ama bir hükümet politikası olarak her gün onlarca göçmen kentlere giriyor ve oradan Trakya’ya yönlendiriliyor. Özellikle Ağrı ve Van’da yaşayan yurttaşların gözlemleri var bu yönde. Daha dün Van’ın Saray ilçesinde 55 göçmen taşıyan bir minibüs kaza yaptı ve 20’si ağır yaralandı. 
 
* Bu hükümet en küçük olayda bile sokağa çıkma yasağı getiriyor, çok yoğun tedbirler alırken ama bu felakette ciddi bir tedbir çağrısı bile yapmıyor. İnsanlar dışarıda. Evet AKP iktidarı başta Kürt kentleri olmak üzere tüm Türkiye de koronavirüsle mücadeleye ciddi yaklaşmıyor ve insanlarımız büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. 
 
* Bölgede hastane kapasiteleri yetersiz artırılmalıdır. Test kitleri yok denecek kadar az sayıda. Başta Diyarbakır ve Van olmak üzere tüm bölge illerine test kitleri gönderilmeli.. Böyle giderse bölgede salgın bir felakete dönüşebilir. 
 
İktidar ciddi tedbirler almıyor. Olayları akışına bırakıyor. Buradan iktidarı bir kez daha ciddi bir şekilde uyarmak istiyoruz. Bölgesel ayrımcılığa son verin ve tüm ülke de koronavirüsle mücadelede daha etkili tedbirler alın aksi takdirde bu felaketin altında kalırsınız! 
 
En önemli gündemlerimizden biri de İnfaz Yasasındaki Değişiklik üzerine yürütülen tartışmalar… 
 
Hükümetin basına sızdırdığı yasaya bakılırsa Eşitlik ilkesinden çok uzak infaz yasası geliyor. 
 
İnfaz yasasının önümüzdeki hafta komisyona oradan da Meclis Genel Kurulu’na getirilmesi planlanıyor. Bizim çağrımız ve çabamız en başından beri bellidir. Her konuda olduğu gibi infaz yasasında eşitlik istiyoruz. 
 
MAHPUSLARIN YAŞAMI VE SAĞLIĞI 
 
Öncelikle; Tüm dünya ülkeleri cezaevlerinin en korunaksız, en kalabalık ve virüs yayılımına en uygun alanlar olduğu gerçeğinden yola çıkarak cezaevlerini boşaltmaya ve tüm mahpusların yaşam haklarını korumaya çalışırken, Her alanda olduğu gibi AKP burada da yaşam hakkını korumaktan ve tehlikenin ciddiyetinden uzak davranmaya devam ediyor. Yaşam hakkının salgın karşısında tehlikede olduğu bu günlerde amaç, belirli tür suçları affetmek değil, devletin gözetim ve denetimi altında olan mahpusların sağlık ve yaşam haklarını güvence altına almak olmalıdır. Cezaevlerinde kalan bütün tutuklu ve hükümlüler açısından başta risk grubunda olanlar hasta ve yaşlı mahpuslar olmak üzere tüm mahpuslar bir an önce serbest bırakılmalı… Kaldı ki BM’nin de bu yönlü çağrıları oldu! Cezaevlerinin ne durumda olduğunu gayet iyi biliyoruz.  
 
EŞİTLİK NEREDE?
 
Cezaevlerinin hijyen koşullarını ve yine sağlık hakkına erişimde yaşanan sorunları düşündüğümüzde gerçekten de büyük bir facianın eşiğindeyiz. Devlet cezaevinde kalan herkesin can güvenliğinden sorumludur. İnfaz yasası düzenlemesine gelince; Düzenleme herkesi kapsamalı, politik mahpuslar asla kapsam dışında bırakılmamalı. Biz bunun mücadelesi içinde olacağız. Şu haliyle sunulması planlanan infaz planı eksik ve adaletsizdir. 84 yaşında ağır hasta bir mahpus, 3 aylık ömrü var raporuna rağmen cezaevinde kalmaya devam edecek. Nasıl bir kin ve nefrettir bu? Bunun neresinde vicdan var? Neresi eşitlik bunun? 
 
BU VİCDANSIZLIK KABUL EDİLEMEZ
 
Cezaevlerinde kalan siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar, bırakılmayacak ama mafya baronları çıkacak. Cinsel istismardan hüküm giyenler serbest bırakılacak. Bunun neresi adalet? Elinde rapor olan hasta mahpusların günler öncesinden serbest bırakılması gerekiyordu, bize göre geç bile kalındı. Cezaevleri büyük bir felaketin eşiğindedir. Korona ile mücadele ederken de, tedbir paketleri çıkarırken de, infaz yasası çıkarırken de eşitsiz ve adaletsiz bir sistem var. İnfaz yasasını bu şekilde kimse kabul etmez, AKP’ye oy veren yurttaş bile bu vicdansızlığı kabul etmez. Siyasi mahkûmları, ölüme terk etmek hiçbir vicdana sığmaz. Biz de, halkımız da asla kabul etmeyeceğiz böyle bir yasayı. Tekrardan vicdan sahibi tüm siyasilere, sivil toplum kuruluşlarına ve tüm siyasi partilere çağrımız şudur; virüs salgını bütün insanlık için büyük bir tehdit, bu yüzden insani ve ahlaki değerlerde buluşarak, toplumsal barışa hizmet edecek, herkese eşit uygulanacak bir yasal düzenleme için var gücümüzle mücadele edelim. 
 
TEK YOL EVDE KALMAK
 
Bitirirken salgının geldiği düzeyi de hatırlatarak herkese tekrardan evlerinde kalma çağrısı yapıyorum! Kendimizi, ailemizi ve toplumu virüse karşı savunmanın tek yolu evde kalmaktır!”