Davutoğlu’nun konuşmasında ‘Kürt’ yok, ‘terörle mücadele’ var

img

ANKARA - Kurucu başkanı olduğu Gelecek Partisi’nin tanıtım toplantısında konuşan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Geçmişe ağıt yakmaya değil, ortak bir gelecek inşa etmeye geliyoruz. Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, ‘yeni şeyler söylemeye’ geliyoruz” dedi. Davutoğlu, Kürt sorununa dair tek bir cümle sarf etmezken, “terörle mücadele zorunludur” diye belirtti.

 
AKP ile yollarını ayıran eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kurucu başkanlığını yaptığı Gelecek Partisi’nin dün yasal başvurusu yapılmasının ardından Ankara Bilkent Otel’de tanıtım toplantı düzenlendi. Salona eşi Sare Davutoğlu ile gelen Ahmet Davutoğu, eski hükümetlerin başbakanı olarak anons edildi. Kurucuları selamlayan Davutoğlu’nun iki tarafına partinin en genç kurucu üyeleri Hayrünnisa Kabuk ve İsmail Gülnacar oturdu.
 
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunmasıyla başlayan programda farklılıklarla birlik olmayı anlatan kısa bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Videoda  "Bizim bir Geleceğimiz var" sloganını benimseyen Gelecek Partisi'nin isim ve amblemi yansıtıldı.
 
Video gösteriminin ardından kürsüye çıkan Davutoğlu, sözlerine “Bugün gelecek milletimizindir. ‘Gelecek Türkiye’nindir’ diyerek partimizin kuruluşunu ilan ediyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diyerek başladı. 
 
Eğitim, sağlık, güvenlik, özgürlükler, kadın sorunu, yoksulluk, yolsuzluk başlıkları altında konuşma yapan Davutoğlu, Türkiye’nin yeni bir Anayasa ihtiyacı olduğunun altını çizdi. Davutoğlu, “Demokratik bir anayasa olmadan Türkiye’nin demokratik geleceği olmayacaktır. Partimiz, yeni anayasanın en geniş katılımla sıfırdan yazılmasını savunuyoruz” dedi.
 
PARTİ PROGRAMINDA ‘KÜRT SORUNU’ YER ALMADI
 
Davutoğlu’nun konuşmasında Kürt sorununa dair bir vurgu ise yer alamadı. 
 
Sadece “Anadilin eğitim ve sosyal hayatta kullanılması aidiyet sürecini güçlendirecektir” ifadesini kullanmakla yetinen Davutoğlu, “Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında terörizmle güçlü bir mücadele yürütmesi bir zorunluluktur” dedi. Davutoğlu, “terörle mücadele” söylemi için “Türkiye’nin enerjisini tüketen, toplumsal uyumunu zedeleyen ve dış politika esnekliğini körelten bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır” ifadelerini de kullandı.  
 
Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 
 
“Yetmiş yıllık demokrasi tarihimizin sancıları içinden geçmiş üç nesil olarak buradayız. Aramızda demokrasiye geçiş sancılarını yaşadığımız kırklı yılların sonlarında doğup milletimizin tarihine bir kara leke olarak geçen 27 Mayıs’ı çocuk olarak yaşamış olanlarımız var. 1968 kuşağının idealist heyecanlarını yaşayanlarımız da var, 12 Eylül’ü farklı siyasi akımlarda ama aynı koğuşlarda geçirenlerimiz de var.
 
Demokrasimizin karanlık bir tünele girdiği o yıllarda gözünü dünyaya açanlarımız da var, o günlerde yıllarca özgürce doğan bir güneşi bir şafak vaktinde seyredebilmek için gün sayanlarımız da var. Doksanlı yıllarda Soğuk Savaş’ın bitmesiyle yeni ümitlerle birlikte doğanlar da var, aynı yıllarda kıyafeti yüzünden bütün geleceğinin kararması ile büyük acılar yaşayanlar da var. Özgürlükler açısından 28 Şubat’ın dondurucu soğuğunda doğanlar da var, bu dondurucu soğuktan bahara yürüyüşümüzde sınavdan sınava girenler de var.
 
FARKLI İNANÇ, DİL, ETNİK KÖKEN
 
Ve nihayet 15 Temmuz’da hain bir çeteye karşı omuz omuza vermiş kahramanlar da var,  bu onurlu mücadele sonrasında tam demokratik bir düzene geçeceğimizi ümit ederken düşüncelerini ifade etmekten dahi mahrum bırakılanlar, 28 Şubat’ta büyük fedakarlıklarla tohumları atılan fikir ve bilim kurumlarının tasfiye edilmesi çabalarına şahitlik etmek zorunda kalanlar  da var.  Bütün bu sancılı süreçleri yaşayan üç nesil bir arada ve buradayız. Farklı yaşlardayız ama hepimiz genciz. Farklı inançlara mensup, farklı dilleri konuşan, farklı etnik kökenlerden gelen ancak bu aziz toprakları vatan bilen ve geleceğe birlikte yürümeyi şiar edinen bir topluluğuz.
 
Farklı kökenlerdeniz ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Üç nesil olarak çok sancılar yaşadık, çok acılar gördük. Ama geçmişe değil geleceğe, nefrete değil sevgiye, öfkeye değil merhamete, korkuya değil ümide ayarlıyız. Geçmişe ağıt yakmaya değil, ortak bir gelecek inşa etmeye geliyoruz. Zamanı geçmiş eski sözleri tekrar etmeye değil, ‘yeni şeyler söylemeye’ geliyoruz.
ANADİL 
Anadilin eğitim ve sosyal hayatta kullanılması aidiyet sürecini güçlendirecektir. Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına asla sokmamalıdır. Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine asla müsaade edilmeyecektir. Devlet içerisindeki paralel yapılanmalara izin verilmeyecektir. Hak ve makam talepleri ibadet üzerinden değil liyakat teamülleri üzerinden gerçekleşmeli.
 
MUSTAFA KEMAL VURGUSU
 
Milletimizin tecrübelerinden neşet etmiş değerlerini de, modernleşme sürecimizin eseri olan ve Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde kurulan Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin birikimini de koruyacak ve gelecek nesillere aktaracağız.
 
DÜŞÜNCE VE İNANÇ HÜRRİYETİ
 
Düşünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar. Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük. Dünyada otoriter ve popülist eğilimlere yöneliş¸ olduğu bir dönemde kendi özgür iradesine malik, onurlu ve başı dik insanların yasadığı bir ülke inşa etmeliyiz. Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır. Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek, Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır. Basının baskı altında olmadan, sansür ya da otosansürün uygulanmadığı, gazetecilerin keyfi gözaltı ya da tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmadığı bir düzen inşa edeceğiz.
 
ALEVİ ÖRGÜTLERİNNİ TALEPLERİ GÖZ ÖNÜNE ALINACAK
 
Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerine, geleneksel Mürşid, Pir ve Dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak, eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır.
Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları, eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecektir. Hangi görüş ve ideolojiye mensubiyet söz konusu olursa olsun, siyasetin dini semboller ve hassasiyetler üzerinden güç devşirmesinin önüne geçecek bir kurallar ve teamüller manzumesi oluşturulacaktır. Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir.
 
GÜVENLİK-ÖZGÜRLÜK
 
Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir. Siyasetimizin meşruiyet temeli özgürlük-güvenlik dengesine dayalı kamu düzenidir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın kendi onurunu koruması, güvenliği tehdit altında olan birinin kendi özgürlük alanını yaşaması mümkün değildir. Güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanmasının insan onurunu yok eden dikta rejimlerine, özgürlük adına güvenliğin ihmal edilmesinin ise kaosa ve iç çatışmalara yol açar.
 
Kamu düzenini tehdit eden şiddet ve terör başta olmak üzere her türlü kaos girişimine karşı vatandaşlarımızın canını, malını, hak ve özgürlüklerini koruyacak bir güvenlik ve adalet mekanizmasının işlemesini sağlamanın en temel vazife olduğuna inanıyoruz.
 
TÖRERLE MÜCADELE YÜRÜTÜLMESİ ZORUNLUDUR
 
Ülkemiz uzunca bir süredir terör tehditleriyle karşılaşmaktadır. Türkiye’nin hem yurt içinde hem de yurt dışında terörizmle güçlü bir mücadele yürütmesi bir zorunluluktur. Ancak Türkiye terörle mücadele konusunda her yönüyle eşsiz bir tecrübeye sahiptir. Bu çerçevede, terör ve terörle mücadele söylemi Türkiye’nin enerjisini tüketen, toplumsal uyumunu zedeleyen ve dış politika esnekliğini körelten bir tuzak olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye’nin bu husustaki acı tecrübelerinin ışığında, özgürlükleri korumayı ana vazife gören ve güvenlik açığı üretmeyen bir güvenlik anlayışının hâkim kılınmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
 
SAĞLIK VE EĞİTİM
 
Sağlık ve eğitim konularını vatandaşlarımızın doğumundan hayatlarının sonuna kadar süren temel insan hakları bağlamında değerlendiriyoruz. Bütün diğer insan hakları sağlıklı ve iyi eğitim almış nesiller tarafından hayata geçirilebilir. Sağlık sadece vatandaşların kişisel iyiliği ile sınırlı bir konu değildir. Aksine toplumun geleceğini şekillendiren en temel parametrelerden birisidir. Bu anlamda sağlığı ulusal ölçekli gelecek projeksiyonlarında stratejik bir güvenlik meselesi olarak ele alıyoruz. İnsan onuruna dayalı siyaset anlayışımızın ve insan odaklı kalkınma stratejimizin en temel araçlarından birisi, bütün vatandaşlarımızı kuşatan sağlık politikalarımız ve sosyal devlet uygulamalarımızdır.
 
Eğitimi insan devşirme alanı olarak değil, nitelikli insan yetiştirme alanı olarak görüyoruz.  Eğitimde evrensel değerleri ve insan haklarını merkeze alan, farklılıkları bir zenginlik olarak gören, tek tipçi değil, tüm kesimleri kucaklayan demokratik ve çoğulcu bir yaklaşımı benimsiyoruz. 
 
KADIN SORUNU
 
Hedefimiz; kadın ve erkeğin birbirine rağmen değil, birbirine güç veren destekçiler olarak hayatın her alanında yan yana ve birlikte yol almalarını sağlamaktır. Partimiz ırk, dil, inanç ve sınıf temelli ayrımcılıkların karşısında durduğu gibi cinsiyet ayrımcılığının da karşısında fırsat eşitliği prensibiyle durmaktadır. Demokratik ve müreffeh bir topluma ulaşma hedefi ile kadınların hayatlarına ilişkin tercihlerini özgürce yapabilecekleri sosyal, siyasal ve ekonomik ortamın oluşması sağlanacaktır. 
 
ŞEFFAT SİYASET AÇIKLAMASI
 
Yolsuzlukların kökünden engellenmesi için kamu adına yapılan her türlü işlem, kamu denetimine açık olmalıdır. Bu ancak şeffaflık ilkesi ile sağlanabilir. Hem devlet yönetiminde hem de siyasette şeffaflığı ve hesap verilebililirliği kamu ahlakımızın en temel ilkeleri olarak benimsiyoruz.”