Temelli: Şimdi radikal demokrasi zamanıdır

img
İSTANBUL- Türkiye’de toplumsal barışın büyütülmesi gerektiğini söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Şimdi mutlak demokrasi için mücadele zamanıdır, radikal demokrasi zamanıdır. Şimdi bu fikriyatı örgütleme zamanıdır” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Örgütü öncülüğünde, “Demokratik Siyasetle Faşizmi Yıkalım Türkiye’yi Demokratikleştirelim” şiarıyla Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde Marmara Bölge Konferansı düzenledi. Konferansa HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ile Sedat Şenoğlu, HDP milletvekilleri, HDP Marmara Bölgesi il ve ilçe yöneticileri katıldı.
Divan başkanlığına HDP Örgütlemeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Dersim Milletvekili Alican Önlü, HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Esengül Demir, HDP Parti Meclisi Üyeleri Hatice Ödemiş, Mahmut Çavlı ile HDP Gençlik Meclisi Üyesi Merve Öztep seçildi.
 
‘1980 DARBESİNİN ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR’
 
Programın açılış konuşmasını yapan Alican Önlü, bugün Erzurum Karayazı belediye yöneticilerinin gözaltına alındığını belirterek, “80 faşist darbesinin zihniyetini 11 Temmuz 1980’de Fatsa’da Fikri Sönmez ve 350’ye yakın arkadaşı yine aynı şekilde sabah baskınıyla gözaltına aldılar. Aynı zihniyet geçmişte Fatsa’da bugün Kürdistan ve Türkiye’nin birçok yerinde devam ediyor” dedi.
 
‘GEÇMİŞTEKİ EKSİKLİKLERİMİZDEN DERS ALACAĞIZ’
 
Önlü’nün ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Örgütsel yapımızı yeniden ele alan, değerlendiren bu çalışmaların bugün Marmara Bölge Konferansıyla sürdürüldüğü bir aşamadayız. Önce bir Çalıştay ile başladık. Bugüne kadar pek çok bölgede gerçekleşti. Bugün Marmara önümüzdeki günlerde Amed’de yapılacak bölge konferanslarından sonra 3-4 Ağustos’ta, büyük örgütlenme konferansını yapacağız. Bu önemlidir. Çünkü bugüne kadar örgütsel yapımızda aslında bir var olma mücadelesi verdik. Bunu da başardık. Partimiz bugün 6 yaşını geçmiştir, Türkiye siyasetinde vardır. Türkiye siyasetini yeniden yapılandırmakta, yeni bir kulvara çekebilmektedir. Bu örgütsel yeniden yapılanma hamlemizle, önümüzdeki sürecin dinamiklerine uygun örgütsel bir başlangıç yapıyoruz. Geçmişteki eksiklerimizden, geçmişte yaptığımız hatalardan dersler çıkaracağız ama geçmişteki başardıklarımızı ve yine katkıları da önümüzdeki sürece taşıyacağız” dedi. 
 
‘ÖRGÜTLÜ HAYATA DAVET EDİYORUZ’
 
“Bugün, Türkiye siyasetine dönüp baktığımızda en çok ihtiyaç duyulan şey örgütsel hayattır” diyen Temelli, “Türkiye siyaseti adeta kutuplaşmış bir alan içinde toplumu siyasetsiz bırakan, toplumun siyaset yapma hakkını elinden alan bir anlayışa hapsolmuştur. Hem örgütlü hamlemizle hem stratejimizle toplumu siyasete davet ediyoruz, örgütlü hayata davet ediyoruz, yaşama müdahaleye davet ediyoruz. Yaşama müdahale etmek siyaset yapmaktır, haklarımızı korumaktır” diye belirtti. 
 
‘GELİN HDP’DE TOPLUMSALLAŞALIM’
 
Toplumu savunmak gerektiğine de işaret eden temelli, “Gelin hep beraber HDP’de siyaseti toplumsallaştıralım, toplumu siyasallaştıralım. Bu çabamızla mücadelemizi büyütmeye, örgütsel yapımızı güçlendirmeyi sürdürüyoruz. Çünkü Türkiye’ye dönüp baktığımızda Türkiye siyaseti öyle bir açmazın içine girmiştir ki adeta Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu çürütmektedir. Bugün Akdeniz’den Ortadoğu’ya kadar olumsuz siyasi dalganın üretildiği bir mecraya dönüşmüştür. Aslında bunu birkaç açıdan değerlendirebiliriz. Ama çok belirgin bir şey bugün önümüzde duruyor. Bu çürümüşlüğün müsebbibini aramak için ilk gözümüze çarpan şey belki de en sahici yanıt gerçek yanıttır. Nedir bu? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen sistem Türkiye’nin bırakın sorunlarını çözmek, sorunlarına sorun katar” ifadelerini kullandı. 
 
‘BU SİSTEM 40 YILIN BAKİYESİDİR’
 
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sadece son 1 yılın ortaya çıkardığı bir tablo olmadığını sözlerine ekleyen Temelli, “Son 40 yılın bakiyesidir. Yani 12 Eylül aklının bakiyesidir. Cunta generallerinin hayalini kurduğu ama hayata geçiremediği şeyi bugünkü iktidar hayata geçirmeye çalışmaktadır. Faşizmi kurumsallaştırmak, diktatöryal rejimi inşa etmek için Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denen uydurma sistemi topluma, emekçilere, kadınlara dayatıyorlar. Toplumun aklıyla alay edercesine de dönüp diyorlar ki bu sistem daha 1 yaşında, sistemi eleştirmek için erkendir. ‘Sorun varsa rehabilite ederiz, MR’ını çekeriz’ diyorlar. Demek ki bir sorunun olduğuna onlar da ikna olmuş. Bir sorun var, bir hastalık var. Bir hastalık olarak değerlendiriyorlar ki MR’dan bahsediyorlar. Evet, bu bir politik hastalıktır. Bunun çözümünü MR çektirerek bulamazsınız. Bunun çözümü demokrasidir, yani Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden kurtulmaktır” diye konuştu. 
 
‘SİSTEMİN İÇİNDEN ÇÖZÜM ÜRETMEK BEYHUDE ÇABADIR’
 
Temelli, “Bu sistemin içinden çözüm üretmek beyhude bir çabadır. Tam da topluma bunu anlatmak için, toplumu bu konuda ikna etmek için önemli bir uğrak vardı önümüzde o da 31 Mart seçimleriydi. 31 Mart seçimlerine giderken ortaya koyduğumuz strateji ile aslında biz bu 40 yıllık sürecin değerlendirmesini yaptık. Aslında 17 yıllık AKP iktidarı döneminin ve HDK ile başlayan kendi sürecimizin de değerlendirmesini yaptık. Bütün bunlarla Anayasa referandumu, 24 Haziran ve 31 Mart seçimlerini birlikte değerlendirdiğimizde güçlü bir stratejiyi ortaya koyduk. Müdahale etmemiz gerekiyordu, müdahale ettik. Böyle gelmiş ama böyle gitmez dedik” diyerek stratejilerinin bu kutuplaşmaya karşı bir itiraz olduğunu söyledi. 
 
‘3’ÜNCÜ YOL DEMEK BİR SEÇENEK VAR DEMEKTİR’
 
“Türkiye siyasetini iki kutba hapseden, bu gerilim hattına karşı doğrudan bir müdahaleydi. 3’üncü bir yol var demek aslında bir seçenek var demektir” diyen Temelli, “Bu kutuplaşmış siyasete karşı emekçilerin, kadınların, gençlerin, Türkiye halklarının hakkını savunmaktır. Çünkü onlardan yana, onların tercihlerinden yana siyaset yapmayan bu anlayış tam tersine onların hakkını gasp ederek yoluna devam etmek istiyor. Bunu yaparken de her zaman olduğu gibi toplumu ayrıştırıyor, bu kutuplaşmış kamplara hapsetmeyi siyaset olarak topluma sunuyor. Buna itiraz etme, buna karşı siyaset yapma iklimini de savaş ve şiddet politikaları ile ortadan kaldırıyor. Tam 40 yıldır bu döngünün içindeyiz. AKP iktidarı bunun en sofistike senaryoları ile karşımıza çıktı” dedi. 
 
‘23 HAZİRAN’DA KÜRT TOKATI ÇAKTIK’
 
Son 10 yıla bakıldığında hem ekonomi alanında hem siyasal hem sosyal yaşamda AKP iktidarının bu 40 yıllık döngüyü devam ettirmek için nelere başvurduğunu gördüklerini dile getiren Temelli, “Buna müdahale etmek önemliydi. 31 Mart stratejimizin gücü buradaydı. Tabi bunu kabul etmediler, buna karşı hemen saldırıya geçtiler. Belediye başkanlarımıza, meclis üyelerimize, KHK tuzağıyla onların mazbatalarını vermediler. Seçime giderken hayata geçirdikleri devlet kampanyaları ile Muş’u, Şırnak’ı, Malazgirt’i ve çok sayıda belediyemizi çaldılar. Yetmedi 31 Mart’tan sonra yenilenmesi gereken hiçbir seçimi yenilemeyip sadece İstanbul seçimlerini yenilediler. Baktık ki hiç bir ders çıkarmamışlar o zaman 23 Haziran’da bunlara bir ders daha verelim dedik, o dersi de verdik. Hani meydanlarda diyordu ya ‘Kürtler defolun gidin’, hani meydanlarda bizi tehdit ediyordu Osmanlı tokadını gösteriyordu bize. O öyle olmaz dedik, 23 Haziran’da bir Kürt tokadı çaktık ki feleğini şaşırdı” diye konuştu. 
 
‘TECRİT TÜM TÜRKİYE’Yİ KUŞATMIŞ DURUMDA’
 
HDP olarak tüm halkların, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve bütün toplumun partisi olarak barış ve demokrasi yolunun açılmasına vesile olduklarına işaret eden Temelli, “Bunun onurunu ve gururunu yaşıyoruz.  40 yıllık tarih ve 17 yıldan bahsettik ama özellikle son 4 yıl çok önemli bir süreçti. Son 4 yılda Türkiye'nin adım adım tecritleştirildiğini görürsünüz. Demokrasi, hukuk ve adalet adına ne varsa bunları tasfiye edildiğini gördük. Tecrit kırılmalı dedik. Tecrit hala sürüyor. Mutlak tecride yönelik 200 günlük açlık grevi ile Sevgili Leyla Güven’in direnişi elbette sonuç verdi ama tecrit sürüyor. Bu tecridin tümden ortadan kalkması bir adalet, demokrasi barış mücadelesine ihtiyaç duyuyor. Çünkü tecrit sadece İmralı’da değil. İmralı karasularından başlayıp bütün Türkiye’yi çepeçevre kuşatmış durumdadır. Hukuk, adalet adına ne varsa tecrit altındadır. Diğer taraftan Türkiye’de büyük bir adalet mücadelesini hayata geçirmek gerekiyor. Demokrasi dediğimizde, adalet ve hukuk mücadelesini ve bu tecritleşmeye karşı mücadeleyi de kapsıyor. Gelin bu demokrasi mücadelesinde buluşalım” diye seslendi. 
 
‘MÜCADELEYİ BÜYÜTME ZAMANIDIR’
 
Barış olmadan demokratik hayatı inşa etmenin mümkün olmadığını dile getiren Temelli, şu şekilde konuşmasını sürdürdü; “Barış dedikçe barış diyenlere saldıran bir iktidar var. Biz barış adına adım attıkça barış diyenleri insanları hapse tıkayan bir iktidar var. İşte barış akademisyenleri, işte Füsun hoca. Neden cezaevinde anlamak mümkün değil. Barıştan yana tavır alan herkese bu saldırı devam ediyor. Çünkü barış bu iktidarın hastalığının teşhirini ortaya koyuyor, savaştan ve şiddetten beslenen bu iktidar, iktidarını sürdürebilmek için her geçen gün şiddeti baskıyı artırmaya devam ediyor. Toplumsal barışı dinamitliyor. Binlerce masum insan cezaevinde. Neden, fikirlerini söyledikleri için. Demokratik siyaset yaptıkları için cezaevindeler. Bizim sevgili eşbaşkanlarımız, belediye eşbaşkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz, milletvekillerimiz, 5 bin arkadaşımız barış ve demokrasi istedi diye cezaevindeler. Ama bu ülkede suç işleyenler elini kolunu sallayarak sokaklarda gezmeye devam ediyor, suç işlemeye devam ediyor. Bizim arkadaşlarımızın bir suçu yok; bir sevdaları var. Şimdi bu sevdayı bu mücadeleyi büyütme zamanıdır.”
 
‘TOPLUMSAL BARIŞI BÜYÜTMEK ZORUNDAYIZ’
 
“Toplumsal barışı büyütmek zorundayız” diyen Temelli, “Bir an önce tüm siyasi tutsaklar, fikirlerinden dolayı cezaevinde olan herkes, gazeteciler, akademisyenler özgür kalmalıdır. Toplumsal barış adına, Demokles’in kılıcı gibi halkların, kadınların, emekçilerin üzerinde sallanan bu TMK lağvedilmelidir. Biz bize kurduğumuz bir barış kalıcı olamaz. Suriye, Irak barışı için de adım atmalıyız. Suriye halkları, Irak halkları kendi kaderlerine kendileri karar vermelidir. Suriye ve Irak’a sürekli savaş ihraç etmemeli, artık sınır ötesi operasyonlarla oradaki halkları yerlerinden yurtlarından etmemeliyiz. Savaş politikalarına son verilmelidir. Bunun yolu bütün toplumsal kesimlerin savaş karşısında bir araya gelmesi ile mümkündür. Demokrasiyi istemek, barış istemektir, barış istemek hem kendiniz için hem de bütün insanlık için istemektir. Suriye halkları için istemektir, Irak halkları için istemektir” diye belirtti. 
 
‘RADİKAL DEMOKRASİ ZAMANIDIR’
 
Temelli, “Hakikatin gücünü yaratmak için gelin yan yana demokrasi ittifakında buluşalım hem toplumsal barış için hem de toplumun bir arada yaşama iradesini ortaya koyacak gelecek için bir anayasal buluşmayı gerçekleştirelim. Hem bugün için mücadele hem gelecek için müzakere zamanıdır” diyerek bunun başarmanın mümkün olduğunu söyledi. Bunu yapmak için demokrasi ittifakı çağrısına kulak verilmesini isteyen Temelli, “Eğer biz bugün bunu yapmazsak yine Rus oyuncağı matruşka gibi Türkiye oyalanmaya devam edecek. Açıyorsunuz içinden aynı şey çıkıyor. Sadece boyu kısa. Uzunundan ne gördük ki kısasından ne bekleyeceğiz. Şimdi yeni siyaset mutlak demokrasi için mücadele zamanıdır, radikal demokrasi zamanıdır. Güçlü bir fikriyatımız var. Şimdi bu fikriyatı örgütleme zamanıdır. Bu örgütleme konferanslarında bu fikriyatı nasıl örgütlemeliyiz, nereden başlamalıyız, bunun yanıtlarını arayacağız” ifadelerini kullandı. 
 
‘KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMADAN TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK OLMAZ’
 
Radikal demokrasinin 3 saç ayağı olduğunu belirten Temelli, “Emek mücadelesi, kadın mücadelesi ve ekoloji mücadelesi. Unutmayın kadın özgürlüğü var olmadığı sürece toplumsal özgürlük var olmaz. O yüzden de HDP kadın partisidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele eden ve toplumsal eşitsizlik sona erene kadar mücadelesini sürdürür. Eşbaşkanlık sistemi, eşit temsiliyet bunlar önemlidir ama bunlardan öte kadın özgürlüğü için tüm HDP ve HDK’liler bütün bileşenlerimizle mücadele ederiz. Emek mücadelemizi var ederiz. Ücretli köleliğe son vermek ve emeğin özgürlüğü için bu mücadeleyi büyütürüz. Emeğin özgürleşmesi ancak ve ancak bu mücadele ile mümkündür. Bu bir adalet mücadelesidir. Bu sınıfsal tahakkümü kaldıracak en önemli ayaktır. Biz işçilerin, çiftçilerin, yoksulların ve toplumsal emeğin partisiyiz. Toplumsal emeğin partisiyiz ve emek özgürleşene kadar mücadele sürdüreceğiz” dedi. 
 
‘DOĞAYI TALAN ETMEYE DEVAM EDİYOR’
 
Ekoloji mücadelelerinin hem bugün hem gelecek için vazgeçilmez bir mücadele olduğunu sözlerine ekleyen Temelli, “Bugün kapitalizmin saldırılarına baktığımızda emeği sömürmeye ve doğayı talan etmeye devam ediyor. Son 4 yıla baktığımızda karşımıza çıkan en önemli fotoğraf budur. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, kadının sosyal yaşamdan dışlanması, erkek egemen zihniyetin giderek yaygınlaşması, bu aslında kapitalist sistemle barışık sistemlerin dayattığı bir modeldir ve şampiyonluğu yine AKP ve Türkiye almıştır. Her gün ortalama 5 işçi yaşamını yitiriyor. Bugün asgari ücret açlık sınırının altında. Bugün sendikal hakların hepsi engellenmiş grev hakkı bile yok. Onun emekçiden anladığını biz buradan tarif edemeyiz” diye belirtti. 
 
‘HALKIN İKTİDARINI HEP BİRLİKTE VAR EDELİM’
 
Mahalle meclislerine, işyeri ve sokak meclislerine dünden çok daha fazla ihtiyaç duyduklarını vurgulayan Temelli, “Komisyonlarımızla, yatay örgütlenme modelimizle toplumu bizatihi karar süreçlerine katarak aslında tam da bu sömürü ve talan düzenine karşı politik özne olma özelliğimizi yeniden öne çıkaracağız. Bu bir iktidar yürüyüşüdür. Gelin bu iktidar yürüyüşüne katılın. Tüm demokrasi güçlerine bu çağrıyı yapıyoruz. Demokrasi güçleri demokrasi ittifakında buluşun ve gelin halkın iktidarını hep birlikte var edelim. Bu amaçla örgütlenme konferanslarımız aslında sadece kurumsal bir örgütlenmenin şematiğini çıkarmaz. Örgütlenmeyi politik bir akılla ele alır ve tüm toplumu bu örgütlenme çabasına siyasete müdahale etme çabasına davet eder. Bu amaçla yaptığımız konferansların önemli açılımlar yaratacağına inanıyorum” ifadesinde bulundu. 
 
Toplantı Temelli'nin konuşması ardından basına kapalı olarak devam etti.