Buldan: Demokrasinin yolu İstanbul kadar Cizre’den geçer

img

ANKARA -  HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Öcalan’ın gönderdiği mesajın iktidardan muhalefete kadar tüm kesimleri ilgilendirdiğini ve önemli bir çağrı olduğunu belirterek, “Demokrasinin yolu İstanbul kadar Cizre’den de geçer” dedi.

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. HDP’nin bu haftaki grup toplantısına çocukları açlık grevinde olanların yakınları ve Barış Anneleri beyaz tülbentleriyle katıldı.  Engelliler Haftası nedeniyle İstanbul, Diyarbakır, Van gibi illerden engelli kurumların temsilcileri de grupta yer aldı.
 
Buldan, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’nda dolayı konuşmasına Kürtçe başlayarak, “Cejna Zimanê Kurdî li tevahiya Kurdan pîroz be” dedi.
 
‘SOMA’DA ADELET KATLEDİLDİ’
 
301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı’nı da yad eden Buldan, Soma’da adaletin de katledildiğini belirtti. Buldan, “Bu katliamla ilgili 15 yıl hapis cezası verilen şirketin yönetim kurulu başkanı yurtdışı yasağı konularak tahliye edildi. Dosyadaki bütün sanıkların bundan sonra maden sektöründe ruhsat alarak çalışması mümkün hale getirildi.  Bu karar yargının geldiği yeri gösteren yüzlerce karardan sadece biridir. Davanın avukatlarından şu anda Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan, Selçuk Kozağaçlı’nın da dediği gibi, ‘Ton başına işçi öldürmek, tedbir almaktan daha ucuzdur’ bu da mahkeme kararıyla tescillenmiş, cezasızlıkla ödüllendirilmiştir” diye konuştu.
 
‘BELEDİYELERİMİZDE ENGELLİ İSTİHDAM KOTASINI DOLDURACAĞIZ’
 
Engelliler haftasına ilişkin de konuşan Buldan, belediyelerde engelli istihdam kotasını dolduracakları belirterek, “Kayyumların işten çıkardığı engelli arkadaşlarımızı yeniden işe alacağız ve engelsiz yaşamı birlikte kuracağız. Belediyelerimizde işaret dili tercümanı istihdam edilmesi için gerekli girişimler başlatılacak” dedi.
 
‘MÜCADELE SÜRECEK’
 
Kayıplar Haftası içerisinde olduğumuzu hatırlatan Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gözaltında kaybetme politikası; üzerinde yaşadığımız topraklarda 1915’de başlamak üzere 12 Eylül askeri darbesi ile devam etmiş ve 1990’lı yıllarda ise sistematik bir hal almıştır. Ve kayıp yakınları, Cumartesi Anneleri olarak, 27 Mayıs 1995 tarihinden başlayarak her Cumartesi Galatasaray Lisesi önünde sessiz oturma eylemi yaptık.  Coplandık, yerlerde sürüklendik, gözaltına alındık, ama tüm baskılara rağmen kayıplarımızı unutturmamak, hakikatle yüzleşmek, faillerin yargılanması ve hesap sormak için mücadeleye devam ettik, ediyoruz.  ‘17-31 Mayıs Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası’ vesilesiyle buradan bir kez daha sesleniyoruz kayıpların akıbeti ortaya çıkmadıkça ve failler yargılanmadığı sürece, gelip- geçecek olan tüm iktidarlar bu suçun devamcısı ve faillerin korucusu olacaktır. Failler yargı önüne çıkartılıncaya kadar da bu mücadele sürecek.” 
 
‘İMRALI’DAKİ TECRİT ÜLKE GENELİNE YAYILDI’
 
Buldan, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve tecridin kaldırılması talebiyle devam eden açlık grevlerine dair konuştu. İmralı’daki tecridin ülkenin geneline yayıldığını belirten Buldan, şöyle devam etti: “Bu ülkedeki bütün sorunların kaynağı hak, hukuk, adalet ve demokrasinin olmayışıdır. Adaletin ve demokrasinin tecrit altında olduğu, hukuksuzluğun ve keyfiliğin giderek bir yönetim sistemi haline dönüştürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Tecridi sadece cezaevleri değil dışarısı da yaşıyor. Topyekün tecrit altındayız. İktidar yandaşı değilseniz hiçbir ayrım olmaksızın bu ülkenin her yurttaşı artık tecrit altındadır.
 
BÖLGEDE SEÇİMLER TECRİT ALTINDA YAPILDI
 
Sanatçılar dahi tecrit altında. Konuşan sanatçıları Saray, aynı 28 Şubatçılar gibi bir bir fişliyor. 28 Şubatçılardan ve FETÖ’den iyi ders almışlar. Derslerine iyi çalışmışlar. En iyi bildikleri şey fişlemek. Ama merak etmeyin halk da sizi not etti. Yerel seçimlere bakın. Bölgede seçimler olağanüstü bir tecrit altında yapıldı. Muş’taki ve Şırnak’taki asker ve polis destekli seçim darbesi yaşandı. Halk iradesine tecrit uygulandı.
 
DEMOKRATİK SİYASET TECRİT ALTINDADIR
 
İstanbul seçimlerinde de, halkın iradesi YSK eliyle önce tecrit edildi, sonra da kayyum atanarak gasp edildi. Mesele sadece İmralı değil. Demokrasi ağır tecrit altındadır. Demokratik siyaset tecrit altındadır. Türküyle, Kürdüyle, Alevisi ve Sünnisiyle, emekçisinden esnafına, işsizinden emeklisine, kadınıyla ve genciyle tüm renkleri tecrit altına tutmayı politika edinmiş bir otoriter sistemle karşı karşıyayız.”
 
‘BUNUN ADI FAŞİZMDİR’
 
Buldan,  konuşmasının devamında şunları söyledi:  “Leyla Vekilimiz bugün itibariyle açlık grevinin 188’inci günündedir. 3 bini aşkın siyasi tutsak Cumhuriyet tarihinin en büyük katılımlı açlık grevini sürdürüyor. 30 siyasi tutsak açlık grevini ölüm orucuna çevirdi. Geçen her saat sadece cezaevlerindeki tutsakların değil, bu ülkenin aleyhine işliyor. Çocuklarının ölmemesi için tutuklu anneleri günlerdir cezaevleri önünde seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Onlara ses verilmesi gerekirken hükümetin emriyle annelere zulüm uygulandı. Şu mübarek Ramazan ayında beyaz tülbentli annelere cezaevleri önünde yapılan işkence ve insanlık dışı uygulamalara tüm ülke tanıklık etti. Gücünü savunmasız annelere karşı kullanan bir devlet demokratik devlet olamaz. Bunun adı faşizmdir. Annelere uzanan o karanlık ellerin sahipleri bilmeli ki, annelerimizin ahını aldınız. Ve bu insanlık düşmanları günü geldiğinde gerçek bir adalet önünde yaptıklarının hesabını bir bir verecektir.
 
SAYIN ÖCALAN HERKESE AÇIK BİR MESAJ GÖNDERDİ
 
Evet Sayın Öcalan, 8 yıl aradan sonra ilk defa 2 Mayıs’ta avukatlarıyla sınırlı bir görüşme gerçekleştirdi. Elbette olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Ancak henüz tecridin kalktığını söyleyemeyiz. Türkiye’nin uçuruma doğru daha fazla sürüklenmemesi için Türkiye’nin özgürlük ve demokratikleşme sorununun barışçıl yollardan demokratik müzakere ile çözülebilmesi adına Sayın Öcalan muhataplık konumunu koruduğunu ortaya koyarak, iktidarından muhalefetine kadar tüm kesimlere açık bir mesaj iletmiştir. Bu herkese açık bir çağrıdır ve önemlidir. Ülkenin geleceğine yönelik umutları yeşertecek yeni bir başlangıç için bu diyalog çağrısı görmezden gelinmemelidir.
 
ÜLKENİN TEMEL İHTİYACI TOPLUMSAL UZLAŞI
 
Ülke üzerindeki tecridin sonlandırılması ve demokrasini önünün açılması için demokrasiden yana olan tüm kesimler tarihi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır. Bu ülkenin temel ihtiyacı geniş toplumsal uzlaşı, diyalog ve müzakeredir. Siyaset alanının sorun üretmek yerine bir çözüm mecrası olduğu bilinciyle tüm siyasi liderleri sorumluluk almaya davet ediyoruz.
 
ACİL ADIM ATILMALI
 
Açlık grevleri, ölüm oruçlarına kimse kulak tıkayamaz. Tecrit gibi hukuksuzluğa karşı kimse sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Son derece makul ve hukuki bir talep olan tecridin kaldırılması ve avukat görüşlerinin düzenli biçimde sağlanmasını içeren bu talebin garanti altına alınmasıyla Türkiye’de siyasal ve toplumsal bir rahatlama olacaktır. Demokratik kanallar yeniden açılacaktır. Bu talebin karşısında durmak veya sessiz kalmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. İktidara ve devlet aklına bir kez daha çağrı yapıyoruz: Ölümlerin yaşanmaması, demokratik bir ortamın oluşması için acil adım atılmalıdır. Tecrit derhal sonlandırılmalıdır.
 
ŞAİBELİ OLAN YSK KARARIDIR
 
Hukuksuzluğun baş gösterdiği bir diğer alan ise 31 Mart seçimleri oldu. AKP’nin seçim işleri komisyonu gibi çalışan YSK, İstanbul seçimlerini hukuk dışı, gayri meşru bir kararla iptal etti. Tıpkı HDP’li belediye eş başkanlarının mazbatasında yaptıkları gasp gibi. İstanbul halkının iradesini hiçe saydılar. Şaibeli olan; İstanbul seçimleri değil, YSK’nin iptal kararıdır. Bu YSK denilen yapı adında yüksek ifadesi olunca kendisini halkın üzerinde görüyor. ‘Halk değil, ben belirlerim’ diyor. Bu açıkça bir sandık darbesidir.
 
İSTANBUL’UN FRAGMANI ŞIRNAK’TA, MUŞ’TA ÇEKİLDİ
 
Şimdi çıkmışlar utanmadan ‘oylar çalındı’ diyerek milyonların iradesine saygısızca yaklaşıyorlar. Ve halkın aklıyla alay ediyorlar. İstanbul’da oylar çalınmadı. İktidar ve YSK eliyle halkın iradesi çalındı. İstanbul’daki hukuksuzluk filminin fragmanı Şırnak’ta, Muş’ta, KHK gerekçesiyle 6 belediye eş başkanımızın, 56 belediye meclis üyemizin mazbatasının gasp edilmesinde gösterime sokulmuştu. Daha geçen hafta Bölge’de 10 muhtarın mazbatasına el konuldu. ‘YSK kendisini halk iradesinin üzerinde görüyor, buna dur denilmesi gerekir’ dedik. Ancak sesimiz yeterince duyulmadı.
 
DARBE MEKANİZMASINDAN BESLENEN BİR YAPI VAR
 
Bu ülkede darbe mekanizmasından beslenen bir yapının varlığını herkesin görmesi gerekiyor. HDP’li belediyelerin gaspı da, İstanbul’un gaspı da YSK eliyle yapılan bir sandık darbesidir. Şimdi aynı darbe mekanizması 31 Mart’ta kazandığımız Mardin, Cizre, Silopi, İdil dâhil 26 belediyemizi polis ablukasıyla tecrit altına almaya çalışıyorlar.  Cizre’de emniyet amiri ‘Evet kanunlara aykırı ama yapacağız’ diyor. İşte tam kanunsuzluk hali budur.  Hukuk dışına çıkan bu yapılar darbe mekanizmasından besleniyor. Cesareti Ankara’daki siyasi iktidardan ve devlet içinden alıyorlar.
 
BELEDİYELERİMİZİ ASLA TESLİM ETMEYECEĞİZ
 
HDP’li belediyeleri kuşatmaya, karakol haline dönüştürmeye çalışanlara asla izin vermeyeceğiz. Belediyelerimizi asla teslim etmeyeceğiz. Halkımızın iradesine sonuna kadar sahip çıkacağız. O belediyeleri halka kapatmanıza izin vermeyeceğiz. El konulan belediyelerimizin de, yerlerde tekmelenen annelerimizin de hesabını sandıkta soracağız. Burada önemli olan, bu karanlık gidişata tüm kamuoyunun aynı refleksi göstermesi, demokrasiye sahip çıkmasıdır.
 
CİZRE’YE SAHİP ÇIKMAYAN, İSTANBUL’A DA ÇIKAMAZ
 
Cizre’ye sahip çıkmayan, duruş göstermeyen İstanbul’a da sahip çıkamaz. Halk iradesini ezmeye çalışan, iktidardan ve devlet içinden destek alan bu darbe mekanizmalarına karşı tüm toplumun, demokratik siyaset yürüten her kesimin ortak tavır alması, mücadele etmesi gerekir. En nihayetinde kendi geleceğini ve varlığını demokratik bir sistem içinde görmeyen, bu nedenle faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan bir otoriter bir sistemle karşı karşıyayız. Beyaz tülbentli annelere saldıran elle, İstanbul’da, Şırnak’ta, Muşta halkın iradesini gasp eden el aynıdır. Belediye eş başkanlarımızın mazbatasını gasp edenlerle, tecridi sürdüren el aynıdır.
 
23 HAZİRAN’DAKİ SEÇİM REFERANDUMDUR
 
Önümüzde net iki fotoğraf var. Biri; varlığını darbeyle, faşizmle, hukuksuzlukla sürdürmek isteyenlerin oluşturduğu fotoğraf. Diğeri ise, geleceğini demokraside, demokratik cumhuriyette, toplumsal uzlaşıda ve barışta görenlerin oluşturduğu fotoğraftır. Böylesi bir ortamda İstanbul’da 23 Haziran’da yapılacak seçim tam anlamıyla bir referandumdur. Halk iradesini hiçe sayan faşizmle demokrasi arasındaki bir referandumdur. Ve şunu da hatırlatmak isterim. Hani hep diyor ya ‘dünya 5’ten büyüktür’ diye. Biz de diyoruz ki, İstanbul ve Türkiye halkları, hukuku yok sayan YSK’daki o 7’den büyüktür.
 
HDP’NİN DURDUĞU YER NETTİR
 
Buradan şunu açık ve net olarak ifade etmek istiyorum; HDP’nin durduğu yer nettir. Kimse HDP üzerinden bir tartışma yürütmesin. HDP demokrasinin yanındadır. HDP, iradesi gasp edilen mazlum halkların yanındadır. Ezilenlerin yanındadır. Beyaz tülbentli annelerin yanındadır. Barışın, özgürlüğün, adaletin yanındadır. HDP, 31 Mart seçimlerinde demokratik bir seçenek yarattı. Güç dengesini değiştirdi. Çoğulcu topluma tekçiliği, demokrasiye karşı baskı ve zulmü dayatan otoriter anlayışı geriletti. Türkiye halklarına umut ve cesaret verdi. HDP’siz demokrasinin gelmeyeceğini gösterdi.
 
DAHA GÜÇLÜ DEMOKRASİ İTTİFAKI DİYORUZ
 
HDP, 31 Mart’ta demokrasiye aralanan kapının açılarak Türkiye halklarının aydınlık bir geleceği kavuşması için 23 Haziran’da aynı kararlılıkla tutumunu sürdürecektir. O yüzden aynı kararlılıkla ‘daha güçlü bir demokrasi ittifakı’ diyoruz.  Bu çizgide ısrarcıyız, kararlıyız. Kutuplaşmadan uzak, tüm demokratik hakların, özgürlük taleplerinin korkusuzca dile getirildiği, halklarımızın biraz olsun nefes alabildiği, kendi kimliği ile dili ile siyasi görüşü ile birbiriyle konuşup anlaşabildiği, kimsenin kimseye ‘öteki’ demediği, toplumsal uzlaşıya dayalı, bir demokrasi ittifakından bahsediyoruz.
 
DEMOKRASİNİN YOLU İSTANBUL KADAR CİZRE’DEN GEÇER
 
Özgürlükçü ve demokratik Türkiye’nin parçalarından biri de Cizre’dir, Silopi’dir, İdil’dir,  YSK’nın el koyduğu, Bağlar, Tuşba, Edremit, Çaldıran, Tekman, Dağpınar’ dır. Demokrasinin yolu İstanbul kadar Cizre’den de geçmektedir. Bunun görülmesi gerekir. Eğer AKP-MHP blokunun buralarda yaptıklarına, uyguladığı hukuk dışı tecride hep birlikte ses çıkarmazsak bir yanımız hep eksik kalacaktır. Sesimiz, Kadıköy’den, Beşiktaş’tan, Bakırköy’den duyulmuyorsa o zaman siz de yanımızda durun ve birlikte haykıralım ki her yerden duyulsun sesimiz.  Adaletsizliğe, hukuksuzluğa, gaspa her yerde aynı kararlılıkla karşı çıkalım. Sesimizi de sözümüzü de öyle büyütelim ki, demokratik bir ülkeye yol açılsın.
 
SEÇİMLERİ KAYBEDİNCE DEMOKRASİYİ HATIRLADILAR
 
Ülkedeki demokratik değişim ihtiyacı belirince Cumhurbaşkanı Erdoğan demokratik reformlardan söz etmeye başladı. Seçimleri kaybedince demokrasiyi hatırladılar. Bu baskıcı sistemle ülkeyi yönetemeyeceklerini kendileri de görüyor. Demokrasi herkese lazım. Elbette bizim dikkat edeceğimiz husus; söylenenler değil, sahada yapılanlardır. Sözün kendisi değil, yapılandır gerçek ispat. Halk iradesi gasp ediliyor. Tecrit sürdürülüyor. Annelere her gün saldırılıyor. Aydınlar, akademisyenler, gazeteciler cezaevlerine atılıyor. Sanatçılar fişleniyor. Adalet duygusu yok ediliyor. Sormak istiyoruz: Demokratik reformunuz bu mudur? Ama şunu da net olarak görüyoruz. En büyük demokrasi reformunu halkın kendisi yapacak.
 
BELEDİYELERE X-RAY YERLEŞTİRMEKLE MEŞGUL
 
 
Bu hükümet gençlerin işsizlik sorununu nasıl çözerim diye düşünmek yerine belediyelere x-ray cihazları yerleştirmekle meşgul. Halkın sofrasında yiyecek ekmeği giderek küçülüyor bunlar S-400 derdinde. Tarım bitmiş. Bunlar SİHA üretiminin peşinde. Bu ülke en çok son 4 yılda daha da fakirleşti. Bir ülkede savaş varsa yoksulluk vardır, ama onurlu bir barış varsa orada refah vardır. Bunun için de barış demekten vaz geçmeyeceğiz, barış mücadelesi vermekten vazgeçmeyeceğiz. 
 
MUHTEŞEM OLACAK
 
HDP’nin ilkeleri ve demokrasi konusundaki kararlı duruşu, 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 16 Nisan’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta Türkiye halklarına kazandırdı. 23 Haziran’da da kazandırmaya devam edecek. Şimdi İstanbul için ‘Her şey çok güzel olacak’,  ‘İstanbul başka güzel olacak’ diyorlar. Biz de diyoruz ki; inanın Anneler, inanın Türkiye halkları, sonuç muhteşem olacak.”