Temelli’den ‘demokrasi ittifakı’ çağrısı
Buldan: Tecridi hep birlikte kaldıracağız

img
DİYARBAKIR - Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, toplumsal muhalefetin bütün dinamiklerini demokrasi ittifakında buluşmaya davet ederken, Eş Genel Başkan Pervin Buldan ise tecridi hep birlikte kaldıracaklarını söyledi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık’ı ziyaret etti. Ziyaret için belediyeye gelen HDP Eş Genel Başkanları, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, HDP Diyarbakır milletvekilleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Mehmet Aslan ve çok sayıda yurttaş tarafından karşılandı. Karşılama sırasında alkış çalıp, zılgıt çeken yurttaşlar "Bijî berxwedana zindanan/Yaşasın zindan direnişleri” sloganı attı. 
 
Eşbaşkanlar belediye binasına geçmeden önce basına açıklamalarda bulundu. Burada basın mensuplarına konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, karşılamaya katılan yurttaşlara atfen, "Kendi evinize geldiniz. Artık 1 Nisan'la beraber mazbatayı verdiniz. Ama birilerine de 'güle güle' dediniz, elinize, yüreğinize sağlık" dedi. Mızraklı'nın konuşması, katılımcılar tarafından "Siwar hat, peya çû" sloganlarıyla kesildi. 
 
"Onlar nasıl geldilerse öyle gittiler" diyen Mızraklı, kayyum sonrası rapor hazırlayacaklarını ifade eden Mızraklı, "Ben size başka bir şey söyleyeyim: 1 ton 600 kilogram fıstıklı kadayıf yemişler. Yüzlerce takım, fiyatları oldukça pahalı fincan takımları göndermişler, fiyatları 92 bin TL tutuyor" ifade etti. 
 
'KAYYUMLARI SÜPÜRDÜK'
 
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ise belediye seçimleriyle önemli bir başarı elde ettiklerini, ama mücadelelerinin sürdüğünü vurgulayarak, "Mücadelemiz demokrasi, barış bu ülkeye gelene kadar, tecrit son bulana kadar devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Kayyım, Şark Islahat Planı'nın bu güne uyarlanmasıydı. Biz bu tarihi çok iyi biliyoruz. 1920'lerden bu güne kadar tekçi anlayışların, halkları, kültürleri, farklılıkları yok sayan anlayışların, nasıl istibdat dönemi uyguladığını çok iyi biliyoruz. Kültür, tarih kırımı yapan, kentleri yakıp yıkan bir zihniyetin kayyım olarak kaşımıza çıktığı bir 29 ay yaşadık. Bu kayyımların nasıl tahribat yaptığını çok iyi biliyoruz. Sadece iktisadi olarak değil, kültüre, tarihe saldırılarıyla halkı, dilini, kültürünü, yaşam hakkını yok sayan bir anlayışın nasıl ete kemiğe büründüğünü, nasıl belediyelerimizi kentimizi zapt ettiğini hep birlikte yaşadık. Buna karşı hep birlikte direndik. Mücadelemizi var ettik ve kayyumları süpürüp attık" diye konuştu.
 
MUHALEFETE DEMOKRASİ İTTİFAKI DAVETİ
 
Kayyum hukukunun arkasında tecrit hukukun yattığını vurgulayan Temelli, "Mutlak tecridin başladığı günden bu güne kadar domino etkisi her yerde kendini göstermiş. Önce OHAL düzeni var edilmeye çalışılmış, sonra da kentler kayyımlarla zap edilmiş. Kayyuma karşı çıkmak bir yerde demokrasi mücadelesi, ama bir yerde de OHAL hukukunu kabul etmemektir. Tecridi kabul etmemektir. Çünkü bu tecritçi anlayış, bütün ülkeyi tecritleştirirken, OHAL düzenini devam ettirmeye çalışıyor. OHAL şekli olarak kaldırılmıştır. Ama çok iyi biliyoruz ki bu gün Kanun Hükmünde Kararname’yle ihraç edildikleri için mazbatalarını alamamış belediye eşbaşkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz varsa, bu OHAL düzenin devam ettiğini gösteriyor. OHAL düzenine son vermek ancak ve ancak birlikte demokrasi mücadelesiyle mümkündür. O yüzden de diyoruz ki; Türkiye'nin bu gün acil ihtiyaç duyduğu şey, bütün krizlerinden çıkabilmesi için bu OHAL düzeninden çıkması, tecritleşmiş ülkenin tecridi kırabilmesi için ülkenin acil ihtiyaç duyduğu şey demokrasi ittifakıdır. Bugün tüm demokrasi güçlerini, sivil toplum örgütlerini, sendikaları, toplumsal muhalefetin bütün dinamiklerini, hatta tüm muhalefeti demokrasi ittifakında buluşmaya davet ediyoruz. Türkiye'nin acil sorunlarına acil çözümler üretmek istiyorsak, demokrasi ittifakında bir araya gelerek bir an önce demokratik adımları atmalıyız. Bugün siyasetçiler, gazeteciler cezaevinde fikir özgürlüğü kalmamıştır. Yargı tüm anlamıyla bağımsızlığını yitirmiş durumdadır. Nasıl ki bu kayyumları buradan süpürüp attık demokrasi mücadelemizde demokrasi ittifakı genişleterek Türkiye'nin her yerinde bu düzene, bu otoriter rejime hep birlikte son verebiliriz. Bunu başarabiliriz. Bunu başarabileceğimizin göstergesi de işte bu tablodur" şeklinde konuştu. 
 
'HALKIN İRADESİNİ TALAN ETTİ'
 
Temelli'nin ardından konuşan Eş Genel Başkan Pervin Buldan da şunları söyledi: "Gasp edilen belediyelerimizi bir kez daha elde ederek, bu gün burada olmanın büyük bir gururunu ve onurunu yaşıyoruz. Çünkü bu merdivenlerin sonun olduğu binanın içinde sevgili Gültan Kışanak'ın ve sevgili Fırat Anlı'nın bırakmış olduğu irade vardır. Onların bize bırakmış olduğu bu iradeye sahip çıkmak bizim görev sorumluluğumuzdu. Dolayısıyla bu iradeye bir kez daha sahip çıktık. Özellikle sizler de bu alan bu gün ilk defa geliyorsunuz. Basın mensupları buraya 29 ay sonra ancak girebildi. Çünkü burada halkın iradesini gasp 29 ay önce gerçekleşti. 1 Kasım 2016 tarihinde, burada sizin iradenizi gasp eden kayyum, bu binanın içerisinde, sizlerle değil, kendi yandaşlarıyla, bu binayı, bu binanın içindekileri halkın iradesini talan etti, gasp etti. Bugünden itibaren talan edilen, gasp edilen, hakarete uğrayan ayaklar altına alınmak istenen başta irademiz olmak üzere sizlerin her türlü hakkına ve hukukuna hep birlikte sahip çıkacağız." 
 
'TECRİDİ HEP BİRLİKTE KALDIRACAĞIZ'
 
Sürdürülen açlık grevlerine değinen Buldan, konuşmasını şu ifadelerle noktaladı: "Tecridi hep birlikte kaldıracağız. Çünkü biliyoruz ki, tecrit sadece İmralı'da değil, bugün tecrit Türkiye'nin her yerinde. Kayyumların atanmasıyla birlikte belediyelerdedir. Siyaset yapan arkadaşlarımızın cezaevine alınmasıyla birlikte demokratik siyasete, Türkiye'nin her yerinde demokrasiye, barışa ve özgürlüklere tecrit uygulanmaktadır. Bugünün Türkiye'sinde barışı savunanlar, adaleti savunanlar, adaleti savunanlar, demokrasiyi savunanlar cezaevinde olurken, özellikle dışardan ve bu işin içerisinde olan Türkiye'nin demokrasisine müdahale edenler dışarda, ellerini kollarını sallayarak dolaşmaktadır.”