Tecride karşı ses çıkarmaya çağıran Öztürk: Zulme karşı direniş tarihimiz var

img
DİYARBAKIR - DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, "Sayın Öcalan ne zaman konuştuysa, barış, demokrasi ve özgürlüklerin sesi duyuluyor. Toplumun bu sesi duymaması için de tecrit ağırlaştırılıyor" dedi. Son dönemde artan baskılara da dikkat çeken Öztürk, "Onların bir zulüm tarihi varsa bizim de bir direniş tarihimiz var" dedi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan yönelik tecridin kaldırılması talebiyle tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'nin eylemi 32'nci gününe ulaştı. Yine aynı talepler doğrultusunda Türkiye ve bölgedeki cezaevlerinde siyasi tutukluların başlatmış olduğu süresiz-dönüşümlü başlatılan süresiz-dönüşümlü eylemi ise 13'üncü gününde devam ediyor. 
 
DTK Eşbaşkanı ve HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk, Öcalan üzerindeki tecrit ve Güven'in başlattığı açlık grevi ile gündemdeki konuları değerlendirdi. 
 
Öcalan'a yönelik 1999 yılında düzenlenen "uluslararası komplo"yu hatırlatan Öztürk, o zamandan bu yanan İmralı'da uygulanan tecridin amacının ise Ortadoğu'da Kapitalist Modernite'ye alternatif olan Öcalan'ın düşüncelerinin yayılmasının önüne geçmek olduğunu dile getirdi. Öcalan'a yönelik devreye konulan komplonun amacına ulaşmadığının altını çizen Öztürk, "Sayın Öcalan'ın direnişiyle bu komplo amacına ulaşmadı ve komplo boşa çıkarıldı" dedi. Öcalan'a yönelik uygulanan tecridin 2015 Nisan'ından beri derinleştirildiğini vurgulayan Öztürk, Türkiye'nin savaş kararı aldığı her dönemde bu karara paralel olarak Öcalan üzerindeki tecridi ağırlaştırdığını belirterek, "Çünkü, Sayın Öcalan'ın Kürtler üzerindeki etkisini ve Ortadoğu halkları için ne kadar önemli olduğu çok iyi biliyorlar. Sayın Öcalan milyonların irademdir dediği bir kişidir. Sayın Öcalan, halklar için barış, demokrasi ve özgürlükler açısından büyük bir önem atfediyor" ifadesinde bulundu.  
 
'ZULME KARŞI DİRENİŞ TARİHİMİZ VAR'
 
Derinleştirilen tecritle Kürtlere ve halklara; "Sizi yok edeceğiz, soykırıma uğratacağız ve iradenizi yerle bir edeceğiz " mesajının verildiğini belirten Öztürk, "Kürtlerin tarihi direnişlerle doludur. Kürtlerin tüm kazanımlarını direnişle aldılar. Kimse hiçbir hakkı lütuf olarak vermemiştir. Son 3 yılda, Kürtlere geçmişte yapılmayan şeyleri bu son 3 yılda yaptılar. Denemedikleri bir şey kalmadı. Kentler yerle bir edildi, binlerce kişi tutuklandı. Başarılı oldular mı? Hayır. Eğer biz hala buralardaysak, bunlar başarılı olamadı. Bunların bir zulüm tarihi varsa bizim de bir direniş tarihimiz var" diye konuştu. 
 
'BARIŞIN SESİ KISILIYOR'
 
Tecridin hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çeken Öztürk, "Tecrit hangi açıdan ele alınırsa alınsın, kabul edilecek bir durum değildir. Sayın Öcalan ne zaman konuştuysa, barış, demokrasi ve özgürlüklerin sesi duyuluyor. Ortamdaki hava olumlu yönde değişiyorlar. Bu süreçte en çok sesi duyulması gereken lider Öcalan'dır. Ama, toplumun bu sesi duymaması için de tecrit ağırlaştırılıyor. Halk ile Sayın Öcalan arasındaki bağı bir şekilde koparmayı amaçlıyorlar" diye konuştu. Güven'in başlatmış olduğu açlık grevi eylemine dikkat çeken Öztürk, "Barbarlığın en üst seviyede olduğu Esat Oktay döneminde de bu uygulamalar direnişle yenilgiye uğratıldı. Leyla başkanda var olan bu sürecin olumlu bir evreye dönüşmesi için bu açlık grevini başlattı" diyerek, Güven'in taleplerinin de kendi talepleri olduğunu kaydetti. 
 
'TECRİDİN KALDIRILMASIYLA OLUR'
 
Cezaevlerindeki siyasi tutuklular ile HDP'lilerin başlatmış olduğu açlık greviyle Güven'in taleplerinin sahiplenildiğinin altını çizen Öztürk, Güven'in başlatmış olduğu eylemin vicdani bir eylemin olduğunu ve vicdanlı olan tüm kesimlerin de harekete geçmesi gerektiğini vurgulayarak ancak bu şekilde bir sonuç alına bileneceğini kaydetti. Sol, sosyalist ve demokratik kesimler ile verilecek ortak mücadeleyle var olan faşizmin ancak ortadan kaldırılabileceğine dikkat çeken Öztürk, "Başlatılan eylemler kendi şahısları için değil. Bu karanlıktan çıkmanın yolu Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla olur. Tüm Türkiye halkları bu tecridin kaldırılması için mücadele etmesi gerekir ve yapılan eylemlere sahip çıkması gerekir" diye konuştu. DTK olarak tecridin kaldırılması ve toplumsal bir duyarlılığın oluşması için 3 gündür sivil toplum örgütlerini ziyaret ettiklerini belirten Öztürk, ziyaretlerin olumlu geçtiğini ifade etti. 
 
'DÜŞMAN HUKUKUNDAN DA ÖTE...'
 
AİHM'in Demirtaş hakkında verdiği tahliye kararına rağmen tahliye edilmediğini de hatırlatan Öztürk, "Burada hile yapıldı. Türkiye'de hukuk yoktur. Erdoğan en diyorsa yargı da onu yapıyor. Kürt siyasetçilerine karşı ciddi bir düşmanlıkları var. Eskiden bunu bir şekilde saklıyorlardı ama bugün hiçbir şekilde artık saklamıyorlar. Kürt siyasetçilerine dönük düşman hukukundan öte bir uygulamalar devrede. Düşmanların bile bir hukuk varken, söz konusu Kürtler olunca o hukuk bile uygulanmıyor. Temsil ettikleri zihniyetin pratiğini gösteriyorlar. Bu uygulamaların tüm bedelini de Türkiye halkları ödeyecek. Çünkü, AİHM'in kararlarının uygulanmadığından kaynaklı ciddi yaptırımlar söz konusu olabilir" şeklinde konuştu. 
 
'BAKANLAR NEDEN YARGILANMADI'
 
HDP Ankara eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in tutuklanmasına ve HDP Diyarbakır eski milletvekili  İdris Baluken'e verilen hapis cezasına da tepki gösteren Öztürk, "çözüm süreci" adı altında yürütülen döneme dikkat çekerek, "Bu görüşmeleri illegalize etmelerini açık bir şekilde ortaya koydular. Bu süreçte kimsenin burnu kanamadı. Karamsar hava yerini umuda bıraktı. İdris Baluken, eline silah alıp çatışmaya mı girdi? Ne yaptı? Demokratik siyaset yaptı. İmralı heyetinde bulunan bir arkadaşımızdı. Dolmabahçe  mutabakatında HDP'liler ve bakanlar vardı. Türkiye hukuk devleti olduğunu iddia ediyorlarsa o bakanlar neden yargılanmıyor? O görüşmeler suçtur demiyorum, aksine olması gerekendi. Bu görüşmeler teşvik edilmesi gerekirken arkadaşlarımıza cezalar verdiler. Kürt sorununu 40 yıldır silahla çözemediler ve çözemeyecekler de. Eninde sonunda bu sorun masada çözülecek" şeklinde konuştu. 
 
'BİRLİKTE ADIM ATILMASI LAZIM'
 
Kürtlerin birlik olmasının önemine dikkat çeken Öztürk, bu yüzyılda Kürtler için en önemli şeyin demokratik temelde bir ulusal birliğin inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Kürtlerin kendi geleceklerine ilişkin kararlar alması için bir araya gelmesi gerektiğinin altını çizen Öztürk, "Kürtlerin kazanımlarını bertaraf etmek için devletler nasıl bir araya gelip kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyorsa Kürt ve Kürdistan halkları da kendi menfaatleri için bir araya gelip birlikte adım atması gerekir. Partimiz, ideolojimiz ve düşüncemiz ne olursa olsun fark etmez" ifadesinde bulundu.  4 ayrı ülkede yaşayan Kürtlerin verdiği büyük bedel ve mücadelelerin bir aşamaya gelinmesine yol açtığını belirterek Öztürk, Ortadoğu'da Kürtleri hesaba katmadan bir adım atılmasının mümkün olmadığına dikkat çekerek, "Parçalı iken bu durumdaysak, bu birlik olduğu zaman artık siz düşünün" diye konuştu. 
 
Federe Kürdistan Bölgesi'nde büroları kapatılan Tevgera Azadi'ye işaret eden Öztürk şunları söyledi; "Bu kapatmalar ulusal birliğe ters düşüyor. Halk nezdinde olsa bu durum umutsuzluğa yol açıyor. Bu kapatmalar ile Yekiti ne kazanacak? Türkiye'de de partilerimiz kapatıldı, bir sonuç elde edildi mi? Hayır. Bu durum umutsuzluğa yol açıyor. Bu tür girişimlerden vazgeçilmesi gerekir." 
 
MA / Mehmet Şah Oruç - Özgür Paksoy