ANKARA - HDP Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç, “bakanlık” tartışmaları ve İYİ Parti’nin “HDP varsa biz yokuz” açıklamalarına ilişkin, “HDP’yi çirkin bir üslupla eleştirip, gayrimeşru gösterme anlayışı karşısında en sert tepkimizi her zaman vereceğimizi bilsinler. Muhalefet içinde iktidarın ikbal avcılığına soyunmuş olanların olduğunu biliyor ve ciddiye almıyoruz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç, son dönemlerde gündemde olan iddialar üzerine bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. “HDP’ye bakanlık verilebilir” tartışmaları sonrası İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “HDP’nin olduğu masada biz olmayız. Bizim olduğumuz masada da HDP olmaz" açıklamasını ve HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’e yapılan kötü muameleyi değerlendirdi.
‘BAKANLIK TALEBİMİZ YOK’
Oluç, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” söylemleri ardından ortaya çıkan tartışmalara dair, “Bizim altılı masadan herhangi bir bakanlık talebimiz, görüşmemiz, konuşmamız olmadı. Biz bu konjonktürde ne altılı masadan böyle bir talepte bulunduk ne de bulunmayı düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu bizim dışımızda başlamış, Tekin’in kendi görüşlerini açıklamasıyla bizim içinde olduğumuz bir tartışma olarak devam etmemiş vaziyette. 27 Eylül 2021’de açıkladığımız tutum belgesinde, Millet ittifakı ve Cumhur ittifakı ile herhangi bir arayışımız olmadığını çok net belirttik. Bu partinin yöneticileri olarak ne 6’lı masa kurulduğu zaman ‘neden bu altılı masa içinde yokuz’ diye açıklama yaptık ne de sonrasında 6’lı masanın içinde olmak istediğimize dair en ufak bir cümle kurduk.
‘HDP MEŞRUDUR, TARTIŞMAK KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR’
Oluç, İYİ Parti Lideri Akşener’in “HDP’nin olduğu masada biz olmayız” söylemini değerlendirerek şu ifadelere yer verdi: “HDP, Anayasal çerçevede kurulmuş ve 2012’den beri yani 10 yıldan beri siyaset yapan bir parti. 2012’den bugüne kadar da Türkiye’de yapılmış bütün yerel seçimlere, referandumlara ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adaylarıyla katılmış, 2012’den bu yana demokratik siyaset içinde kalmış, kararlı bir şekilde mücadelesini sürdüren bir partidir. Bu açıdan baktığımızda son derece meşrudur ama HDP meşruiyetini sadece buradan almaz. HDP, meşruiyetini toplumsal mücadeleden, mücadele içindeki duruşundan alır. Eğer 6 milyondan fazla insan yerel seçimlerde HDP’yi tercih ettiyse HDP meşruiyetini buradan alır ve her siyasi parti gibi HDP’de hem yerelde hem genelde yönetime gelmek için mücadele eder. Yönetime gelmeyi, kendi mücadelesi ve meşruiyeti açısından bir hak olarak görür. Bütün seçmenleri de böyle görür. Bizim seçmenlerimize vaadimiz bu ülkenin hem yerelinde hem genelinde yönetime katılma yönetimde bulunma vaadidir. Bir siyasi parti, hele hele Türkiye'nin üçüncü büyük partisi ‘ben yönetime gelmek istemiyorum, yönetimle alakam yok’ diyebilir mi, diyemez.
TARTIŞMAK YÖNETİCİLERİN HADDİ DEĞİLDİR
Hiçbir siyasi parti yöneticisinin haddi değildir bunu tartışmak. AKP, İYİ Parti ne kadar meşru ise HDP de o kadar meşrudur. Bu çok açık ve nettir. Dolayısıyla ilkesel olarak baktığımızda HDP’nin yerelde ve genelde yönetime ortak olmak konusundaki hedefi bakidir ve her zaman vardır. Daha güçlü halk desteğini almak, parlamentoda daha güçlü yer almak dolayısıyla yönetime katılacak mekanizmalarımızı daha da güçlendirmek için mücadele ediyoruz. Bu çok doğaldır ve bunu tartıştırmayız. Hangi parti olursa olsun bu hakkımızı tartıştırmayız. Çünkü halkın oylarıyla seçilmişmişiz, halkın bu hedefle verdiği oylar ile seçilmişiz ve politika yapıyoruz. Dolayısıyla masada HDP olursa biz olmayız gibi konuşmalar da afaki konuşmalar.”
‘MUHALİF GÖRÜNÜMLÜ SORUMSUZ LAFLAR EDİLMEMELİ’
Oluç, şöyle devam etti: “Siyasi partiler Demokratik siyaset konusunda ilkelere sahipse bu ilkelere uygun davranmalıdır. Biz mücadele ettik, halkın oylarıyla meclise geldik. Mecliste de Demokratik mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Meclis zemininde oturuyoruz, konuşuyoruz. Diğer grup başkan vekilleriyle herhangi bir kriz yaşanmaması ve yasamanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için hep birlikte görüşlerimizi açıklıyoruz. Demokratik siyasetin gereği budur. Yani ‘HDP’nin olduğu yerde ben olmam benim olduğum yerde HDP olmaz’ bu lafları biraz daha sakin ve olgunlukla düşünerek söylemek lazım. Biz meclisteyiz diye siz meclisten çekilecek misiniz? Bize altı yedi milyon insan oy veriyor. Aileleriyle beraber milyonlarca insan, gönül vermiş bir sürü insan var. Ne yapacaksınız bu insanları, memleketin dışına mı atacaksınız? Herkesin lafını iyi ölçüp biçip konuşmasını tercih ediyoruz, bunu herkese öneriyoruz. Herkes lafını iyi ölçüp biçip konuşsun. Sonuç olarak bu ülke sorunları içinde birlikte yaşayacaksak ve demokratik siyasetle birlikte mücadele edeceksek o zaman herkes konuştuklarına dikkat edecek. Muhalif görünümlü sorumsuz laflar edilmemesi gerekiyor. Kamuoyu önünde yaptığınız zaman mesele sadece parti yöneticileri arasındaki bir tartışma olmaktan çıkıyor, toplumdaki seçmenler arasındaki bir tartışmaya dönüşüyor. Dolayısıyla sorumsuz konuşmalar yapılmaması gerekiyor. Toplumdaki kutuplaştırmayı, ayrımcılığı, nefret söylemini arttırmak üzere değil tam tersine birleştirici, demokrat bir söylemle sahip olarak bunları yapmak gerekiyor. Bu olmazsa bu sorumsuz konuşmalara ortamı zehirler, herkesi etkiler. Sadece parti yönetimlerini milletvekillerini değil seçmenleri de etkiler. Dolayısıyla herkes konuşmalarına dikkat etmelidir.
‘İKBAL AVCILIĞINA SOYUNMUŞLARI CİDDİYE ALMIYORUZ’
Oluç, HDP’nin kendi adayını çıkarmasına yalnızca HDP’lilerin karar vereceğini belirterek, şu ifadelere yer verdi: “HDP’nin kendi adayını çıkarması da HDP’nin masasının üzerindedir. Biz durumu değerlendiriyoruz, konuşuyoruz, tartışacağız ve kurullarımız buna ihtiyaç olduğu kanaatine varırsa elbette kendi adayımızı da çıkarırız. Fakat diğer partilerin bize söyledikleriyle politika yapmayız. Böyle bir tarzımız yok. Öyle olsaydı zaten aynı partinin içinde olurduk. Yakın tarihte Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yakın tarihte yaşananlara baktığımızda maalesef bize akıl vermeye çalışan partilerin yaptıkları büyük yanlışlar nedeniyle Türkiye bugünkü durumunu yaşamaktadır. Eğer tartışacaksak bunları tartışmak isteriz. O yüzden başka bir partinin aklına ihtiyacımız yok.
İKİNCİ TURDA KARA KARA DÜŞÜNÜRLER
‘HDP kendi adayını çıkarsın da biz rahat edelim aklını verenlere’ şunu söylemek isterim; bunu söyleyenler seçim ikinci tura kalırsa -ki kalır bu durumda- ne yapacaklarını kara kara düşünmeye başlarlar. Çünkü ikinci tura kaldığında HDP’nin oylarına ihtiyaç duyulacağı için kapılar aşındırılmaya başlanır. O yüzden herkes ettiği lafın sorumluluğunu, önünü, arkasını düşünsün, iyi hesap etsin. Öyle gündelik öfkelerle, küçük hesaplarla bu kadar ciddi bir seçime giderken sorumsuzca laflar etmesin. En son Cumhurbaşkanlığı seçimindeki hırslardan dolayı bugün ne hale geldiğimizi görüyoruz değil mi? Biz kendi aklımızla doğru yolumuzu buluruz, kendi taktiklerimizi uygularız. Ha yanlış bir şey çıkarsa da sonunda çıkar özeleştirimizi veririz. Bizim siyaset yapma tarzımız bu. Tartışmaya açığız ama HDP’yi çirkin bir üslupla eleştirip gayrimeşru gösterme anlayışı karşısında en sert tepkimizi her zaman vereceğimizi de bilsinler. Hiç kimsenin öyle bir haddi yok. Muhalefet içinde parti ya da kişi ismi vermek istiyorum ama iktidarın ikbal avcılığına soyunmuş olan kişiler olduğunu biliyor ve ciddiye almıyoruz. Kendi partileri ciddiye alsın.”
‘İSİM TARTIŞMADIK’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylık konusuna da değinen Oluç “Sayın Kılıçdaroğlu, gerçekten Türkiye’de hem ana muhalefet lideri olarak hem de kişilik olarak çok saygı duyduğumuz bir kişiliktir. Bu tartışmasız bir şey ama aday olursa biz ne deriz meselesine benim cevap vermem doğru olmaz çünkü bizim kurallarımız var. Bunu gerçekten tartışmadık. Biz gerçekten isim tartışması yapmıyoruz ama eğer altılı masa biz şu kişiyi aday yapıyoruz dediğinde elbette ki bu ismi tartışacağız. Kamuoyu önünde de tartışacağız elbette kapalı kapılar ardında da değil” dedi.
‘BİRKAÇ AYAKLI İTTİFAK ŞEKLİNDE ÇALIŞMALARIMIZI YÜRÜTECEĞİZ’
Oluç, HDP’nin içinde bulunduğu ittifaklarla yürüttüğü çalışmalara ve HDP’nin seçim çalışmalarını başlatacağı tarihe ilişkin olarak, şöyle konuştu: “Bir MYK toplantısı oldu. Orada seçim hazırlıklarına dair kimi görüşmeler yaptık ve bu konudaki hazırlıklarımız daha somut bir rapora dönüştürülmek üzere şu anda çalışılıyor. Kimi yerlerde mitingler yaptık kimi yerlerde halk buluşmaları yaptık ve buna da devam ediyoruz. Bu eylül ayında da buluşmalarımız iki koldan devam edecek. Meclis açılana kadar biz neredeyse güçlü olduğumuz seçim bölgelerimizin birçoğunda bir çalışmayı tamamlamış olacağız. Ondan sonra MYK’dan çıkan rapor doğrultusunda sürdüreceğiz. Emek ve Özgürlük İttifakı da bu ayın son haftası İstanbul'da kitlesel bir salon toplantısıyla deklarasyonu yapacak. Orada deklarasyon açıklanacak. Temel olarak hangi zeminde durduğumuzu gösteren bir deklarasyon ve Emek ve Özgünlük ittifakı kendini genişletme çalışmasını sürdürecek. Mümkün olduğu kadar demokratik ittifak ortaya çıkarmaya çalışacak ve bunu sadece seçimle ilgili değil bir mücadele ittifakı olarak da kurgulamayı sürdürecek. Kürt partileriyle sürdürdüğümüz bir ittifak çalışması var. Çalışmamızı sürdüreceğiz ve esas itibariyle Kürt partileriyle de bir ittifakımız olacak. Dolayısıyla birkaç ayaklı bir ittifak şeklinde çalışmalarımızı yürüteceğiz.”
HDP KAPATMA DAVASI: BİR HUKUK DAVASI DEĞİL SİYASİ DAVA
Oluç, HDP’nin kapatma davasına ilişkin, “Henüz AYM’den bize iletilmiş başka bir bilgi yok. Dolayısıyla AYM’nin elinde bu zamanlama da. Bizim bir sözlü savunma yapma hakkımız var. Onun ne zaman olacağını bilmiyoruz. Yine AYM’nin bize iletmesi gerekiyor. Tartışmaları okuyoruz. İşte seçimlere az kala kapatacaklar çaresiz bırakmak için filan gibi iddialar da var. Seçimlerde bir kapatma durumu ile karşı karşıya kalınırsa, seçmenlerimizi çaresiz bırakmayacağız, mutlaka bir adres göstereceğiz, bir yer göstereceğiz ve bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Tutumumuzu devam ettiriyoruz. 451 kişiye siyasi yasak talep ediliyor dolayısıyla mesele sadece kapatma ile ilgili bir mesele değil. Biz bütün bunları değerlendirerek alternatifler oluşturduk. O yüzden biraz çoklu alternatif söz konusu. Biz HDP’nin kapısına kilit vuracak bir dükkân olduğu kanaatinde değiliz. HDP bir fikirdir mücadeledir politikadır. Kendine bir yol bulur ya da bir yolu açar dedik. Üstümüze düşeni hukuken yapıyoruz ama olayın bir hukuk davası olmaktan çok bir siyasi dava olduğunu da biliyoruz“ ifadelerini kullandı.
‘KÜRT SEÇMENİNİN SİYASİ İRADESİNİ TANIMAMAKTIR’
Son olarak Oluç, HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’e yapılan muameleye ilişkin de şunları söyledi: “Semra Güzel’in iki fezlekeden dolayı dokunulmazlığı kaldırıldı ama onun dışında milletvekilliği sürüyor ve bu iki fezleke dışında dokunulmazlığı devam ediyor. Dolayısıyla bir milletvekiline bu şekilde emniyet güçlerinin davranmış olması, o klasik boyun eğdirme işinin tekrar edilmiş olması -ki tabi ki sonuç almadılar, Semra Güzel boyun eğmedi kesinlikle. Son derece onurlu ve dik bir duruş gösterdi- kabul edilebilir bir durum değil. Buna yönelik muhalefetin de suskun kalanlara bir şeyi hatırlatmak istiyoruz; bu tür şeylerde suskunluk her zaman demokrasizliğin ve hukuksuzluğun yaygınlaştırılmasına neden olur. Buna sert tutum almazsanız yarın sizin bir vekilinize aynı şeyi yaptıklarında söyleyecek lafınız olmaz. Semra Güzel’e yapılanları kesinlikle kabul etmiyoruz. Esas itibariyle de bunu bir kez daha Kürt halkının siyasi iradesine, seçim ve sandık hukukuna ve demokratik siyasete olan bağlılığını bozmak için yapılan bir hamle olarak görüyoruz. Kürt seçmeninin siyasi iradesini tanımama amaçlı bir tutum olduğunu, bir gözdağı vermek anlamı taşıdığını da düşünüyoruz.”