HDK Eş Sözcüsü Koçyiğit: Kaç bin insanın ölmesi gerekiyor?

img

İSTANBUL - HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Efrin merkezinin bombalanmasına sessiz kalan uluslararası güçlerin takındığı tavrı “ikiyüzlülük” olarak değerlendirerek, “Kaç bin insanın ölmesi gerekiyor?” dedi. 

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP-MHP ittifakı, 57’nci gününe giren ve kent merkezinin aralıksız bombalandığı Efrin savaşı, BM başta olmak üzere uluslararası kurumların “endişeliyiz” açıklamalarının ötesine geçmeyen tutumları ve Newroz’u değerlendirdi. 
 
İlk olarak irtifa kaybeden AKP ve MHP’nin ittifakı kendileri için bir kurtuluş yolu olarak gördüğünü söyleyen Koçyiğit, “Gittikçe güç kaybeden, iktidardan düşeceğini anlayan AKP, masa başında 2019 seçimlerini ya da olası erken seçimleri kazanmanın planlarını yapıyor. Bütün anketler, sokaktan gelen bütün sesler aslında AKP’nin tek başına yüzde 51’i alamayacağını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu nedenle 16 Nisan’da nasıl hile yaptılarsa, YSK’nın yetkilerinin kendi lehlerine kullandılarsa bu sefer de ellerindeki çoğunluğu kullanarak seçim yasasını, sistemini değiştirerek kendi lehlerine çevirdiler. Hırsızlığa, gaspa yasal kılıf uydurulmaya çalışıldığını, halk da çok iyi bir şekilde görüyor” dedi.
 
‘EFRİN SAVAŞI SEÇİMİ KURTARMAYA DÖNÜK’
 
AKP’nin kaybettiği desteği tekrar kazanmak için militarizm, savaş ve şiddeti koz olarak kullandığını belirten Koçyiğit, “Efrin savaşı aslında tamamen seçimi kurtarmaya dönüktür. İkincisi de irili ufaklı bütün partileri bir şekilde kendi partisinin şemsiyesi altında toplayarak, sanki toplumu kucaklıyormuş gibi bir görüntüyle güç kaybını gizlemeye çalışıyor. Tabi bunun gerçek olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu ülkede yaşayan bütün insanlar bu ittifak sisteminden, bu masa başında iradeyi yok sayma operasyonundan ve iradeye el koyma operasyonundan zarar görecektir. Bundan sonrasında Türkiye’de adil ve demokratik seçimden kimse söz edemez. Hiçbir şekilde bu ittifak yasası sonunda seçim sonuçlarının meşruluğu sonucunda bir kanaat oluşamaz. Baştan sonucunun ne olduğunu bildiğimiz bir seçime adım adım sürükleniyoruz” diye ifade etti.
 
‘AKP VE MHP’NİN KORKUSU HAYIR BLOKU’
 
AKP ve MHP ittifakına karşı yapılması gerekenlere ilişkin de Koçyiğit şunları söyledi: “Ortak bir tartışma, ortak bir doğruya varma ve o doğruyu örgütleme konusunda irade ortaya koymamız gerekiyor. 16 Nisan referandumunda Hayır bloku olarak toplamda hepimiz kazandık. Bu gasp edildi. Buna karşı bir şey yapılabildi mi? Yapılamadı. Bizzat ‘kazanacağım seçimi niye boykot edeyim’ diyen Sayın Kılıçdaroğlu sokaktan bütün partilileri çekti. Yani YSK’nın önünde bekleyen halka, partililere evlerine gitmesi yönünde talimatlar yağdırdı. Hayır bloğu toplamda baktığımızda 50+1’i geçiyor. Zaten AKP ve MHP’nin korkusu da bundan. Bunun için bu bloktan mümkün olduğu kadar Saadet Partisi gibi partileri koparmak istiyor. Bu bloğun içerisinde yüzde birlik bir erimenin bile çok önemli olduğunun farkındalar. Aynı şekilde bu Hayır bloğu için de geçerli. Fakat Hayır bloğu homojen bir blok değil. Uçlar olarak ifade edersek HDP’den, İyi Parti gibi irili ufaklı birçok yapının, birçok oluşumun içerisinde yer aldığını görüyoruz. Bunların her birisinin CHP’nin kendi oylarıymış gibi değerlendirmesi ve o yüzde 50’yi kendisinin gibi sahiplenmesi ve hepsinin kendisine oy vereceğini düşünmesi çok yanıltıcı ve çok üstenci bir yaklaşım. Onun için bizim daha aklıselim ve bir kere OHAL koşullarında yapılacak bir seçimin meşru olmayacağı meselesinin herkesin gündemleştirmesi gerekiyor” dedi.
 
‘CHP, AKP-MHP’YE TESLİM OLDU’
 
Koçyiğit,  CHP’nin en büyük handikapının HDP ile yan yana gelmeyi, kendi tabanına “zarar vereceği” düşüncesi olduğunu belirterek, şu eleştiride bulundu: “AKP ve MHP’nin politikasına teslim olan bir CHP’nin gerçek anlamda bu ülkeyi bataklığa götürdüğünü ve AKP ve MHP’den daha fazla bütün bu süreçlerin müsebbibi olduğunu söylemek gerekiyor. Bugün Efrin’de bir savaş var. Orada Kürt halkı katliamla yüz yüze gelmiş durumda. Siviller, anneler, çocuklar yaşam mücadelesi veriyor. Bu savaşa birinci dereceden destek veren kimdir? CHP. Kendisini sosyal demokrat bir parti olarak tarif ediyor. Nasıl oluyor da kendisini böyle tanımlarken sınırımızın öte tarafında başlayan ve bizlerin soydaşı olan, bizim kardeşlerimiz olan Kürtlere karşı bir savaşa evet diyebiliyor. Bu savaşa onay verebiliyor? Bu nedir? Aslında bu toplamda AKP MHP politikalarına teslim olmaktır.”
 
‘AKP TOPLUMSAL KUTUPLAŞTIRMAYI YARATTI’
 
AKP’nin 2002’de Gülen Cemaati’yle ittifak yaptığını hatırlatan Koçyiğit, “Cemaatin desteklediği, birebir örgütleyicisi olduğu bir süreçte AKP bugünlere geldi. O günkü ittifak el altında olduğu için bir şekilde iktidar kavgasından başka noktalara evirildi. Her seçim öncesinde kendilerini bir kutba koydular. Bu koydukları kutbun kendisi yerli, milli diye ifade edilen; aslında milliyetçi, sağ, militarist, cinsiyetçi bir yere tekabül eden bir kampın kendisi. Karşısında olan herkesi de şeytanlaştırarak, vatan haini diyerek karşı kampa yerleştirdiler. Bunları da ellerindeki basın gücüyle ve devletin imkanlarını kullanarak yaptılar. Öyle bir toplumsal yapı yarattılar ki alt kattaki ile üst kattaki komşu birbirine selam veremez hale geldi. Bu toplumsal kutuplaşmanın yaratacağı sosyal patlamaları anlamaktan uzak bir süreci de örgütlüyorlar. Bugün Tükler ve Kürtler gerçek anlamda sokakta hala kavga etmiyorlarsa Kürt siyasal hareketinin söyledikleri, Sayın Öcalan’ın projesinin kısmen de olsa Türkiye siyasetinde kamuoyuyla buluşmasının yüzü suyu hürmetinedir. Belki AKP bu seçimde gidecek. Fakat toplumda yarattığı tahribatın kendisini inan ki Türkiye toplumu 40-50 yılda atlatamayacak. İçi boşaltılmış, değerlerinden arındırılmış, her şeyin çıkar ilişkisine dönüştüğü bir toplumsal sistem kurmaya çalıştı ve bunu belirli olarak başardı. Bu hepimiz için çok kötü. Bunun gelişmesini önlemek için de mücadele etmek durumundayız” ifadesinde bulundu.
 
‘HALKIMIZ İRADESİNİ SANDIĞA YANSITMAKTAN GERİ DURMAZ’
 
AKP’nin koltuktan düştüğü gibi biteceğini savunan Koçyiğit, şöyle devam etti: “7 Haziran’dan sonra başka bir hükümet kurulmuş olsaydı bugün sistemi yönetenler, yargı önünde halka hesap verecekti. Bugün de hem ittifak meselesi, hem de değişikliklerin her birine bakıldığında kazanamayacağı bir seçimin sonucunu değiştirmeye dönük hamleler olduğunu görüyoruz. Yani benim oyumu, senin oyunu, halkın oyunu alamayacak; ama Ahmet amcanın, Ayşe teyzenin vermedikleri oyu vermiş gibi gösterecek. Kağıt üzerinde her şeyi düzenleme, masa üzerinde seçim kazanmanın yol ve yöntemleridir bütün bunlar. Halkımız biz inanıyoruz ki bütün bu süreçlere karşı çok daha özgürce, sokakta, alanda ve sandık başlarında tutum alacaktır. Bizim açımızdan bizim halkımız canını ortaya koymuş ama iradesine sahip çıkmış bir halktır. Geçmiş seçim deneyimleri bunu göstermiştir. Otobüsleri yakılmıştır, yolları kesilmiştir, canından olmuştur. Ama iradesini o sandığa yansıtmaktan bir an olsun geri durmamıştır. Bunu Kürt seçmeni için yapıyorsa bu beyhude çabadır. İş oraya gelirse bu halk önlemini alır, sandıklarını bekler. Fakat bunun toplamda sistem açısından herkesi bağlayıcı sonuçlarının olduğunu da ifade etmek gerekir. Sadece Kürtler üzerinden bu uygulamalara evet demenin bedelini bütün toplum olarak ödeyeceğimiz gerçeği bir an olsun unutulmamalıdır.”
 
‘AKP’NİN SAVAŞA İHTİYACI VAR’
 
Efrin’in hedef alınmasını da değerlendiren Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Efrin’de farklı inanç ve kimliklerin kendi kendisini yönetmesi aslında AKP-MHP’nin niçin orayı hedef aldığını da net bir şekilde gösteriyor. AKP’nin savaşa ihtiyacı var. Hamasi söylemler üzerinden ancak kendi oylarını konsolide edeceklerini görüyorduk. ‘Bu bir devlet sorunudur, bu T.C’nin beka sorunudur’ gibi argümanların hiçbir gerçekliği yoktur. Meselenin özünde Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun herhangi bir yerinde Kürtlerin elde edeceği olası bir statüyü bertaraf etme var. Efrin’de hayatını kaybeden Berfin bebeğin, Fatma ananın bu ülkenin bekasıyla ne sorunu olabilir; ya da bu ülkenin bekasını nasıl tehdit edebilir?” 
 
‘KÜRTLERİN ÜZERİNE BOMBALAR YAĞDIRILIYOR’
 
Koçyiğit,  Efrin’de öldürülen her bir çocuğun Dersim, Diyarbakır, Ağrı’daki Kürdün kardeşi olduğu gerçeğini hatırlatarak, “Dersimden 38’de göçmüş, kendisini zor bela Efrin’e atmış Alevinin kardeşidir. Bizim kardeşlerimize kurşun sıkılıyor. Kürtlerin üzerine bombalar yağdırılıyor ve bu bombalara sessiz kalmaları isteniyor. Bu kabul edilebilir mi? Bizden şunu istiyorlar. Evet sizi öldürüyoruz ama sessiz olun. Çocuklar ölüyor. Görüntü ve kayıtlar var. Burada Kürtlerin bu ülkeye olan aidiyet duygusunun da bombalandığını da görmüyorlar mı acaba? Kürtlerin ‘nasıl eşit ve özgür yaşayacağız’ sorusunu çok daha yüksek bir sesle sorduklarını görmüyorlar mı acaba? Görüyorlar ama mesele bir halkın yaşamı üzerinden seçimi kazanma oyunudur. 1 Kasım seçimlerinden önce Suruç ve Ankara bombalamaları oldu. Bugün de bombalar patlıyor ve ‘oylarımız artıyor’ diyerek araştırma şirketlerinin sonuçlarını açıklıyorlar. Bunun neresi insani, vicdani ve ahlakidir?” diye sordu. 
 
‘ÖLEN HER İNSANIN VEBALİ OMUZLARINDADIR’
 
57’nci gününe giren bombardımana sessiz kalan Avrupa ve uluslararası kurumların takındığı tavrı “ikiyüzlülük” olarak değerlendiren Koçyiğit, “Bunu görmeleri ve bu savaşa gerçekten dur demeleri için ne olması gerekiyor, kaç bin insanın ölmesi gerekiyor? Kaç tane daha şehrin yok olması gerekiyor? Kaç tane daha zeytin ağacının kökünden sökülmesi gerekiyor. Neyi bekliyorlar? BM’yi sadece ‘endişeliyiz’ diye açıklama yapmak dışındaki yaptırımlardan alıkoyan şeyin kendisi nedir? Uluslararası güçlerin çok fazla hesabı var. Türkiye ile en büyük ilişkileri ekonomik olanlardır, silah ve tank satışının kendisidir. Bütün bunların her birisi bugün ne yazık ki sonuç itibariyle Kürtlerin hayatına mal olmaktadır. Suriye’de ölen her insanın vebali uluslararası kapitalist sistemin boynundadır. BM’den tutun da diğer bütün uluslararası kurumlar bu savaşa sessiz kaldıkları için, göz yumdukları için sorumludur. Avrupa Birliği ülkelerinin insan hakları değerlerinden çıkarları için uzaklaştığını görüyoruz. Bütün kuruluşlardan beklentimiz kendi değerlerine ihanet etmemeleridir” diye belirtti. 
 
‘YAKILAN HER ATEŞ EFRİN’DEKİ BERFİNLER İÇİN YANACAK’
 
Newroz’a ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Koçyiğit, şunları ifade etti: “Bu yıl ki Newroz’un özel bir anlamı var. Efrin kuşatma altında ve olası olabilecekleri de bütün toplum diken üzerinde izliyoruz. Bu anlamda da Newroz tarihsel bir önemde. Kürtler Newroz’un tarihsel mirasına her zaman sahip çıktılar. Newroz halayını her koşulda tuttu. Bu yıl yakılan her ateş, aynı zamanda Efrin’deki Berfinler için, Fatma analar için Hasan amcalar için yanacak. Bu Newroz ateşini harlamak ve Newroz ateşinin yanında bizi bölmeye kamplaştırmaya çalışan, bizi birbirimize karşı kırdırmaya çalışan iktidara karşı da yan yana, omuz omuza bütün halklar olarak halaya durmamız gerekiyor. Bu ülkede Newroz’un en güncel anlamının halkların kardeşliği olduğunu düşünüyoruz. Bütün Türkiye halklarının da bugün ifade edemedikleri, sisteme karşı söylemek istedikleri hangi itirazları varsa bu itirazlarını Newroz alanlarında ateşlerin başında halaya durarak söyleyebilmeleri gerekiyor. 8 Mart’tan Newroz’a doğru gidiyoruz. Kadınlar bütün yasaklama ve baskılara rağmen alanlara çıktılar. Savaşa karşı olduklarını ve barış istediklerini eşit ve özgür yaşamak istediklerini söylediler. Şimdi bir bütün toplum olarak Newroz’da bunu söylemenin zamanı geldi. Newroz’da hem Efrin için, hem OHAL ve KHK rejimine karşı bütün Türkiye’de uygulanan baskı rejimine karşı isyan etmek durumundayız.” 
 
‘ÖCALAN’IN TECRİDİNE KARŞI HALK TUTUMUNU GÖSTERECEK’
 
Tarihi 2013 Newroz’unu hatırlatan Koçyiğit, “Sayın Öcalan’ın 2013 yılında bir barış çağrısı vardı ve bir süreç başlamıştı. 2015’a kadar da devam etti ama ne yazık ki AKP’nin politikaları nedeniyle bütün bu  süreç baltalanmış oldu. Biz 5 Nisan 2015’ten beri İmralı’dan Sayın Öcalan’dan da hiçbir şekilde haber alamıyoruz. Buna karşı da bir tutum olarak Newroz’un önemli olduğunu düşünüyoruz. Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesinde barışı başat kılmış ve 24 saatini veren Sayın Öcalan’ın tecridine karşı halkın bir tutumu halkın kendisini ifade etme alanı olarak da görmek gerekiyor bu Newroz’u.”
 
HALKLARA ÇAĞRI: KÜRDÜZ EFRİNLİYİZ DEMELİYİZ
 
Son olarak AKP-MHP’nin halkları birbirine kırdırmaya ve birbirine karşı kışkırtmaya çalıştığını sözlerine ekleyen Koçyiğit, “Halkların eşit ve kardeş olduğunu gösteren sayısız güzel örnek var. İşte Hrant Dink öldürüldüğünde ülkede yüzbinlerce insan ‘Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz’ diye yürüyebilmiştir. Bugün eğer Kürtlere karşı bir baskı politikasına ve iradesini yok sayma süreci yürütülüyorsa bütün Türkiye halkları ‘biz Kürdüz Efrin’liyiz’ diyebilmelidir. Biz böyle bir süreçten böyle bir eşikten geçiyoruz. Bunu Artvin’deki Havva ananın da bir çığlığı olarak duymak isteriz. Edirne’deki çiftçinin de Pomak’ın da orada yaşayan halkların bir çığlığı olarak duymak isteriz. HDK olarak biz halkları yan yana getirip özgür ve eşit yaşamaları için zaten mücadele ediyoruz ama bugün daha farklı bir süreçteyiz. Bugün kim zulme uğruyorsa onun kimliğini de sahiplenmek onun yerine de çığlık atmak durumundayız. Bütün Türkiye halkları Kürt halkına, Kürdistan’da yürüyen sürece ses olmak durumundadır. Kürt halkının özgürlüğünün aynı zamanda Türkiye halklarının özgürlüğünün kapı kilidi olduğunu kapısını aralayacağını hepimiz bir kez daha hatırlamak durumundayız. Newroz alanları bunu bir kez daha bize bunu gösterecektir. Bütün Türkiye halklarını da Newroz alanlarına beklediğimizi ifade etmek isteriz” dedi.
 
MA / Necla Demir - Yasin Kobulan