OHAL yetmeyince Efrin devreye konuldu

img

ANKARA - Helsinki Yurttaşlar Derneği yöneticisi ve OHAL Karşıtı İnisiyatif üyesi Bülent Atamer, OHAL’in yetmediği yerde Efrin’e yönelik savaş politikasının devreye sokulduğunu söyledi. Atamer, Kürt sorununda birçok partinin milliyetçi kesildiğini vurguladı. 

Efrin savaşı tekrardan gündemin ilk sırasına oturdu. Efrin saldırılarını da kapsayan birçok gelişme Türkiye’de iç içe yaşanıyor. Bir yandan Efrin’e yönelik saldırılar sürerken, diğer yandan ittifaklarla seçim gündemi ısıtılıyor. Efrin’e yönelik saldırıların aynı zamanda bir seçim stratejisi olduğu genel bir kanı. Helsinki Yurttaşlar Derneği yöneticisi ve OHAL Karşıtı İnisiyatif üyesi Bülent Atamer, yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.
 
SEÇİMDE MUTLAKA KAZANMA HESABI
 
Atamer, AKP’nin seçim hazırlıklarının, “mutlaka kazanılması gereken bir seçime” yönelik olduğunun altını çizdi. Bütün hesapların belirlenecek olan zamanın “AKP’nin mutlaka kazanması gereken seçime” yönelik olduğunun altını çizen Atamer, “Özellikle saray ve bizatihi başkan, onun etrafındaki ekip tansiyonun yükselmesi ve toplumdaki gerilimin artması ile seçim şansını artırabileceği yönünde bir tespit yapmış ve bütün davranışı buna dayandırıyor” diye konuştu. Atamer, bunun için sürekli öfke ve nefret içeren konuşmalar yapıldığını vurguladı. 
 
BİAT PARTİSİ!
 
Ortada AKP diye bir partinin kalmadığını ve her şeyin “sarayın etrafında döndüğünü” savunan Atamer, “Bakanların bile atanmış memurlar gibi çalıştığı bir yürütme mekanizması gözlüyoruz. Yürütme saray etrafında işliyor. Bakanların gündelik programları kendi alanlarına dair politikaları muhtemelen saray ve danışman ekibi tarafından belirleniyor. Saraydaki bir başka kabineden bahsediyorum. Bu formel bir yapı değil, yüzlerce, hatta binlerce insanın çalıştığı bir başkanlık sarayından bahsediyoruz ve danışman denilen onlarca insan televizyonlara çıkıp konuşuyor. Bu ekip bir yürütme mekanizması olarak çalışıyor. AKP kendisini bir kurumsal yapı olarak görmüyor. Çünkü ancak mevcut başkan ve onun ekibinin kurduğu siyaset ve hüküm yoluyla varlığını sürdürecek bir parti haline geldi. AKP ve başkan olmadan varlığını sürdürebilecek bir güç olarak görmüyor. AKP biat ile varlığını sürdürmeye çalışıyor” diye konuştu.
 
‘MHP İLE İTTİFAK YENİ DEĞİL’
 
MHP ile yapılan ittifaka da işaret eden Atamer, MHP ile kurulan ittifakın yeni olmadığını söyledi. Türkiye’de milliyetçi siyasetin bilindiğinden daha derin olduğuna işaret eden Atamer, şunları söyledi: “Türkiye’de esas olarak hiçbir parti milliyetçilikten arınmış değil. Milliyetçi ideolojik desen CHP’nin içinde de çok güçlü var, Vatan Partisi’nde var. AKP buralardan doğrudan taban ve kadro devşiremiyor. Ama MHP gibi diğer milliyetçi akımlar ile AKP arasındaki geçişkenliği sağlayan membran işlevi görüyor. Oylar, CHP’den MHP’ye, oradan AKP’ye gidebilir. MHP’nin varlığı işi kolaylaştırıyor. Formel olarak MHP ile yapılan ittifak, MHP ile AKP dışındaki milliyetçi yapıları da kendisine çeken bir cazibe yaratıyor.
 
CHP DEVLET PARTİSİDİR
 
CHP, çok renkli bir parti, bir kere devletin asli sahibi bir partidir. Devlet partisidir. İçinde muhtelif damarlar var. Dinsel ideolojiyi de kullandığı programatik şeyler. Devletin kontrol ettiği bir din anlayışını her zaman savundu CHP. Kafatası milliyetçiliği olmasa da, Kürt dediğinde yerinden zıplayan bir CHP var. Çözüm sürecine o yüzden karşı çıktı. Devletin asli çıkarlarına aykırı olduğu, herhangi bir yerde de ben bu meseleyi durdururum öyle başını alıp gitmece yok. Bu, AB ilişkilerinde de, Kürt sorununda da, Alevi sorununda da, özgürlükler konusunda da böyle bir şey. İlk sıkıyönetim 1925 yılında CHP döneminde ilan edildi. 1925 ile OHAL’in getirildiği 1987 yılları arasında sıkıyönetim uygulamasının toplam süresi 27 yıldır. OHAL yasası çıkana kadar 27 yıl sıkıyönetimle geçiyor. Her zaman halkın üzerinde gerektiğinde sesini kesen, onu frenleyen bir baskı mekanizması her zaman var olmuş. Bu devlet tavrı demektir. Bu memlekette devlet, bütün anti-demokratik yapıların sahibidir. Vesayet el değiştiriyor, bitmiyor. Kimin elindeyse o mutlu oluyor ama toplum baskı altında tutuluyor.”  
 
‘EFRİN YETMEYEN OHAL’E İLAVEDİR’
 
Atamer, OHAL koşuları altında seçim ya da herhangi bir girişimin yapılamayacağını da belirterek, onun gerginliği her yere yaydığını söyledi. “Surda evlerini insanların tepelerine yıkmışsınız, Cizre’de ölülerini gömmeye izin vermemişsiniz, insanlar çocuklarının ölüsünü buzdolabında saklamış” diyen Atamer, şöyle devam etti: “OHAL’in yetmediği yerde savaş politikaları devreye giriyor. Efrin ya da sınır güvenliği, güvenlik denilen şeyin yine bir devlet algısı olduğunu düşünüyorum. Kendi ülkesinde, kendi vatandaşıyla başaramamış, kendi Kürt sorununu çözememiş bir devlet ve ülke, kendi sınırındaki her Kürdü bir tehdit olarak görüyor. Nerede Kürt var o bir güvenlik sorunu yarattığı için her an çatışma içine girebiliyor. Efrin’de yaşanan, Suriye’nin kuzeyinde yaşanan güvenlik algısının sonucudur. Efrin üzerinde yaşanan tablonun, yetmeyen OHAL’in ilave güç imkanı olarak ortaya çıkarıldığını gözlemliyorum.” 
 
MA / Kenan Kırkaya